"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1825 E., 2023/761 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Pazar(Rize) 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2017/92 E., 2022/123 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; davacı ... ile davalılar ... ve ...'ın akraba olduklarını, miras yoluyla üst soylarından edindikleri taşınmazları aralarında bölüşerek müstakil olarak malik sıfatıyla uzun yıllardır fiili hakimiyetleri altında bulundurduklarını, davacı adına tespit edilen 145 ada 1 parsel, davalı ... adına tespit edilen 138 ada 54 parsel ile diğer davalı ... adına tespit edilen 138 ada 58 ve 145 ada 2 parsel sayılı taşınmazların birbirlerine komşu olduklarını, taşınmazları birbirinden ayıran kadim sınırın halen dahi zeminde fiili olarak kullanılan ve ekli krokide kırmızı renk ile gösterilen patika yol olduğunu, bir süre sonra davacıya ait taşınmazın sınırları içerisinden yol geçtiğini ve taşınmazın iki parçaya bölündüğünü, 2011 yılında yapılan tesis kadastrosu çalışmaları sırasında bilirkişilerin yanlış yer tespitleri ve bilgilendirilmeleri neticesinde uzun yıllardır kullanılan kadim patika yolun davalı .......'a ait 138 ada 58 parsel ile davalı ...'a ait 138 ada 54 parsel sayılı taşınmazın sınırları içerisinde bırakıldığını, bu yolun güzergahının da davacının taşınmazı üzerinde gösterildiğini, yine davacının uzun yıllardır fiilen malik sıfatıyla zilyetliği altında bulundurduğu 145 ada 2 parsel sayılı taşınmazın da hatalı şekilde davalı ... adına tespit ve tescil edildiğini, hatalı kadastro tespitlerinin davacının taşınmazında eksilmeye yol açtığı gibi aynı zamanda davacının mülkiyet haklarını da ihlal ettiğini, kadastro çalışmaları sırasında uzun yıllardır fiilen kullanılan kadim patika yolun müşterek sınır olarak değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürerek dava konusu 145 ada 2 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacıya ait 145 ada 1 parsel sayılı taşınmaza eklenmek suretiyle tapuya tesciline, dava konusu 138 ada 54 ve 58 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının kısmen iptali ile ekli krokide yeşil renkte gösterilen ve gerçek alanı mahallinde yapılacak keşif sırasında yapılacak ölçümle belirlenecek olan kısımların davacıya ait 145 ada 1 parsel sayılı taşınmaza eklenmek suretiyle tapuya tesciline, ekli krokide yeşil renkte gösterilen ve kadastro sırasında tescil harici bırakılan kısımların davacıya ait 145 ada 1 parsel sayılı taşınmaza eklenmek suretiyle tapuya tesciline, ekli krokide kırmızı renkte gösterilen ve kadimden beri patika yol şeklinde kullanılan kısmın keşifte ölçümlerinin yapılarak patika yol olarak tescil harici bırakılmasına karar verilmesini istemiş, 23.01.2019 tarihli beyan dilekçesinde özetle; dava konusu 145 ada 2 parsel sayılı taşınmaza ilişkin tescil taleplerinden vazgeçtiklerini, bu nedenle söz konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile yol olarak tapudan terkin edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı ...; davacının yol olduğunu iddia ettiği kısımlardan keşifte mahalli bilirkişi ve tanıklarca yol olarak gösterilecek ve fen bilirkişilerce de krokide işaretlenecek kısımların yol olmasına herhangi bir itirazının bulunmadığını, bu kısmın kamunun istifade ettiği genel yol olarak terkinini kendisinin de istediğini, yol olan bu kısmın kadastro çalışmaları sırasında adına tescil edildiğini sonradan öğrendiğini, dolayısıyla davanın açılmasına kendi hal ve davranışlarıyla sebebiyet vermediğini, davanın