Logo

2. Hukuk Dairesi2023/4762 E. 2024/3540 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasında, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma kararı verilebilmesi için gerekli olan fiili ayrılık süresinin hesaplanmasında, daha önce açılıp reddedilen boşanma davasının dikkate alınıp alınmayacağı hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Tarafların daha önce açtıkları boşanma davasının reddinden sonra bir araya geldikleri ve bir süre birlikte yaşadıkları, bu nedenle fiili ayrılık için gerekli 3 yıllık sürenin dolmadığı değerlendirilerek, yerel mahkemenin davayı reddeden direnme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/270 E., 2023/908 K.

KARAR : Başvurunun kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurma

İLK DERECE MAHKEMESİ : Merzifon 2. Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi

SAYISI : 2020/141 E., 2022/343 K.

Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı kadın vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü tamamen kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı her iki taraf vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı erkek dava dilekçesinde özetle; tarafların 50 yıl önce evlendiklerini, evlendikten sonra Almanya'ya gittiklerini, 2000 yılına kadar Almanya'da birlikte yaşadıklarını, daha sonra aralarında geçimsizliklerin başladığını, ayrı yaşamaya başladıklarını, yaklaşık 20 yıldır da ayrı yaşadıklarını, daha önce Merzifon Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/402 Esas sayılı boşanma davasının reddedildiğini, 20 yıldır tarafların bir araya gelmediklerini belirterek tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması, terk, 20 yıldır ayrı yaşamaları nedeniyle boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı kadın vekili cevap dilekçesinde özetle; davalıya yapılan tebligatın usulsüz olduğunu, davalının 21.09.2020 tarihinde boşanma davasından haberdar olduğunu, davanın şiddetli geçimsizlik ve terk nedenine dayalı olarak açıldığını, öncelikle özel boşanma sebebi olan terkin incelenmesi gerektiğini, davalının 30 yıldır davacı ile birlikte ikamet ettikleri Berlin'deki evde ikamet ettiğini, evi terk etme gibi bir durumunun olmadığını, faturaların halen davacı adına düzenlendiğini, tarafların boşanma davasının reddolunmasından sonra bir araya geldiklerini, davacı ile davalının birlikte Türkiye'ye tatile gittiklerini, Berlin'de de birlikte yaşadıklarını, davacının üzerine kayıtlı taşınmazları çevresinin etkisi altında kalarak satışa çıkarttığını, davacının boşanmak istemediğini, evliliğin temelden sarsılmasında davalının bir kusurunun bulunmadığını, davalının da kendi kusuruna dayalı olarak boşanma davası açamayacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; tarafların boşanma davasının reddinin kesinleşmesinden itibaren bir araya gelmedikleri, davalının Almanya'da, davacının ise Türkiye'de yaşadığı, ortak hayatın yeniden kurulamadığı, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin son fıkrası koşulların sağlandığı, ilk davayı açarak fiili ayrılığa zemin hazırlayan davacı erkeğin bu sebeple kusurlu olduğu gibi davanın reddi nedeniyle davalı kadına bir kusur yüklenemeyeceği, davacı erkeğin, fiili ayrılık döneminde başka bir kadınla ilişkisinin bulunduğunun davacı ve davalı tanıklarının beyanlarıyla ortaya çıktığı, davacı kadına atfı kabil bir kusurun ise ispatlanamadığı, tarafların evlilik birliğinin davacı erkeğin tam kusuruyla temelinden sarsıldığı, tarafları bu aşamadan sonra bir arada yaşamaya zorlamanın artık kanunen de mümkün görülmemesine göre davanın kabulü ile 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca boşanmalarına, tarafların nafaka, maddî ve manevî tazminat talepleri bulunmadığından bu hususlarda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı kadın vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrasına dayalı olarak açıldığını, kusurlu eşin dava açamayacağını ileri sürerek hükmün tamamı yönünden istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının, dava dilekçesinde boşanma sebebi olarak 20 yıldır ayrı yaşamalarına ve o günden beri bir araya gelmedikleri vakıalarına dayandığı, ayrıca