"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/232 E., 2023/605 K.
HÜKÜM : Kabul
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 16.Hukuk Dairesinin 23.09.2020 tarihli 2017/1452 Esas 2020/3286 Karar sayılı kararı ile bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; Kaynarca ilçesi Büyükyanık köyünde yapılan kadastro çalışmaları sonucu 102 ada 6 parsel sayılı taşınmazın beyanlar hanesinde 1. derece doğal sit alanında bulunduğu belirtilerek tarla vasfı ile Hazine adına tescil edildiğini oysa taşınmazın bir bölümüne davacının ve atalarının zilyet olduğunu ileri sürerek miras yoluyla gelen hakka ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak çekişmeli taşınmazın davacının zilyet olduğu kısmın tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya tescilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine temsilcisi cevap dilekçesinde; çekişmeli taşınmazın 2863 sayılı Yasa'nın 11. maddesi uyarınca 1. derece doğal sit alanı olarak belirlenmesi üzerine taşınmazın Hazine adına tespit ve tescil edildiğini, böyle bir yerin zilyetlikle iktisap edilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Kaynarca Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.10.2015 tarihli ve 2015/124 Esas, 2015/320 Karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz talebinde bulunmuştur.
B. Bozma Kararı
Yargıtay (Kapatılan) 16.Hukuk Dairesinin 23.09.2020 tarihli 2017/1452 Esas 2020/3286 Karar sayılı kararıyla; “...2863 sayılı Kanun'un 11. maddesinin ilk metninde derece ayrımı yapılmaksızın sit alanlarının koşulları oluştuğu takdirde kazanılması mümkün bulunmakta iken, 27.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5226 sayılı Kanun'un 5. maddesiyle 2863 sayılı Kanun'un 11. maddesinde yer alan koruma alanları ibaresinden sonra gelmek üzere “sit alanları” sözcüğü eklenmiş ve bu tarihten itibaren sit alanlarının zilyetlik yolu ile kazanılması yasaklanmıştır. Mahkemece sözü edilen yasal düzenleme esas alınarak çekişmeli taşınmazın zilyetlik yolu ile iktisabı mümkün olmayan yerlerden olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, ancak davanın, 30.05.2007 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren 22.05.2007 tarihli 5663 sayılı Kanun ile 2863 sayılı Kanun'un 11. maddesinin 2. cümlesi değiştirilerek “Ancak Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurullarınca birinci grup olarak tescil ve ilan edilen kültür varlıklarının bulunduğu taşınmazlar ile 1. ve 2. derece arkeolojik sit alanlarındaki taşınmazlar zilyetlik yoluyla iktisap edilemez” hükmüne yer verilmiş olup 11. maddenin değişik son şekline göre Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurullarınca birinci grup olarak tescil ve ilan edilen kültür varlıklarının bulunduğu taşınmazlar ile 1. ve 2. derece arkeolojik sit alanlarının iktisap yolu kapatılmıştır. Bunlar dışında kalan arkeolojik sit alanları ile doğal sit alanlarının, diğer iktisap koşulları oluştuğu takdirde kazanılması ve tescili mümkün bulunmaktadır. Bu durumda uyuşmazlığın değişik bu hüküm çerçevesinde çözüme kavuşturulması gerektiği ” belirtilerek karar bozulmuştur.
C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Yargıtay bozma ilamında dava konusu taşınmazın 1. derece doğal sit alanında kalmış olması ve zilyetlik yolu ile mülk edinme koşullarının gerçekleşmiş olması halinde kazanıma engel teşkil etmediğinin belirtildiği, bu kapsamda davacının dava konusu taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulundurduğu ve dava konusu yerin Türk Medeni Kanunu'nun 715. maddesinde sayılan yararı kamuya ait sular ile kayalar, tepeler, dağlar, buzullar gibi tarıma elverişli olmayan yerler ve bunlardan çıkan kaynaklardan olmadığı, tarımsal değeri olan arazi olduğu, davacının taşınmazda tarımsal faaliyetlerde bulunduğu, yapılan senetsiz araştırmasında davacının aynı çalışma alanında edindiği taşınmazların sulu 40 dönüm, kuru 100 dönüm araziyi aşmadığı, TMK'nın 713/4. maddesi gereğince gerekli ilanların yaptırıldığı, davacının iddialarına itiraz eden bulunmadığı, 4721 sayılı TMK'nın 713. ve Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi gereğince aranan şartların oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne, çekişmeli 102 ada 6 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişi raporuna ekli krokide (A) harfi ile gösterilen 42.256,15 m2 lik kısmının tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmiştir.
D. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz talebinde bulunmuştur.
E. Temyiz Nedenleri
Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; kabul kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, araştırma ve incelemenin eksik olduğunu, çekişmeli taşınmazın zilyetlikle mülkiyetinin kazanılamayacak yerlerden olduğunu, davacı lehine ekonomik amaca uygun 20 yıllık zilyetlik süresinin dolmadığını, önce taşınmazın imar - ihya edilmesi daha sonra bu 20 yıllık sürenin başlayacağını, bilirkişi raporlarının bir biri ile çeliştiğini, taşınmazın çok yağmur yağdığı zaman su bastığı ve kullanılamaz hale geldiğini, kullanımın bu sebeple kesintisiz olmadığını, Mahkemece her bir davacı için tefrik kararı verilmesinin isabetsiz olduğunu, usul ekonomisi yönünden davaların birlikte görülmesi gerektiğini belirtilerek ve re'sen görülecek eksiklikler nedeniyle kararın bozulmasını talep etmiştir.
F. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 713/1. maddesi, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nun 11. maddesi (Değişik ikinci cümle: 22/5/2007-5663/1 md.)
3. Değerlendirme
Kadastro sonucu Kaynarca ilçesi Büyükyanık köyü çalışma alanında bulunan 102 ada 6 parsel sayılı 12.852,38 metrekare yüz ölçümündeki taşınmaz Sakarya Valiliği İl Kültür Müdürlüğünün 16.09.2004 tarih ve 1349 sayılı karar ve ekli kroki kapsamında 1. derece doğal sit alanında kaldığından bahisle zilyetlikle iktisabı mümkün olmadığı belirtilerek tarla vasfıyla Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir.
Mahkemece çekişmeli taşınmaz bölümü üzerinde davacı taraf yararına zilyetlikle mülk edinme koşullarının oluştuğu, çekişmeli taşınmazın 1.derece doğal sit alanı içerinde kaldığı kabul edilmek suretiyle yazılı şekilde kabul kararı verilmiş ise de yapılan araştırma, inceleme ve uygulama karar için yeterli bulunmamaktadır.
Şöyle ki; dava dilekçesinde, taşınmazın davacıya atasından kaldığını ileri sürerek dava açılmış, keşifte dinlenilen yerel bilirkişiler davacıya babasından miras olarak kaldığını belirttikleri ve davacıdan başka mirasçılar bulunduğu halde taşınmazın davacıya hangi hukuki yolla (taksim, satış, bağış vs) intikal ettiği sorulup saptanılmamış ve bu yolla davacının aktif dava ehliyeti bulunup bulunmadığı üzerinde durulmamıştır.
Çekişmeli taşınmaz 2004 yılında yapılan kadastro tespitinde, Sakarya Valiliği İl Kültür Müdürlüğünün 16.09.2004 tarih ve 1349 sayılı kararı ile 1. derece doğal sit alanında kaldığı gerekçesiyle Hazine adına tespit ve tescil edildiği halde bu karar dosya içesine alınıp arkeolog bilirkişi tarafından bu kroki kadastro paftası ile çakıştırılarak uygulanmamıştır. Arkeolog bilirkişinin taşınmazın durumunu tespit ederken mülga Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 25.06.1988 tarih 344 sayılı kararı ve 17.10.2014 tarih 6526 sayılı kararına göre rapor hazırladığı anlaşılmıştır. Bilirkişi raporunda taşınmazın Acarlar Gölü ve Longos Ormanı içinde kaldığı bu sebeple korunması gerekli taşınmaz tabiat varlıklarından olduğu, Devlet malı niteliğinde olduğu, özel mülkiyete konu edilemeyeceği belirtildiği halde Mahkemece neden bu rapora değer verilmediği hüküm yerinde tartışılmadığı gibi diğer bilirkişi raporları ile çelişen bu tespite rağmen bu çelişki giderilmeden karar verilmiştir.
Ayrıca komşu taşınmazların kadastro tutanakları ile dayanak bilgi ve belgelerin getirtilip dava konusu taşınmazı ne olarak okuduğu belirlenmediği gibi yerel bilirkişi beyanları denetlenmemiştir.
