Logo

2. Hukuk Dairesi2023/3140 E. 2024/3555 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Miras bırakan eşin, evlilik birliği içerisinde edinilen taşınmaza yaptığı katkının belirlenmesi ve katkı payı alacağının tespiti davasında, katkı oranının belirlenmesi ve mirasçıların tereke borcundan sorumluluk oranlarının tespiti.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı mirasçısının taşınmaza yaptığı katkının ispatlanmış olmasına rağmen, taşınmaz bedelinin tamamının davacı tarafından karşılandığının ispatlanamaması ve katkı oranının mevcut delillerle belirlenememesi nedeniyle, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesi ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50. maddesi uyarınca, davacının çalışarak yaptığı katkı göz önünde bulundurularak hukuk ve hakkaniyete uygun bir katkı oranı takdir edilerek hesaplanacak katkı payı alacağına hükmedilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması ve davalı mirasçıların tereke borcundan sorumlu olacakları miktarın ayrı ayrı gösterilmemesi hatalı görülerek karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

SAYISI : 2020/194 E., 2023/26 K.

KARAR : Kısmen kabul, kısmen ret

Taraflar arasındaki aile konutunun sağ kalan eşe özgülenmesi, mümkün olmaması halinde katkı payı alacağı davasından dolayı bozma sonrası yapılan yargılama sonunda, Mahkemece davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacı mirasçısı vekili ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Davacı vekili dava dilekçesinde; davalıların müvekkilinin muris eşinin mirasçıları olduğunu, murisin ev hanımı olduğunu, müvekkilinin evlililiği ilk yıllarında babasına ait manav dükkanında çalıştığını, babasının manav dükkanını devrettikten sonra devir parası ile kuruyemiş dükkanı açtığını ve muris adına Ankara'da bir ev aldığını, daha sonra müvekkili ve eşinin İstanbul'a taşındıklarını, müvekkilinin Ankara'daki evi satarak İstanbul'da araç alım satımı yaptığını, daha sonra müvekkilinin muris adına 1058 afa 124 parsel 8 nolu bağımsız bölümü satın aldığını, taşınmazın bedelinin tamamının müvekkili tarafından ödendiğini, taşınmazın aile konutu olduğunu belirterek; taşınmazın davalılar adına olan hisselerinin iptali ile müvekkili adına tescili, mümkün olmaması halinde katkı payı alacağının davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.

2.Davacı mirasçısı vekili 24.10.2022 tarihli dilekçesinde; davalılar adına olan taşınmaz hissesinin müvekkilinini adına tescilini, mümkün olmaması halinde müvekkilinin murisi Recep'in taşınmaz alımında katkısı %100 olduğununu sunulan ve toplanan deliller ile sabit olduğu, 16.12.2022 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda ve yine rapordaki kentsel dönüşüm nedeniyle %15 artış da uygulanarak dava değeri 1.427.500,00 TL daha artırarak, fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla 1.437.500,00 TL'nin müvekkilinin murisi Recep'i katkı payı alacağı nedeniyle davalılardan alınıp müvekkilime verilmesini, alacağın 10.000,00 TL'lik kısmına dava, 1.427.500,00 TL'lik kısmına ıslah tarihinden itibaren yasal faizi işletilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davanın görevli ve yetkili mahkemede açılmadığını, davacı vefat ettiğinden aile konutunun tahsisinin mümkün olmadığını, taşınmazın aile konutu da olmadığını, taşınmazın murisin babasının davacıya verdiği paraların karşılığı ve murisin ziynet eşyalarıyla alındığını belirterek; davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 30.10.2015 tarih ve 2014/1135 Esas, 2015/17525 Karar sayılı kararı ile, davanın taşınmazın aynına ilişkin olduğu, taşınmazın bulunduğu yer olan İstanbul Anadolu Mahkemesinin yetkili olduğu gerekçesiyle; yetkisizlik kararı verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 28.12.2016 tarih ve 2015/9724 Esas, 2016/17525 Karar sayılı kararı ile, ölüme bağlı mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan aile konutunun özgülenmesi, olmadığı takdirde katkı payı alacağı isteğine ilişkin davada, ölenin son yerleşim yeri mahkemesi yetkili olduğu, Mahkemece ölenin son yerleşim yeri tespit edilerek karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verildiği belirtilerek; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, taşınmazın evlilik birliği içinde 1987 yılında satın alındığı, davacı mirasçısının miras payının 1/2, davalıların 1/4 'er olduğu, müzekkere cevaplarına göre davacının emekli maaşı dışında bir gelirinin olmadığı anlaşılsa da tanık beyanlarına göre davacının dükkanlarının bulunduğu bunları sattığı kuruyemişçi dükkanı açtığı, evlenme cüzdanı fotokopisine göre de manav olduğu, muris eş ...'nin ise ev hanımı olduğu ve bir gelirinin bulunmadığı, taşınmazın tamamının davacı tarafından satın alındığı, taşınmazın muris ... adına tapuya tesciline dair işlemde bağış niyetinin bulunmadığı, birlikte kullanma, yararlanma gibi evlilik birliğinin getirdiği duygular ile işlem yapıldığı, davanın bozma ilamında belirtildiği üzere; aile konutunun sağ eşe özgülenmesi, olmadığı takdirde katkı payı alacağına ilişkin olduğu,tapu iptali ve etscil talebinin reddi gerektiği, aile konutunun özgülenmesi talebinin de kişisel bir hak olduğundan ve ölümle sona ereceğinden davacı ... dava sırasında vefat ettiğinde aile konutunun özgülenmesi talebinin de reddine karar verilmesi gerektiği, katkı payı alacağında katkı oranının dava tarihindeki karşılığına hükmedileceği gerekçesiyle; tapu iptal ve tescil talebi ile ölüme bağlı mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan aile konutunun özgülenmesi talebinin reddine, katkı payı alacağı talebinin de kısmen kabulü ile, 10.000,00 TL'sinin dava, bakiye 283.875,00 TL'sinin ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacının mirasçısına verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı mirasçısı vekili ve davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı mirasçısı vekili temyiz dilekçesinde; katkı payı alacağında taşınmazın dava tarihindeki değerinin esas alınmasının hak ve nesafet kurallarına aykırı olduğunu, yargılamanın uzun sürmesinin sorumlusunun müvekkili olmadığını, taşınmazın dava tarihindeki değerinin de düşük belirlendiğini, taşınmaz kentsel dönüşüm kapsamına alındığından bu durumunda dikkate alınması gerektiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

