Logo

2. Hukuk Dairesi2023/6335 E. 2024/2755 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasında tarafların kusur oranlarının belirlenmesi ve erkeğin açtığı boşanma davasının kabulünün isabetli olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğu, kadına yüklenen kusurların ise soyut iddialardan ibaret olması ve kimsenin kendi kusuruna dayanarak boşanma kararı alamayacağı gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/639 E., 2023/813 K.

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Düzce 1. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2020/44 E., 2021/865 K.

Taraflar arasındaki boşanma ve ziynet alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesice boşanma davasının kabulüne, ziynet alacağı davasının kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı-karşı davacı kadın vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı-karşı davacı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı-karşı davalı erkek vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların 2012 yılında evlendiklerini, çocuklarının bulunmadığını, kadının evlilik birliğinin yüklediği sorumlulukları yerine getirmediğini, ortak hayatı çekilmez hale getirdiğini, sürekli tartışmalar yaşandığını, en ufak tartışmada davalının konutu terk ettiğini ve annesinin evine gittiğini, her defasında evliliğine sahip çıkıp eşini konuta geri getirdiğini, müvekkilin ailesini hiçbir zaman benimsemediğini, davalının, müvekkilin ailesinin eve misafirliğe dahi gelmesini istemediğini, huzursuzluk çıkarttığını, müvekkilinin, son bir buçuk yıldır ekonomik krizden dolayı iş sıkıntısı yaşadığını ve kesintisiz olarak çalışamadığını, bu dönemde dahi tüm ihtiyaçları karşıladığını, davalının, gerek yalnızken gerekse insanlar arasında müvekkilini sürekli rencide ettiğini, defalarca bulundukları ortamda davalının ailesinin kendilerine baktığını dile getirdiğini, böyle bir durumun söz konusu olmadığını, davalının, sürekli müvekkili rezil edeceği yönünde tehditlerde bulunduğunu, müvekkilinin, davalının yapmış olduğu psikolojik baskı neticesinde doktora gittiğini ve sakinleştirici kullandığını, bu kez de davalının, müvekkilin çevresine ruh hastası olduğu yönünde söylemlerde bulunarak müvekkili rencide ettiğini, tarafların evlilik süresince iki kez tüp bebek tedavisi gördüğü, ancak tarafların çocuk sahibi olamadıklarını, tarafların uzun süredir yataklarını ayırdıklarını, eşi gibi davranmadığını, evlilik birliğinin bu noktaya gelmesinde davalının tam kusurlu olduğunu, tarafların boşanmalarına, edinilmiş mallara katılma rejimi ile ziynet eşyası ve diğer eşyalara ilişkin talepler ile fazlaya ilişkin her türlü haklarının şimdilik saklı tutulmasına talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı-karşı davacı kadın vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin her seferinde evi terk etmesinde haklı olduğunu, bu olaylardan sonra da tarafların yine birlikte yaşamaya devam ettiklerini, davacının annesinin tarafların evlendikleri günden beri davalı müvekkilini kabul etmediğini ve benimsemediğini, sürekli olarak davacının tüm akrabalarını evinde misafir ettiğini, evine bağlı ve evi ile ilgilenen bir kadın olduğunu, müvekkil açık liseye devam ettiği için hafta sonları olan sınavlarına dahi gelen misafirler yüzünden giremediğini, davalı müvekkilin evine gelen misafirlerin, müvekkil evde yokken dahi müvekkilin evine girip çıktıklarını,evini kullandıklarını, müvekkilinin yatak odasının kapısını kilitlemek zorunda kaldığını, davalının bayramlarda dahi kendi ailesinin yanına bayramın 2. veya 3.günü gidebildiğini, müvekkilinin 2018 yılının Ekim ayında bir tekstil fabrikasında işçi olarak asgari ücret ile çalışmaya başladığını, müvekkilinin bu işe İŞKUR kaydı yaptırarak proje kapsamında başladığını, müvekkilinin, davacı tarafın çalışmaması hatta çalışmak istememesi sebebiyle mecburen işe girdiğini, çalışıp ailenin yükünü ekonomik olarak sırtlandığını, davacının ise kendisine iş aramadığını ve ya çaba göstermediğini, tarafların evliliklerinin başından bu yana davalı müvekkilin ailesinin sürekli olarak ekonomik destek verdiğini ve geçinmelerine yardımcı olduğunu, tarafların çocukları olmadığını, tarafların bir kez tüp bebek tedavisi denediklerini olumsuz neticelendiğini, müvekkilinin ikinci kez denemek istediğini, ekonomik sebeplerden ötürü deneyemediklerini, ilk ve tek tüp bebek tedavi denemesinin bedelini de davalının annesinin karşıladığını, son ilaçlardan birini almak için para bulamadığını ve kendi cep telefonunu satmak zorunda kaldığını, bu konuda davacının ailesinin destek olmadığını, davacının cinsel isteğinin olmaması sebebiyle müvekkilin bu durumdan ötürü çok zorlandığını, her defasında reddedilerek kadınlık gururunun incindiğini, davacı tarafça açılan boşanma davasının reddi gerektiğini, karşı davaları kapsamında ise; ziynet taleplerinin kabulü gerektiğini, düğünde takılan ziynet eşyalarının müvekkilin rızası dışında bozdurulduğunu, müvekkiline düğünde takılan ziynet eşyalarına ilişkin taleplerinin; 2 adet Adana Burması 35'er gramlık 22 ayar bilezik (müvekkilin ailesi tarafından takılanlar), 45 adet çeyrek altın (düğünde ve kına gecesi takılanların tamamı ), 4 adet düz bilezik 15'er gramlık 22 ayar bilezik, 22 ayar gerdanlık, bileklik ve küpeden oluşan set takımı (nişanda takılan ) olduğunu, düğünde takılan bileziklerden bir kısmının karşı tarafça araba almak için müvekkilden istendiğini ve geri iade edeceğine dair söz