Logo

1. Hukuk Dairesi2024/456 E. 2024/2691 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın bazı taşınmazları davalı çocuklarına devretmesi ve düzenlediği vasiyetname nedeniyle diğer mirasçıların açtığı tapu iptali-tescil, vasiyetnamenin iptali ve tenkis davası.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, muvazaalı temlikler nedeniyle asıl davanın kabulü yönünden hüküm bozulmasına rağmen, bozma sonrası yapılan kesinleştirme işleminin ve tapu iptali hükmünün hatalı olduğu, karşı davada ise tenkis incelemesinin eksik yapıldığı gözetilerek karar düzeltilerek onanmış ve kısmen bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2014/21 E., 2022/118 K.

HÜKÜM/KARAR : Asıl Dava Kısmen Kabul - Karşı Dava Ret

Taraflar arasında görülen tapu iptali-tescil, vasiyetnamenin iptali ve tenkis davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda Dairece, Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda, asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davalılar/ karşı davacılar vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar/karşı davalılar; ortak mirasbırakanları ...'ın dava konusu 298 ada 45, 219, 220, 256 ada 80 ve 82 parsel sayılı taşınmazlarını mirastan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olarak ikinci eşinden olma davalı çocuklarına devrettiğini, diğer yandan mirasbırakanın düzenlediği 27.11.1986 tarihli vasiyetname ile de ikinci eşinden olma çocuklarına mal vasiyet ettiğini, vasiyetnamenin şekil şartlarına uyulmadığından geçersiz olduğunu, ayrıca yapılan tüm bu işlemler ile saklı paylarının da zedelendiğini ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline, 27.11.1986 tarihli vasiyetnamenin iptaline, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemişlerdir.

II. CEVAP

Davalılar/karşı davacılar; asıl davada iddiaların doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlar; karşı davalarında ise ortak mirasbırakanları ...'ın dava konusu 79, 81, 83, 218, 132 ada 8 ve 9, 318 ada 14 ve 17, 779 ada 1, 78 ada 1 ve 267 ada 1, 23 ve 24 parseller yönünden mal kaçırmaya yönelik tasarruflarının bulunduğunu ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile terekeye iadesini, olmazsa tenkise karar verilmesini istemişlerdir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 18.01.2008 tarihli ve 2003/45 E. 2008/3 K. sayılı kararıyla; davalılara yapılan temliklerin ve vasiyetnamenin muvazaalı olduğu gerekçesiyle asıl davanın kabulüne; kanıtlanamadığı gerekçesiyle karşı davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairenin 05.11.2008 tarihli ve 2008/7780 E. 2008/11273 K. sayılı kararıyla, "...Dosya içeriği ve toplanan delillere göre, miras bırakanın 45, 80 ve 82 parsel sayılı taşınmazlarını davacılardan mal kaçırmak amacıyla davalılara temlik ettiği; 218 sayılı parsel dışındaki karşı dava konusu taşınmazlarda ise mirasbırakanın davacılara muvazaaya tabi olabilecek bir temlik yapmadığı anlaşıldığından, 45, 80, ve 82 sayılı parseller bakımından asıl davanın kabul edilmesinde ve 218 sayılı parsel dışındaki taşınmazlar bakımından karşı davanın reddedilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Ne var ki, kadastro sırasında senetsizden tespit gören 219 ve 220 sayılı parseller hakkında 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı, koşullarının varlığı halinde ancak tenkise tabi tutulabilecekleri gözetilmeksizin iptal-tescile karar verilmesi doğru olmadığı gibi, aynı şekilde tespit gören 218 sayılı parsel bakımından da tenkis hususunun düşünülmemesi isabetsizdir. Diğer taraftan, asıl davada TMK’nın 557 nci maddesinde düzenlenen vasiyetnamenin iptali sonucunu doğuracak sebepler iddia ve ispat edilmediği halde kademeli isteklerden tenkis isteğinin değerlendirilmesi yerine vasiyetnamenin iptaline karar verilmesi de doğru değildir. Hal böyle olunca; 218, 219, 220 sayılı parseller ve vasiyetname yönlerinden hükme yeterli kapsamda tenkis incelemesi yapılarak sonucuna göre karar verilmelidir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen karar ile; asıl davada dava konusu 45, 80 ve 82 parseller yönünden önceki hükümle verilen kabul kararının ve karşı davada dava konusu 79, 81, 83, 132 ada 8 ve 9, 318 ada 14 ve 17, 779 ada 1, 78 ada 1 ve 267 ada 1, 23 ve 24 parseller yönünden iptal-tescil isteğinin reddine dair verilen kararın Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 05.11.2008 tarihli ilamıyla kesinleştiği, bozma kararı doğrultusunda alınan tenkis raporu ile asıl davada davacıların saklı paylarının ihlal edilmediğinin tespit edildiği, diğer yandan kadastro sırasında senetsizden davalılar adına tescil edilen asıl davada dava konusu 219 ve 220 parseller yönünden 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İBK'nın uygulama yeri bulunmadığı gerekçesiyle asıl davada dava konusu 45 parsel, 80 ve 82 parseller yönünden davanın kabulü ile tapu iptal-tescile, asıl davada fazlaya ilişkin talebin reddine, karşı davanın ise reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar/karşı davacılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalılar/karşı davacılar ... v.d. vekili; verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, hükmün infaz kabiliyetinin bulunmadığını, vasiyetnamenin iptali, muris muvazaası ve tenkis isteklerine ilişkin davaların birlikte görülmesinin doğru olmadığını, asıl davada tenkis ve vasiyetnamenin iptali isteğinin reddine karar verildiği halde lehlerine vekalet ücretine hükmedilmemesinin doğru olmadığını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