açılmasına sebebiyet vermemesi ve yol yönünden davayı kabul etmesi nedeniyle HMK'nın 312/2. maddesi gereğince yargılama giderlerinden sorumlu tutulmaması gerektiğini, yol dışında kalan diğer kısımlara yönelik davanın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davanın bu kısmını kabul etmediğini, yol dışındaki kısmın kendisine murislerinden intikal ettiğini ve tespit tarihine kadar nizasız, fasılasız, malik sıfatıyla yaklaşık 50 yıldan fazla süredir zilyetliği altında bulunduğunu, davacının iddia ettiği gibi herhangi bir satış işlemi bulunmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte tapusuz taşınmazlar menkul mal hükmünde olduklarından sadece satış yapılmış olmasının mülkiyetin nakli için yeterli olmadığını, taşınır mallarda satış sözleşmesiyle birlikte zilyetliğin de teslimi gerektiğini, somut olayda herhangi bir satış işlemi bulunmadığı gibi taşınmazın zilyetliğinin de sürekli olarak kendilerinde bulunduğunu, kadastro tespit tarihi itibariyle lehine zilyetlikle kazanım koşullarının oluştuğunu, çekişmeli bölümler üzerinde davacının herhangi bir zilyetliğinin bulunmadığını beyanla, davacının yol olduğunu iddia ettiği kısımlardan keşifte tanık ve mahalli bilirkişilerce gösterilecek olan kısımların yol olarak terkinine, diğer kısımlara yönelik açılan davanın reddine, HMK'nın 312/2. maddesi gereğince yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ...; açılan davanın haksız ve yersiz olduğunu, davayı kabul etmediğini, davacı tarafça ileri sürülen hususların doğru olmadığını, köy halkının kadimden beri kullandığı patika yolun fiilen zeminde mevcut olduğunu, mevcut patika yolun güzergahının da kadastro tespitinde gösterildiği şekilde olduğunu, yolun şahsına ait 138 ada 54 parsele doğru ötelenmesini kabul etmediğini, dava dilekçesine ekli krokide kırmızı renkle gösterilen ve yol olduğu iddia edilen kısmın yol olmadığını, bu iddianın gerçekle bağdaşmadığı gibi hayatın olağan akışına da aykırı olduğunu, zira davacının talep ettiği yolun krokide diğer davalı ...'ın evine bitişik olarak gösterildiğini, oysa hiçbir zaman eve bitişik yol olamayacağını, diğer davalı ...'ın evinin de epeyce eski zamanlarda yapıldığını ve ev ile yol arasında mesafe bulunduğunu, yolun eve bitişik duruma getirilmesi halinde aynı zamanda kendisine ait araziden de geçirilmiş olacağını, yolun bu şekilde kendi arazisinin içerisinden geçirilmesi ve yolun diğer tarafında dahi kendisine ait bir parça arazi bırakılmasının düşünülemeyeceğini, patika yolun gerçek yerinin belirlenmesine yönelik olarak ellerinde eski tarihli film ve fotoğraflar bulunduğunu, bunları ileriki safhalarda sunacaklarını, patika yolun fiili olarak zeminde belli olduğunu, ayrıca davada Hazinenin de taraf olarak yer alması gerektiğini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili; yolların kamu orta malı niteliğinde olduğunu, bu nedenle de kuru mülkiyetinin Devlete, yararlanma, tahsis edilme ve kadim kullanma haklarının ise ilgili köy ya da belediye tüzel kişiliğine ait bulunduğunu, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki bu gibi yerlerin şahsi mülkiyet konusu yapılamayacağını ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla iktisap edilemeyeceğini, davanın hukuki niteliğinin tespit edilmesinin büyük önem taşıdığını, zira bir taşınmaz kadim kullanım nedeniyle yol olarak tescil harici bırakılmış ise bu yerin kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ya da başka yollarla özel mülkiyet konusu yapılmasının mümkün olmadığını, davacı tarafın kadastro sırasında