Logo

1. Hukuk Dairesi2023/5435 E. 2024/758 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro çalışmaları sonucu mera olarak tescil edilen taşınmazın mülkiyetinin davacıya ait olduğu iddiasıyla açılan tapu iptali ve tescil davasında on yıllık hak düşürücü sürenin geçip geçmediği.

Gerekçe ve Sonuç: Taşınmazın tesis kadastrosunun kesinleştiği tarih ile dava açma tarihi arasında 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen on yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi’nin davanın reddine ilişkin kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/403 E., 2023/946 K.

HÜKÜM/KARAR : Kabul/Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Şiran Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2020/5 E., 2022/224 K.

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl dava ile asli müdahillerin davasının kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak bu konuda yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I .DAVA

Davacı vekili Kadastro Mahkemesinde açtığı dava dilekçesinde, ... (yeni) 155 ada 1 parsel sayılı taşınmazın müvekkiline ait olduğunu, dava konusu taşınmazın bulunduğu köyde 2019 yılında kadastro yenileme çalışmaları yapıldığını, yapılan çalışmalar sırasında parsel kaymaları yaşandığını, bitirilen kadastro çalışmaları neticesinde oluşturulan askı listesine bakıldığında 94 parsel sayılı taşınmazın 155 ada 1 parsel olarak yeniden tescil edildiğini ve vasfının da mera olarak belirlendiğini, halbuki çekişmeli taşınmazın kadimden beri müvekkilinin babasına ve sonrasında müvekkiline ait olduğunu, anılan taşınmazı müvekkilinin babası ve amcasının senetle satın aldıklarını, vefat etmelerinin ardından da taşınmazın müvekkiline kaldığını, müvekkilinin tek başına bu taşınmazı kullandığını ve bu kullanımın yaklaşık elli yıldır devam ettiğini, kadastro çalışmalarında yapılan yenileme ve bu yenilemeden doğan hatalar açısından dava yolunun açık olduğunu, iş bu davanın da bir aylık askı ilan süresi içerisinde açıldığını, ayrıca mahallinde yapılacak keşifte çekişmeli taşınmazın halen müvekkili ile ailesinin tasarrufunda olduğunun, mera vasfı taşımadığının ve davalı Hazinenin bu yerle hiçbir alakasının bulunmadığının görüleceğini belirterek taşınmazın kadastro tespitinin iptali ile müvekkili adına tapuya tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Asli müdahiller vekili 14.06.2022 tarihli dilekçesinde, müvekkillerinin asli müdahale taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 22/2-a maddesi uyarınca yapılan uygulama kadastrosu çalışmaları sırasında davaya konu eski 94 parsel sayılı taşınmazın 155 ada 1 parsel numarasıyla tespit edildiğini, davacı vekilinin dava dilekçesinde yenileme işlemlerine karşı dava yolunun açık olduğunu belirtmesine rağmen talep sonucu kısmında dava konusu taşınmazın tapusunun iptal edilerek müvekkili adına tescilini talep ettiğini, uygulama kadastrosu çalışmalarında mülkiyete yönelik olmayan düzeltmeler yapılabildiğini, dava konusu taşımazın 16.12.1997 tarihinde kamu orta malı siciline mera olarak kaydedildiğini, ilk kadastro tespitine karşı davacı tarafından on yıllık hak düşürücü süre içerisinde dava açılmadığını, davacının sadece yenileme kadastrosundan doğan hatalar nedeniyle dava açma imkânının bulunduğunu, mülkiyete yönelik dava açma hakkının bulunmadığını, bu nedenle öncelikle davacı tarafa süre verilerek dava dilekçesinin açıklattırılması ve davanın mülkiyete ilişkin mi yoksa yenileme çalışmasına itiraz mı olduğunun ya da her iki istemin birlikte mi ileri sürüldüğünün tespit edilmesi gerektiğini, davanın mülkiyete ilişkin olması halinde görevsizlik kararı verilerek dosyanın Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesi gerektiğini, davacı vekilinin dava dilekçesinde çekişmeli taşınmazın müvekkilinin babası ve amcası tarafından senetle satın alındığını iddia ettiğini, 4342 sayılı Mera Kanunu'nun 4/3 ncü maddesi gereğince dava konusu taşınmazın mülkiyetinin davacıya ait olmasının hukuken mümkün bulunmadığını, dava konusu taşınmazın kadimden beri mera olduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. MAHKEME KARARI

1-Gümüşhane Kadastro Mahkemesi’nin 05.11.2019 tarihli ve 2019/13 Esas, 2019/324 Karar sayılı kararıyla; 3402 sayılı Kanun'un 22/a maddesi uyarınca açılan davalarda kadastro mahkemesince yapılacak incelemenin, yetersiz kadastro paftalarının yenilenmesi, yüzölçümlerinin ve teknik hataların düzeltilmesi işleminin kanun ve yönetmelik hükümlerine uygun yapılıp yapılmadığı hususlarının araştırılmasına ilişkin olduğu, ayrıca bu tür davalarda taşınmazın mülkiyetine ve niteliğine ilişkin bir araştırma yapılamayacağı, mülkiyete ilişkin açılan davalarda görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu gerekçesiyle Mahkemenin görevsizliğine, talep halinde dosyanın görevli ve yetkili Şiran Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş; hüküm, temyiz edilemeksizin 24.12.2019 tarihinde kesinleşmiştir.