2.Davalılar vekili temyiz dilekçesinde; davacının katkısını ispatlayamadığını; delillerin hatalı değerlendirildiğini, davacının çalıştığını da ispatlayamadığını, davacı tanıklarından Nezahat'in yalancı tanık olduğunu, muris ...'nin amcasının kızı olmadığını, işbu tanığın beyanlarına itibar edilemeyeceğini, taşınmazın muris adına olan Ankara'daki taşınmazın satığından elde edilen para ile alındığının göz ardı edildiğini, davacının katkısının olmadığını, reddedilen miktara göre müvekkilleri lehine eksik vekâlet ücreti hesaplandığını, yargılama giderlerinin de kabul-ret oranına göre taraflara yüklenmesi gerekirken tamamının müvekkilleri aleyhine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, reddedilen talepler yönünden masrafların davacıya yükletilmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, katkının ispatı, katkı payı alacağında tasfiye konusu malın hangi tarihteki değerinin esas alınması gerektiği, tasfiye konusu malın değeri, yargılama giderlerinden sorumluluk noktasında toplanmaktadır. Dava, aile konutunun tahsili, mümkün olmaması halinde katkı payı alacağı istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 26 ncı maddesi, 33 üncü maddesi, 190 ıncı maddesi, 323 üncü maddesi, 326 ncı maddesi, geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 428 inci maddesi, 438 inci maddesinin yedi, sekiz ve dokuzuncu fıkraları ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 164 üncü maddesi, 168 inci maddesi, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 13 üncü maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'un (4721 sayılı Kanun) 6 ncı maddesi, 179 uncu maddesi, 202 nci maddesi, 225 inci maddesinin birinci fıkrası, 240 ıncı maddesi, 255 inci maddesi; 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin (743 sayılı Kanun) 152 nci maddesi, 153 üncü maddesi, 170 inci maddesi, 186 ncı maddesinin birinci fıkrası, 189 uncu maddesi, 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (818 sayılı Kanun) 146 ncı maddesi, 544 üncü maddesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 646 ncı maddesi; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 09.05.1960 tarih ve 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı kararı.

3. Değerlendirme

1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre, davacı mirasçısı vekilinin tüm, davalılar vekilinin aşağıdaki paragraflar kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. İspat yükü 4721 sayılı Kanun'un 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür” ve 6100 sayılı Kanun'un 190 ıncı maddesinde de, “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir./ Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir” şeklinde düzenlenmiştir.

