"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/342 E., 2021/395 K.
HÜKÜM : Ret
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde; davacıların kök mirasbırakanı ...’ın kayden maliki olduğu 135, 144 ve 160 parsel sayılı taşınmazların, mirasçı anneleri ...’un miras payı ketmedilerek Diyarbakır 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08.07.1968 tarih, 1967/249 Esas, 1968/261 Karar sayılı veraset ilamı ile intikalleri yapıldıktan sonra el değiştirdiğini, son olarak davalılara temlik edildiğini, davalıların kötüniyetli olduklarını ileri sürerek tapu kayıtlarının miras payları oranında iptali ve tescilini istemiştir.
II. CEVAP
1.Davalı ... vd. vekili cevap dilekçesinde; davanın reddini savunmuştur.
2.Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; davanın reddini savunmuştur.
3.Davalı ... mirasçıları vekili cevap dilekçesinde; davanın reddini savunmuştur.
4.Davalı ... vd. vekili cevap dilekçesinde; davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Diyarbakır 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 30.12.2014 tarihli ve 2013/256 E. 2014/2130 K. sayılı kararıyla; davalıların taşınmazları temliklerinde iyiniyetli olduklarının sabit olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
Dairenin 15.02.2018 tarihli ve 2015/5068 Esas, 2018/957 Karar sayılı kararıyla; "...davacılara hasımlı veraset ilamı almaları için olanak tanınması, alınacak hasımlı mirasçılık belgesinde davacıların mirasçı oldukları ve taraf ehliyetlerinin bulunduğu belirlendiği takdirde işin esasının incelenmesi ile sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir..." gerekçesiyle bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; hasımlı veraset ilamının alınarak kararın kesinleştiği, taşınmazların tapuda birden fazla el değiştirmiş olması ve davalıların taşınmaz iktisaplarının kötüniyetli olduğunun sabit olmaması, aslolanın sicile güven ilkesi olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; Diyarbakır 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1984/585 E. Sayılı dosyasında kök mirasbırakan ...'ın mirasçıları ... ve ... tarafından davalılar ...,...,... aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davasının kabulüne karar verildiğini, derecattan geçerek kesinleştiğini, anılan dosyada davalı olan bir çok kişinin eldeki davada da davalı olduklarını, kesinleşmiş Mahkeme kararı ve dinlenen tanık beyanları ile iddialarının ispatlandığını, dava konusu taşınmazların mevcut malikleri incelendiğinde; 135 parsel sayılı taşınmazın malikleri ...,... olup ...'ın yukarıda anılı dosyada davalı ...'nın da kızı olduğunu, 144 parsel sayılı taşınmaz yönünden, maliklerin kardeş olduklarını, maliklerden ...'nin iyi niyetli olmadığının mahkeme kararı ile sabit olduğunu, 160 parsel sayılı taşınmaz yönünden kötü niyeti sabit olan malikler tarafından mevcut maliklere satış ile devredildiğini, malik ...'ın da anılan Mahkeme Kararı ile kötü niyetli olduğunun kanıtlandığını, eldeki davanın reddedilmesiyle aynı konuda farklı iki karar verilmiş olduğunu, hukuki güvenlik ve eşitlik ilkesine aykırı olduğunu, yanı sıra her davalı için ayrı ayır vekalet ücretine hükmedilmiş olmasının hatalı olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, ketmi verese (yolsuz tescil) hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 705 inci, 1022/1 inci, 1023 üncü, 1024 üncü ve 1025/1-2 nci maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Hemen belirtilmelidir ki, Mahkemenin Yargıtayca verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. "Usuli kazanılmış hak" olarak tanımlayacağımız bu müessese, Mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esas çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirir (09.05.1960 tarihli 21/9 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı).
2.Ne var ki; Mahkemece bozma kararına uyulduğu halde bozma gereklerinin tam olarak yerine getirildiğini söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır.
3.Dosya içeriği ve toplanan deliller ve Dairemiz eksiklik talep yazısı ile getirtilen kayıtlardan; eldeki davacılar ... ve ... tarafından açılan Diyarbakır 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2018/1415 Esas ve 2021/462 Karar sayılı istinaf edilmeksizin 19.12.2023 tarihinde kesinleşen hasımlı veraset ilamına göre; mirasbırakan ...'ın Medeni Kanun'un kabulünden önce öldüğü, bütün terekesi arazide 25344 pay, emlakte 21120 pay kabul edilerek geride çocukları ...,...’i bıraktığı. ...’nin ölümüyle geride kızları ... ve ...’ın kaldığı, ...’ın 1942 yılında bekar ve çocuksuz ölümüyle geride kız kardeşi ...’ın kaldığı, ...’ın da bila tarihte ölümünün tespitiyle geride kızı ...'ın ... kaldığı, onun da 2012 yılında dul olarak ölümüyle geride daha önce ölen eşi ...’dan olma çocukları ...,... ..., ...,...’ın kaldığı; mirasbırakan ... çocuğu ...’in Medeni Kanun'un kabulünden önce ölümüyle geride, Feraiz hükümlerine göre kız çocuğuna 1 erkek çocuğa 2 oranında; İntikal Kanunu hükümlerine göre ise erkek ve kız çocuğuna eşit şekilde çocukları ..., ... ve ...kaldığı, ... oğlu ...'ın 1939 yılında öldüğü, geride eşi ...,...’den olma oğlu ... ve başka bir kadından olma oğlu ...’ın kaldığı, ... eşi ...'nin de 1942 yılında öldüğü, geride oğlu ...’ın kaldığı, ... oğlu ...'ın ölümüyle geride ... kızı ... ile gayrı resmi evliliğinden olma çocukları ... ve ...’ın kaldığı, ... oğlu ...'ın 1979 yılında öldüğü, geride resmi olmayan eşi ...’den olma çocukları ...,...ın kaldığı, ... oğlu ...'ın 2014 yılında ölümüyle geride eşi ... ile çocukları ..., ... ve ...'ın kaldığı, ... oğlu ...'ın 1950 yılında öldüğü, geride eşi ... ile çocukları ...,... ve ...’ın kaldığı, ...'ın da öldüğü, geride yukarda isimleri yazılı çocuklarının kaldığı, ...'ın ölümüyle geride ... oğlu ... ile gayrı resmi evliliğinden olma çocukları ... ’ın kaldığı, ... kızı ...'ın ölümüyle geride gayrı resmi evlendiği ...’dan olma kızı ...’ın kaldığı, mirasbırakanın bunlardan başka mirasçısının bulunmadığı, eldeki davanın mirasçılar ...,... ve ... tarafından açıldığı anlaşılmaktadır.
