Logo

1. Hukuk Dairesi2023/5785 E. 2024/6840 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı, taşınmazının gerçek büyüklüğünü bilmediği için davalıya satarken esaslı hataya düştüğünü iddia ederek tapu iptali ve tescil talep etmiştir.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının taşınmazının büyüklüğü konusunda esaslı hataya düştüğü ve satış iradesinin taşınmazın tamamı için olmadığı gözetilerek yerel mahkemenin kararı kısmen bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/88 E., 2023/169 K.

İlk Derece Mahkemesince bozma ilâmına uyularak verilen karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmekle, kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının maliki olduğu Giresun ili, .... ilçesi, .... köyünde kain 175 ada 5 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışmaları sonucu 4.167 m2 olarak tapuya tescil edilerek kalan kısmının orman niteliği ile Hazine adına tescil edilen komşu taşınmaza katıldığını zannettiğini ve gerçekte daha büyük olduğunu düşünerek davalıya 4.176 m2'lik kısmını satış suretiyle temlik ettiğini, davacının davalıdan bu miktar üzerinde kalan kısımda hakkı olmadığına dair belge aldığını, İstanbul’da ikamet ettiğini ve dava konusu taşınmazı uzun süredir kullanmadığını, tapu kaydında “ha” kısmındaki (1) rakamını ve anlamını bilmediğinden taşınmazın 4.167 m2 olduğunu zannederek Üsküdar Tapu Müdürlüğünde devir işlemi yaptığını, davalının bilgisizliği, tecrübesizliği ve deneyimsizliğinden faydalandığını, davacının taşınmazın büyüklüğünün 14.176,80 m2 olduğunu 2019 yılında öğrendiğini ileri sürerek taşınmazın tamamının yahut davalıya satış yapmadığı kısmın tapu kaydının iptali ile davacı adına tescilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı beyanında; satış işleminin Tapu Müdürlüğünde resmi şekilde yapıldığını ve davacının resmi senedi okudum yazarak imzaladığını, davacının dayandığı belgenin satıştan önce hazırlandığını ancak taşınmazın bölünememesi nedeniyle tamamı üzerinden pazarlık yapılarak satışın 28.000 TL bedelle gerçekleştirildiğini belirterek davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 03.06.2021 tarihli kararıyla; davanın hata, hile, gabin hukuki nedenlerine dayalı olduğu, resmi akit tarihinin öğrenme tarihi olarak kabul edilmesi gerektiği, tapuda işlem yapıldıktan 6 yıl sonra dava açıldığı, TBK’nın 39. maddesinde düzenlenen 1 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1.İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin 02.11.2021 tarihli kararı ile; dava konusu taşınmazın 18.09.2013 tarih 17579 yevmiye nolu işlemle ile davalı tarafa devrinin sağlandığı, dava tarihi olan 22.08.2019 tarihinde gabin yönünden 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu, bu sürelerin hakim tarafından re'sen gözetilmesi gerektiği ve dava şartlarından olduğu, hata/hile yönünden ise aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde davanın açılması gerektiği, buna göre dava dilekçesinde belirtildiği üzere davacı tarafın dayandığı ve davalının da imzasını inkar etmediği resmi tutanak başlıklı, bila tarihli belgenin tapunun devri esnasında davalı tarafça imzalanıp davacıya verildiği, buna göre davacının devir tarihinde taşınmazın yüzölçümünü bildiğinin ve tapudaki devir ile gerçek iradelerin farklı olduğunun anlaşıldığı, buna göre hata/hile yönünden de hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu gerekçesiyle başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

2. Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulması üzerine bu kez Bölge Adliye Mahkemesinin 02.12.2021 tarihli ek kararı ile temyiz dilekçesinin değerden reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin 02.11.2021 tarihli kararı ve 02.12.2021 tarihli ek kararının süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairenin 18.04.2022 tarihli ve 2022/636 E., 2022/3234 K. sayılı kararı ile; dava değeri 50.000,00 TL olarak alınmış ise de Harçlar Kanunu'nun 16. maddesi gereğince dava değerinin dava tarihindeki değer olduğu, 18.01.2021 tarihli bilirkişi raporunda taşınmazın güncel değerinin 331.424,95 TL, temlik tarihi olan 2013'te 169.119,68 TL olarak tespit edilmiş olup, bu değerlerin 2021 yılı temyiz kesinlik sınırı olan 78.630,00 TL'nin üzerinde olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin temyiz dilekçesinin değerden reddine ilişkin 02.12.2021 tarihli ek kararın kaldırılmasına; davacının hataya düşürüldüğünü Temmuz 2019'da anladığını belirttiği, davacı tanığı ...'nın keşifteki beyanına göre davacının hatayı öğrendiği tarihin Eylül 2018 tarihine tekabül ettiği, davanın açıldığı Ağustos 2019 tarihi itibariyle hak düşürücü sürenin geçmediği; hâl böyle olunca, Mahkemece öncelikle Harçlar Kanunu'nun 30. ve 32. maddeleri gereğince taşınmazın dava tarihindeki değeri üzerinden eksik harç tamamlattırılması, lüzumu halinde temlik tarihinde taşınmazın serbest piyasa (rayiç) alım satım bedelinin usulünce tespiti ile dosya kapsamına göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesinin ek kararı ve asıl kararının ortadan kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; hükmüne uyulan bozma kararı doğrultusunda dava konusu taşınmazın dava tarihindeki tam 14.176,80 m2 değerinin 331.443,66 TL, 10.000,8 m2 değerinin 233.811,70 TL, 4.176 m2 değerinin 97.637,95 TL, işlem tarihindeki 4.1276 m2 değerinin ise 37.098,74 TL olarak tespit edildiği, eksik harcın ikmâl edildiği, 5 parsel sayılı 14.176,80 m2 yüz ölçümlü tarla vasıflı dava konusu taşınmazın tamamının 18.09.2013 tarihli ve 17579 yevmiye sayılı satış işlemiyle davacı tarafından 1.000 TL bedelle davalıya satılması sonrasında 07.09.2020 tarih ve 847 yevmiye sayılı ifraz işlemiyle taşınmazların yine davalı adına 13.773,96 m2 tarla vasıflı 18 parsel ve 402,84 m2 yol vasıflı 19 parsel olarak ikiye ifraz edildiği, yol vasıflı 19 parselin tapu kaydı üzerinde 2942 sayılı Kanun'un 7. maddesi uyarınca KGM lehine şerh olduğu, kamulaştırma işleminin devam ettiği, davacının ifrazen oluşan her iki parsel yönünden davaya devam ettiğini beyan ettiği, davacı tanıklarının taşınmazın yalnızca 4.000 m2'lik kısmını davalıya sattığını söylediğine dair beyanları, davacının sunduğu davalıca imzası ve içeriği inkâr edilmeyen "resmi tutanak" başlıklı ... oğlu ... imzalı adi belge, taşınmazın devir tarihindeki gerçek değeri ile tapu satış bedeli arasındaki açık orandaki farklılık gözetildiğinde, davacının taşınmazın 4.176,80 m2 yüz ölçümünde olduğuna dair yanılgısına dayalı olarak 4.176,80 m2 kısmı satma iradesiyle satışı yaptığı, bakiye kısmı satma iradesi bulunmadığı, satış sözleşmesinde 4.176,80 m2 dışındaki bakiye kısım bakımından davacının esaslı hataya düştüğü, belgenin aksini ispat edemeyen davalının "resmi tutanak" başlıklı belge tanzimi sonrası davacı ile taşınmazın tamamının devri hususunda anlaştıklarına dair savunmasına itibar edilmediği, 5 parselin ifrazı sonucu oluşan parsellerden büyük olan 18 parsel yönünden kararın infazının mümkün olacağı gerekçesiyle terditli davanın kabulü ile 5 parselin ifrazı sonucu oluşan 18 parselin 10.000 m2'lik kısmının tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline, kalan hissenin davalı üzerine bırakılmasına, davacının vezneye depo ettiği 2.131,69 TL bedelin 627,99 TL'sinin davalıya verilmesine, bakiyesinin talep halinde davacıya iadesine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili temyiz dilekçelerinde özetle; bozma ilâmında hak düşürücü sürenin geçmediğine dair gerekçeyi oluşturan davacı tanığının davacıyla akrabalık bağı olduğunu, beyanlarının net olmadığını, tekrar dinlenmesi taleplerinin Mahkemece reddedildiğini, davalının "resmi tutanak" başlıklı belgedeki imzasını kabul ettiğini ancak içeriği kabul etmediğini, belgeye 14 dönüm yazılacakken 4 dönüm yazıldığını beyan ettiğini, tapuda yapılan işlemde taşınmazın yüz ölçüm bilgilerinin taraflara okunarak işlem yapıldığını, Karayolları Müdürlüğünden emekli, okuma yazma bilen davacının esaslı hatasının ve irade sakatlığının söz konusu olmadığını, 6 yıl önceki satıştan itibaren hak düşürücü sürenin geçtiğini, dava konusu taşınmazın ifrazının mümkün olup olmadığının Mahkemece tespit edilmediğini, ifraz mümkün değilse davanın reddi gerektiğini belirterek İlk Derece Mahkemesinin kararının bozulmasını istemiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Dava, hata (yanılma) hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

