Logo

1. Hukuk Dairesi2024/2659 E. 2024/6968 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro çalışmaları sonucu mera olarak tescil edilen taşınmaz için açılan tapu iptali ve tescil davasında, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesindeki on yıllık hak düşürücü sürenin ne zaman başlayıp ne zaman dolduğu hususunda ihtilaf bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesindeki on yıllık hak düşürücü sürenin, askı ilân süresi içinde dava açılmayan taşınmazlarda, ilânın bitimini takip eden gün olan kesinleşme tarihinden itibaren başlayacağı ve 6100 sayılı HMK'nın 92. maddesi gereğince bu sürenin, kesinleşme tarihine karşılık gelen günün tatil saatinde biteceği gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/991 E., 2024/162 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Tonya Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2020/86 E., 2023/26 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Trabzon ili, .... ilçesi, .... köyü 101 ada 29 parsel sayılı taşınmazın yörede yapılan kadastro çalışmaları sonucunda köy orta malı mera vasfıyla sınırlandırılarak mahsus sicile kaydedildiğini, hiçbir sınırında mera bulunmamasına rağmen davaya konu taşınmazın mera olarak sınırlandırılmasının hatalı olduğunu, 2006 yılındaki kadastro tespitinden önce davaya konu taşınmazın davacıya ait olduğu noktasında herhangi bir ihtilaf bulunmadığını, öncesi itibariyle davacının dedelerine ve annesine ait olan taşınmazın zamanla davacıya intikal ettiğini, hal böyle olmasına rağmen kadastro çalışmaları sonucunda herhangi bir bedel ödenmeksizin davacının mülkiyet hakkının ortadan kaldırıldığını belirterek öncelikle dava konusu 101 ada 29 parsel sayılı taşınmazın mera olarak sınırlandırmasının iptali ile davacı ... adına tapuya tesciline, bunun mümkün olmaması halinde ise TMK'nın 1007. maddesi gereğince el atma tarihi itibariyle taşınmazın değerinin tespit edilerek el atma tarihinden itibaren işleyecek kamu bankaları için öngörülen en yüksek faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; kadastro tespitinin kesinleştiği tarih ile dava tarihi arasında 10 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğunu, davaya konu taşınmazın mera vasfı taşıdığını, komşu parsellerin zemindeki eylemli kullanım durumları ile bu parsellere uygulanan kayıtların çekişmeli taşınmaz yönünü mera olarak göstermeleri nedeniyle kadastro tespitinin mera olarak yapıldığını, çekişmeli taşınmazın özel mülke ve tescile elverişli olmadığını, davacı tarafın terditli talebi olan tazminat talebi yönünden ise 1 ve 10 yıllık zamanaşımı sürelerinin dolduğunu, ayrıca dava dilekçesinde tazminat talebiyle ilgili asgari bir değer gösterilmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; eldeki davanın öncelikle hak düşürücü süre nedeniyle reddi gerektiğini, öte yandan yapılan kadastro tespitinin usul ve yasaya uygun olduğunu, davanın haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

Davalı ... Belediye Başkanlığı vekili cevap dilekçesinde özetle; 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde yazılı on yıllık hak düşürücü sürenin dava tarihi itibariyle dolduğunu, bu nedenle davanın öncelikle hak düşürücü süre nedeniyle reddi gerektiğini, davacı tarafın dosyaya iddialarını ispatlayacak herhangi bir belge sunamadığını, Hazine ve diğer kamu tüzel kişilerinin eldeki davada yasal hasım konumunda olduklarını, bu nedenle aleyhlerine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dava konusu taşınmazın mera olarak nitelendirilmesinin hukuki ve teknik dayanağının kadastro ekiplerince ortaya konulmadığı ve toplanan tüm deliller itibariyle taşınmazın mera vasfında olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; çekişmeli taşınmaza ilişkin kadastro tutanağının 03.07.2006 tarihinde askıya asıldığı, otuz günlük ilan süresinin 04.07.2006 tarihinde başlayarak 02.08.2006 tarihinde sona erdiği, askı ilan süresi içerisinde dava açılmaması nedeniyle otuz günlük ilan süresinin son günü olan 02.08.2006 tarihi itibariyle kadastro tespitinin kesinleştiği, kadastro tutanağında yer alan 03.08.2006 tarihinin ise kesinleşme tarihi değil kadastro müdürü tarafından kesinleşme şerhinin verildiği tarih olduğu, idari nitelikteki bu tarihin hak düşürücü sürenin belirlenmesinde herhangi bir etkisinin bulunmadığı, dolayısıyla Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde yazılı on yıllık hak düşürücü sürenin 02.08.2016 tarihi itibariyle dolduğu, bu tarihin herhangi bir tatil gününe de isabet etmediği, eldeki davanın ise hak düşürücü sürenin dolmasından bir gün sonra 03.08.2016 tarihinde açıldığı gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; Kadastro Kanunu'nun 12/2. maddesine göre tutanakların kesinleşme tarihlerinin tescil tarihi olarak gösterilmesinin zorunlu olduğunu, dosyada yer alan tapu kayıtlarından anlaşılacağı üzere tescil tarihinin 03.08.2006 olduğunu, Anayasa Mahkemesinin 25.07.2017 tarihli 2014/6673 başvuru numaralı ..... başvurusu kararında bu tür davalarda zamanaşımı süresinin 18.11.2009 tarihinden itibaren başlaması gerektiğinin belirtildiğini, hak düşürücü sürenin dolmadan davanın açıldığını belirterek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Değerlendirme ve Gerekçe

