"İçtihat Metni"
...
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/663 E., 2022/1428 K.
KARAR : Başvurunun kısmen kabulü ile esas hakkında yeniden hüküm kurulması
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 1. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2017/24 E., 2020/175 K.
Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmiştir.
Kararın davalı erkek vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün ilgili bölümlerini kaldırılarak esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; erkeğin müvekkiline sürekli hakaret ettiğini, birlik görevlerini yerine getirmediğini, fiziksel şiddet uyguladığını iddia ederek tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince boşanmalarına, ortak çocukların velâyetinin müvekkiline verilmesine, ortak çocuklar yararına aylık ayrı ayrı 1.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, müvekkilinin tedbir ve yoksulluk nafakası ile maddî ve manevî tazminat haklarının saklı tutulmasına, bildirecekleri ziynet eşyalarının müvekkiline aynen iadesine, aynen iadesi mümkün olmadığı taktirde işleyecek yasal faizi ile birlikte fazlaya ilişkin talep ve dava haklarının saklı tutulması kaydı ile nakden iadesine karar verilmesini talep etmiş, tahkikat aşamasında sunduğu 06.12.2019 tarihli dilekçe ile de ortak çocuklar lehine aylık 500,00 TL iştirak nafakasına, nafakanın her yıl TEFE-TÜFE oranında artırılmasına, müvekkili yararına aylık 1.000,00 TL yoksulluk nafakası ile 50.000,00 TL maddî ve 50.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı erkek vekili cevap dilekçesinde özetle; iddiaların asılsız olduğunu, son olayda müvekkili ile davacının, davacının sudan sebeple tartışma çıkartması ve müvekkiline hakaret etmesi üzerine, müvekkilinin elindeki çay bardağını masaya attığını ve bardağın içindeki çayın bir kısmının kadının sırtına geldiğini, müvekkilinin kadına bir şey olup olmadığını kontrol etmek istediğini ancak kadının ablasını çağırdığını, kadının babasının tarafların evlerine gelerek müvekkiline hakaret ve tehditlerde bulunduğunu, zorla ortak çocukları almaya çalıştığını, müvekkilinin çocukları vermemesi üzerine babasının müvekkiline sana yapacağımı bilirim diyerek müvekkilini tehdit ettiğini ve kadını alarak birlikte karakolu gittiklerini, taraflar arasındaki sorunun kaynağının, kadının ailesinin sürekli evlilik birliğine müdahil olarak kadını etkilemelerinin, müvekkilini sürekli olarak aşağılayarak, hakaret etmeleri, kadının da bu duruma göz yumması olduğunu, taraflar arasındaki evlilik birliğinin sarsılmasında müvekkilinin kusurunun bulunmadığını belirterek kadının yasal dayanaktan yoksun ve haksız davasının reddine karar verilmesini, son celse de ortak çocukların velâyetinin müvekkiline verilmesini, müvekkili lehine 50.000,00 TL maddî ve 50.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tarafların sağlıkçı oldukları, kadının çalışmadığı erkeğin çalıştığı, düzenli bir gelirinin bulunduğu, erkeğin kadına sürekli küfürlü konuştuğu, üçüncü şahısların yanında kadına hakaret ettiği, evin giderlerini karşılamadığı, kadının, gelen misafirlerine ikramlık dahi sunamadığı, kadına fiziksel şiddet uyguladığı, son olayda da erkeğin, kadının sırtına çay döktüğü ve bu hususta ... 29.Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/351 Esas sayılı dosyası üzerinden dava açıldığı, sanığın adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği kararın 10.05.2017 tarihinde kesinleştiği, tarafların o tarihten beri ayrı yaşadıkları, böylelikle erkeğin evin temel giderlerini karşılamamak ve kadına fiziksel şiddet uygulamak suretiyle evlililik birliğinin yüklediği yükümlülükleri ihlal ederek kusurlu davranışları nedeniyle evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olduğu, taraflar arasında yeniden biraraya gelmeye imkân bulunmayacak derecede geçimsizlik bulunduğu, evliliğin devamında taraflar ve toplum açısından bir fayda bulunmadığı sabit görülüp bu yönde vicdanî kanaate ulaşıldığından tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince boşanmalarına, ortak çocuklarıın yaşları gereği anne sevgi ve şefkatine muhtaç olmaları, anneleri tarafından bakım ve gözetimlerinin yapılması ve uzman raporu dikkate alınarak çocukların velâyetlerinin davacı anneye verilmesine, babayla ortak çocuklar arasında kişisel ilişki kurulmasına, her bir çocuk için ayrı ayrı olmak üzere aylık 500,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, nafakanın üretici fiyat endeksi ÜFE oranında her yıl arttırılmasına, kadın yararına yasal faiziyle birlikte 10.000,00 TL maddî ve 5.000,00 TL manevî tazminata, kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine, davacının ziynet eşyalarına karşı talebin boşanmanın feri olmadığından ve bağımsız alacak davasına konu olduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı erkek vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; kadının 06.12.2019 havale tarihli maddî ve manevî tazminata ilişkin dilekçesinde 5.000,00 TL maddî tazminat talebinde bulunduğu halde İlk Derece Mahkemesince 10.000,00 TL maddî tazminata hükmedilmiş olduğunu, söz konusu hükmün davacının talebini aşar nitelikte olduğunu, kadının tam kusurlu olduğunu, kadının tanık beyanlarının görgüye dayalı olmadığını, ortak çocukların büyüdüğünü, velâyetin babaya verilmesi gerektiğini, kadının müvekkilinin aldığı ve üzerine kaydedilen evden kira geliri bulunduğunu ve çalıştığını, hükmedilen nafakaların miktarlarının çok fazla olduğunu, daha ziyade kusurlu kabul edilerek kadın lehine maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi açıkça usul ve kanuna aykırı olduğunu, hüküm altına alınan tedbir ve iştirak nafakası miktarlarının müvekkili mağdur edecek nitelikte olup ekonomik sosyal durumu ile de orantısız olduğunu, bununla birlikte müvekkilin kendi imkanları ile alınan konutun kadın adına kayıtlı olup, kadının halihazırda çalıştığı gibi söz konusu taşınmazın kirasını da aldığını, dolayısıyla davacının ekonomik durumu müvekkilden daha iyi olduğunu belirterek kusur belirlemesi, ortak çocukların velâyeti, ortak çocuklar lehine hükmedilen nafakaların miktarları, kadın lehine hükmedilen tazminatlar, erkeğin tazminat talepleri hakkında karar verilmemesi yönlerden İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesi istemi ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; erkeğe yüklenen hakaret vakıasından sonra birliğin devam ettiği, kadının bu vakıa yönünden erkeği affettiği, en azından yaşanılanları hoşgörü ile karşıladığı, bu nedenle gerekçeden çıkarılması gerektiği, İlk Derece Mahkemesince erkeğe yüklenen ve gerçekleşen sair kusurlu davranışlara göre boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeğin tamamen kusurlu olduğu, kadına atfı kabil bir kusurun ispatlanmadığı, İlk Derece Mahkemesince kadın lehine takdir edilen maddî ve manevî tazminata ilişkin hükümde erkeğin daha ziyade kusurlu olduğu belirtilmiş ise de, gerekçeli kararın tamamı dikkate alındığında yazım yanlışlığına dayalı maddî hata niteliğinde olduğundan esasa etkili görülmediği, ortak çocuk ...'in 2014, ...'un 2015 doğumlu olduğu, ortak çocukların anneleri ile birlikte yaşadığı, alınan uzman raporunda ortak çocukların velâyetinin anneye verilmesi yönünde rapor düzenlendiği, ortak çocukların anne yanında kalmasının bedeni, fikri, ahlaki gelişimine engel olacağı yönünde bir delil de bulunmadığı, ortak çocukların üstün yararı da gözetilerek velâyetlerinin anneye verilmesi gerektiği, İlk Derece Mahkemesince bu hususta verilen kararın isabetli olduğu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 141 inci maddesine göre tarafların, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebileceği, dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra iddia veya savunmanın genişletilemeyeceği, yahut değiştirilemeyeceği, iddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümlerinin saklı olduğu, davacı kadın tahkikat aşamasında sunduğu dilekçesi ile nafakaya yönelik artış talebinde bulunmuş olup bu talebe ilişkin ıslah veya