Logo

2. Hukuk Dairesi2023/1225 E. 2023/4256 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasında tarafların kusur oranlarının belirlenmesi, maddi ve manevi tazminat taleplerinin değerlendirilmesi ve yoksulluk nafakası talebinin reddine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkeme, tarafların kusur durumlarını, delilleri ve yasal dayanakları değerlendirerek erkeğin boşanmada tam kusurlu olduğuna, kadının ise çalışıyor olması nedeniyle yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin yerinde olmadığına ve takdir edilen tazminat miktarlarının hakkaniyete uygun olduğuna karar vererek, yerel mahkemenin kararını onamıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 42. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2020/1732 E., 2022/1398 K.

KARAR : İstinaf başvurusunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında karar

İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 11. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2018/259 E., 2019/414 K.

Taraflar arasındaki davacı erkek tarafından açılan boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına ve fer'îlerine karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı mirasçı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı erkek vekili dava ve cevaba cevap dilekçesinde özetle; kadının, evlenmeden önce borçları olduğunu söylemediğini, bu borçların erkek tarafından ödenmesini istediğini, ödeyemeyince erkeğe olan tavırlarının değiştiğini, hakaret ettiğini, küçük düşürücü ithamlarda bulunduğunu, ayrılacağını defalarca eşine ve eşinin ailesine söylediğini, erkeğin evde olmadığı bir zamanda eşyalarını da alarak evden ayrıldığını, buna ilişkin mesaj da attığını,evliliği kurtarmak için girişimde bulunduğunu ve ev dön ihtarı çektiğini iddia ederek 4721 sayılı Türk Medeni Kanun'un (4721 sayılı Kanun) öncelikle 164 üncü maddesine dayalı olarak terk sebebiyle boşanmalarına olmadığı takdirde 166 ncı maddesi gereğince davasının kabulüne tarafların boşanmalarına, erkek yararına faizleri ile birlikte 50.000,00 TL maddî, 50.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı kadın vekili cevap dilekçesinde özetle; iddiaların asılsız olduğunu, boşanma davasının dayandığı hukuksal iki nedeninin birbiri ile çeliştiğini, birlikte açılamayacağını, birlik görevlerini yerine getirmediğini, ilgisiz olduğunu, hiçbir konuda fikrini almadığını, adeta hizmetçi gibi gördüğünü, sağlığı konusunda açıklama yapmadığını, cinsel yönden sorunları olduğunu belirtmediğini,sürekli küstüğünü kadınla konuşmadığını,evden kovarak evi terke zorlandığını ileri sürerek davanın reddine, 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesi gereğince tarafların boşanmalarına, kadın yararına faizi ile birlikte 100.000,00 TL maddî, 100.000,00 TL manevî tazminata, kadın yararına aylık 1.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı erkeğin davalıyı evden kovduğu, evi terke zorladığı, ihtar nedeniyle samimi olmadığı görüldüğünden davacı erkeğin terke dayalı davasının sübut bulmadığı; erkeğin geçimsizliğe sebebiyet verecek söz ve davranışlarda bulunduğu, evlilik birliğinin gerektirdiği sorumlulukları yerine getirmediği, eşine maddî ve manevî destek olmadığı, eve bakmadığı, eşine ilgi, sevgi, saygı göstermediği, yakınlarının davalı ve evliliklerine olumsuz müdahale etmesine engel olmadığı, ayrılmadan önce başka kadınla gönül ilişkisi olduğunu gösteren telefon konuşmaları yaptığı, davalıyı evden kovduğu, davalı kadının ise bir kusurunun tespit edilmediği, bu hale göre erkeğin tam kusurlu olduğu gerekçesi ile 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına, kadın yararına 15.000,00 TL maddî, 15.000,00 TL manevî tazminata, tazminatlara boşanmaya dair kararın kesinleşmesinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, kadının işi ve geliri olduğu ve yoksulluğa düşmeyeceği belirtilerek yoksulluk nafaka talebinin reddine, davacının terk sebebine dayalı boşanma davasının reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; kusur belirlemesinin hatalı olduğunu ve buna bağlı olarak kadın yararına tazminata karar verilmesinin hatalı olduğunu, kadın tanıklarının beyanlarının kötüniyetli ve gerçeğe aykırı olduğunu, evlilik süresince başka bir bayanla görüştüğü veya kadını aldattığına dair iddialar ispatlanamamış olmasına rağmen bu yönde kusur yüklenmesinin hatalı olduğunu, tazminat taleplerinin reddine karar verilmesinin doğru olmadığını ileri sürerek karar kaldırılmasına yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; belirlenen ve gerçekleşen kusurlara göre tazminat miktarlarının uygun olmadığını, kadının kendi adına bir işyerinin olmadığını bu nedenle yoksulluk nafaka talebinin reddinin hatalı olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını, yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile kadın vekili cevap dilekçesini aynı zamanda karşı dava dilekçesi olarak düzenlediği ancak karşı davaya ilişkin olarak yargılama harçları ile gider avansını yatırmadığı, İlk Derece