"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/2407 E., 2022/1888 K.
DAVA TARİHİ : 06.04.2016
HÜKÜM/KARAR : Davanın reddine/İstinaf isteminin kabulü, davanın kabulü
İLK DERECE MAHKEMESİ : Kandıra Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/516 E., 2021/245 K.
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil istekli davada İlk Derece Mahkemesince, davanın reddine ilişkin verilen kararın istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf isteğinin HMK'nın 353/1-b-2. maddesi gereğince kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 21.11.2023 Salı günü duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde, temyiz eden davalı ... ...ve vekili Avukat ... geldiler, temyiz edilen davacı vekili gelmedi. Gelen vekilin ve asilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. Temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.
I. DAVA
Davacı vekili; davacının, dava dışı ...'in icra tehdidi ile karşı karşıya gelmesi üzerine dava konusu 122 ada 37 parsel sayılı taşınmazını 03.08.2009 tarihinde bedelsiz olarak kız kardeşi olan davalıya devrettiğini, alacaklı tarafından Kandıra Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/526 Esas sayılı dosyası ile tasarrufun iptali davası açıldığını, yapılan yargılama sonucunda tasarrufun iptaline karar verildiğini, bu aşamada davacının gerekli parayı temin ederek alacaklıya olan borcunu ödediğini ancak davalının dava konusu taşınmazı davacıya temlik etmediğini, tasarrufun iptali kararı ile taraflar arasındaki devrin inançlı işleme dayalı olduğunun sabit olduğunu ileri sürerek dava konusu taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; tarafların kardeş olup davacının, borçlarını ödeyemezse çok zor durumda kalacağını belirterek davalıdan para istediğini, karşılığında dava konusu taşınmazı satacağını ya da davalıya satması için devredebileceğini belirttiğini, davalının 100.000,00 TL'yi davacıya, 80.000,00 TL'yi de davacının isteği üzerine dava dışı ortağı Serkan Say'a verdiğini, taşınmaz temlik edildiğinde tapu kaydında dava dışı ... lehine haciz kaydı olduğunu, davalının hacizli olarak taşınmazı devraldığını, bu aşamada davacının başka borcu bulunmadığını söylediğini, davalının taşınmazı devralmasından altı ay sonra tasarrufun iptali davası açıldığını ve aleyhe sonuçlandığını, davalı ile alacaklı arasında anlaşma yapıldığını, davalı kendisi ile dava dışı kardeşi Emine Kılıç adına kayıtlı iki adet taşınmaz ile 61.500 TL vermek suretiyle satış işlemlerini durdurduğunu, sonrasında davacının taşınmazdaki binanın üst katında bulunan daireyi istediğini, davalının ise kendisine 35.000 TL ve 103 gr altın ile taşınmazda lehine haciz şerhi bulunan ...'a ait borç ödediğinde daireyi vermeyi kabul ederek 16.10.2010 tarihli sözleşmenin yapıldığını, davacının edimini yerine getirmediğini, ... tarafından yapılan icra takibi ile de dava konusu taşınmazın satışının gündeme geldiğini, bunun üzerine alacaklı vekili ile davalının uzlaşarak 6000 TL nakit ve 106 ada 5 parselde bulunan taşınmazın ...'ın talebi ile Salih Emanet isimli kişiye temlik edildiğini, böylelikle Kandıra İcra Dairesinin 2009/855 Esas sayılı dosyasına ilişkin borcun da davalı tarafından ödendiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI/BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 29.03.2018 tarih ve 2016/194 Esas 2018/376 Karar sayılı kararı ile; taraflar arasındaki devrin bedelsiz olduğu, davacının alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla bedelsiz olarak taşınmazı devrettiği, Kandıra Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/526 Esas sayılı dosyasında bu devrin mal kaçırmak amaçlı olduğunun tespiti ile tasarrufun iptaline karar verildiği, davacının dürüstlük ve iyi niyet kurallarına uygun hareket etmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, kararın davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 25.10.2019 tarih, 2018/2068 Esas 2019/1563 Karar sayılı kararı ile; olayda inançlı işlem hukuki nedenine dayanıldığı, iddia ve savunma üzerinde durulmak suretiyle delillerin toplanması ve TBK’nın 97 nci maddesi gereğince davacının davalıya bir borcunun bulunup bulunmadığının, varsa borcun ödenip ödenmediğinin saptanması gerektiği gerekçesi ile 6100 sayılı HMK'nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kararın kaldırılmasına karar verilmiş, İlk Derece Mahkemesinin tarih ve sayısı yukarıda belirtilen kararı ile; tasarrufun iptali istekli davada devrin mal kaçırmak amaçlı olduğunun tespiti ile tasarrufun iptaline karar verildiği, temlikin muvazaalı olduğu, davalı ...'nın davacının borçlarını ödediği, davacının davalıya borcu olduğundan ötürü davalının taşınmazı devirden kaçındığı, davalı ... tarafından davacı ...'in borçları için yapılan ödemelerin kendisine ödendiği iddiasının ise davacı tarafça ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın borca karşılık Neriman'a devredilmediğini, davalının inanç sözleşmesinin kurulmasından çok sonra davacının bir kısım borçlarını ödediğini, bu nedenle davalının borç ödemesinden doğan alacağının inançlı işlemle ilgisi bulunmadığını, davalının iddia ettiği alacak kalemlerinin soyut olup alacağının varlığı ve miktarını ispat edemediğini; davalının alacağı var ise bedelin depo edilmesi için süre verilmediğini, tanık olarak dinlenen tarafların kardeşi Emine Kılıç ve ...'in beyanına göre davalının davacı adına ödediği borçların fazlasıyla kendisine geri ödendiğini beyan ettiklerini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin tarih ve sayısı yukarıda belirtilen kararı ile; inançlı işlem ile kendisine temlik yapılan davalı ...'