"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/238 E., 2023/674 K.
Mahkemece bozmaya uyularak verilen karar taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; dava konusu 252 ada 102 parsel sayılı ... ve ... Vakfı'ndan icareli taşınmazın mutasarrafları...,...,...,...,...,...,..., oğlu ...,...,kızı ...,...,...,...,’nin sağ ve ölü olduklarına, varsa kanuni mirasçılarının kimlerden ibaret ve nerede bulunduklarına dair bilgi ve belge elde edilemediğinden gaip kişiler olduklarını ileri sürerek gaiplik kararı verilmek suretiyle taşınmazın 3432/3456 payının (.... adına kayıtlı 24/3456 hisse dışında) tapu kaydının iptali ile ... ve ... Vakfı adına tesciline karar verilmesini, tapu kaydındaki hukuki geçerliliği kalmayan "ölü Yaşaya'ya ait hissenin intifası olan 324/3456 hissenin 216/3456 hisse karısı...'ya aittir" şerhi ile 1987 yılında konulmuş olan haciz şerinin de kaldırılmasını talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 26.03.2015 tarihli ve 2013/401 Esas, 2015/138 Karar sayılı kararıyla; taşınmazın aslı vakıf olduğundan davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kayyım vekili tarafından temyiz isteminde bulunulması üzerine, Dairenin 12.12.2018 tarih 2015/18798 Esas, 2018/15448 Karar sayılı ilamı ile; çekişme konusu 252 da 102 parsel sayılı taşınmazın ilk tesisinden itibaren dayanak tüm belgelerin eksiksiz temini, kayıt malikleri ya da mirasçılarının kimliğinin tespitine ilişkin başkaca bilgi ve belge bulunup bulunmadığının sorulması, getirtilecek belgelerdeki verilerden yararlanmak suretiyle kayıt malikinin nüfus kaydının ve mirasçıları bulunup bulunmadığının Nüfus Müdürlüğünden araştırılması, icareteynli ya da mukataalı vakıf taşınmazı olup olmadığının tereddüte yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması ve 5737 sayılı Kanun’un 17. maddesindeki koşulların oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi, kabule göre de Üsküdar Sulh Hukuk Mahkemesinin 2004/365 Esas, 2004/855 Karar sayılı karar ile dava konusu taşınmazda 8/3456 pay sahibi Josefe’ye kayyım tayin edilmediği, hakkında gaiplik isteği bulunmadığı ve gaiplik ilanı da yapılmadığı halde adına kayıtlı payın iptaline karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle karar bozulmuş, davacının karar düzeltme isteği Dairece reddedilmiştir.
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; 5737 sayılı Kanun gereğince taşınmazın Vakfa ait olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davalı Kayyım vekili temyiz dilekçesinde; taşınmaz malın tapu kaydında tek başına vakıf şerhi bulunmasının mahlülen vakfına intikal edeceği şeklinde yorumlanmasının hukuken mümkün olmadığını, bir taşınmazın niteliği saptanırken bağlı bulunduğu vakfın kuruluş tarihi, vakfın karakteri, türü, vakfın sahih vakıf mı yoksa gayri sahih vakıf mı olduğunu veya muavazaten mi tapuya vakıf şerhinin konulduğunu, Medeni Kanun’un 74. maddesine göre düzenlenen ve kuruluşlar tarafından imzalanan bir vakıf senedi, Vakıflar İdaresinin düzenlediği mahlüliyet belgesi mevcut olup olmadığı hususlarına bakılması gerektiğini, eksik inceleme ile karar verildiğini, davanın Hâzineye ihbar edilmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; şerhlerin kaldırılması talebine ilişkin olumlu-olumsuz karar verilmediğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Dava, Vakıflar Kanunu'nun 17. maddesine dayalı gaiplik ve tapu iptal-tescil isteğine ilişkindir.
Bilindiği ve bozma ilamında değinildiği üzere; 5737 sayılı Kanun’un 17. maddesinde “Tasarruf edenlerin veya maliklerin mirasçı bırakmadan ölümleri, kaybolmaları, terk veya mübadil gibi durumlara düşmeleri halinde icareteynli ve mukataalı taşınmaz malların mülkiyeti vakfı adına tescil edilir.” hükmüne yer verilmiş olup anılan yasal düzenleme uyarınca taşınmazın vakfı adına tesciline karar verilebilmesi için ya da bedelinin Vakıflar İdaresine ödenmesi için kayıt maliklerinin gaip olup olmadıkları, mirasçı bırakmadan ölüp ölmediklerinin saptanması gerektiği kuşkusuzdur.