yol olarak tescil harici bırakılan taşınmaz bölümlerinin kendi adına tesciline yönelik taleplerinin reddi gerektiğini, buna karşılık yol olmasına rağmen kadastro sırasında şahıslar adına yazılan yerlerin yol olarak tapudan terkin edilmelerini talep ettiklerini, ayrıca kabul anlamına gelmemekle birlikte eldeki davanın niteliği gereği Hazine aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiğini beyanla, yol olarak tescil harici bırakılan kısımlara yönelik davanın reddine, yol olmasına rağmen şahıslar adına yazılan kısımlara yönelik açılan davanın ise kabul edilerek bu kısımların tapudan terkin edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla
; tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının kök muristen intikalen gelen dava konusu taşınmazların kadastro tespiti sırasında davalı adına hatalı olarak tespit gördüğünü iddia ettiği, davalının ise bunun aksini savunduğu, taşınmaz başında keşif yapılarak rapor alındığı, yargılama devam ederken tarafların 21.09.2020 tarihli sulh sözleşmesini Mahkemeye sundukları ve bu doğrultuda bilirkişi raporu alınarak karar verilmesini talep ettikleri, akabinde sulh sözleşmesi doğrultusunda 06.11.2020 tarihli fen bilirkişi raporu düzenlendiği, taraf itirazları ve Mahkemece görülen lüzum üzerine bilirkişiden 08.03.2021 tarihli ek rapor alındığı, alınan raporda tarafların sulh olduklarını belirttikleri kısımlarda tescil harici bırakılan patika yol olduğu anlaşıldığından davacı vekiline Hazineyi davaya dahil etmek üzere süre verildiği ve bu suretle Hazinenin davaya dahlinin sağlandığı, sonrasında sulh sözleşmesi doğrultusunda tarafların da kabulünde olan 08.03.2021 tarihli ek rapora itibar edilerek tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri taşınmaz kısımları olan ve raporda (M), (G), (K), (L) (F), (D), (B) harfleri ile gösterilen alanlara ilişkin davanın kabul edildiği, 08.03.2021 tarihli ek raporda (A), (E) ve (C) harfi ile gösterilen yerlerin patika yol olarak tescil harici bırakıldığı, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunduğu ve bu alanlarda tarafların üzerinde serbestçe tasarrufta bulunamayacağının anlaşıldığı, HMK'nın 313/2. maddesince bu alanlara ilişkin sulh sözleşmesi yapılmasının kanunen mümkün olmadığı, tarafların bu alanlara ilişkin sulh sözleşmesinin Mahkeme için bir bağlayıcılığının olmadığı, her ne kadar köy muhtarının davayı kabul beyanı olsa da köyü temsilen tek başına böyle bir davayı kabule yetkisinin olmadığı, köy derneğince usulüne uygun alınmış karardan sonra mülki idare amirinin onayı ile köy tüzel kişiliği adına davanın kabul edilebileceği ve somut olayda da bu usule uyulmadığı anlaşıldığından hukuken bir değer taşımayan köy muhtarının kabul beyanının esas alınmadığı ve bu kısımlar için davanın reddine karar vermek gerektiği gerekçesiyle; davanın kısmen kabul kısmen reddine; dava konusu Rize ili Ardeşen ilçesi Şehitlik köyü 145 ada 2 numaralı parselin davalı adına kayıtlı olan tapu kaydının iptaline, 08.03.2021 tarihli fen bilirkişi rapor ve krokisinde yeşile boyanarak (M) harfi ile gösterilen 4,72 m2'lik kısmın yol olarak tescil harici bırakılmasına, 08.03.2021 tarihli fen bilirkişi rapor ve krokisinde yeşile boyanarak (G) harfi ile gösterilen 1,42 m2'lik kısmın aynı yer 145 ada 1 numaralı parsele eklenilmesine, geriye kalan ve esasen nizalı olmayan (Mahkeme hükmünün 2-b maddesi de dikkate alınarak) 6,14 m2'lik kısmın 145 ada 2 parsel olarak önceki tapu maliki adına tapuya kayıt ve tesciline, dava konusu Rize ili ... ilçesi ... köyü 145 