Dava, kadastro öncesi zilyetliğe dayalı tapu iptali ve tescil; mümkün olmadığı takdirde bedel istemine ilişkindir.

Trabzon ili, .... ilçesi, .... köyü 101 ada 29 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışmaları sonucunda kamu orta malı mera olarak sınırlandırıldığı, askı ilanlarının 04.07.2006-02.08.2006 tarihleri arasında yapıldığı, askı ilan süresi içerisinde dava açılmaması üzerine kadastro tespitinin kesinleşerek taşınmazın kamu orta malları siciline 03.08.2006 tarihinde kaydedildiği, eldeki davanın ise 03.08.2016 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.

Dava konusu taşınmaza ilişkin uyuşmazlığın, tespit tutanağının ne zaman kesinleştiği ve Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesinde yazılı hak düşürücü sürenin ne zaman dolduğu ve sonuç itibariyle eldeki davanın hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığı noktasında toplandığı belirgindir.

3402 sayılı Kadastro Kanunu′nun 12/3. maddesinde; kadastro tutanaklarında belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz olunamayacağı ve dava açılamayacağı belirtilmiştir. Söz konusu hak düşürücü süre dava şartı olup yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmelidir.

Öte yandan 1086 sayılı HUMK'un 159 ve devamı ile 6100 sayılı HMK'nın 91 ve devamı maddelerinde sürelerin ne zaman başlayıp ne zaman biteceği gösterilmiştir. Sürelerin tebliğ veya tefhimden itibaren başlayacağı belirtildikten sonra HUMK'un 161. ve HMK'nın 92. maddesinde gün olarak belirlenmiş sürenin hesabında tebliğ veya tefhim edildiği günün hesaba katılmayıp sürenin, son günün tatil saatinde biteceği, yıl olarak belirlenen sürenin ise başladığı güne karşılık gelen günün tatil saatinde biteceği öngörülmüştür.

Bölge Adliye Mahkemesince kadastro tespitinin askı süresinin son günü olan 02.08.2006 tarihi itibariyle kesinleştiği, böylece on yıllık hak düşürücü sürenin 02.08.2016 tarihinde dolduğu ve on yıllık hak düşürücü süre dolduktan bir gün sonra 03.08.2016 tarihinde davanın açıldığı gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine dair yazılı şekilde hüküm tesis edilmiş ise de, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgulara göre askı ilân süresi içinde dava açılmayan taşınmazların kadastro tutanaklarının ilânın bitimini takip eden gün itibariyle kesinleşeceğinin ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu′nun 12/3. maddesinde 10 yıllık hak düşürücü sürenin kesinleştiği tarihten itibaren başlayacağının öngörüldüğü anlaşılmakla, tespit öncesi nedene dayalı olarak açılan eldeki davada, 6100 sayılı Kanun'un "Sürelerin bitimi" başlıklı 92. maddesine göre 10 yıllık hak düşürücü sürenin son gününün, kadastro tespitinin ilânın bitimini takip eden gün olan 03.08.2006 kesinleşme tarihine karşılık gelen 03.08.2016 günü olması karşısında, davanın 10 yıllık hak düşürücü sürenin son günü açılmış olduğu sabittir.

Hal böyle olunca, işin esasına girilerek hasıl olacak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi isabetsizdir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile HMK'nın 371. maddesi gereğince Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine,

HMK'nın 373/2. maddesi gereğince dosyanın Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 19.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.