Logo

1. Hukuk Dairesi2024/2610 E. 2024/5412 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasında hak düşürücü süre ile Hazine aleyhine tazminat isteminde zamanaşımı def'inin uygulanıp uygulanmayacağı.

Gerekçe ve Sonuç: Kadastro tespitlerinin kesinleşme tarihinden itibaren mülga 766 sayılı Tapulama Kanunu'nun 31. maddesi ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde belirlenen on yıllık hak düşürücü sürenin ve Hazine aleyhine açılan tazminat davası için zamanaşımı süresinin geçtiği gözetilerek, istinaf mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1843 E., 2024/22 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Çeşme 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2019/468 E., 2021/753 K.

Taraflar arasındaki kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve miras payı oranında tescil, olmazsa 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesi uyarınca tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince tapu iptali ve tescil davasının hak düşürücü süre nedeniyle, tazminat davasının zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili ve davalılar ... ve ..... ile ... mirasçıları ..., ... ve ... vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacıların .... ve.....'dan olma muris ..... mirasçıları olduklarını, muris .....'in dava konusu İzmir ili, ... ilçesi, .... mahallesinde kain 201, 202 ve 203 parsel sayılı taşınmazlarda kök kayıt olan cilt 54, sayfa 46, sıra 7'de ve bu kaydın gittisi olan tüm zabıt kayıtlarında dava konusu parsellerde 1/5 hissedar olduğunu, 24.09.1970 tarihinde yapılan tapulama çalışmaları sırasında gerçeğe aykırı beyanlar ve hatalı tapulama sonucunda taşınmazların tamamının davalılar..... ve ..... adlarına tespit ve tescil edildiğini, muris ....t'in 1/5 payının adına tescil edilmediğini ileri sürerek dava konusu taşınmazların davalılar ..., ... ve ... adlarına tapu kayıtlarının muris...'in 1/5 payı oranında iptali ile miras payları oranında davacılar adlarına tescilini, olmazsa 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesi uyarınca şimdilik 20.000 TL tazminatın davalı Hazineden tahsili ile miras payları oranında davacılara ödenmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1.Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazların tapulama çalışmalarının 766 sayılı Tapulama Kanunu'na göre 29.04.1970 tarihinde yapıldığını ve mülga 766 sayılı Kanun'un 31.maddesinin "...Sicillerin hukuki kıymeti ve sükut-u hak müddeti tapulamaya müsteniden tesis olunan tapu sicilleri, aksi hükmen sabit oluncaya kadar muteberdir. Bu sicillerde belirtilen haklara tescilleri tarihinden itibaren on sene geçtikten sonra, tapulamaya takaddüm eden sebeplere dayanılarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz." hükmünü içerdiğini, dolayısıyla hak düşürücü sürenin geçtiğini belirterek davanın reddini istemiştir.

2.Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazlarda Hazinenin paydaş malik olmadığını, tapu iptali ve tescil davası yönünden Hazinenin pasif husumetinin bulunmadığını, 1970 yılında yapılan tapulama çalışmalarından dolayı da 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini belirterek davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dava konusu taşınmazların kadastro tespitinin 1972 yılında kesinleştiği, 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun geçici 4. maddesi gereğince "...Bu kanun yürürlüğe girmeden önce düzenlenmiş tapulama tutanakları ve kadastro beyannameleri ile verilmiş bulunan komisyon kararları geçerliliklerini korurlar, bunlara süresi içinde itiraz durumunda bu kanun hükümleri uygulanır. 2613 sayılı Kadastro ve Tapu Tahrir Kanunu ile diğer kanunlar gereğince özel kadastrosu yapılan ve tutanakları kesinleşmiş bulunan taşınmazlar için 10 yıllık hak düşürücü süre geçmiş ise bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 1 yıl içinde hak sahipleri dava açabilirler" hükmünü amir olup Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.02.2009 tarihli ve 2009/14-12 E., 2009/79 K. sayılı kararıyla vurgulandığı üzere kadastro tutanağının kesinleşme tarihinde yürürlükte bulunan 2613 sayılı Kadastro ve Tapu Tahriri Kanunu'nda 10 yıllık hak düşürücü süreye ilişkin düzenleme bulunmasa da 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3402 sayılı Kanun'un 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmişe şamil olarak uygulanacağı, aynı Kanun'un geçici 4/3. maddesi gereğince hak sahiplerine 1 yıllık ek süre tanındığı, 1 yıllık ek sürenin de 09.07.1988 tarihinde dolduğu gerekçesiyle tapu iptali ve tescil davasının hak düşürücü süreden reddine, kadastro tutanaklarının kesinleştiği tarihten itibaren de TBK'nın 146. maddesindeki 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davalı ... aleyhine açılan tazminat davasının reddine, 37.780 TL vekâlet ücretinin davacılardan alınarak davalılara verilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacılar vekili ile davalılar ... ve ... ile ... mirasçıları dahili davalılar ...,... ve ... vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B.İstinaf Sebepleri