Davalılar/karşı davacılar ... v.d. vekili; verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, karşı davaları yönünden tenkis isteklerinin değerlendirilmediğini, tenkis bilirkişi raporunda karşı davacıların saklı paylarının ihlal edilip edilmediği yönünden tenkis hesabı ve değerlendirme yapılmadığını, 27.11.1986 tarihli vasiyetnamede asıl dava konusu 45 parselin mirasbırakan tarafından eşi ...'a bırakıldığını, ancak mirasbırakanın vasiyetnameden sonra 45 parselini satış işlemine konu ettiğini, dolayısıyla asıl davada 45 parsel yönünden satış işleminin iptaline karar verilecekse taşınmazın terekeye dönmesi gerektiğini ve vasiyetnamenin iptali isteği reddedildiğinden 45 parselin vasiyet alacaklısı adına kayıt edilmesi gerektiğini, diğer yandan Mahkemece bozma kararından sonra 45, 80 ve 82 parseller yönünden kesinleştirme işlemi yapılıp tapuya müzekkere yazılarak önceki hükmün infaz ettirilerek taşınmazların davacılar adına tescil edilmesinin de yasal olmadığını, diğer davalıların temyiz gerekçelerini de aynen tekrar ettiklerini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Asıl dava, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali-tescil, vasiyetnamenin iptali, olmadığı takdirde tenkis isteklerine; karşı dava ise muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali-tescil, olmadığı takdirde tenkis isteklerine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

01.04.1974 tarihli, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı,

Türk Medeni Kanunu'nun 706 ıncı, 560-571 inci maddeleri.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297 inci maddesi.

3. Değerlendirme

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’ın 20.12.2002’de ölümü ile geride mirasçıları olarak ilk eşinden olma davacılar ile ikinci eşinden olma davalıların kaldıkları; dava konusu taşınmazlardan 79, 80, 81, 82 ve 83 parsel sayılı taşınmazların ilk eşten mirasbırakan ve davacılara intikali üzerine, aralarında yaptıkları taksim sonucunda 79, 81 ve 83 parsellerin davacılar, 80 ve 82 parsellerin mirasbırakan adlarına tescil edildiği; 45 parselin kadastro tespitinde mirasbırakan adına tespit ve tescil edildiği; 218, 219 ve 220 sayılı parsellerin kadastro sırasında mirasbırakan tarafından hibe edildiğinden bahisle senetsizden 218 parselin davacı ..., 219 parselin davalı ... ve 220 parselin de davalı ... adlarına tescil edildikleri; mirasbırakanın 80 ve 82 sayılı parsel sayılı taşınmazlarını 20.4.1995’te, 45 parsel sayılı taşınmazını ise 04.1.2001’de davalılara satış yoluyla eşit paylarla devrettiği, 80 ve 82 parsellerde sonradan yapılan inşaat nedeniyle davalılar adına bağımsız bölümlerin oluştuğu; karşı davanın konusu 132 ada 8-9, 318 ada 14-17, 779 ada 1, 78 ada 1, 267 ada 1-23-24 sayılı parsellerde ise mirasbırakan tarafından yapılmış bir temlik bulunmadığı; öte yandan mirasbırakanın, üzerinde kalan ve içlerinde asıl dava konusu 45 parselin de olduğu taşınmazlarının bir kısmını 27.11.1986 tarihli düzenleme şeklindeki vasiyetnamesiyle taraflara vasiyet ettiği görülmektedir.

Hemen belirtilmelidir ki, davalılar/karşı davacıların temyiz taleplerinin kapsamının, asıl davada kabul kapsamına alınan 45, 80 ve 82 parsel sayılı taşınmazlar ve karşı davada reddedilen tenkis isteğine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.