4.Diğer taraftan; dava konusu 135, 144 ve 160 parsel sayılı taşınmazların Diyarbakır 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 08.07.1968 tarihli 1967/249 Esas ve 1968/261 Karar sayılı veraset ilamına istinaden 08.06.1974 tarihinde mirasçılara intikal ettirildiği, intikal işleminden sonra 08.06.1974 tarihinde her üç taşınmazın 5/6'şar payının ..., 1/6'şar payının ...'a satış yoluyla devredildiği, ...'ın 135 parsel sayılı taşınmazdaki payının tamamını 24.05.1979 tarihinde ...'a satış yoluyla devrettiği, ...,...'ın 144 ve 160 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını ..., ... ve ...'e satış yoluyla devrettikleri, ...,...'ın verasetin iptali talebiyle ...,... aleyhine açtıkları davada Diyarbakır Sulh Hukuk Mahkemesinin 1980/46 Esas ve 1980/332 Karar sayılı kararı ile davacıların mirasçılığının ketmedildiği gerekçesiyle davanın kabulü ile Diyarbakır 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08.07.1968 tarihli 1967/249 Esas ve 1968/261 Karar sayılı veraset ilamının iptaline karar verildiği, kararın temyiz edilmeksizin 15.08.1984 tarihinde kesinleştiği, ... ve ...'ın bu defa dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile payları oranında adlarına tescil talebiyle ..., ... ve ...aleyhine dava açtıkları açılan davanın, Diyarbakır 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1984/585 Esas ve 1985/37 Karar sayılı kararı ile kabul edildiği, Dairenin onamasından geçerek 18.07.1985 tarihinde kesinleştiği, ...'ın 135 parsel sayılı taşınmazdaki payını 07.03.2012 tarihinde davalı ...'a, ...'ın aynı parseldeki payını 28.11.1985 tarihinde satış suretiyle ...'a devrettiği, davalılar ... ve ...'ın paylı olarak malik oldukları, 144 parsel sayılı taşınmazda ..., ..., ..., ...'ın paylarını 06.10.1992, 10.01.1996 ve 29.09.2007 tarihlerinde davalılar ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...'e satış suretiyle devrettikleri, 160 parsel sayılı taşınmazda ..., ... ve ...'ın paylarını davalılar ... vd. mirasbırakanı ..., davalı ..., davalı ... ve davalılar ... vd. mirasbırakanı ...'ya satış suretiyle devrettikleri anlaşılmaktadır.
5. Bilindiği üzere; hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları, satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 2 inci maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989 uncu, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023 üncü maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.
Öte yandan, bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK'nın 1023 üncü maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3. kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024 üncü maddenin 1 inci fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3. kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
Ancak; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden, iktisapta bulunan kişinin iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten, bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse, diğer yanda ise kendisi için maddi hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.
Bu nedenle, yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
Nitekim bu görüşten hareketle, "kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (re'sen) nazara alınacağı” ilkeleri 8.11.1991 tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İçtdihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşler de aynı doğrultuda gelişmiştir.
6. Somut olayda; kesinleşen hasımlı veraset ilamına göre davacıların mirasçı olduklarının sabit olduğu, yukarıda değinilen Diyarbakır 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1984/585 Esas ve 1985/37 Karar sayılı kararı ile Dairenin onamasından geçerek 18.07.1985 tarihinde kesinleşen tapu iptali ve tescil davasında eldeki davanın davalılarından ..., ... ve davalılar ... vd. mirasbırakanı ...'ın da davalı oldukları, anılan kararın eldeki dava yönünden güçlü delil niteliğinde olduğu hususunun gözetilmediği gibi davalıların iyiniyeti yönünden de hükme yeterli araştırma yapılmadığı görülmektedir.
7. Hal böyle olunca; Mahkemece Diyarbakır 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1984/585 Esas ve 1985/37 Karar sayılı kararı güçlü delil kabul edilerek dava konusu taşınmazların ilk tesisinden itibaren tedavüllü kayıtları ile tüm resmi senetler, önceki ve şimdiki maliklerin nüfus kayıtları getirtilerek gerektiğinde yeniden tanık beyanları alınmak suretiyle tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek halinde yatırılan peşin harcın davacılara iadesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
15.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.