"İçtihat Metni"
...
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/53 E., 2023/987 K.
DAVA TARİHİ : 10.08.2020
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Alanya 2. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2020/315 E., 2021/560 K.
Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davasının kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; davalı ile 14.02.2015 tarihinde İran İslam Cumhuriyeti'nde evlendiklerini, Alanya'da yaşadıklarını, ortak çocuklarının bulunmadığını, evliliğin başında mutlu bir hayatları varken daha sonra davalının davranış ve tutumlarının değiştiğini, gelinen aşamada evlilik birliğinin çekilmez bir hal aldığını, davalının nişanlılık döneminde iyi bir eş olacağı portföyü çizdiğini, hatta evlilik sonrasında eğitim hayatına devam etmesi için kendisini Amerika'ya göndereceğini söylediğini, davalıya karşı güvendiğinden ve ülkelerindeki örf adetlerden dolayı tüm birikimlerini davalının üzerine yaptığını, ortak kazanımlarının davalının Türkiye'deki banka hesaplarına yatırıldığını, yine babası ve kardeşi tarafından ev almaları için davalının hesabına para gönderildiğini ve neticeten edinilen taşınmazın davalı adına kaydedildiğini, yine bir araç satın aldıklarını aracın da davalı adına kaydedildiğini, davalının evlendikten 3 ay sonra değişimlerinin başladığını, ayrı yataklarda yatmaya başladığını, 5-6 ayda bir cinsel birliktelik yaşadıklarını, cinsel birliktelik istediğinde de davalının başım ağrıyor, yorgunum, istemiyorum gibi sözlerle geçiştirdiğini, ilerleyen süreçte davalının depresif bir hal almaya başladığını, geçimini faiz gelirleriyle sağlamaya başladığını, davalının ten rengi ve göz çevresinin koyulaşması üzerine davalının uyuşturucu kullanımından şüphelendiğini, bu konularda tartışma yaşadıklarını, davalının üzerine yürüyüp hakaret etmeye başladığını, evliliğin devamı için elinden gelenleri yapmasına karşın davalının ev giderlerine katılmamaya başladığını, evin geçimini kendisinin tek başına karşılamaya çalıştığını, akabinde de davalının fiziksel, cinsel ve duygusal bağlarını tamamen kopartıp tüm vaktini köpeğiyle geçirmeye başladığını, davalının arkadaşlarının yanındayken hafif meşrep vs.... sözlerle kendisini küçük düşürücü hakaret içeren sözlerle rencide ettiğini, zamanla arkadaşlarının kendisiyle bağlarını kopartmaya başladığını, daha sonraki süreçte komşuları ve arkadaşları tarafından yaşananların garip karşılanmaya başlandığını ve defalarca sevenleri tarafından uyarıldığını, davalının bir nebze olsun düzelmesi için davalıyla konuşma kararı aldığını ancak davalının çok sert tepki verip kendisini darp ettiğini, komşuların sesleri duyması üzerine darp eylemini sonlandırdığını, davalının kendisine daha kötü şeyler yapacağı korkusuyla şikayette dahi bulunamadığını, vücudundaki morluklar nedeniyle günlerce dışarı çıkamadığını, davalının her darp eyleminden sonra defalarca kez kendisinden ve ailesinden özür dileyerek düzeleceğini söylediğini ancak her seferinde eylemlerine arttırarak devam ettiğini, en sonunda da kendi ailesinin verdiği parayla satın aldıkları evden kendisini kovduğunu ve kilidi değiştirerek eve girmesini engellediğini, yaşananlar neticesinde boşanma kararı aldığını, davalının boşanma kararı sonrasında edindikleri mal varlığından bir kuruş dahi vermeyeceğini, hesaplarını boşaltıp mal varlığını devredeceğini söylediğini, kaldı ki davalının kısa bir süre sonrasında tüm mal varlığını devrettiğini, kendisinin bir eş olarak sadakat bağını koparmadığını, ailesi, eşi ve evi için elinden gelen tüm çabayı gösterdiğini bildirerek davalı ile boşanmalarına, lehine 200.000,00 TL maddî, 140.000,00 TL manevî tazminat ile aylık 3.000,00 TL tedbir ve devamında yoksulluk nafakasına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı erkek vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesi içeriğinin hiç bir şekilde somut delillerle desteklenemeyecek, gerçeği yansıtmayan soyut beyanlardan ibaret olduğunu, kanun gereği uyuşmazlıkta eşlerin ortak