Ayrıca bozma ilamına uyulmakla taraflar yararına usuli kazanılmış haklar doğar. Mahkemece bozma ilamı çerçevesinde araştırma ve inceleme yapmak, usuli kazanılmış hakkın bir sonucudur.
Somut olaya gelince; bozma ilamı çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılması gerektiği, ne var ki bozma ilamına uyulmakla birlikte bozma gereklerinin tam olarak yerine getirilmediği, kayıt maliklerinin gaip olup olmadıkları, mirasçı bırakmadan ölüp ölmedikleri konusunda hükme yeterli araştırma yapılmadığı, kayıt maliki .... yönünden kayyım tayin edilmediği belirtilmiş olmasına rağmen İstanbul Anadolu 13. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/858 Esas, 2016/354 Karar sayılı karar ile ortaklığın giderilmesi davası için Josefe kayyım olarak İstanbul Defterdarının tayin edildiği, bu kez davacı ... Genel Müdürlüğünün kayyım tayini için eldeki davaya ilişkin talepte bulunması üzerine İstanbul Anadolu 17. Sulh Hukuk Mahkemesinin 05.04.2021 tarihli 2021/82 Esas, 2021/369 Karar sayılı kararı ile daha önce kayyım tayin edildiğinden davanın usulden reddine kararı verildiği anlaşılmaktadır.
Öte yandan; davacının tapu kaydındaki hukuki geçerliliği kalmayan; "ölü ...'ya ait hissenin intifası olan 324/3456 hissenin 216/3456 hisse karısı...'ya aittir" şerhi ile 1987 yılında konulmuş olan haciz şerinin de kaldırılmasını talep ettiği halde, Mahkemece bu hususta olumlu veya olumsuz herhangi bir karar verilmemesi de doğru değildir.
Hâl böyle olunca, kayıt maliki Jozefe yönünden davalı Kayyımın davada temsil yetkisi olup olmadığının bahsi geçen dosyalar getirilmek suretiyle tespiti, kayıt malikleri yönünden Nüfus Müdürlüğünden ve zabıta marifetiyle araştırma yapılması, adı geçenlerin mirasçı bırakmadan ölüp ölmedikleri ya da gaip olup olmadıklarının açıklığa kavuşturulması, davacının şerhlerin terkinine ilişkin talebi yönünden olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken anılan hususların göz ardı edilmiş olması isabetsizdir.
Kabule göre de, hüküm kısmında iptale konu taşınmaz “... adına kayıtlı 24/3456 hisse dışındaki” şeklinde belirtilmesine rağmen güncel tapu kaydında dava dışı 24/3456 payın ... adına kayıtlı olduğu gözetildiğinde infazda tereddüt oluşabileceği, ayrıca harç hususu kamu düzenine ilişkin olup Hukuk Genel Kurulunun 12.04.2017 tarihli ve 2017/1-1201 Esas, 716 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; mahkeme kararıyla kayyım olarak atanan ve gaip kişi adına yaptığı bu iş ve işlemler nedeniyle 3561 sayılı Kanun kapsamında yönetim kayyımı olan defterdar burada Hazineyi temsil etmemekte, aksine kayyımlık görevi gereği gaip kişinin anılan taşınmazdaki hak ve menfaatlerini korumaktadır. Taşıdığı kayyımlık sıfatı ile 492 sayılı Harçlar Kanunu kapsamında harçtan muaf olmadığı açıktır. 3561 sayılı Kanun'un 2/son maddesinde “Kayyımlıkla ilgili işlemler her türlü vergi, resim, harç, katkı payı gibi mali yükümlülüklerden müstesnadır” hükmüne yer verilmiş ise de burada yargı harçlarından bağışıklığa dair özel bir düzenleme de bulunmamaktadır.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının değinilen yönlerden kabulü ile temyiz olunan Mahkeme kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan harcın istek halinde Vakıflar İdaresine iadesine; davalı Kayyım temyiz harcı yatırmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Dosyanın kararı veren İstanbul Anadolu 13. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
14.05.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.