Mahkemece, asıl dava konusu 45, 80 ve 82 parsel sayılı taşınmazlar yönünden hükmüne uyulan bozma kararında da belirtildiği üzere temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gözetilerek davanın kabulü ile tapu iptal-tescile karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Davalılar/karşı davacılar vekillerinin işin esasına yönelik temyiz itirazlarının reddine.

Ne var ki, Mahkemece, bozma kararından sonra 45, 80 ve 82 parsel sayılı taşınmazlar bakımından verilen kabul kararının kesinleştiğinden bahisle anılan parseller yönünden kesinleşme şerhi verilerek 18.01.2008 tarihli hüküm tapuda davacılar adına infaz ettirilmiş ise de, idari işlem mahiyetindeki kesinleştirme işleminin usule uygun olmadığı, Dairenin 05.11.2008 tarihli kararında anılan parseller bakımından onama kararı bulunmadığından hükmün kesinleştiğinden bahsedilemeyeceği gibi, bozma sonrası verilen kararda 6100 sayılı HMK'nın 297/2 nci maddesine uygun biçimde dava konusu 45, 80 ve 82 parsel sayılı taşınmazlarda "davalılar adına olan" tapu kayıtlarının iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması da doğru değildir.

Ancak, değinilen bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, asıl davada 45, 80 ve 82 parseller yönünden kurulan hükmün düzeltilerek onanması gerekmiştir.

Davalılar/karşı davacıların karşı davada tenkis isteklerine yönelik temyiz itirazlarına gelince;

Bilindiği üzere; tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (bağış) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik) dışı terekenin tümünün bilinmesiyle mümkündür. Tereke, mirasbırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı kıymetleri ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Mirasbırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin 743 sayılı Kanun uygulanacaksa bir aylık, 4721 sayılı Kanun uygulanacaksa üç aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften, belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tespit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir (TMK m.565). Miras bırakanın TMK'nın 564 üncü maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez.

Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya TMK'nın 565 inci maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde, özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken TMK'nın 570 inci maddesindeki sıralamaya dikkat etmek, davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı Kanun'un 561 inci maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563 üncü maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.

Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (Sabit Tenkis Oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (TMK m.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.

Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564 üncü maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan, davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 tarihli 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca sür'atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki rayice göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir.

Somut olayda; hükmüne uyulan bozma kararı ile karşı dava konusu 218 parsel sayılı taşınmaz yönünden tenkis incelemesi yapılması gerektiğine değinilmiş olup Mahkemece bozma sonrası hükme esas alınan 08.12.2021 tarihli kök ve 29.03.2022 tarihli ek tenkis bilirkişi raporlarıyla davacıların saklı paylarının ihlal edilmediği tespit edildiğinden karşı davada tenkis isteğinin reddine verilmiş ise de anılan bilirkişi raporlarında asıl davanın davacıları yönünden tenkis hesabının yapıldığı, karşı davacıların tenkis istekleri yönünden herhangi bir değerlendirme ve hesaplamanın yapılmadığı anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca, karşı davada dava konusu 218 parsel sayılı taşınmaz yönünden usulüne uygun olarak tenkis incelemesi yapılması, karşı davacıların saklı paylarının ihlal edilip edilmediğinin bilirkişi marifeti ile belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

Kabule göre, Mahkemece, asıl davada reddedilen kısım yönünden davalılar lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi de isabetsizdir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalılar/karşı davacıların asıl davada dava konusu 45, 80 ve 82 parseller bakımından temyiz itirazlarının değinilen yöne ilişkin kabulü ile;

Hükmün 1. bendinin hüküm yerinden çıkarılarak, yerine 1. bent olarak; "Asıl davanın kısmen kabulü ile; Mersin ili, Anamur ilçesi, Sultanalaaddin Mahallesi 298 ada 45 parsel, aynı yer Yeşilyurt Mahallesi 256 ada 80 ve 82 parsel sayılı taşınmazlarda davalılar adına olan tapu kayıtlarının Anamur Sulh Hukuk Mahkemesinin 2002/378 E. 2002/381 K. sayılı veraset ilamındaki asıl davacıların miras payı oranında iptali ile aynı oranda davacılar adına tesciline, kalan payların davalılar üzerinde bırakılmasına” cümlesinin yazılmasına, 6100 sayılı HMK'nın geçici 3 üncü maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 438/7 nci maddesi uyarınca hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Davalılar/karşı davacıların karşı davada tenkis isteğine yönelik temyiz itirazlarının değinilen yönden kabulü ile hükmün, 6100 sayılı HMK'nın geçici 3 üncü maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

02.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.