daha önce reddedilen boşanma davası olduğunu belirttiği, davacı tarafından daha önce davalı aleyhine Merzifon Asliye Hukuk Mahkemesinde 1997/343 Esas numarasıyla bir boşanma davası açıldığı, bu davanın 10.02.1998 tarihinde feragat sebebiyle reddedildiği, 26.10.1998 tarihinde ise Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiği, boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış ve reddedilmiş bir davanın varlığı, ret kararının kesinleşmesinden başlayarak üç yıl geçmesi ve bu süre içinde her ne sebeple olursa olsun ortak hayatın yeniden kurulmamış olmasının birliğin temelinden sarsılmış sayılmasına yasal karine teşkil ettiği, bir davada dayanılan maddî olguları hukuksal açıdan nitelendirmenin ve uygulanacak yasa hükümlerini bulmanın doğrudan hakimin görevi olduğu, hakimin olayların davacı tarafından yapılan hukuki nitelendirmesiyle bağlı olmadığı, dava dilekçesinde açıklanan olaylara göre, boşanma talebinin fiili ayrılık sebebine dayandığı, dayanak dava olan Merzifon Asliye Hukuk Mahkemesinin 1997/343 Esas numarası altında 14.10.1997 tarihinde açılan boşanma davasının, davacının davadan feragat etmesi sebebi ile reddedildiği, kararın 26.10.1998 tarihinde kesinleştiği, mevcut eldeki davanın ise 23.06.2020 tarihinde açıldığından kanunun öngördüğü 3 yıllık sürenin geçtiği, erkek tarafından Merzifon Asliye Hukuk Mahkemesinde 2001/402 Esas numarası altında 31.10.2001 tarihinde yeni bir boşanma davası açıldığı, ancak tarafların bu davayı takip etmemesi neticesinde, 13.09.2004 tarihinde bu davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, açılmamış sayılmasına karar verilen bu davada dinlenen davalı tanığı Nihal Günay'ın " tarafların arasında geçimsizliğin olduğu doğrudur, hatta bu hususta boşanma davası açtıklarını ve vazgeçtiklerini biliyorum hatırladığım kadarıyla bu dava 1998 yılında yapılmıştır bu boşanma davası bittikten sonra taraflar bir araya geldiler. Şöyle ki davalı olan ... Almanya'da bizim yanımızda kalmaktadır. Yaz tatilinde üç aylığına Türkiye'ye gelmektedir ve bu geliş aylarında davacı ve davalı birlikte ikamet etmektedirler. Normal karı koca gibi yaşamaktadırlar. Bizler de izine geldiğimizde aynı şekilde ikisi bizleri aynı çatı altında misafir etmektedirler. " şeklinde beyanda bulunduğu, aynı davada her ne kadar davacı tanıkları, tarafların bu 3 yıllık yasal sürede aile birliğini kurmadıklarını ifade etmişlerse de aile içinde taraflarla belirli süre tatilde de olsa birlikte yaşayan tarafların gelininin olaylara daha yakından şahit olduğunun kabulü gerektiği, tanık Nihal'in beyanına göre 3 yıllık yasal süre içerisinde tarafların bir araya gelerek karı koca gibi yaşadıkları, eldeki davada tarafların uzun süredir bir araya gelmediği sabit ise de; yukarıda açıklandığı gibi tarafların ilk boşanma davasından sonra bir süre bir araya geldikleri, yeniden açılan ve reddedilen bir boşanma davasının da olmadığı, ortak hayatın yeniden kurulmamış olması koşulunun oluşmadığı gerekçesiyle davalı kadının istinaf isteminin kabulüne, kararın tümüyle kaldırılmasına, yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde her iki taraf vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; davanın reddi yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

2.Davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın onanmasını, aksi takdirde istinaf dilekçesinde de belirttiği sebeplerle dava 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrasına dayalı olarak açıldığı yönünde değerlendirme yapıldığında da davacı erkeğin kusurlu olması nedeniyle yine de davanın reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek karar onanmadığı takdirde gerekçe yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, boşanma davasında hukuki nitelendirmenin ve ret kararının dosya kapsamına uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri; 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü ve 6 ncı maddeleri, 166 ncı maddesinin birinci ve sonuncu fıkrası.

3. Değerlendirme

1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup taraf vekillerince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,16.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.