"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/577 E., 2023/1883 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Iğdır 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/498 E., 2021/69 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Iğdır ili Merkez ilçesi ... Mahallesi eski 181 ada 7 parsel sayılı taşınmazın 1/7 hissesi daha önce davalılardan ... adına kayıtlı iken, Feride'nin bu hissesini 13.08.2007 tarihli satış işlemi ile müvekkiline devrettiğini, ancak taşınmazın tamamı Iğdır Belediyesinin uygulamış olduğu imar çalışmasına isabet ettiğinden tapunun 21.01.2008 tarih ve 207 yevmiyeli imar uygulaması sonucunda ... Mahallesi 2338 ada 4 parsel numarasını aldığını ve eski malik davalılardan ... adına tapu kütüğüne sehven tescil edilmiş olduğunu, davalı ...'nin adına sehven yapılan bu tescil üzerine, bu sefer aynı hissesini ikinci defa 09.02.2017 tarihli satış işlemi ile diğer davalı ...'a devrettiğini, taşınmazın halen ... adına kayıtlı olduğunu, müvekkilinin başvurusu üzerine, davalı tapuca yapılan araştırma ve inceleme sonucunda, davalı ...'nin 181 ada 7 parseldeki hissesini imar öncesi müvekkiline sattığı, imar sonrası sehven adına kayıt edilen aynı hisseyi bu sefer ...'a sattığının görüldüğünü, bu şekilde yapılan mükerrer satışın düzeltilmesi için ilgili Tapu Müdürlüğünce davalılara tebligat gönderildiğini, ancak tarafların düzeltme işlemine yanaşmadıklarını, bu konuda re'sen düzeltme yapılamayacağından dava açma gereği doğduğunu, bu şekilde yapılan hatanın öncelikle davalı ... Müdürlüğünün işleminden kaynaklandığını, TMK'nın 1024. maddesi gereğince davalıların TMK'nın 1023. maddesinin koruyuculuğundan istifadelerinin mümkün olmadığını, dolayısıyla yolsuz tescil sonucu oluşan bu mülkiyet durumunun tasarrufa konu edilmesi ve tasarrufun hukukça korunmasının mümkün olmadığını ileri sürerek dava konusu 2338 ada 4 parsel nolu taşınmazın tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; tapu iptali talebiyle açılan davaların ''kayıt maliki veya malikleri'' aleyhine açılabileceğini, davalı ... kayıt maliki olmadığı gibi davanın ilgili İdareye yöneltilmesi için herhangi bir kanuni sebep de bulunmadığından kayıt maliki olmayan İdare bakımından davanın husumet yokluğu nedeni ile reddi gerektiğini, dava konusu taşınmaza ilişkin tapu kayıtlarında ortaya çıkan hatalı durumun düzeltilmesi ve üçüncü kişilerin bu taşınmaza ilişkin olarak yapacakları işlemlerde iyi niyetlerinin korunması gerektiğinden dava konusu parselle ilgili mülkiyet durumunu da etkileyecek işlemlerin müvekkili İdare tarafından yapılmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; açılan davayı kabul etmediklerini, müvekkilinin söz konusu taşınmazın davalı ... ait hissesini 09.08.2017 tarih ve 36932 yevmiye ile bedeli karşılığında satın aldığını, dava konusu taşınmazı iktisap ettiği zaman çifte tapunun söz konusu olmadığını, müvekkilinin iyi niyetli 3. kişi konumunda olduğunu, iyi niyetinin ve iktisabının korunmasının TMK'nın 1023. maddesinde düzenlenen hüküm gereğince zorunlu olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; yasal dayanaktan yoksun, gerçeğe aykırı bu davanın reddi gerektiğini, dava dilekçesinde diğer davalılar ile müvekkilinin bir anlamda müşterek ve müteselsil sorumluluk anlamı taşıyabilecek şekilde dava arkadaşı yapılmasının hukuka aykırı olduğunu, taraflar arasında dava arkadaşlığı durumunun söz konusu olmadığını, davanın öncelikle müvekkili yönünden usulden reddini talep ettiklerini, dava tarihi itibari ile satım işlemi üzerinden 12-13 yıl geçtiğini, geçen süre nedeniyle zamanaşımı itirazında bulunduklarını, müvekkilinin satışı yapılan taşınmazda aynı bölgede birden fazla taşınmazının olduğunu ve bu taşınmazlarda da imar uygulaması yapılması nedeniyle dava konusu 2338 ada 4 parsel sayılı taşınmazın kendine ait taşınmazlardaki imar uygulaması sonucu kendisine verildiğini düşünerek 2017 yılında bu taşınmazdaki hissesini diğer hissedarlarla birlikte davalı ...'a sattığını, müvekkilinin iddia edilen yanlışlık durumundan bu dava ile haberdar olduğunu, dava dilekçesinde iddia edilen zararın ve husumetin Iğdır Belediye Başkanlığına yöneltilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla
; tüm dosya kapsamı itibariyle davalı ... yönünden yolsuz tescilin oluştuğunun sabit olduğu, ne var ki yolsuz tescilin oluşmasından yaklaşık 9 sene sonra yani 09.05.2017 tarihinde taşınmaz diğer davalı ...'a devredilmiş olup davalı ...'ın 2338 ada 4 numaralı parseldeki diğer payları da farklı hissedarlardan satın almak suretiyle tam pay sahibi olduğu, satış tarihi itibariyle tapu kaydında davalı ...'ın iyi niyetini ortadan kaldıracak bir takyidatın yer almadığı, tapu kayıtlarına ve Devlete güven esas olup tapu kaydına güvenen davalı ...'ın yolsuz tescilin üzerinden 9 yıl gibi bir süre geçtiği de birlikte değerlendirildiğinde sicilin dayanağını oluşturan kayıt ve belgeleri inceleme yükümlülüğünün bulunmadığı, bu nedenlerle davalı ...'ın iyi niyetinin korunması gerektiği, devir tarihinde mülkiyeti kazandığı gerekçesiyle bu davalı yönünden davanın reddine, diğer davalılar yönünden ise çekişme konusu taşınmazın maliki olmadıkları gerekçesiyle husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dava konusu 2338 ada 4 parsel sayılı taşınmazın geldisi olan 181 ada 7 parsel sayılı taşınmazdaki 1/7 payın davacı adına kayıtlı olduğu ve imar uygulaması sonucu davacı adına tescil edilmesi gereken payın sehven davalı ... adına tescil edildiği, oradan da diğer davalı ...'a satış suretiyle payın temlik edildiği anlaşılmakta ise de davalı ...'ın taşınmazdaki diğer payları da satın aldığı, davalının iyi niyetli olmadığının kanıtlanamadığı anlaşılarak bu kısma yönelik davanın reddine karar verilmesinde ve tapu iptali ve tescil davaları kayıt malikine karşı açılacağından diğer davalılara yönelik davanın pasif husumet yokluğundan reddine dair verilen kararda bir isabetsizlik görülmediği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesi ile; davalı ... tarafından taşınmazdaki payın kendisine satıldığını, imar uygulaması sonucu oluşan 2338 ada 4 parsel sayılı taşınmazdaki payın yanlışlıkla yeniden davalı ... adına tescil edildiğini, Feride'nin de taşınmazdaki payını davalı ...'a satış suretiyle temlik ettiğini, tarafların re'sen düzeltme işlemine yanaşmadıklarını, tescilin yolsuz olduğunu bilerek davalı ...'ın taşınmazdaki payı edindiğini, TMK'nın 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanmalarının mümkün olmadığını, işlem temeli yolsuz tescile dayandığından mülkiyet hakkının kazanılamayacağını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Dava, yolsuz tescil hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; dava konusu eski 181 ada 7 parsel sayılı 6400 metrekare miktarlı tarla vasıflı taşınmazın 1/7 payı davalı ... Zira adına kayıtlı iken 13.08.2007 tarihli satış işlemi ile söz konusu payın davacı ...'ya devredildiği, daha sonra eski 7 parsel sayılı taşınmazın 21.01.2008 tarihli yapılan imar uygulaması sonucu 2338 ada 4 parsele gittiği, 4 parselde 59345/88915 payın sehven yine davalı ... adına tescil edildiği, davalı ... tarafından ise adına tescil edilen bu payın 09.05.2017 tarihinde satış yolu ile diğer davalı ...'a temlik edildiği, davalı ...'ın dava konusu taşınmazdaki öteki payları da dava dışı şahıslardan satın alarak taşınmazın tamamına malik hale geldiği anlaşılmaktadır.
Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, özellikle davalı ...'nin savunmasında çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde birden fazla taşınmazının olduğunu, bu taşınmazlarda da imar uygulaması yapılması nedeniyle dava konusu 4 parsel sayılı taşınmazın kendisine ait taşınmazlardaki imar uygulaması sonucu kendisine verildiğini düşünerek 2017 yılında bu taşınmazdaki hissesini diğer paydaşlarla birlikte davalı ...'a devrettiğini, bu yanlışlıktan ise eldeki temyize konu davanın açılması ile haberdar olduğunu belirttiği, davalı ... adına yapılan tescilin yolsuz nitelikte olduğunun açık olduğu, ne var ki son kayıt maliki olan davalı ...'ın TMK'nın 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı yönünde dosya kapsamında bir delil bulunmadığı anlaşılmakla; davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 345,55 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
09.04.2025 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.