"İçtihat Metni"
...
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1738 E., 2023/423 K.
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın kabulü ile evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeni ile tarafların boşanmalarına ve fer7îlerine, karşı davanın ve erkeğin maddî ve manevî tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı- karşı davalı kadın vekili tarafından tedbir, yoksulluk ve iştirak nafakası miktarları ile tazminat miktarları, kişisel ilişki yönünden, davalı- karşı davacı erkek vekili tarafından kusur belirlemesi, kadın lehine hükmedilen tazminatlar, tedbir, yoksulluk ve iştirak nafakası, kişisel ilişki yönünden istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı-karşı davacı kadının ve davalı- karşı davacı erkeğin başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün kısmen kaldırılarak kaldırılan yönlerden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, davacı- karşı davalı kadının ve davalı- karşı davacı erkeğin sair istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı-karşı davalı kadın vekili tarafından;maddî ve manevî tazminat miktarları ile tedbir, yoksulluk ve iştirak nafakası miktarları yönlerinden, davalı- karşı davacı vekili tarafından kusur belirlemesi, karşı boşanma davasının reddi, kadın lehine hükmedilen maddî ve manevî tazminat ile tedbir, yoksulluk ve iştirak nafakası yönlerinden temyiz edilmekle; kesinlik, süre temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda;
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) öngördüğü yargılama sistemine göre ilk derece mahkemesinin kesin olmayan kararına karşı önce istinaf yoluna başvurulabilmektedir. İstinaf başvurusu üzerine bölge adliye mahkemesince, başvuran tarafın istinaf başvurusunun usulden ya da esastan reddine karar verilebilir veya ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulabilir. Bu durumda bölge adliye mahkemesi kararına karşı, istinaf başvurusu reddedilen tarafın ya da istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeni hüküm kurulması hâlinde aleyhine karar verilen tarafın temyiz hakkı bulunmaktadır. Başka bir deyişle istinaf başvurusunun reddi hâlinde bölge adliye mahkemesi kararına karşı temyiz hakkı sadece istinaf başvurusu reddedilen tarafa ait olup bu hâlde ilk derece mahkemesi kararını istinaf etmeyen tarafın temyiz hakkı bulunmamaktadır.
Somut uyuşmazlıkta, İlk Derece Mahkemesi'nin kararına karşı, karşı davanın reddi yönünden davalı - karşı davacı erkek vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmamıştır. Hâl böyle iken İlk Derece Mahkemesi'nin kararına karşı karşı davanın reddi yönünden istinaf yoluna başvurmayan davalı- karşı davacı erkeğin, Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı, karşı davanın reddi yönünden temyiz hakkı bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle; davalı - karşı davacı erkek vekilinin karşı boşanma davasının reddi yönünden temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Davacı- karşı davalı kadın vekilinin temyiz dilekçesi ile davalı- karşı davacı erkek vekilinin reddedilen yön dışındaki yönlerden temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı- karşı davalı kadın dava ve cevaba cevap dilekçesinde özetle; erkeğin ailesi ile aynı apartmanda altlı-üstlü ikamet ettiklerini, erkeğin babasının çok aşırı müdahaleci olduğunu, her konuda erkeğin babasının karar verdiğini, erkeğin eşi ve çocuğu ile yeterince zaman geçirmediğini, erkeğin babasının birkaç kez kadını evden attığını, erkeğin babasının eylem ve söylemlerine sessiz kaldığını, kadın başka bir eve çıkmak istediğinde, erkeğin kabul etmediği gibi ailesinin evliliklerine yaptıkları müdahaleye sessiz kaldığı, kadının ailesini ziyaret etmesine ve ailesinin eve gelmesine çok fazla izin vermediğini ve süre sınırı koyduğunu, kadın akrabasının düğününe gitmek istediğinde erkeğin annesinin kadını düğüne göndermeyerek erkek ile birlikte kadına hakaret ve kötü sözler söylediklerini, en son kadın konuşmak istediğinde erkeğin "konuşacak bir şey yok nereye gidersen git" diyerek evden çıkıp gittiğini iddia ederek tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeni ile boşanmalarına, müşterek çocuğun velâyetini kadına verilmesine, kadın yararına aylık 1.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, çocuk yararına aylık 1.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, kadın yararına 100.000,00 TL maddî, 100.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı- karşı davacı erkek cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; karşı tarafın ileri sürdüğü iddiaların asılsız olduğunu, kadının istekleri karşılanmadığında hırçınlaştığını ve erkeğe bağırıp çağırdığını, kadının müşterek konutun temizliği ile kendi kişisel temizliğini yapmadığını, yemek yapmadığını, kadının müşterek çocuğu banyo yaptırmadığını, en son kadının annesi ile müşterek konutu terk ettiğini iddia ederek, asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeni ile boşanmalarına, erkek yararına 80.000,00 TL maddî, 50.