1.Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesini tekrar etmekle yolsuz tescil hakkındaki tapu iptali ve tescil davalarında 3402 sayılı Kanun'da öngörülen hak düşürücü sürenin uygulanmayacağını, dava konusu taşınmazlardaki murisin payının ihlâl edildiğini 08.05.2019 tarihinde öğrendiklerini, TMK'nın 1007. maddesinde öngörülen Devlet aleyhine açılacak tazminat davalarının Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 E., 2009/517 K. sayılı kararı ile 18.11.2009 tarihinden itibaren açılabileceğini, zamanaşımının 18.11.2009 tarihinden itibaren başladığını belirterek İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararının kaldırılmasını istemiştir.

2.Davalılar ... ve ... ile ... mirasçıları dahili davalılar ...,... ve ... vekili istinaf dilekçesinde özetle; davada ret sebepleri farklı olduğu için davalı kişiler ve davalı ... lehine ayrı ayrı nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini belirterek İlk Derece Mahkemesinin bu yönden kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dava konusu taşınmazların kadastro tespitlerinin kesinleştiği 08.09.1972 tarihinden dava tarihine kadar 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü sürenin 08.09.1982 tarihinde dolduğu, Hazine aleyhine TMK'nın 1007. maddesi uyarınca açılan tazminat davası yönünden zamanaşımının da 08.09.1992 tarihinde dolduğu, davanın ise 11.09.2019 tarihinde açıldığı gerekçesiyle tapu iptali ve tescil davasının hak düşürücü süre, tazminat davasının da zamanaşımı nedeniyle reddinde isabetsizlik olmadığı gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine; her ne kadar ret sebepleri farklı olması sebebiyle davalı şahıslar ve Hazine lehine ayrı ayrı maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekir ise de hatalı olarak nispi vekâlet ücretine hükmedildiği, nispi vekâlet ücretinin davalı 3 gruba bölünmesi hâlinde istinaf eden davalılara 12.583,33 TL ödeneceği, oysa istinaf eden davalıların talebi doğrultusunda davalı şahıslar ve Hazine lehine ayrı ayrı maktu vekâlet ücreti ödenecek olursa davalılar aleyhine sonuç doğuracağı gerekçesiyle bir kısım davalılar vekilinin vekâlet ücretine yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazların kadastro işleminin mülga 766 sayılı Tapulama Kanunu'nun 32. maddesine aykırı olduğunu, dava konusu işlemi 2019 yılının Mayıs-Haziran aylarında öğrendiklerini, kadastro tutanaklarının edinme sebebinde yazılan beyanın gerçeğe aykırı olduğunu, 1916 yılında ölen davacılar murisi...'in 1955 yılında 1/5 payını davalılara satamayacağını, yolsuz tescile dayalı tapu iptali ve tescil davalarında hak düşürücü sürenin söz konusu olmadığını, 2009 yılından önce TMK'nın 1007. maddesinde öngörülen tazminat davası yoluna başvurulamadığını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarih ve 2009/2-383 E., 2009/517 K. sayılı kararı ile kadastro işlemlerinden kaynaklanan zararların da TMK'nın 1007. maddesi uyarınca Devletten istenebileceğinin belirtildiği, zamanaşımının da bu Hukuk Genel Kurulu tarihinden itibaren başlaması gerektiğini belirterek Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararının ortadan kaldırılmasını ve İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararının bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Dava ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve miras payı oranında tescil, olmazsa 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesi uyarınca Hazine aleyhine tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369/1. ile 370. ve 371. maddeleri.