verdiğini, ancak iadesinin gerçekleşmediğini, bu bileziklerden 3 tanesinin bozdurularak araç alındığını, bundan 6-7 ay sonra yeniden üst model araç alacağını ifade ettiğini, geri kalan bilezikleri de rızası dışında elinden aldığını beyan etmiş, ziynet eşyalarının aynen iadesi, olmadığı takdirde fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesine, talep ve dava etmişlerdir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, tanık beyanları ve dosyaya sunulan flash bellek incelenerek kuyumcu bilirkişi rapor raporların alındığı, davalı karşı davacı vekilinin ıslah dilekçesi sunduğu, tarafların 22.08.2012 tarihinde evlendikleri, bu evlilikten çocuklarının olmadığı, davalı tanıklarının beyanlarına göre; kadının kıskançlıkları olduğu, kızdıkça baba evine gittiği, karı koca münakaşalarında tarafların birbirlerine ağır konuşmalar yaptıkları, erkeğin annesinin ayrı evde yaşadığı ve evlerinin işlerine destek olduğu, kadının işlerle pek ilgilenmediği, bebek tedavisinde eşine destek olduğu, yemek yapmadığı, dışarıdan sipariş verdiği veya annesinde yediği, son 3-4 yıl bu durumun bariz hal aldığı, son 4 yıldır ayrı odalarda yattıkları, yakınlarına soğuk davrandığı, geldiklerinde yanlarına çıkıp hoşgeldin demediği, kadının tanıklarının beyanlarına göre ise; tüp bebek tedavisinde erkeğin eşine maddî manevî destek olmadığı, masraflarıkadının annesinin karşıladığı, erkeğin düzenli bir geliri olmadığı, iş çıkarsa kazancının olduğu, annesinin maaş kartının erkek eşte olduğu, kayınvalidesinin kadın eşin ailesini arayarak artık kendisini istemediklerini beyan ettiği, kadın eşin çalışan bir kadın olarak evinin işlerine yetişmeye çalıştığı,erkeği ailesini iyi karşıladığı, kadın eşin kayınvalidesinin gelininin istemediği, bir seferinde kadın eşin annesini arayarak "ben şimdi bir telefon açarım ... gelir, ...'i boşar" diye konuştuğu, tüm bu beyanlar birlikte değerlendirildiğinde; evlilik birliğinin tarafların eşit kusurlu hareketleriyle temelinden sarsıldığı, evliliğin bu haliyle devamının taraflar için çekilmez bir hal aldığı, evliliğin devamında taraflar ve toplum için bir fayda kalmadığı gerekçesiyle her iki davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, karşı ziynet davası yönünden davanın esası incelendiğinde; dinlenen tanık beyanlarına göre; düğünde kadın eşe annesi ve ablası tarafından burma bilezik takıldığı,erkeğin üç halasının birer bilezik, kayınvalidesinin de 1 bilezik taktığı, kına ve düğünde de toplam 30-35 adet çeyrek takıldığı, nişanda ise gerdanlık, bileklik, küpe seti ve nişan yüzüğü takıldığı, erkek eşin araba almak için kadının altınlarını aldığı, 4-5 kez araba değiştirdiği, altınları kadın eşe iade etmediği, kural olarak ziynetlerin kadına ait olduğu ve kişisel malı sayılacağı, altınların kadına aynen iadesi, o mümkün değilse bedelinin iadesinin gerektiği anlaşılmış, Mahkememizce gerekçeli ve denetime elverişli bulunan 07.07.2021 tarihli ek rapor doğrultusunda ve karşı davacının talepleriyle bağlı kalınarak; davalı karşı davacı kadın eşin karşı ziynet davasının kısmen kabulüne, kısmen reddine, 22 ayar, 6 adet toplam 90 gram bilezik, 22 ayar 20 adet çeyrek altın, 14 ayar 20 gram set, 520,00 TL nakit paranın Barış'tan aynen alınarak karşı davacıziynet davasının kısmen kabulüne, kısmen reddine, 22 ayar, 6 adet toplam 90 gram bilezik, 22 ayar 20 adet çeyrek altın, 14 ayar 20 gram set, 520,00 TL nakit paranın erkek eşten aynen alınarak karşı davacıya iadesine, mümkün olmadığı taktirde 22 ayar, 6 adet toplam 90 gram bilezik için 25.920,00 TL, 22 ayar 20 adet çeyrek altın için 10.280,00 TL, 14 ayar 20 gram set için 3.680,00 TL, 520,00 TL nakit para toplamı 40.400,00 TL'nin erkek eşten alınarak karşı davacı kadına verilmesine, bu alacağın 1.000,00 TL'sine karşı dava tarihi olan 21.02.2020 tarihinden itibaren, geri kalan 39.400,00 TL'sine ıslah tarihi olan 21.10.2021 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı-karşı davacı kadın vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı-karşı davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde; kusur belirlenmesi, erkeğin boşanma davasının kabulü ile ziynet alacağı davasının reddedilen kısmı yönlerinden istinaf buşvurusunda bulunmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; toplanan deliller ve dosya kapsamına göre; İlk Derece Mahkemesinin delil değerlendirmesi ve boşanma davasının kabulü, ziynete yönelik davanın kısmen kabulüne dair karar ve gerekçesinin doğru olduğu, kanunun olaya uygulanmasında delilerin takdirinde hata edilmediği, İlk Derece Mahkemesi kararında usule ve esasa ilişkin herhangi bir aykırılığın bulunmadığı, bu nedenle inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davalı-karşı davacının istinaf istemlerinin esastan reddine, ziynet alacağı yönünden kesin olmak üzere karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-karşı davacı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı-karşı davacı kadın vekili özetle; kusur belirlemesi ve erkeğin boşanma davasının kabulü yönlerinden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, boşanmaya neden olan olaylarda kadına yüklenen kusurların gerçekleşip gerçekleşmediği, erkeğin kesinleşen kusurlarının yanında başka kusurlarının da ispatlanıp ispatlanmadığı, kusur belirlemesine bağlı olarak erkeğin boşanma davasının kabulünün isabetli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Kanun'un 190 ıncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası,

