"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/108 E., 2023/330 K.
Mahkemece bozmaya uyularak verilen karar, davacı-karşı davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Asıl davada davacı Hazine vekili; dava konusu taşınmazın bulunduğu alanda Isparta Valiliğince Eğirdir Gölü kıyı-kenar çizgisi tespit çalışması yapıldığını ve tespit edilen kıyı çizgisinin Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından 14.03.2011 tarihinde onandığını, dava konusu taşınmazın bir kısmının kıyı-kenar çizgisi içinde kaldığını ileri sürerek taşınmazın kıyı içinde kalan kısmının tapu kaydının iptali ile terkinine, davalının elatmasının önlenmesine ve taşınmaz üzerindeki binaların ve ağaçların kal’ine karar verilmesini istemiştir.
Karşı davada davacı; dava konusu taşınmazı satın alırken kısıtlayıcı bir beyan ile karşılaşmadığını, taşınmazı elinden çıkacağından lehine tazminata hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek 100.000,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınmasına karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Asıl davada davalı; davanın reddini savunmuştur.
Karşı davada davalı Hazine vekili; davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI, BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
Mahkemece; asıl davanın kabulü ile dava konusu taşınmazın 4.559,93 m²'lik kısmı kıyı-kenar çizgisi içinde kaldığından davalı adına olan tapu kaydının iptali ile terkinine, davalının bu kısma bina yapmak suretiyle yaptığı müdahalenin men’i ile müdahale teşkil eden binaların kal’ine, karşı davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı süresi içinde davacı-karşı davalı Hazine vekili ve davalı-karşı davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 25.02.2020 tarihli ve 2016/14399 Esas, 2020/1773 Karar sayılı kararı ile; asıl dava yönünden; ilgililere bizzat bildirim yapılmadığı için kıyı-kenar çizgisinin kesinleşmediği ve bağlayıcılık niteliği kazanmadığı, bilirkişi heyetince kıyı-kenar çizgisinin belirlenmesi gerekirken, bağlayıcılık niteliği taşımayan ve delil olarak istifade edilmesi gereken, idare tarafından daha önce belirlenmiş kıyı-kenar çizgisi esas alınarak düzenlenen bilirkişi raporunun yeterli bulunmasının ve rapora dayanılarak hüküm kurulmasının isabetli olmadığından bahsedilerek Mahkemece 3621 sayılı Yasa'nın 9/2. maddesi ile 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre üç jeolog ya da jeoloji mühendisinden oluşturulacak uzman bilirkişi kurulu ve tapu fen memuru aracılığıyla yerinde keşif icra edilmesi ve kıyı-kenar çizgisi araştırmasının yapılması, dava konusu taşınmazların tamamen veya kısmen kıyı-kenar çizgisinin içerisinde kalıp kalmadığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi, yapılacak incelemede komşu ve yakın parsellere ilişkin kıyı çizgisi belirlemelerinin de göz önününde bulundurulması, tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi, kabule göre de 3402 sayılı Kanun'un 36/A maddesinin gözetilmesi gerektiği gerekçeleriyle, karşı dava yönünden ise; karşı davanın reddine karar verildiği ancak gerekçeye yer verilmediği, dava konusu alanın kıyı içinde kaldığı yönünündeki açıklamanın ise tek başına gerekçe olarak kabulünün mümkün görülmediğine değinilerek mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, bilirkişi heyetinden alınan 21.06.2023 tarihli hükme dayanak teşkil etmeye elverişli raporda dava konusu taşınmazın içinde kıyıya ait hiçbir alan bulunmadığı, parselin içinden kıyı-kenar çizgisi geçmediği, kıyı-kenar çizgisi ve kıyının karayolunun göl cephesinde aranması gerektiğinin tespit edildiği, davacı tarafından davasının ispat edilemediği, dava konusu parselin içinden kıyı-kenar çizgisi geçmemesi nedeniyle davalı-karşı davacının herhangi bir maddi zararının oluşmadığı, karşı davacı tarafından karşı davanın ispat edilemediği gerekçeleriyle asıl davanın ve karşı davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacı-karşı davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; hükme esas alınan bilirkişi heyet raporunun bilimsellikten uzak olduğunu, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dosyada mevcut bulunan kıyı-kenar çizgisi yönünden aynı tespitleri içeren iki adet bilirkişi heyet raporu varken, bu iki raporun aksine düzenlenmiş bulunan 21.06.2023 tarihli bilirkişi heyet raporuna itibar edilemeyeceğini, diğer raporların dikkate alınmadığını, komşu parseller yönünden bilirkişi raporlarıyla yapılan tespitlerin ve kesinleşmiş kararların, rapora yapılan itirazların dikkate alınmadığını bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Asıl dava, çekişmeli taşınmazın kıyı-kenar çizgisine göre kıyıda kaldığı iddiasına dayalı tapu iptali ve terkin, elatmanın önlenmesi ve kal istemlerine; karşı dava tazminat istemine ilişkindir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; .... ili, ... ilçesi, .../... Mahallesinde bulunan dava konusu ... ada 95 parsel sayılı 5.086,82 metrekare yüz ölçümlü, elma bahçesi vasıflı taşınmazın davalı adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, uyuşmazlığın niteliğine göre öncelikle yöntemince kıyı-kenar çizgisinin belirlenmesi ve zemine uygulanması gerekir. Bu doğrultuda, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde idarece oluşturulmuş kıyı-kenar çizgisinin bulunup bulunmadığı Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünden sorularak belirlenmelidir. İdarece oluşturulmuş ve kesinleşmiş kıyı-kenar çizgisi var ise buna ilişkin karar ve dayanağı olan belgeleri ile kroki ve haritasının birlikte getirtilip dosya arasına konulması, mahallinde yerel ve teknik bilirkişi ile harita mühendisi aracılığıyla yapılacak keşifte araziye uygulanması, çekişme konusu taşınmazın yeri belirlenip harita üzerine işaretletilmesi gerekir.
İdarece oluşturulmuş kıyı-kenar çizgisinin bulunmaması yahut idari yargı yerinde iptal edilmiş veya oluşturulan harita 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında kabul edilen ilkeye göre ilgililerine tebliğ edilerek kesinleştirilmemiş ve davalının itirazına uğramışsa adli yargı mahkemesince, 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 4. maddesindeki tanımlamalar dikkate alınarak aynı Kanun'un 5. ve 9. maddeleri ile 13.03.1972 tarihli ve 7/4 sayılı, 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları göz önünde tutularak Kanun'un 9/2. maddesinde belirtilen bilirkişi kurulu aracılığıyla keşif yapılarak açıklanan kural ve yöntemler doğrultusunda kıyı-kenar çizgisi oluşturulmalıdır. Mahkeme aracılığıyla bu çalışma yapılırken varsa idarenin önceden kıyı-kenar çizgisi oluşturmak için yaptığı saptamalar ve bu konuda kurulan komisyonun çalışmalarının ortaya çıkardığı bilimsel değerlerin bulunduğu da göz ardı edilmemelidir.
İdarenin kıyı-kenar çizgisi çalışmalarında, o yere ilişkin kamu görevlilerince önceden oluşturulmuş komisyon çalışmalarını içerir kayıt ve belgeler getirtilmeli, bunlardaki verilerle Mahkemece kıyı-kenar çizgisi oluşturmak için bilirkişilerce yapılan çalışmalarda elde edilen veri ve bulguların örtüşmemesi durumunda, bunun nedenleri hakkında bilirkişilerden bilimsel gerekçelere ve maddi bulgulara dayalı, doyurucu ve denetime açık ek rapor alınmalıdır. Başka bir anlatımla, eldeki uyuşmazlıkta idari saptamalardan takdiri delil olarak yararlanılması zorunludur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.06.2003 tarihli ve 97/110 sayılı kararı da bu doğrultudadır. Yapılacak bu araştırmalarla dava konusu taşınmazın kıyı-kenar çizgisinin hangi tarafında kaldığı duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlendikten sonra oluşacak durum, dosya içeriği, iddia ve savunma doğrultusunda toplanan diğer tüm deliller birlikte tartışılıp değerlendirilerek uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerekir.