2.Mülga 766 sayılı Tapulama Kanunu'nun 31/2. maddesi.

3.3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesi.

4.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13.06.2018 tarihli ve 2017/5-2025 Esas, 2018/1189 Karar sayılı kararı.

3. Değerlendirme

1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Dava konusu İzmir ili, .... ilçesi, ..... mahallesinde kain 201,202 ve 203 parsel sayılı taşınmazların mülga 766 sayılı Tapulama Kanunu uyarınca yapılan tapulama çalışmaları sırasında 24.09.1970 tarihinde, 1501.1965 tarihli 7.sıra, 112. cilt. 140.sayfa ve 9.650 m2 miktarlı tapu kaydı ile 06.11.1932 tarihli, 7.sıra, 54. cilt, 56.sayfadaki tapu kaydına istinaden, taşınmazın 4/5 hissesinin ... oğlu evlâtları davalılar ..., ... ve ...'in müştereken ve 1/5 hissesinin davacılar murisi ... oğlu...'in tapulu malları olduğu, davacılar murisi...'in 1/5 hissesinin tamamını diğer hissedarlara 1955 yılında adiyyen ve haricen 5.000 lira bedelle satarak alakasını kestiği, alıcı hissedarların da 1967 yılında aralarındaki rızai taksim ile bu taşınmazı dava konusu 201, 202 ve 203 parsellere ifraz etmeleri üzerine 201 parsel sayılı taşınmazın davalı ... adına, 202 parsel sayılı taşınmazın davalı ... adına, 203 parsel sayılı taşınmazın da davalı ... adına zeytin ve incir ağaçlı tarla vasıflarıyla tespit edildiği, dava konusu taşınmazların tespitine Hazinenin, 201 parsel sayılı taşınmazın tespitine davadışı ...'in itirazı üzerine 01.04.1972 tarihli Tapulama Komisyonu kararı ile itirazların reddedildiği, 01.04.1972 ilâ 09.05.1972 tarihleri askı ilân süresi sonunda dava konusu taşınmazlara ilişkin tespitlerin 09.06.1972 tarihinde kesinleştiği anlaşılmakla, kadastro tespitlerinin kesinleştiği 09.06.1972 tarihi ile davanın açıldığı 11.09.2019 tarihi arasında mülga 766 sayılı Kanun'un 31.maddesi ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde belirlenen on yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği açıktır. Hak düşürücü süre dava şartı olup yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmelidir.

3.Öte yandan; muris... mirasçılarından olup dava dilekçesi ve ekinde yer alan davacı...'ın da 02.05.2012 tarihli vekâletname ile; 03.02.2011 tarihli vekâletname ile davacı ...'ın da kendi adına asaleten, davacı mirasçılar...,...,...,..., adlarına vekâleten Avukatlar ..., . ve ...'yi vekil tayin etmek suretiyle davacı olarak davayı takip ettikleri, ancak karar başlığında davacılar..., ...,...,...,...,..., ve.....'ın isimlerine yer verilmemiş olması mahallinde düzeltilebilecek bir maddi hata olduğundan bozma sebebi yapılmamıştır.

4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacılar vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA,

Onama harcı peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

03.10.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.