Logo

2. Hukuk Dairesi2023/7601 E. 2024/4259 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle açılan boşanma davasında, ağır kusurlu olan eşin boşanma talebinin reddedilmesine ilişkin kararın temyizi.

Gerekçe ve Sonuç: Evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yararın kalmadığı ve davalı kadının davaya karşı koymasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu gözetilerek, 4721 sayılı Kanun'un 166/2. maddesi uyarınca boşanmaya karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olması nedeniyle Bölge Adliye Mahkemesi kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/2394 E., 2023/1122 K.

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Viranşehir 1. Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi

SAYISI : 2019/137 E., 2022/341 K.

Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince açılan boşanma davasının reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı erkek vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı erkek vekili dava dilekçesinde özetle; kadının doğumdan kısa bir sonra talihsiz bir rahatsızlık geçirmiş olup bu hastalık sürecinde erkeğin her türlü maddi- manevi desteği ve gerekli tüm özen ve hassasiyeti gösterdiğini, buna rağmen kadının bu tedavi sürecinden sonra kendi eşiyle yaşadığı eve dönmeyip, anne ve babasının evinde yaşamaya başladığını, 2011 yılından beri ayrı yaşadıklarını, kadının eşi ve çocuklarıyla ilgilenmediğini iddia ederek, evlilik birliğinin sarsılması nedeni ile tarafların boşanmalarına, ortak çocukların velayetinin babaya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı kadın cevap dilekçesinde özetle; erkeğin iddialarının asılsız olduğunu, kadının doğumdan kısa bir süre sonra sağlık sorunları yaşayarak kısmi felç geçirdiğini, bu dönemde erkeğin kadına hiçbir şekilde sahip çıkmadığını, tedavi boyunca yanında olmadığını, maddi ve manevi olarak destekte bulunmadığını, kadının kaderine terk edildiğini, hastalandığı için kadının davacı erkek ve ailesi tarafından evinden kovulduğunu ve dışlandığını, sokağa atıldığını, kendi evine alınmadığını, evi terke zorlandığını, hastalandıktan kısa bir süre sonra kadının bilgisi dışında evinin boşaltıldığını, eşyalarının evden çıkarıldığını, kadının ailesinin bütün tedavisini üstlendiğini, hastalığı süresince çocuklarından ayrı tutulduğunu iddia ederek açılan davanın reddine, geçici velayetin anneye verilmesine, çocuklar için aylık 500,00'er TL tedbir ve iştirak nafakasına, kadın için aylık 1.000,00 TL tedbir nafakasına karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile gerekçesi ile evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı boşanma davasında davacının kusursuz veya daha az kusurlu olabileceği gibi tam kusurlu da olabileceği, ancak 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu( 4721 sayılı Kanun)'nun 166 ncı maddesinin ikinci fıkrasının davacının kusurunun davalıdan fazla olması halinde davalının itiraz hakkını düzenlediği, somut olayda davacı davalının müşterek konuta dönmediğini iddia etmiş ve bir kısım tanık beyanları ile ispat etmiş ise de; davalı tanıklarının beyanlarından davacının davalının hastalığı sürecinde kendisini yalnız bırakarak ve davalının müşterek konuttaki eşyalarını boşaltmak suretiyle davalıyı evi terke zorladığı anlaşılmakla; davacı tarafın ağır kusurlu olduğu, kimsenin kendi kusuruna dayanarak boşanma davası açamayacağı, daha az kusurlu olan davalı kadının davaya karşı çıkmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmadığı, eş ve çocuklar için evlilik birliğinin devamında yarar bulunduğu bu nedenle davacının davasında haksız olduğu gerekçesi ile açılan boşanma davasının reddine, ortak çocukların geçici velayetinin davacı babaya verilmesine, çocuklar ile anne arasında kişisel ilişki tesisine, kadın için kararın kesinleşmesine kadar geçerli olmak üzere aylık 500,00 TL tedbir nafakasına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı erkek vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; tarafların 10 yıldır ayrı yaşadıklarını, erkeğin daha fazla kusurlu olduğu bir an için kabul edilse dahi erkeğin boşanma davası açabileceği, davanın reddinin usul ve kanuna aykırı olduğunu, çocuklar ile anne arasında yatılı şahsi ilişki tesisinin çocuklarda travmaya sebep olacağını belirterek,kusur belirlemesi, boşanma davasının reddi, anne ile çocuklar arasında kurulan yatılı şahsi ilişki tesisi, nafaka miktarı ve süresi yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, kararın usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesi ile davacı erkek vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1)inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı erkek vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki kanun yolu itirazlarını tekrar ederek, kusur belirlemesi, boşanma davasının reddi, anne ile çocuklar arasında kurulan yatılı şahsi ilişki tesisi, nafaka miktarı ve süresi yönünden temyiz başvurusunda bulunmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, taraflarca karşılıklı açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlikte kadına yüklenen kusurların gerçekleşip gerçekleşmediği, açılan boşanma davasının reddinin usul ve kanuna uygun olup olmadığı, nafaka miktarlarının hakkaniyete ve dosya kapsamına uygun olup olmadığı, davalı kadının itirazının hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olup olmadığı ve evliliğin devamında davalı eş ve çocuklar bakımından yararının bulunup bulunmadığı, anne ile çocuklar arasında kurulan kişisel ilişki düzenlemesinin kapsam ve süre itibariyle ortak çocuğun üstün yararına uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun'un) 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası,182 nci, 323 üncü, 324 üncü, 327 inci ve 329, 330 uncu maddesi, 336 ncı maddesi; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 50 nci ve 51 inci maddeleri.Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi 3 üncü ve 12 nci maddesi. Çocuk Haklarının Kullanılmasına dair Avrupa Sözleşmesi 3 üncü ve 6 ncı maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Davacı erkek tarafından evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak açılan boşanma davasının İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda davacı erkeğin, kadının müşterek konuta dönmediğini iddia ettiği ve bir kısım tanık beyanları ile ispat ettiği, davalı kadın tanıklarının beyanlarından erkeğin kadının hastalığı sürecinde kendisini yalnız bırakarak ve kadının müşterek konuttaki eşyalarını boşaltmak suretiyle kadını evi terke zorladığı, davacı erkeğin ağır kusurlu olduğu, kimsenin kendi kusuruna dayanarak boşanma davası açamayacağı, daha az kusurlu olan davalı kadının davaya karşı çıkmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmadığı, eş ve çocuklar için evlilik birliğinin devamında yarar bulunduğu kabul edilerek 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin ikinci fıkrası koşullarının somut olayda gerçekleşmediğinden bahisle açılan boşanma davasının reddine karar verilmiştir. Kararın davacı erkek vekili tarafından istinafı üzerine Bölge Adliye Mahkemesince erkek vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, hüküm davacı erkek vekili tarafından temyiz edilmiştir.