karşı tarafın açık muvafakati de bulunmadığından yasal süresinden sonra sunulan dilekçe ile istenilen artış talebinin kabulünün doğru bulunmadığı, yine açıklandığı üzere, davacı kadının yasal süresinden sonra tahkikat aşamasında sunduğu dilekçesi ile istemiş olduğu maddî ve manevî tazminat taleplerinin kabulüne karar verilmesi doğru bulunmadığı, davalı erkeğin de yasal süresinden sonra son celse maddî ve manevî tazminat istediği gerekçesiyle davalı erkeğin istinaf başvurusunun kusur belirlemesi, nafakalara artış uygulanması, kadın lehine hükmedilen tazminatlar, erkeğin tazminat talepleri hakkında karar verilmemesi yönlerden kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin ilgili bentlerinin kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle kusur gerekçesinin düzeltilmesine, tarafların tazminat talepleri ve davacı kadının nafakaya yönelik artış talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, davalı erkeğin sair istinaf taleplerinin ise 6100 sayılı Kanun'un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı kadın vekili temyiz başvuru dilekçesinde özetle; talep edilen iştirak nafakalarının ÜFE oranında her yıl arttırılmasına kısmının kaldırılmasının hukuken hatalı olduğunu, zira nafaka bedelleri için belirlenen artış oranının resen düzenlenebilecek bir husus olup, taraflar talep etmese bile kamu düzeni gereğince ve nafakadan beklenen faydanın sağlanması amacıyla karar verilebileceği, yine kadın lehine hükmedilen tazminatlar bakımından alınan kararın da hatalı olduğunu, dava dilekçesi ile erkeğin kadına maddî ve manevî tazminat ödemesi talebinin olduğunun bildirildiği, her ne kadar talepler bedel olarak bildirilmemiş ise de bundan sonra sunduğumuz 06.12.2019 tarihli davanın esasına ilişkin dilekçe ile de maddî ve manevî tazminata ilişkin talep edilen bedellerin bildirildiği, boşanma davasında maddî ve manevî tazminat taleplerin harca tabi olmaması da göz önüne alındığında istinaf mahkemesi tarafından verilen kararın bu yönüyle de bozulması gerektiği, İstinaf Mahkemesinin kusura ilişkin tespitinde, İlk Derece Mahkemesinin kararın düzeltilmesi ile kabul edilebileceği yönündeki kararında aleyhe olan hususları da kabul etmediklerini belirterek kusur belirlemesi, ÜFE artış oranı, tazminatlar yönünden temyiz kanun yoluna başvurmuştur.
2.Davalı erkek vekili katılma yoluyla temyiz başvuru dilekçesinde özetle; evlilik birliğinden kaynaklı yükümlülüklerini fazlasıyla yerine getirdiğini, fedakar bir eş ve iyi bir baba olduğunu ispatladığını, İlk Derece Mahkemesince daha ziyade kusurlu kabul edilmesi hukuka aykırı iken Bölge Adliye Mahkemesi tarafından kusur tespitine esas alınan hiçbir olay ve gerekçe belirtilmeden müvekkilin tam kusurlu, kadını kusursuz olduğunun kabulünün hatalı olduğunu, dosya kapsamında bulunan uzman raporunda esasen velâyetin müvekkile verilmesinde herhangi bir sakınca görülmediğinin, yalnızca o tarihte çocukların yaşı daha küçük olduğundan ortak çocukların anne yanında kalarak baba ile kişisel ilişki kurulmasının daha uygun olacağının bildirildiği, aradan geçen süreçte çocuklar da büyüdüğünden anne bakım ve şefkatine muhtaçlık söz konusu olmadığını belirterek kusur belirlemesi, ortak çocukların velâyeti, ortak çocuklar için hükmedilen tedbir ve iştirak nafakası tutarları yönünden temyiz kanun yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, açılan boşanma davasında kusurun kimden kaynaklandığı, ortak çocukların velâyeti, tedbir ve iştirak nafakaları, ÜFE artış oranı ve tazminat talepleri noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 26 ncı maddesi, 141 inci, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 166 ncı maddesinin birinci fıkrası, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 182 nci maddesi.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen ..., tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup taraf vekillerince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
13.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.