2- Görevsizlik kararı üzerine Şiran Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan yargılama sonunda verilen yukarıda tarih ve sayısı belirtilen karar ile; davacının dosyaya sunmuş olduğu harici satış belgesi ile keşif esnasında dinlenen tanıklar ve mahalli bilirkişi beyanlarından da anlaşılacağı üzere dava konusu taşınmazın davacının zilyetliğinde olduğu, davacının mirasbırakanlarının taşınmazı kullandığı süreler de göz önünde bulundurulduğunda eklemeli zilyetlik yoluyla dava konusu taşınmazın 20 yılı aşkın süre boyunca davacı ve mirasbırakanı tarafından malik sıfatıyla kullanıldığı, 17.01.2022 tarihli ziraat bilirkişisi ek raporunda taşınmazın mera vasfında olmadığı ve 02.12.2021 tarihli ziraat bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın tarımsal amaçlı kullanıldığı tespit edilmiş olup 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 713 üncü maddesi uyarınca olağanüstü kazandırıcı zamanaşımıyla kazanım şartlarının gerçekleşmiş olduğu gerekçesiyle asıl davanın ve asli müdahillerin davasının kabulü ile ... ada 1 parsel sayılı taşınmazın mera olan kaydının iptaline, Şiran Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2022/85 Esas ve 2022/80 Karar sayılı veraset ilamındaki payları oranında davacı ve asli müdahiller adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili tarafından istinaf edilmiştir.

B. İstinaf Nedenleri

Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde, Yerel Mahkeme kararının hatalı olduğunu, dava konusu taşınmazın 16.12.1997 tarih ve 541 yevmiye sayılı işlemle mera, yaylak ve kışlak kütüğüne mera vasfı ile tescil edildiğini, bu tescil işlemine karşı davacı tarafından on yıllık hak düşürücü süre içerisinde dava açılmadığını, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 22/2-a maddesi uyarınca yapılan uygulama kadastrosu çalışmaları sırasında davaya konu eski 94 parsel sayılı taşınmazın 155 ada 1 parsel numarasıyla tespit edildiğini, uygulama kadastrosuna ilişkin yasa hükümleri gereğince herhangi bir malik tespiti yapılmadığını, sadece mülkiyete yönelik olmayan düzeltmelerin gerçekleştirildiğini, on yıllık hak düşürücü süreyi kaçıran davacının yenileme kadastrosundan faydalanarak eldeki davayı açtığını, ayrıca dava konusu taşınmazın kadimden beri mera olduğunu, kadimden beri Hazineye ait olan çekişmeli taşınmazın zilyetlikle iktisap edilemeyeceğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararında; eldeki davada mera vasfıyla kamu orta malı sicilinde kayıtlı taşınmazın mera olmadığının ve mülkiyetinin davacı tarafa ait olduğunun iddia edildiği, bu iddianın mülkiyete ilişkin olduğu noktasında herhangi bir tereddüt bulunmadığı, kaldı ki davanın ilk başta kadastro mahkemesine açıldığı ancak kadastro mahkemesince davacı tarafın talebinin mülkiyete yönelik olduğu ve mülkiyete ilişkin uyuşmazlıklara bakma görev ve yetkisinin ise genel mahkemelerde bulunduğu gerekçesiyle asliye hukuk mahkemesine yönelik olarak görevsizlik kararı verildiği, verilen kararın taraflarca istinaf edilmeksizin kesinleştiği, hal böyle olunca eldeki davanın mülkiyete yönelik tapu iptali ve tescil davası olarak nitelendirilmesi gerektiği Yerel Mahkemenin bu doğrultudaki hukuki nitelendirmesinde herhangi bir hata görülmediği, buna karşılık, tesis kadastrosu evraklarına göre dava konusu taşınmazın tesis kadastrosunun 05.09.1983 tarihinde yapıldığı, askı ilanlarının 04.01.1984-03.02.1984 tarihleri arasında gerçekleştirildiği, askı ilan süresi içerisinde kadastro tespitine itiraz edildiği, Kadastro Komisyonu'nun 31.05.1991 tarihli kararıyla itirazın reddine karar verildiği, kararın yöntemine uygun şekilde itiraz edene tebliğ edildiği ancak itiraz eden tarafından süresi içerisinde dava açılmadığı, bunun üzerine de Kadastro Komisyonu kararının 17.08.1991 tarihi itibariyle kesinleşerek taşınmazın tapuya tescil edildiğinin anlaşıldığı, çekişmeli taşınmazın kadastro tespitinin kesinleştiği 17.08.1991 ile mülkiyete ilişkin eldeki davanın açıldığı 01.07.2019 ve asli müdahale talebinin yapıldığı 14.06.2022 tarihleri arasında 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 ncü maddesinde öngörülen on yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği, eldeki davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken hatalı bir takım değerlendirmelerle yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesinin isabetsiz olduğu gerekçesiyle davalı Hazine vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve kaldırılan hükmün yerine geçmek üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (3) üncü alt bendi gereğince davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle, müvekkilinin dava konusu taşınmazın kendisine ait olduğunu ispatladığını, zaten sürekli kullanımının da bu şekilde devam ettiğini belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

3402 sayılı Kadastro Kanunu′nun 12/3 ncü maddesi.

3. Değerlendirme

1. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanunu'nun 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Kadastro sonucu; ... köyü çalışma alanında bulunan (eski) 94 (yeni) 155 ada 1 parsel sayılı taşınmazın tesis kadastrosu kesinleşme tarihinin 17.08.1991 olduğu, davanın ise 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 üncü maddesinde düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 01.07.2019 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.

3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Alınması gereken 157,75 TL. onama harcının temyiz eden davacıya yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

05.02.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi

...