1.Sözleşmenin konusu, niteliği ve ödenecek miktar gibi hususlarda dikkatsizliği veya bilgisizliği sonucu gerçek iradesine uymayan beyanda bulunmak suretiyle esaslı hataya düşen tarafın sözleşme ile bağlı sayılamayacağı kuşkusuzdur. Hemen belirtmek gerekir ki, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) tıpkı 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK) gibi esaslı hatanın (yanılmanın) tanımı yapılmamış, 31 ve 32. maddede sınırlayıcı olmamak üzere örnekler gösterilmiştir. Kısaca iç irade ile açıklanan irade arasındaki bilmeyerek yapılan uyumsuzluk olarak tanımlanan hatanın (yanılmanın) esaslı kabul edilebilmesi için uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa benimsendiği gibi, girişilen taahhüdün başlıca sebebini teşkil etmesi, daha açık söyleyişle hem yanılgıya düşen taraf yönünden (sübjektif unsur), hem de iş hayatındaki dürüstlük kuralları (objektif unsur) açısından, hataya düşülmese idi böyle bir sözleşmenin hiç veya açıklanan biçimde yapılmayacağının ispatlanması zorunludur.

2.Bu koşulların varlığı halinde hataya düşen taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Yeter ki hatanın ileri sürülmesi TBK'nın 35. (BK'nın 25.) ve TMK'nın 2. maddesinde hükme bağlanan dürüstlük kuralına aykırı olmasın.

3.Hemen belirtmek gerekir ki, sözleşme yapılırken hataya düşen tarafın kusurlu bulunması sözleşmenin iptaline engel değildir. Ne var ki, TBK'nın 35. (BK'nın 26.) maddesinde öngörüldüğü gibi hatayı bilmeyen veya bilecek durumda bulunmayan ve kusursuz olan karşı tarafın menfi, gerektiğinde müspet zararının ödenmesi gerekir.

4.Öte yandan, iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Hatanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde, sözleşmenin karşı tarafına yöneltilecek tek taraflı bir irade açıklaması ile bildirilebileceği gibi def'i veya dava yoluyla da kullanılabilir. Ayrıca hatanın varlığı her türlü delille ispat edilebilir.

5.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin (VI/B-6) numaralı paragrafın dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

6. Dosya içeriği, toplanan deliller, davacı tanıklarının beyanları ve özellikle davacının sunduğu davalıca imzası inkâr edilmeyen "resmi tutanak" başlıklı davalı ... oğlu ... imzalı belge bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının Giresun ili, .... ilçesi, .... köyünde kain 175 ada 5 parsel sayılı taşınmazın 4.176,80 m2 yüz ölçümünde olduğuna dair esaslı yanılgısına dayalı olarak 4.176,80 m2 kısmı satma iradesiyle 18.09.2013 tarihli ve 17579 yevmiye sayılı satış işlemiyle 1.000 TL bedelle davacıya sattığı, satış sözleşmesinde 4.176,80 m2 dışındaki bakiye 10.000 m2 yüzölçümlü kısım bakımından davacının esaslı hataya düştüğü anlaşılmakla, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu yönden davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi gerekir.

7. Davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; dava konusu 175 ada 5 parsel sayılı tapuda 14.176,80 m2 yüz ölçümlü tarla vasfındaki taşınmazın davacı tarafından davalıya 18.09.2013 tarihinde satışı sonrasında 07.09.2020 tarihli ifraz işlemiyle 175 ada 18 parsel sayılı 13.773,96 m2 yüz ölçümlü tarla ve 175 ada 19 parsel sayılı 402,84 m2 yüz ölçümlü yol vasıflı taşınmazların oluştuğu, 19 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydı üzerinde Karayolları Genel Müdürlüğü lehine kamulaştırma şerhi bulunduğu görülmektedir. Davacı vekilince ifraz sonucu oluşan her iki parsel yönünden de tapu iptali ve tescil talep edildiği hâlde Mahkemece 175 ada 19 parsel sayılı dava konusu taşınmazın ifrazının mümkün olmadığı değerlendirilerek yalnızca 175 ada 18 parsel sayılı taşınmaz üzerinde davacının satış iradesi dışında kalan 10.000 m2 yüz ölçümlü hisse hakkında tapu iptali ve tescil hükmü kurulması doğru olmadığından; davacının satış iradesiyle davalıya sattığı 4.176,80 m2 yüz ölçümlü kısmın, dava konusu 175 ada 5 parselden ifraz sonucu oluşan 175 ada 18 ve 19 parsel sayılı taşınmazların toplam yüz ölçümüne oranı esas alınarak davacının her iki taşınmaza da paydaş kılınarak karar verilmesi için hükmün bozulması gerekmiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı vekilinin temyiz itirazının (VI/B-6) numaralı paragrafta değinilen yönden kabulü ile yerinde görülmeyen sair temyiz itirazının reddine,

İlk Derece Mahkemesi kararının değinilen sebeple BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde temyiz eden davalıya iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

12.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.