ada 1 nunaralı parselin davacı adına kayıtlı olan tapu kaydının iptaline, 08.03.2021 tarihli fen bilirkişi rapor ve krokisinde turuncu renge boyanarak (K) harfi ile gösterilen 0,03 m2'lik ve (L) harfi ile gösterilen 1,10 m2'lik kısmın aynı yer 145 ada 2 numaralı parsele eklenilmesine, 08.03.2021 tarihli fen bilirkişi rapor ve krokisinde yeşile boyanarak (F) harfi ile gösterilen 0,27 m2'lik kısmın yol olarak tescil harici bırakılmasına, geriye kalan ve esasen nizalı olmayan (Mahkeme hükmünün 1-c maddesi de dikkate alınarak) 69,78 m2'lik kısmın 145 ada 1 parsel olarak önceki tapu maliki adına tapuya kayıt ve tesciline, dava konusu Rize ili ... ilçesi .... köyü 138 ada 58 numaralı parselin davalı adına kayıtlı olan tapu kaydının iptaline, 08.03.2021 tarihli fen bilirkişi rapor ve krokisinde yeşile boyanarak (D) harfi ile gösterilen 0,88 m2'lik kısmın yol olarak tescil harici bırakılmasına, geriye kalan ve esasen nizalı olmayan 205,92 m2'lik kısmın 138 ada 58 parsel olarak önceki tapu maliki adına tapuya kayıt ve tesciline, dava konusu Rize ili Ardeşen ilçesi Şehitlik köyü 138 ada 54 numaralı parselin davalı adına kayıtlı olan tapu kaydının iptaline, 08.03.2021 tarihli fen bilirkişi rapor ve krokisinde yeşile boyanarak (B) harfi ile gösterilen 6,80 m2'lik kısmın yol olarak tescil harici bırakılmasına, geriye kalan ve esasen nizalı olmayan 313,91 m2'lik kısmın 138 ada 54 parsel olarak önceki tapu maliki adına tapuya kayıt ve tesciline, 08.03.2021 tarihli bilirkişi raporunda (A), (E) ve (C) harfi ile gösterilen kısımlar bakımından davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı ... tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kadastro sırasında yol olarak tescil harici bırakılan ve 08.03.2021 tarihli harita bilirkişi raporuna ekli krokide (E) harfi ile gösterilen 11,13 m2'lik kısma yönelik olduğu, dosyada mevcut ziraat bilirkişi raporuna göre davaya konu taşınmaz bölümünün metrekare birim fiyatı 15,83 TL olup davaya konu edilen tescil harici taşınmaz bölümünün değeri 176,19 TL olduğu, bu değerin, karar tarihi (2022 yılı) itibariyle yürürlükte bulunan 8.000,00 TL kesinlik sınırının altında kaldığı, hal böyle olunca, davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun HMK'nın 341/2, 346 ve 352/1-b maddeleri gereğince miktar itibariyle kesinlik nedeniyle usulden reddine karar vermek gerektiği, davalı ... vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun incelenmesinden; kabul kararı verilen taşınmazların diğer davalılar adına kayıtlı tapulu taşınmazlar oldukları, davalı Hazinenin açılmış bir davası ve müdahale talebinin bulunmadığı, Hazinenin tapu malikleri arasında yer almadığı, kadastro sırasında yol olarak tescil harici bırakılıp da şahıslar adına tesciline karar verilen herhangi bir taşınmaz bölümü bulunmadığı, tescil harici kısımlara yönelik açılan davanın reddine karar verildiği, davalı ... aleyhine harç, yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmediği, reddedilen kısmın değeri üzerinden davalı ... lehine vekalet ücreti takdir edildiği, esasen davalı Hazinenin tescil harici kısımlar yönünden davalı olarak gösterildiği, tapulu taşınmazlar yönünden davalı sıfatının bulunmadığı, dolayısıyla davalı Hazinenin kararı istinaf etmekte hukuki yararının bulunmadığının anlaşıldığı, bu nedenle de davalı ... vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun HMK'nın 352/1-d maddesi gereğince usulden reddine karar vermek gerektiği, davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde sulhe göre karar