milli hukuklarının uygulanması gerektiğini, her ikisinin de İran vatandaşı olduklarını bu nedenle İran Hukuku'nun uygulanması gerektiğini, ancak ilgili ülkede şeriat hükümlerinin uygulandığını, bu nedenle de bu hükümlerin dünyanın çoğu ülkesinde kamu düzeni, hukuk kuralları ve insan hakları ile çeliştiğini, ilgili ülkede kadının erkek ile eşit haklara sahip olmayıp ikinci sınıf bir vatandaş muamelesi gördüğünü, bu itibarla İran boşanma hükümlerinin açıkça Türk kamu düzenine de aykırı olduğunu, eldeki davada da İran hukukunun uygulanacak olması sebebiyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, kendisinin 22 yıl boyunca ABD'de üst düzey bir restoranda müdürlük yaptığını, sonrasında tüm birikimleriyle İran'a döndüğünü, İran'da davacı ile tanıştıklarını, davacının o sırada İran'da atom fiziği bölümünden yeni mezun olduğunu ve masraflarının kendisi tarafından karşılanarak yüksek lisans eğitimini tamamladığını, bu nedenle davacının eğitimini ABD'de tamamlanacağı yönünde vaatte bulunduğu iddiasının gerçek dışı olduğunun ortaya çıkacağını, zira kendisinin ABD'den dönüşle ülkesine geldiğini ve bir daha ABD'ye gitmeyi düşünmediğini, evlilik süresince ABD'de edindiği birikimleriyle geçim sürdüklerini, Alanya'da satın aldığı evi de ABD'de sahip olduğu evin satışından edindiği parayla satın aldığını, ayrıca cinsel birliktelik istemediği iddiasının yalan olduğunu, aksine davacının cinsel birliktelik yaşamak istemediğini, kendisinin haftanın her günü cinsel birliktelik yaşamak istediğini ancak davacının bundan imtina ettiğini, davacının cinsel sadakate aykırı davrandığını buna ilişkin mesajlaşmaları sunacağını, uyuşturucu kullandığı iddiasının dava dilekçesinde de belirtildiği üzere sadece şüpheden ibaret olup kendisinin alkol ve sigara alışkanlığı dahi olmadığını, fiziksel şiddet iddiasının da gerçek dışı olduğunu zira yakın zamana kadar davacının kendisine iltifat dolu sözler içerir mesajlarının bulunduğunu, davacının evlilikte bir çok kusurunun olduğunu, hamile kaldığı zaman kendisinin çocuklarının dünyaya gelmesini isterken davacının habersizce kürtaj olduğunu, davacının psikiyatra gittiğini ve ilaç kullandığını, iddiasının aksine davacının kendisini arkadaşları arasında azarlayıp hakaret ettiğini, 1 aylığına tatil için İran'a gittiklerini, davacının ailesini özlediğini söyleyerek ailesinin yanında kalmak istediğini, kendisinin de istememesine rağmen bunu kabul edip başka bir yerde kaldığını, tatil süreleri bittiğinde de ailesinin yanında kalmak istediğini söyleyerek kendisi ile gelmediğini, Türkiye'ye döndüğünde de her gün davacıyı arayıp sorduğunu, bir gün Alanya'da bir arkadaşlarının kendisini arayarak davacının bir erkekle el ele gezdiğini, aynı arabada birlikte olduklarını gördüğünü söylediğini bunun üzerine de davacıyı aradığını davacının Alanya'ya döndüğünü ve başka bir erkekle ilişkisi olduğunu ikrar ettiğini, evlilik birliğinin geldiği noktada kusurun davacıda olduğunu bildirerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'un (5718 sayılı Kanun) yabancı hukukun uygulanması başlıklı 2. maddesinde "Hâkim, Türk kanunlar ihtilâfı kurallarını ve bu kurallara göre yetkili olan yabancı hukuku re’sen uygular. Hâkim, yetkili yabancı hukukun muhtevasının tespitinde tarafların yardımını isteyebilir." hükmü yer almaktadır. Yine aynı Kanunun boşanma ve ayrılık başlıklı 14. maddesinde "Boşanma ve ayrılık sebepleri ve hükümleri, eşlerin ortak millî hukukuna tâbidir. Tarafların ayrı vatandaşlıkta olmaları hâlinde ortak mutad mesken hukuku, bulunmadığı takdirde Türk hukuku uygulanır." düzenlemesine yer verilmiştir. Eldeki davada tarafların her ikisi de İran İslam Cumhuriyeti uyruklu olup boşanma taleplerine ilişkin inceleme yapılmak üzere eşlerin ortak millî hukukuna ilişkin yasal düzenleme dosyamıza celbedilerek tercümesi yaptırılmıştır. Yapılan incelemede boşanmaya ilişkin yasal düzenleme şeriat hukukuna göre oluşturulmuş olup "kadın" eşe irade tanımayan ilgili düzenlemenin insan haklarına, hukukun özellikle "eşitlik" temel ilkesine, Anayasamıza ve kamu düzenimize aykırı olduğu kanaatine varılmıştır. Nitekim Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'un kamu düzenine aykırılık başlıklı 5. maddesini incelediğimizde "Yetkili yabancı hukukun belirli bir olaya uygulanan hükmünün Türk kamu düzenine açıkça aykırı olması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz; gerekli görülen hâllerde, Türk hukuku uygulanır." düzenlemesi karşımıza çıkmaktadır. Yukarıda bahsedilen tüm bu sebeplerle tarafların ortak milli hukuklarının uygulanması yerinde görülmemiş olup, taraflar arasındaki ihtilafa Türk Hukuku uygulanmasının yerinde olacağı kanısına varılarak yargılama Türk Medeni Kanunu çerçevesinde icra edilmiştir. Tarafların dinlenen tanıklarının beyanlarıyla davalının davacıyı evden kovduğu, ortak konutun anahtarını değiştirdiği ve davacıyı umursamaz davranarak onunla bağ kurmadığı, davacının ise sadakat yükümlülüğünü ihlal eden davranışlarda bulunduğu, hamile kaldığında davalının istemesine rağmen ortak çocuğu dünyaya getirmeyerek kürtaj olduğu hususlarının sübut bulduğu; her ne kadar davacı iddialarından davalının davacıyı tehdit ettiği olgusu tanık beyanlarında mevcut ise de aradan uzun zaman geçtiği kanısı ile bu hususun davacı tarafça affedildiği ya da en azından hoşgörü kapsamında kaldığı anlaşılmakla tehdit olgusunun davalıya kusur olarak atfedilmediği; anılan sebeplerle ortak hayatın devamı taraflar için çekilmez hale gelmiş olup evlilik birliği temelinden sarsıldığı gerekçesiyle tarafların boşanmalarına; özellikle tanık beyanlarıyla tespit edilen ekonomik sosyal durumları dikkate alınarak dava tarihinden itibaren aylık 1.000,00 TL tedbir nafakasının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, nafakanın kararın kesinleşmesine kadar devamına, Davacı kadın evlilik birliğinin sarsılmasında davalı erkeğe nazaran daha ağır kusurlu bulunmakla davacının maddî tazminat, manevî tazminat ve yoksulluk nafakası taleplerinin ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; kusur tespiti, kadının reddedilen yoksulluk nafakası ve tazminat talepleri yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. Davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; kadının kabul edilen boşanma davası, olaya İran Hukukunun uygulanması gerektiği ve kadının reddedilen tazminat talepleri açısından, davalı yararına vekâlet ücreti verilmemesinin hatalı olduğu istinaf başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dosyadaki yazılar, kararın dayandığı deliller ile kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri ile re'sen bakılacak kamu düzenini ilgilendiren hususlar dikkate alındığında, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesi ile istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin (1) inci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı kadın vekili, istinaf dilekçesinde ileri sürülen nedenleri tekrar ederek kararın kusur belirlemesi ve tazminat taleplerinin reddi yönünden bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı erkek vekili, istinaf dilekçesinde ileri sürülen nedenleri tekrar ederek kararın davanın kabulü, kusur belirlemesi, İran Hukukunun uygulanmaması ve vekâlet ücreti yönünden bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, davanın kabulü ile kadın yararına maddî ve manevî tazminat verilmesi şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği, uyuşmazlığa hangi ülke hukukunun uygulanması gerektiği ile vekâlet ücreti noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun'un 4 üncü ve 6 ncı maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı, 194 üncü, 323 üncü, 326 ncı, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddesi, 5718 sayılı Kanun'un 2 inci, 5 inci ve 14 üncü maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen ..., tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup taraf vekillerince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
04.03.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.