2.4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinde, "evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerin her birinin boşanma davası açabileceği" hükme bağlanmıştır. Bu hükmü, tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamak ve değerlendirmek doğru değildir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi, karşı tarafın hiçbir kusuru olmadığı halde, evlilik birliğini, kendi kususrlu tutum ve davranışlarıyla temelinden sarsar, sonra da mademki birlik artık sarsılmış deyip, boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.

3.Öyle ise 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa, bu halin tespiti dahi, tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Boşanmaya karar verilebilmesi için az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı ve evlilik birliğinin devamında bu eş ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır. (TMK md. 166/2)

4.Somut uyuşmazlıkta mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması davacının ağır kusurlu sayılmasını gerekli kılan tutum ve davranışları yanında, davalının da kusurlu davranışlarından kaynaklanmıştır. Davalı kadın istinaf başvurusunda bulunmadığından Mahkemece kadına yüklenen kusur sabittir. Evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakmımından korunmaya değer bir yarar belirlenememiş, dosya içindeki bilgi ve belgelerden, ayrıca kadına yüklenen ve kesinleşen kusura rağmen davalı kadının davaya karşı koymasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde bulunduğu anlaşılmıştır. Bu durumda 4721 sayılı Kanun'un 166/2 maddesi uyarınca boşanmaya karar verilmesi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek yazılı biçimde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının reddedilen boşanma davası yönünden ORTADAN KALDIRILMASINA,

2.İlk Derece Mahkemesi kararının erkeğin reddedilen boşanma davası yönünden BOZULMASINA,

3.Bozma sebebine göre davacı erkek vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,05.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.