verilmeyecekse dava dilekçesindeki talepleri doğrultusunda ayrıntılı şekilde araştırma yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüş ise de sulh, görülmekte olan bir davanın taraflarının karşılıklı anlaşma (yani sözleşme) ile dava konusu uyuşmazlığa son vermeleri olduğu, kadastro sırasında yol olarak tescil harici bırakılan ve dolayısıyla da kamu düzeniyle olan ilgisi nedeniyle tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği kısımlar dışında sulh sözleşmesi aynen uygulanarak hükme geçirildiği, taraflara ait bir kısım taşınmazların tapu kayıtları iptal edilerek yol olarak terkin edildiği, bir kısım taşınmaza ilişkin olarak da tapu iptali ve tescil hükmü kurulduğu, Mahkemece verilen karara karşı davalılar tarafından istinaf başvurusunda bulunulmadığından hükmün ve dolayısıyla da sulhün istinaf edilmeyen kısımlarının kesinleştiği, dolayısıyla, bu aşamadan sonra davanın en başa çevrilerek ve sulhe aykırı olarak karar verilmesinin mümkün olmadığı, sulh anlaşmasının mahkemeye verilmesiyle birlikte sonuçlarının doğduğu, bu nedenle, davacı vekilinin kadastro sırasında yol olarak tescil harici bırakılan kısımlar dışında kalan bölümlere yönelik istinaf kanun yolu başvurusunun HMK'nın 353/1-b.(1) maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerektiği gerekçesi ile davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun HMK'nın 341/2, 346 ve 352/1-b maddeleri gereğince miktar itibariyle kesinlik nedeniyle usulden reddine, davalı ... vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun HMK'nın 352/1-d maddesi gereğince usulden reddine, davacı vekilinin kadastro sırasında yol olarak tescil harici bırakılan kısımlar dışında kalan bölümlere yönelik istinaf kanun yolu başvurusunun HMK'nın 353/1-b.(1) maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; İstinaf Mahkemesince taleplerinin usulden reddine karar verilmiş olmasının doğru olmadığını, davaya konu taşınmazlar Mahkemece değer tespiti yapıldığı esnada kesinlik sınırı daha düşük tutarda belirlenmiş olup belirlenen değerin gerçeği yansıtmadığını, taraflar açısından yapılan sulh sözleşmelerinin her iki tarafın istek ve arzusunu yansıtması gerektiğini, Mahkemece verilen kararda kamu zararı oluşturmaksızın oluşturulan sulh sözleşmesi şartlarının bir bütün olarak değerlendirilmemesi ve istinaf taleplerinin esastan reddedilmesinin doğru olmadığını, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek bozulmasını talep etmiştir.
Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 16. maddesinde kamu mallarının; hizmet malları, orta malları, sahipsiz mallar ile genel sular ve ormanlar olmak üzere dört gruba ayrıldığını, anılan maddenin B bendinde, orta mallarından olan yolların tescil dışı bırakılacağının öngörüldüğünü, Devletin hüküm ve tasarrufunda olan bu yerlerin özel mülkiyete konu olmadıkları gibi kazandırıcı zamanaşımı ile iktisaplarının da mümkün olmadığını, yapılacak araştırma sonucu, dava konusu olan alanın yol olduğu anlaşılacağından davacının patika yol olarak tescil dışı bırakılan alanın kendi taşınmazına ilave edilmek suretiyle tescil edilmesi talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, dava dilekçesinde belirtilen ve kadimden beri umuma mahsus patika yol olarak kullanıldığı iddia edilen alanın ise yol olduğunun tespiti halinde yol olarak tescil dışı bırakılmasına karar verilmesi gerekirken tescil dışı alandan ekleme ve çıkarma işlemleri yapmanın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil ile tapusuz taşınmazın tescili isteğine ilişkindir.
Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Dosya içeriğinden; kadastro sonucunda, Rize ili ... ilçesi ... köyü çalışma alanında bulunan 138 ada 54 parsel sayılı taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği, miras yoluyla gelen hak, taksim ve hibeye dayanılarak belgesizden.... oğlu ... adına; 138 ada 58 ve 145 ada 2 parsel sayılı taşınmazların kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği, miras yoluyla gelen hak ve taksime dayanılarak belgesizden.... oğlu ... adına tespit edildiği, askı ilanlarının 30.12.2010-28.01.2011 tarihleri arasında yapıldığı, askı ilan süresi içerisinde dava açılmaması üzerine kadastro tespitlerinin kesinleşerek taşınmazların tapuya tescil edildikleri, taşınmazların halen tespit malikleri adına tapuda kayıtlı oldukları, eldeki davanın ise on yıllık hak düşürücü süre içerisinde 16.05.2017 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki; miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 362. maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun’un 366. maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Diğer taraftan;
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun ek 6. maddesinde; "Kadastro mahkemesinin veya otuz günlük askı ilan süresinden sonra, kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan davalarda genel mahkemelerin verdiği kararlar ile orman kadastrosuna ilişkin davalarda bu mahkemelerce verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın 12.01.2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulabilir.'' hükmü düzenlenmiştir.
Davacının kadastro sırasında yol olarak tescil harici bırakılan ve 08.03.2021 tarihli bilirkişi raporuna ekli krokide (E) harfi ile gösterilen 11,13 metrekarelik alanın değerinin 176,19 TL olarak tespit edildiği, dava konusu taşınmaz bölümüne ilişkin kadastro tutanağı düzenlenmediği nazara alındığında temyize esas kararın bu kısmının Kadastro Kanunu'nun ek 6. maddesi kapsamında kalmadığı, söz konusu kısım yönünden verilen kararın Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 238.730,00 TL’nin altında kaldığı anlaşılmakla; davacının (E) harfi ile gösterilen kısma yönelik temyiz dilekçesinin değerden reddine karar vermek gerekmiştir.
Öte yandan; kabul kararı verilen taşınmazların diğer davalılar adına kayıtlı tapulu taşınmazlar oldukları, davalı Hazinenin açılmış bir davası ve müdahale talebinin bulunmadığı, Hazinenin tapu malikleri arasında yer almadığı, kadastro sırasında yol olarak tescil harici bırakılıp da şahıslar adına tesciline karar verilen herhangi bir taşınmaz bölümü bulunmadığı, tescil harici kısımlara yönelik açılan davanın reddine karar verildiği, davalı ... aleyhine harç, yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmediği, reddedilen kısmın değeri üzerinden davalı ... lehine vekalet ücreti takdir edildiği, esasen davalı Hazinenin tescil harici kısımlar yönünden davalı olarak gösterildiği, tapulu taşınmazlar yönünden davalı sıfatının bulunmadığı, dolayısıyla kararı temyiz hakkının da olmadığı anlaşılmakla; davalı Hazinenin temyiz dilekçesinin de reddine karar vermek gerekmiştir.
Temyizen incelenen kararın kadastro sırasında yol olarak tescil harici bırakılan kısımlar dışında kalan bölümler yönünden; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olduğu gözetilerek davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz dilekçesinin kadastro sırasında yol olarak tescil harici bırakılan ve 08.03.2021 tarihli bilirkişi raporuna ekli krokide (E) harfi ile gösterilen 11,13 metrekarelik alan yönünden DEĞERDEN REDDİNE,
Davalı ... vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE,
Davacı vekilinin kadastro sırasında yol olarak tescil harici bırakılan kısımlar dışında kalan bölümlere yönelik temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK'nın 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 157,75 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,
Temyiz eden davalı ... harçtan muaf bulunduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
25.12.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.