ın temlikin inançlı işlem ile yapıldığını inkar etmediği, davacının takip alacaklısına olan borcunu ödediğini savunduğu, maddi olgu olarak inançlı işlem iddiasının uyuşmazlık konusu olmadığı, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesinin doğru olmadığı, taraflar arasında alacak-borç ilişkisinin var olması halinde ise bu hususun başka bir davanın konusunu oluşturacağı gerekçesi ile davacı vekilinin istinaf isteğinin HMK'nın 353/1-b-2. maddesi gereğince kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; 21.10.2020 tarihli celsede davacı vekillerine talepleri doğrultusunda yemin metnini hazırlamak üzere gelecek celseye kadar kesin süre verildiğini ancak verilen süre içerisinde yemin metninin sunulmadığını, 20.01.2021 tarihli celsede bu delile dayanmaktan da vazgeçmiş sayılmalarına karar verildiğini, Bölge Adliye Mahkemesinin ilk kararı ile son kararının çelişkili olduğunu, dosyada mevcut tüm delillerle davacının tüm borçlarının davalı tarafından ödendiğinin sabit olduğunu, aksinin davacı tarafça kanıtlanamadığını belirterek kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
05.02.1947 tarihli, 20/6 sayılı İnançları Birleştirme Kararı,
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 97 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının, maliki olduğu 122 ada 37 parsel sayılı, “iki katlı kargir ev ve tarla” vasıflı taşınmazı 03.08.2009 tarihinde kardeşi olan davalıya satış suretiyle ve dava dışı ... lehine takyidatlı olarak temlik ettiği, 18.08.2009 tarihinde dava dışı ... tarafından davacıya karşı başlatılan takip sırasında anılan takip alacaklısının davacı ve davalıya karşı Kandıra Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/526 Esas sayılı dosyası ile açtığı tasarrufun iptali davası sonucunda davanın kabul edildiği ve taşınmazın tapu kaydına 20.05.2010 tarihinde haciz şerhi tesis edildiği, aşamada ise ... tarafından başlatılan takibin durdurulduğu, 10.07.2009 tarihinde dava dışı ... tarafından başlatılan takibin ise 30.12.2013 tarihinde işlemden kaldırıldığı, davacının dava konusu taşınmazı bedelsiz olarak temlik ettiğini, dava dışı alacaklılara olan borçlarını kendisinin ödediğini ancak davalının taşınmazı iade etmediğini ileri sürerek eldeki davayı açtığı, davalının ise davacının borçlarını ödediğini, taşınmazın da bu ödemeler karşılığında devredildiğini savunduğu anlaşılmakta olup 05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İnançları Birleştirme kararı uyarınca inançlı işleme dayalı iddianın şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği açıktır.
2. Somut olayda, dosyaya sunulan ve taraflarca imzası inkar edilmeyen 16.10.2010 tarihli başlıksız adi yazılı belge ile tarihsiz olarak düzenlenen “SÖZLEŞME” başlıklı belgeye göre davalıya yapılan temlikin inançlı işleme dayandığı kuşkusuzdur. O halde, davacının karşılıklı edimler içeren inanç sözleşmesine göre taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tescilini isteyebilmesi için TBK'nın 97 nci maddesi uyarınca öncelikle kendi edimlerini yerine getirmesi zorunludur.
3. Somut olayda; davalı vekili, davacının borçlarının davalı tarafından ödediğini, davacının ise dava konusu taşınmaz üzerindeki binanın üst katında bulunan daireyi davalıdan istediğini, bunun üzerine davacı ve davalı arasında 16.10.2010 tarihli sözleşmenin düzenlendiğini ancak davacının edimini ifa etmediğini, ikinci bir sözleşme daha akdedildiğini, davacının bu sözleşmenin de gereklerini yerine getirmediğini belirtmiştir. Davalı vekilinin bu açıklamaları ile dinlenen tanıkların beyanlarından, tarihsiz olarak düzenlenen “SÖZLEŞME” başlıklı belgenin taraflar arasında düzenlenen son sözleşme olduğu, bu sözleşmede de davacı tarafından, Kömürocağı mevkiinde bulunan 4 dönüm yer teslim edildiği ve 10.000TL ödendiği takdirde davalı tarafından evin üst katının davacıya teslim edileceğinin kararlaştırıldığı açık olup bu belge gereğince davacının davalıya borcu olup olmadığı açıklığa kavuşturulmadan karar verilmesi doğru olmadığı gibi, esasen bu husus Bölge Adliye Mahkemesinin 25.10.2019 tarihli kaldırma kararında da açıkça belirtilmesine rağmen temyize konu son kararda taraflar arasındaki alacak-borç ilişkisinin başka bir davanın konusunu oluşturacağı gerekçesi ile TBK'nın 97 nci maddesi yönünden değerlendirme yapılmaksızın karar verilmesi de doğru değildir.
4. Hâl böyle olunca, davacı ile davalı arasındaki borç durumunun tarihsiz olarak düzenlenen “SÖZLEŞME” başlıklı belgedeki karşılıklı edimler gözetilerek açıkça saptanması, davacının davalıya borcu olduğu belirlenirse TBK'nın 97 nci maddesi gereğince borç miktarını depo etmesi için davacıya önel verilmesi ve özellikle anılan sözleşmede davalı tarafından evin üst katının davacıya teslim edileceğinin kararlaştırıldığı hususu da dikkate alınarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve değerlendirme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazının kabulüyle temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
21.09.2023 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalı vekili için 17.100,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davacıdan alınmasına,
İstek halinde yatırılan peşin temyiz harcının yatırana iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
21.11.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.