Taşınmazın sınırında dere bulunmasına ve Acarlar Gölü olarak sit sahası içerinde kaldığı belirtilmiş olmasın rağmen keşfe jeolog bilirkişinin götürülmemesi de isabetsiz olmuştur. Her ne kadar orman mühendisi bölgede orman kadastrosunun 1993 yılında yapılıp kesinleştiğini ve taşınmazın orman sınırları dışında kaldığını belirtmiş ise de diğer komşu taşınmazlar hakkında açılan davalarda sunulan harita mühendisi raporuna göre 1940 tarihli hava fotoğrafına göre taşınmazın ağaçlarla kaplı olduğu ve Arkeolog bilirkişi tarafından da taşınmazın Longos Ormanı içinde kaldığı belirtildiğinden Mahkemece yapılan orman araştırması da yetersizdir. Dosyada, yörede yapılan tüm tahdit evrakları olmadığından taşınmazın tahdit haritasına göre konumu denetlenememiş, orman tahdit haritası ile çekişmeli yerin kadastro paftası ölçekleri eşitlenmemiş, 1/5000 ölçekli ve 1/10000 ölçekli kadastro paftası üzerinde değişik açı ve uzaklıklarda olan en az 6 ya da 7 orman tahdit sınır noktasını gösterecek biçimde tahdit hattı ile irtibatlı müşterek kroki çizilmemiş, davaya konu taşınmaz 1940 tarihli hava fotoğrafında nokta olarak işaretlenmiş, stereoskop aleti ile üç boyutlu incelemesi de yapılmamış; 1990'lı yıllara ilişkin memleket haritası ve hava fotoğrafları getirtilip çekişmeli taşınmazın bu belgelerdeki konumları gösterilmemiş olduğundan bilirkişinin raporu denetime elverişli değildir.
Mahkemece doğru sonuca ulaşılabilmesi için öncelikle davacı tarafa, taşınmazın mirasbırakanından kendisine ne şekilde intikal ettiği hususunda açıklama yapmak ve delillerini sunmak üzere süre ve imkan tanınmalı, yapılan bu açıklamanın sonucuna göre davacının aktif dava ehliyeti bulunduğu sonucuna varılması halinde yargılamaya devam olunmalıdır.
2863 sayılı Kanun'a göre çekişmeli taşınmazın bulunduğu bölgeye ait ve kadastro tespiti sırasında geçerli olan sit kararı ile sit haritası Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğünden getirilmeli, arkeolog bilirkişi kurulundan sit haritası ile kadastro paftasının çakıştırılması suretiyle taşınmazın sit alanı içerisinde kalıp kalmadığı kesin olarak belirlenmeli, kalıyorsa derecesi ve taşınmaz üzerinde 1. grup olarak tescil edilmiş kültür ve tabiat varlıkları bulunup bulunmadığı ve çekişmeli taşınmazın “Acarlar Gölü ve Longos Ormanı” olarak tarif edilen bölgede kalıp kalmadığı, bu bölgede kalıyor ise korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olup olmadığı hususları incelenmeli ve belirlenmeli, tüm bu hususlar tespit edildikten sonra taşınmazın zilyetlikle kazanmaya elverişli bir yer olduğunun anlaşılması halinde ise davacı yararına zilyetlikle kazanım şartlarının oluşup oluşmadığının tespit edilmesi gerekir.
Bu kapsamda ise, öncelikle çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede yapıldığı anlaşılan orman tahdidine ilişkin işe başlama, çalışma, işi bitirme ve sonuçlarının askı ilan tutanakları ile taşınmazın bulunduğu yeri orman tahdit sınır noktalarıyla birlikte gösterir onaylı orman tahdit harita örneği ilgili yerlerden getirtilmeli, bu şekilde dosyanın ikmal edilmesinden sonra mahallinde elverdiğince yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek üç kişilik mahalli bilirkişi kurulu, taraf tanıkları, önceki bilirkişi dışında halen Tarım ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman mühendisleri arasından seçilecek üç kişilik orman mühendisi bilirkişi kurulu, 3 kişilik arkeolog bilirkişi kurulu, fen bilirkişisi ve jeolog bilirkişinin katılımıyla yeniden keşif yapılmalı ve keşif sırasında dinlenilecek yerel bilirkişi ve tanıklardan çekişmeli taşınmazın önceki ve şimdiki niteliği, ilk olarak kime ait olduğu, kimden kime ne zaman ve ne şekilde intikal ettiği, kim tarafından hangi tarihten beri ve hangi tasarruflarla zilyet edildiği, taşınmazın davacıya babasından hangi hukuki yolla intikal ettiği (taksim, satış, bağış vs), çekişmeli taşınmazın Longos Ormanı ya da Acarlar Gölü sahası içinde kalıp kalmadığı hususlarında maddi olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınmalı, beyanlar arasında çelişki doğduğu takdirde gerektiğinde yüzleştirme yapılmak suretiyle oluşan çelişkilerin giderilmesine çalışılmalı, bilirkişi ve tanık sözleri komşu parsellerin tespit tutanakları ve dayanaklarıyla denetlenmelidir.