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile erkeğin ailesinin baskılarına karşı sessiz kaldığı, eşe yapılan hakarete sessiz, seyirci kalmak evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma davasında duygusal şiddete yönelik bir davranış olup boşanma konusu davranışlardan sayıldığı, ayrıca tanık beyanlarında erkeğin, eşini ailesi ile görüştürmemesi, baskı yolu ile engellemesi, görüştüğünde dahi huzursuzluk çıkartıp görüşmeyi engellemesinin de duygusal şiddete yönelik bir davranış olup boşanma konusu davranışlardan sayıldığı, ayrıca iddialar ve tanık anlatımları kapsamında davalı karşı davacının bir talebi tehdit yolu ile yaptırıma bağladığının sabit olduğu, istenileni yapmadığı takdirde "inceldiği yerden kopsun, çocuğu bırak git" tarzında söylemlerde bulunduğu, bu durumun da duygusal şiddete yönelik davranışlar içerisinde yer aldığı, ayrıca tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde davalı karşı davacının ailesinin evlilik birliğine müdahil oldukları ve davalı karşı davacı erkek eşin bu duruma kayıtsız ve sessiz kaldığı, taraflar arasındaki geçimsizlikte erkek eşin tam kusurlu olduğu, kadın eşin ise kusurunun bulunmadığı gerekçesi ile asıl davanın kabulü ile 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince tarafların boşanmalarına, müşterek çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, baba ile çocuk arasında belirlenen zamanlarda kişisel ilişki tesisine, yasal koşulları oluştuğundan kadın yararına aylık 500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, çocuk yararına aylık 300,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, kadın yararına 25.000,00 TL manevî ve 20.000,00 TL maddî tazminatın kararın kesinleşmesi ile birlikte işleyecek yasal faizi ile erkekten alınarak kadına verilmesine, sübut bulmayan karşı davanın reddine, erkek eşin maddî ve manevî tazminat taleplerinin yasal şartlar oluşmadığından reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillere tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı- karşı davalı kadın istinaf dilekçesinde özetle; ortak çocuk henüz daha çok küçük olup bu nedenle en azından 3 yaşına kadar kişisel ilişkinin müşterek çocuğun babaya verilmesi suretiyle değil de anne nezaretinde olması gerekirken Mahkemece çocuğun yaşı dikkate alınmaksızın babaya teslimi suretiyle kişisel ilişki kurulmasına karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, hükmedilen nafaka ve tazminat miktarlarının çok düşük olduğunu beyan ederek, tedbir, yoksulluk ve iştirak nafakası miktarları ile tazminat miktarları, baba ile çocuk arasında tesis edilen kişisel ilişki yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.Davalı-karşı davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; kadın ehine hükmedilen maddî ve manevî tazminatın yasal koşullarının oluşmadığı, tazminat ile tedbir, yoksulluk ve iştirak nafakası miktarlarının çok yüksek olduğunu, Mahkemece ortak çocuk ile baba arasında her ayın 1 inci ve 3 üncü Cumartesi günleri kişisel ilişki düzenlenmesine karar verildiğini, baba Cumartesi günü çalıştığı için kişisel ilişkinin Cumartesi yerine Pazar günü olması için müşterek olarak sundukları dilekçenin değerlendirilmediğini beyan ederek, kusur belirlemesi, kabul edilen maddî ve manevî tazminat ile tedbir, yoksulluk ve iştirak nafakası miktarları, kişisel ilişki gününün değiştirilmesi yönlerinden istinaf başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile boşanma yüzünden zedelenen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamı dikkate alındığında kadın yararına takdir edilen maddî ve manevî tazminat miktarlarının 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesine uygun olmayıp, az olduğu, diğer taraftan, kadın tazminatlara faiz talebinde bulunmadığı halde Mahkemece 6100 sayılı Kanun'un 26ıncı maddesine aykırı olarak tazminatlara faiz uygulamak suretiyle talepten fazlaya hüküm kurulmasının doğru görülmediği, tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına, küçüğün ihtiyaçlarına nazaran kadın ve çocuk lehine takdir edilen iştirak ve yoksulluk nafakası miktarlarının az olduğu, müşterek çocuğun 21.02.2020 doğumlu olduğu inceleme tarihi itibariyle 3 yaşını doldurduğu, buna göre kişisel ilişkinin anne nezaretinde olmaksızın kurulmasında bir sakınca görülmediği, Mahkemece çocuk 3 yaşını dolduruncaya kadar sadece her ayın 1 inci ve 3 üncü Cumartesi günü kişisel ilişki kurulduğu, çocuk 3 yaşını doldurduktan sonra ise her ayın 1inci ve 3 üncü günü hem Cumartesi hem de Pazar olmak üzere yatılı şekilde kişisel ilişki kurulduğu, erkeğin istinaf tarihine göre talebinin müşterek çocuğun 3 yaşına kadar olan bölümü ile ilgili olup inceleme tarihi itibariyle çocuk 3 yaşını doldurduğundan istinafında hukuki yararının kalmadığı, uygun olmadığı takdirde çocuğu Cumartesi günleri almayıp sadece çocukla Pazar günü kişisel ilişki kurabileceği gerekçesi ile 6100 sayılı Kanun'un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (2) nci alt bendi gereğince; erkeğin, kadın lehine hükmedilen tazminatlara faiz verilmesi, kadının da hükmedilen tazminat miktarları ile iştirak ve yoksulluk nafakası miktarı yönünden istinaf itirazlarının ayrı ayrı kabulüne, İlk Derece Mahkemesinin ilgili hükümlerinin kaldırılmasına, anılan yönlerden hüküm ve gerekçenin yukarıda belirtilen şekilde düzeltilmesine, tarafların sair istinaf itirazlarının esastan reddine, kadın yararına aylık 750,00 TL yoksulluk nafakasına, ortak çocuk için aylık 750,00 TL iştirak nafakasına, kadın yararına gerekçede 50.000,00 TL maddî ve 50.000,00 TL manevî tazminata, hükümde ise 30.000,00 TL maddî ve 30.000,00 TL manevî tazminata karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı- karşı davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; karşı davanın istinaf edilmeyip daha önce kesinleşmiş olduğundan şu aşamada temyiz edilmesinin mümkün olmadığını, asıl dava yönünden ise nafaka ve tazminat bedellerinin çok düşük hükmedildiğini beyan ederek, maddî ve manevî tazminat miktarları ile tedbir, yoksulluk ve iştirak nafakası miktarları yönlerinden temyiz başvurusunda bulunmuştur.
