"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ: Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/2662 E., 2023/592 K.
KARAR : Kısmen kabul kısmen karar verilmesine yer olmadığına
İLK DERECE MAHKEMESİ: Adana 4. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2013/513 E., 2018/1038 K.
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen katılma alacağı davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının asıl dava yönünden bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda, davanın kısmen kabulüne kısmen karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı-davacı erkek vekili ve davacı-davalı kadın vekili tarafından tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Davacı-davalı kadın vekili dava dilekçesinde; davalı-davacının sahibi olduğu şirkette % 99 hisse sahibi olduğunu, davalı-davacının tüm taşınır ve taşınmaz mallarının şirket adına kayıtlı olduğunu, ayrıca tarafların aile konutu olarak kullandığı 5740 ada 12 parsel 16 nolu bağımsız bölümü muvazaalı olarak muhasebecisine devrettiği, yine şirket adına kayıtlı 262 ada 1 nolu taşınmazın da muvazaalı olarak devredildiğini, bu malların eklenecek değer olarak dikkate alınması gerektiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 50.000.00 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
2. Davacı-davalı kadın vekili 12.02.2018 tarihli dilekçesinde; 02.10.2017 ve 03.01.2018 tarihli bilirkişi raporları doğrultusunda talep miktarını 5740 ada 12 parsel 16 nolu bağımsız bölüm yönünden 97.392,89 TL, şirket yönünden 13.833,48 TL ve yine şirket yönünden katılma alacağını azaltmak kastıyla hareket etmesi nedeniyle ayrıca 172.925,32 TL katılma alacağı olmak üzere toplam 284.151,69 TL'ye yükseltmiştir.
II. CEVAP
Davalı-davacı erkek vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde; davanın reddini savunmuş; davacı-davalı adına kayıtlı araç nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 7.150.00 TL'nin tahsilini talep ve dava etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1. İlk Derece Mahkemence 08.01.2015 tarihli (6) nolu celsede davacının aile konutu şerhi konulması talebi yönünden, 16.09.2015 tarihli (13) nolu celsede de davalı ... aleyhine açılan tapu iptali ve tescil talebi yönünden ayırma kararı verilmiştir.
2. İlk Derece Mahkemesinin 29.11.2018 tarih ve 2013/513 Esas, 2018/1038 Karar sayılı kararı ile; asıl davanın kısmen kabulü ile, 5740 ada 12 parsel 16 nolu bağımsız bölüm yönünden 97.392,89 TL, şirket yönünden 13.833,48 TL katılma alacağının karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline, 01 CFF 77 plakalı araç ile 261 ada 1 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın reddine; karşı davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 18.01.2021 tarih ve 2019/646 Esas, 2021/96 Karar sayılı kararı ile; davalı-davacı erkek vekilinin başvurusunun esastan reddine, davacı-davalı kadın vekilinin şirketten doğan katılma alacağı ve faize ilişkin başvurusunun esastan reddine, davacı-davalı kadın vekilinin, vekâlet ücretine yönelik başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararına "A fıkrasının 6. bendinden" sonra gelmek üzere "davacı-karşı davalı kadın kendisini vekille takip ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 11.648,10 TL nispi vekalet ücretinin davalı-karşı davacı erkekten alınarak davacı-karşı davalı kadına ödenmesine" hüküm fıkrasının eklenmesine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı-davalı kadın vekili asıl davadaki şirket ve faiz yönünden temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 20.10.2021 tarih ve 2021/5618 Esas, 2021/7414 Karar sayılı kararı ile; hükme esas alınan mali bilirkişi raporunda sadece evlenme tarihinden mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar öz sermayedeki artış miktarı dikkate alınarak artık değerin belirlendiği, Mahkemece dağıtılmayan kar paylarının ve reel değerin dikkate alınmadığı; o halde Mahkemece, evlenme tarihinden mal rejiminin sona erdiği 07.01.2013 tarihine kadar, tasfiye konusu şirketin kar edip etmediğinin, kar etmişse davalı eşe şirket kar payı (temettü-kazanç) ödenip ödenmediğinin, ödenmişse mevcut olup olmadığının ya da her hangi bir yatırıma dönüştürülüp dönüştürülmediğinin, kar payı ödemesi yapılmamışsa karın şirkete yatırım olarak kullanılıp kullanılmadığının, kar payı ödemesi yapılmış veya karın şirkete yatırım olarak kullanılması durumunda, bu miktarların mal rejiminin sona erdiği tarih itibarıyla ulaştığı reel değer belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde yetersiz bilirkişi raporuna göre karar verilmesinin hatalı olduğu belirtilerek hükmün tasfiye konusu şirket yönünden bozulmasına, davacı-davalı kadın vekilinin bozma kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddiyle bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerin ise onanmasına karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; bozma ilamı doğrultusunda asıl davada tasfiye konusu olan şirket ile ilgili olarak mali müşavir ve hesap bilirkişilerinden raporların alındığı, tüm dosya kapsamı ve aldırılan bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde, tarafların evlenme tarihinden yasal mal rejiminin sona erdiği boşanma dava tarihi arasında davalı-davacı erkeğin hissedarı olduğu