3. Değerlendirme

1. 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinde "evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerin her birinin boşanma davası açabileceği" hükme bağlanmıştır. Bu hükmü, tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamak ve değerlendirmek doğru değildir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp, daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır (TMK, md. 166/2).

2.Somut uyuşmazlıkta Mahkemece, evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu belirtilerek erkeğin asıl boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmiş ise de dosyanın yapılan incelemesinden; tarafların ortak çocuklarının bulunmadığı, kadının çocuk sahibi olmak istemesinin doğal olduğu ve tüp bebek tedavisi gördüğü, ancak erkeğin bu konuda eşini maddî ve manevî olarak yalınız bıraktığı, tedavi giderlerinin kadının annesi tarafından karşılandığı, erkeğin düzenli olarak gelir elde edecek bir işte çalışmayarak birlik görevlerini ihmal ettiği ve ev işlerinde yardımcı olması gerekirken eşinin odun kırmadığı ve sobayı yakmadığı şeklinde yakınmalarda bulunduğu, erkeğin annesinin kadının eve gelmesini istemediği, erkeğin de annesinin evliliğe yönelik müdahalesine sessiz kaldığı, buna karşılık kadına kusur olarak yüklenen vakıalar yönünden ise bu yöndeki tanık beyanlarının yeri ve zamanı belli olmayan, sebep ve saiki açıklanmayan soyut izahlardan ibaret olduğu, bu nedenle bu vakıaların da kadına kusur olarak yüklenemeyeceği, gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki, bu sonuca ulaşılması tamamen davacı -karşı davalı erkeğin tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalı -karşı davacı kadına atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Hiç kimsenin sırf kendi kusuruna dayanarak boşanma hükmü elde edemeyeceği hukukun genel ilkelerindendir. Bu durumda açıklanan nedenle erkeğin boşanma davasının reddi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının kusur belirlemesi ve erkeğin boşanma davasının kabulü yönünden ORTADAN KALDIRILMASINA,

2.İlk Derece Mahkemesi kararının kusur belirlemesi ve erkeğin boşanma davasının kabulü yönünden BOZULMASINA,

Peşin alınan harcın istek halinde yatırana geri verilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, karardan bir örneğin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,22.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.