2.Davalı- karşı davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; karşı boşanma davasının reddinin doğru olmadığını, nafaka ve tazminat miktarlarının yüksek olduğunu beyan ederek, kusur belirlemesi, karşı boşanma davasının reddi, kadın yararına hükmedilen maddî ve manevî tazminat ile tedbir, yoksulluk ve iştirak nafakası yönlerinden temyiz başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kusur belirlemesinin yerinde olup olmadığı, kusur belirlemesine bağlı olarak kadının maddî ve manevî tazminata hak kazanıp kazanmayacağı, hükmedilen maddî ve manevî tazminat ile miktarları, tedbir, yoksulluk ve iştirak nafakası hükmedilme şartları ile miktarlarının dosya kapsamına ve hakkaniyete uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2.İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun’un 4 üncü ve 6 ncı maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 169 uncu, 174üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci maddesi, 327 ve 329 uncu maddeleri; 6100 sayılı Kanun'un 190 ncı ve 194 üncü maddeleri, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre, tarafların aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2.Somut uyuşmazlıkta tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davacı-karşı davalı kadın yararına takdir edilen yoksulluk nafakası azdır. Mahkemece 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
3.Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre, velâyeti anneye verilen ortak çocuk ... Mert yararına takdir edilen iştirak nafakası azdır. Mahkemece 4721 sayılı Kanun’un hakkaniyet ilkesi ile ilgili 4 üncü maddesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
4.6100 sayılı Kanun'nun 26 ncı maddesi gereğince hâkim, tarafların talep sonucu ile bağlı olup, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Adil yargılanma hakkı Anayasamızın 36 ncı maddesinin birinci fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6 ncı maddesinde düzenlenmiş olup, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bazı kararları ile Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruya ilişkin bazı kararlarında gerekçeli karar hakkının adil yargılanma hakkının somut görünümlerinden olduğu belirtilmiştir. Anayasa'nın 141 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre, bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Adil yargılanma hakkının sağlanması kapsamında kararların gerekçeli olmasıyla ilgili kamu düzenine ilişkin hükümlere 6100 sayılı Kanun'da da yer verilmiştir. 6100 sayılı Kanun'un 297 nci maddesine göre hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri yer almalı ve sonuç kısmında da taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Yine 6100 sayılı Kanun'un 298 inci maddesinin ikinci fıkrasında ise gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz hükmü mevcuttur.
5.Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılması yukarıda açıklanan ve Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair Anayasa ve yasa hükümlerine de açıkça aykırı olacaktır.
6.Somut olayda, Bölge Adliye mahkemesince kararın gerekçesinde kadın yararına maddî ve manevî tazminat miktarının uygun olmadığının belirtilerek gerekçenin içinde kadın yararına 50.000,00 TL maddî ve 50.000,00 TL manevî tazminat karar verilmesi gerektiğinin belirtilmesine karşın hüküm fıkrasında kadın yararına 30.000,00 TL maddî ve 30.000,00 TL manevî tazminata hükmedildiği; bu haliyle gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratıldığı anlaşılmaktadır. O halde, Bölge Adliye Mahkemesince, hüküm ve gerekçe çelişkisi yaratılmadan, 6100 sayılı Kanun'un 297 nci maddesine uygun biçimde, gerekli unsurları içeren bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Davalı- karşı davacı erkek vekilinin karşı boşanma davasının reddine yönelik temyiz dilekçesinin bu yön istinaf edilmediğinden REDDİNE,
2.Davacı- karşı davalı kadın vekilinin tüm, davalı- karşı davacı erkek vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının kadın yararına hükmedilen maddî ve manevî tazminat, iştirak nafakasının miktarı ile yoksulluk nafakasının miktarı yönlerinden BOZULMASINA, bozma nedenine göre tarafların kadın yararına hükmedilen maddî ve manevî tazminatın miktarlarına yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
3.Taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
23.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.