şirkete verdiği borcun davacı-davalı kadının katılma alacağını azaltmak kastı ile verildiği kanaatine varıldığı, bu durumda davalı-davacı erkeğin şirkete verdiği borç miktarı olan 345.850,64 TL'nin yarısı olan 172.925,32 TL'nin ulaştığı reel değer olan 889.805,00 TL'nin davacı-davalı kadının katılma alacağı olacağı, ancak talepten fazlaya hüküm verilemeyeceği, şirket dışındaki konuların Yargıtay onamasından geçerek kesinleştiği gerekçesiyle, şirket dışındaki konular Yargıtay onamasından geçerek kesinleştiğinden bu konularda yeniden karar verilmesine yer olmadığına, şirket yönünden davacı-davalı kadının 889.805,00 TL katılma alacağının bulunduğunun tespitine, ancak talepten fazlaya hüküm verilemeyeceğinden 172.925,32 TL katılma alacağının İlk Derece Mahkemesinin karar tarihi olan 29.11.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-davacı erkek vekili ve davacı-davalı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepler
1. Davalı-davacı erkek vekili temyiz dilekçesinde; kararın gerekçesiz olduğunu, ispat yükünün davacı-davalıda olduğunu, davacının iddiasını ispatlayamadığını, şirketin borçları nedeniyle şirket mallarının satılarak borçlara kullandığının göz ardı edildiğini, hesaplamanın hatalı olduğunu, kârın müvekkilinin uhdesine geçmediğini, TÜFE oranına göre artış yapılmasının da hatalı olduğunu, bozma ilamı doğrultusunda yeterli bilirkişi raporu alınmadığını, şirketin mali durumunun kötüye gitmesi nedeniyle müvekkilinin şirkete borç verdiğini, katılma alacağını azaltma kastı ile devir bulunmadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Davacı-davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde; eksik, yetersiz bilirkişi raporuna göre karar verildiğini, mali bilirkişi raporları arasında çelişki bulunduğunu, ilk raporları düzenleyen mali bilirkişinin tespitlerinin sonraki bilirkişi tarafından hiç değerlendirilmediğini, şirket adına kayıtlı taşınmazların duran varlık olarak nitelendirilmiş ise de şirketin karı olup müvekkilinin hakkı olduğunu, şirket karlarının şirket adına taşınmaz alımında kullanıldığını, davalı-davacının kötüniyetli olarak şirketin içini boşalttığını, ıslah için süre verilmeden karar verildiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, gerekçe, ispat yükü, bozma gereği araştırma ve inceleme yapılıp yapılmadığı, ıslah, usuli kazanılmış hak noktasında toplanmaktadır. Dava, katılma alacağı istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 26 ncı maddesi, 33 üncü maddesi, 177 ve devamı maddeleri, 190 ıncı maddesi, 297 nci maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 6 ncı maddesi, 179 uncu maddesi, 202 nci maddesi, 219 uncu maddesi, 222 nci maddesi, 225 inci maddesinin ikinci fıkrası, 229 uncu maddesi, 230 uncu maddesi, 231 inci maddesi, 235 inci maddesinin birinci fıkrası, 236 ıncı maddesinin birinci fıkrası; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 09.05.1960 tarih ve 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı kararı.
3. Değerlendirme
1. Vermiş olduğu bir hüküm Yargıtay tarafından bozulan ve Yargıtay’ın bu bozma kararına gerek iradi ve gerekse kanuni şekilde uymuş olan hukuk mahkemesi, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Mahkeme, bozma kararından dönerek direnme kararı veremeyeceği gibi, hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında da yeni bir hüküm kuramaz. Bu müesseseye usuli müktesep hak veya usule ilişkin kazanılmış hak denir. Usuli müktesep hak, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay içtihatları ile kabul edilmiş, usul hukukunun ana ilkelerindendir ve kamu düzeni ile ilgilidir. Açıkça bozmaya uyulmasına karar verilmesiyle, taraflardan birisi yararına usule ilişkin kazanılmış hak doğar. Bundan sonra mahkemenin yapacağı iş, bozma kararı uyarınca ve o doğrultuda işlem yapmak ve gerekli kararı vermekten ibarettir. Kural olarak, hakim ara kararından dönebilirse de, bozmaya uyulmasına ilişkin karar bunun istisnalarındandır. Farklı anlatımla; bozma kararına uyan Mahkeme, bununla bağlıdır.
2. Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir (Prof. Dr. Baki Kuru, Usuli Müktesep Hak (Usule İlişkin Kazanılmış Hak), Dr. A. Recai Seçkin’e Armağan, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, No:351, 1974, s. 395 vd.).
3. Somut olayda, ne var ki; Mahkemece, bozmaya uyulduğu halde bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir. Şöyle ki, Dairemizin 20.10.2021 tarihli kararı ile asıl davada tasfiye konusu şirket kâr payı (geliri) yönünden bozulduğu, davalı-davacı erkeğin ayrı tüzel kişiliği olan tasfiye konusu hissedar olduğu şirkete verdiği borcun tasfiye ve bozma konusu yapılmadığı halde, Mahkemece davalı-davacı erkeğin şirkete verdiği borç para eklenecek değer kabul edilerek işbu para üzerinden tasfiyenin yapıldığı anlaşılmaktadır. O halde, Mahkemece, Dairemizin 20.10.2021 tarihli kararında açıklandığı şekilde tasfiye konusu şirket kâr payı (geliri) yönünden araştırma ve inceleme yapılarak karar verilmesi gerekirken, talep dışında ve bozma kapsamı dışında kalarak oluşan usuli kazanılmış haklar göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, bozma sebebine göre taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesine gönderilmesine,
19.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.