Somut olaya gelince; bozma kararı üzerine Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılamada, 07.09.2021 tarihli keşif neticesinde idarece belirlenen kıyı-kenar çizgisinin kara ve göl tarafında gözlem çukurları açıldığı, göl tarafında kalan zeminde dışarıdan taşınan dolgudan sonra derine doğru göl çökellerinin olduğunun belirlendiği, yapılan jeolojik gözlemler, sahanın topografik yapısı gibi özeliklerin dikkate alındığına değinilerek düzenlenen 25.10.2021 tarihli heyet raporunda idarece belirlenen kıyı-kenar çizgisinin doğru yerden geçirildiği, dava konusu taşınmazın 4.559,93 metrekarelik kısmının kıyı-kenar çizgisi içerisinde kaldığı tespitine yer verildiği, itirazlar üzerine alınan 04.01.2022 tarihli ek raporda da kıyı-kenar incelemesi yönüyle önceki rapora ilave edecek başkaca bir husus bulunmadığının belirtildiği; 07.09.2022 tarihinde yapılan ikinci keşif sonucu yine gözlem kuyuları açmak suretiyle, gözlem kuyularının idarece onanmış kıyı-kenar çizgisi içerisindeki kalan bölümlerinin gölsel tortullar içerdiği tespitine yer verilerek ve yapılan diğer incelemelerle birlikte düzenlenen 01.11.2022 tarihli heyet raporunda da idarece belirlenen kıyı-kenar çizgisinin yerinin doğru olduğu, çekişme konusu taşınmazın 4.559,93 metrekarelik kısmının kıyı-kenar çizgisi içerisinde kaldığının belirlendiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece 24.05.2023 tarihinde yeniden keşif yapılmış ve düzenlenen raporda; keşifte iki adet gözlem kuyusu açıldığı, bu iki çukurdan sağlıklı ve yeterli veri elde edilemediğine değinilmekle birlikte yapılan gözlemler ve incelemeler sonucu taşınmaz içerisinde gözle görülür belirginlikte aktif ya da sabit kumullara rastlanmadığı, göl ve çekişme konusu taşınmaz arasında bulunan yolun gölün etkilerini engellediği, aktif kıyıya ait bir veri bulunmadığından bahsedilerek kıyı-kenar çizgisinin taşınmaz sınırlarından geçmediği, yolun göl tarafında aranması gerektiği tespitlerine yer verilmiştir. Mahkemece anılan rapor hükme esas alınmak suretiyle davanın reddine karar verilmiş ise de söz konusu raporda heyetçe idarenin belirlediği çizgiden farklı bir sonuca ulaşıldığı halde yeni bir kıyı-kenar çizgisi tespit edilmemiş, idarece onaylanan kıyı-kenar çizgisi ile oluşan farkın, önceki bilirkişi raporları ile oluşan çelişkinin nedenleri de bilimsel verilere dayalı olarak bilirkişilerce açıklanmamış olup söz konusu raporun hükme ve denetime elverişli olduğunu söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır. Öte yandan; bahsedilen ilk iki keşif sonucu düzenlenen 25.10.2021 ve 04.01.2022 tarihli heyet raporu ve ek raporu ile 01.11.2022 tarihli heyet raporunun birbiriyle tutarlı, bilimsel verilere uygun, denetime açık ve çevre parseller hakkında önceden verilip kesinleşen kararlarla da uyumlu, hükme elverişli olduğu açıktır.
Hal böyle olunca; 25.10.2021 tarihli heyet raporu (ve 04.01.2022 tarihli ek raporu) ile 01.11.2022 tarihli heyet raporu esas alınarak idarece belirlenen kıyı-kenar çizgisinin yerinin doğru olduğu gözetilmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmektedir.
V. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı-karşı davalı Hazine vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, 6100 sayılı Kanun'un geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,
Temyiz eden davacı-karşı davalı Hazine harçtan muaf bulunduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Dosyanın Eğirdir Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
05.05.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.