Orman bilirkişi kurulundan orman sınır noktaları, tutanak ve haritalarda yazılı mevki, yer, kişi isimleri ile açı ve mesafelere göre orman kadastrosu tutanak ve haritalarının düzenlenmesinde kullanılan hava fotoğrafları ve memleket haritalarından yararlanılarak değişik açı ve uzaklıklardaki en az 6-7 adet orman sınır noktası bulunup röperlenmeli, orman kadastrosu ile ilgili sınır noktaları aynı ölçeğe çevrilerek çekişmeli taşınmazın orman kadastro haritasına göre konumu, genel kadastro paftası üzerinde ve aynı ya da yakın orman sınır hatlarında dava konusu edilen parseller varsa bunların tümü birleşik harita üzerinde gösterilmeli; tutanaklardaki anlatımlar değerlendirilmeli; tutanaklarla tahdit haritası arasında çelişki bulunup bulunmadığı belirlenmeli; çelişki bulunmakta ise çekişmeli parsel yönünden tahdit tutanakları ile haritalar arasındaki çelişki tahdit tutanaklarına değer verilmek suretiyle giderilmeli, keşifte getirtilen diğer belgeler de çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı Yasalar karşısındaki durumu saptanmalı; zilyetlikle veya hukuki değeri kalmamış olan tapu kayıtlarıyla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; hava fotoğrafları ve memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de hava fotoğrafları ve memleket haritası ölçeğine (Net-Cad veya benzeri programlar kullanılarak) denetime elverişli olacak şekilde çevrildikten sonra komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle çekişmeli taşınmaz, çevre parsellerle birlikte memleket haritası ve hava fotoğrafları üzerinde gösterilmeli; taşınmazın gerçek eğimi klizimetre aletiyle ölçülerek memleket haritalarındaki münhanilerden (yükseklik eğrilerinden) de faydalanılmak suretiyle belirlenmeli; stereoskopik hava fotoğraflarının stereoskop vasıtasıyla üç boyutlu incelemesi yapılarak taşınmazın niteliği ve kullanım durumu ile tasarruf sınırlarının belirgin olarak görünüp görünmediği belirlenmeli, taşınmazın üzerindeki bitki örtüsünün cinsi, yaşı, dağılımı, kapalılık oranı ile taşınmazın ekonomik amacına uygun olarak tarım arazisi niteliğiyle zilyetliğine ne zaman başlanıldığını ve dava konusu taşınmazın 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 17/2. maddesinde belirtilen orman içi açıklık vasfında olup olmadığını belirten müşterek imzalı, tereddüte mahal bırakmayacak şekilde, yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan, krokili, bilimsel verileri bulunan yeterli ve dosyadaki belgeler ile karşılaştırıldığında denetime elverişli rapor alınmalıdır.
Jeolog bilirkişisinden zemin incelemesi yaptırılarak dava konusu taşınmazın dere yatağı vasfında olup olmadığı, halen aktif ya da pasif dere yatağında kalıp kalmadığı, dere yatağından kazanılıp kazanılmadığı ve derenin taşkın sahası kapsamında bulunup bulunmadığı hususlarında kot farkını da gösterir mahiyette rapor alınmalıdır.
Mahkemece bu hususlar göz ardı edilerek eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulması doğru olmamıştır.
V. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı Yasa'nın geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,
Temyiz eden davalı Hazine harçtan muaf bulunduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
1086 sayılı HUMK'un 440/III-1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
16.10.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.