3. 01.01.2002 tarihinden önce 743 sayılı Kanun'un yürürlükte olduğu dönemde, eşler arasında yasal mal ayrılığı rejimi geçerliydi (743 sayılı Kanun md. 170). 743 sayılı Kanun'da mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenleme mevcut olmadığından, eşlerin bu dönemde edindikleri mal varlığının tasfiyesine ilişkin uyuşmazlık, aynı kanunun 5 inci maddesi yollamasıyla Borçlar Kanunu'nun genel hükümleri göz önünde bulundurularak "katkı payı alacağı" hesaplama yöntemi kurallarına göre çözüme kavuşturulmalıdır. Zira Borçlar Kanunu, Medeni Kanunun tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir (818 sayılı Kanun md. 544, 6098 sayılı Kanın md. 646).

4. Mal ayrılığı rejiminde; eşler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir (743 sayılı Kanun md. 186/1). Her birinin malları, geliri ve kendi kazançları yine kendilerine ait kişisel mallarıdır (743 sayılı Kanun md. 189). Kadın veya kocanın, mal rejiminin devamı sırasında diğerinin edindiği mal varlığına katkısı nedeniyle katkı payı alacağı isteğinde bulunabilmesi için mutlaka para ya da para ile ölçülebilen maddî veya hizmet değeriyle katkıda bulunması gerekir.

5. Mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınan tasfiyeye konu mala çalışma karşılığı elde edilen gelirlerle (maaş, gündelik, kar payı vb.) katkıda bulunulduğunun ileri sürüldüğü durumlarda; çalışarak, düzenli ve sürekli gelire sahip eşin, aksi kanıtlanmadıkça, yapabileceği tasarruf oranında katkıda bulunduğunun kabulü gerekir. Yargıtayın ve Dairemizin devamlılık gösteren uygulamaları da bu yöndedir.

6. Davalılar vekilinin katkı payı oranına yönelik temyiz itirazlarının incelemesinde; Mahkemece, tasfiyeye konu taşınmazın bedelinin davacı tarafından karşılandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, dosya kapsamı itibariyle yapılan araştırma ve inceleme yetersizdir. Şöyle ki, dava katkı payı alacağı istemine ilişkin olup ispat yükünün kendisinde olan davacının çalışarak taşınmazın edinilmesine katkısı sabit ise de mevcut delil itibariyle taşınmaz bedelinin tamamının davacı tarafından karşılandığı da ispat edilememiştir. O halde, Mahkemece, yasal düzenleme ve Dairemiz ilkeleri uyarınca, davacı gelirinin ve taşınmazın edinilmesine katkı oranının mevcut delil itibariyle belirlenmesi de mümkün olmadığından 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü ve 6098 sayılı Kanun'un 50 nci maddeleri uyarınca, davacının çalışarak yaptığı katkı göz önünde bulundurularak hukuk ve hakkaniyete uygun bir katkı oranı takdir edilerek hesaplanacak katkı payı alacağına hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.

7. Ayrıca, dava, ölüme bağlı mal rejiminin tasfiyesi ile alacak isteğine ilişkin olup davacı temyize konu davayı terekenin alacaklısı sıfatıyla açmış ise de, davacı da dahil davalılar da ortak miras bırakan ...'nin mirasçısıdırlar ve tereke borçlarından kanuni düzenlemeler çerçevesinde davacının mal rejiminin tasfiyesi nedeniyle talep ettiği ve terekeye ait borç sayılan alacak miktarından, davanın mirasçılar arasında görülmesi nedeniyle, davacı da dahil bütün mirasçılar miras payları oranında sorumludurlar. Buna göre, somut olayda Mahkemece belirlenen ve hüküm altına alınan tereke borcundan davacının da miras payı oranında sorumlu olduğu ve alacaklı-borçlu sıfatlarının birleştiği miktarlar göz önünde bulundurularak alacağa hükmedilmesi yerinde ise de, davalıların miras payı oranında sorumlu olacağı miktarın ayrı ayrı hüküm fıkrasında gösterilmemesi de hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davacı mirasçısı vekilinin tüm, davalılar vekilinin bozma kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,

2. Davalılar vekilinin katkı payı oranı ve sorumlu oldukları alacak miktarına yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma sebeplerine göre davalılar vekilinin yargılama giderlerine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden davacı mirasçısına yükletilmesine,

Peşin alınan harcın istek halinde yatıran davalılara geri verilmesine,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,16.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.