Mahkemesince de, karşı davaya ilişkin yargılama harçlarını yatırması için davalı tarafa 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun (490 sayılı Kanun) 30 uncu ve 32 nci maddeleri gereğince süre verilmediği, ancak bu yönde istinaf talebi bulunmadığından yanlışlığa değinilmekle yetinildiği; aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarının kabulü gerektiği, akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamayacağı, dosyada, dinlenen davacı ve davalı tanıklarının olmamışı olmuş gibi ifade ettiklerini kabule yeterli delil ve olgusunun da bulunmadığı, bu nedenlerle davacı ve davalı tanıklarının dinlenmesinde ve beyanlarının hükme esas alınmasında yanlışlık bulunmadığı; İlk Derece Mahkemesi kararının taraflarca boşanma yönünden istinaf edilmediği ve boşanmaya ilişkin hükmün 10.09.2019 tarihinde kesinleştiği, bu suretle evliliğin boşanma ile sona ermiş olduğu, taraflarca boşanmanın fer'îlerine ilişkin istinaf talebinde bulunulduğu, erkeğin istinaf tarihlerinden çok sonra 10.09.2019 tarihinde vefat etmiş olduğu bu nedenle eldeki davada 4721 sayılı Kanun’un 181 inci maddesinin ikinci fıkrasının uygulama olanağı bulunmadığı; kusura yönelik istinaf başvurusunun incelenmesinde, kadının boşanacağı yönünde çevrede konuştuğu, evi terk ederek birlikte yaşama yükümlülüğüne aykırı davrandığı, ev işleri ile yeterince ilgilenmediği, davacıya hakaret ettiği kanıtlanmış ise de erkeğin, kadının evden ayrılmasından sonra kadına 28.12.2017 tarihinde Kadıköy 15. Noterliğinin 21063 yevmiye sayılı ihtarnamesi ile eve dön ihtarı göndermiş olduğu, kadının 28.12.2017 tarihine kadar olan tüm kusurlu davranışlarını affettiği, ihtarname tarihinden sonraki döneme ilişkin olarak ise kadının boşanmaya gerektirir kusurlu bir davranışı kanıtlanmadığı, buna karşılık davacının davalıyı evden kovduğu, başka bir kadınla güven sarsıcı şekilde telefon konuşması yaptığı, ev işleri ile ilgilenmediği, eşine değer vermediği vakıalarının kanıtlandığı; davacının davalıya maddî ve manevî destek olmadığı, eve bakmadığı yönündeki vakıaların kanıtlanamadığı, kanıtlanmayan vakıaların kusur olarak yüklenilemeyeceği; erkeğin yakınlarının kadın ve evliliklerine olumsuz müdahale etmesine engel olmadığı yönündeki vakıaya ise kadın tarafından dilekçelerinde boşanma sebebi olarak dayanılmadığı, dayanılmayan bu vakıaların davacıya kusur olarak yüklenmesi doğru olma olmadığı; boşanmayı gerektiren olaylarda kadını evden kovan, başka bir kadınla güven sarsıcı şekilde telefon konuşması yapan, ev işleri ile ilgilenmeyen, eşine değer vermeyen erkeğin boşanmayı gerektiren olaylarda tam kusurlu olduğu; kadının tuhafiye dükkanı işlettiği, bu dükkanın oğluna ait olduğu iddia edildiği ancak oğlunun ABD'de yaşadığı, kadının tüm gününü dükkanda geçirerek fiilen de çalıştığının anlaşıldığı bu nedenle yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmesin doğru olduğu; boşanma nedeniyle kadının mevcut ve beklenen menfaatleri zedeleneceği, en azından eşinin desteğinden mahrum kalacağı erkeğin belirlenen kusurlarının aynı zamanda kadının kişilik haklarının ihlali niteliğinde olduğu bu nedenle kadın yararına maddî ve manevî tazminata karar verilmesinde yanlışlık bulunmadığı, miktarları da hakkaniyete uygun olduğu; kadın yararına hükmedilen maddî ve manevî tazminatlar boşanma hükmünün kesinleştiği 10.09.2019 tarihinde muaccel hale gelmiş olduğu, faize boşanma hükmünün kesinleştiği tarihten itibaren hükmedilmesinin doğru olduğu gerekçesi ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle kusur gerekçesinin düzeltilmesine, davacı vekilinin diğer, kadın vekilinin ise tüm itirazlarına yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı mirasçısı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı mirasçısı vekili temyiz başvuru dilekçesinde özetle; kusur belirlemesinin hatalı olduğunu, eve dön ihtarı nedeniyle davacının tamamen kusurlu sayılmasının hukuka aykırı olduğunu, yoksulluk nafaka talebinin ret gerekçesinde fiilen kazanç elde ettiği belirtilen kadının eşinin desteğini yitirmesi nedeniyle tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının kusur belirlemesi ve tazminatlar yönünden bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davacı erkek tarafından açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin var olup olmadığı, var ise kusurun kimden kaynaklandığı, kusur belirlemesinin yerinde olup olmadığı, kadın lehine tazminatlara hükmedilme şartlarının oluşup oluşmadığı ile miktarlarının uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi, 166 ncı maddesinin birinci fıkrası, 174 üncü maddesi; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası, 370 inci maddesi ile 371 inci maddesi; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen ..., tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı mirasçılar vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz gider harcının temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

27.09.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.