Logo

2. Hukuk Dairesi2023/8243 E. 2024/6276 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Karşılıklı boşanma davasında, boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların kusur oranlarının belirlenmesi, nafaka ve tazminat taleplerinin hukuka uygunluğu ve miktarlarının tespiti uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, deliller ve uygulanması gereken hukuk kuralları dikkate alınarak, yerel mahkeme kararında usul ve hukuka aykırılık bulunmadığı gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/1982 E., 2023/1085 K.

KARAR : Başvurunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurma

İLK DERECE MAHKEMESİ : Didim(Yenihisar) 1. Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi

SAYISI : 2016/539 E., 2021/321 K.

Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın ve birleşen davanın kabulüne ve boşanmanın fer'îlerine karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen esastan reddi ve kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün ilgili bölümlerini kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1.Davacı-davalı erkek vekili dava ve cevaba cevap dilekçesinde özetle; kadının erkeğin önceki evliliğinden olan çocuklarına bakmayı kabul ettiğini, kadının iletişim sıkıntısı yaşamaması için Almanca kursuna yazdırıldığını ancak kadının dil öğrenmeyi ve sosyal çevreye uyum sağlamayı reddettiğini, kadının bu süreçte çocuk yapmak istediğini, tedavi ile de tarafların çocuklarının olmadığını, çocuk olmamasının davalının kişisel hastalığından kaynaklı olduğunu ancak bu durumu erkeğe yüklediğini ve yatağını ayırdığını, erkeğe hakaret ettiğini, erkeğin önceki evliliğinden olan çocuklarını sürekli dışladığını, evden gitmeleri yönünde sürekli baskı kurduğunu, evlilik içindeki konuları başkalarına anlattığı, kadının akrabalarının erkeği ve erkeğin kök ailesinin tehdit ettiğini kadının eşyalarını alarak bir daha Almanyaya dönmemek üzere Türkiye ye döndüğünü iddia ederek tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmalarına, erkek yararına aylık 60.000,00 TL maddî, 60.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

2.Davacı-davalı erkek vekilinin birleşen davaya verdiği birleşen dava dilekçesinde kadının iddiamarını kabul etmediklerinin erkeğin kusurunun olmadığını kadının kusurlu olduğunu iddia ederek kadının davasının ve diğer taleplerinin reddi ile davanın Didim 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2016/539 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1.Davalı-davacı kadın vekili cevap dilekçesinde özetle; kadının çocuk sahibi olmak şartı ile evlendiğini erkeğin bunu kabul ettiğini, erkeğin önceki evliliğinden olan çocuklarının tarafların evliliğinden haberlerinin olduğunun söylendiğini, ancak çocuklarının haberinin olmadığını durumu kadından gizlendiğini, taraflar evlenip Almanya ya gittikten sonra kadına karşı tarafın her türlü şiddet, baskı, hakaret, küfürlerine maruz kaldığını ve kadını adeta bir hizmetçi olarak kullandıklarını, erkeğin çocukların bu evlilikten haberlerinin olmaması nedeniyle kendisini istemediklerini söylediklerini, kadının tüp bebek tedavisi yöntemiyle hamile kaldığını, davacının çocuk istemediğini kadına söylediğini ve çocuğun düşmesi için tüm çabayı gösterdiğini, erkeğin ve çocuklarının birlikte kadına karşı şiddet uyguladığını, kadının çocuğunu düşürdüğünü, kadının tekrar hamile kalma ihtimali bulunmasına rağmen erkeğin ve çocuklarının bu duruma karşı çıktıklarını, davacının evlilik vaadlerini yerine getirmediğini, kadının Türkiye de kök ailesinin yanında bırakarak gittiğini kadının eşyalarını kargo ile yolladığını iddia ederek erkeğin davasının reddini istemiş, karşı davanın kabulü ile tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmalarına, kadın yararına aylık 3.500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

2.Davalı-davacı vekili tarafından birleşen davaya sunulan dava ve cevaba cevap dilekçesinde özetle; asıl davaya sunulan cevap dilekçesini tekrar ederek davanın kabulü ile tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmalarına, kadın yararına aylık 3.500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına ve 150.000,00 TL maddî, 2.000.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile özetle; asıl dava davacısı-birleşen dava davalısı iddialarından hakaret, tehdit, bağırma, çocuklarını evden gönderme iddialarını ispatladığı, asıl dava davalısı-birleşen dava davacısı iddialarından şiddet, hakaret, rencide etme iddialarını ispatladığı, tarafların iddialarını ispat durumu düşünüldüğünde asıl dava davacısı-birleşen dava davalısı olan erkeğin daha ağır kusurlu olduğu evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri taraflardan beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığı, boşanma sebebiyle mevcut veya beklenen menfaatleri zedelenen ve kişilik hakları saldırıya uğrayan kadın eş yararına maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi gerektiği, erkeğin ağır kusurlu olduğundan, asıl davadaki maddî manevî tazminat talebinin reddine, kadının boşanmakla yoksulluğa düşeceği gerekçesi ile; asıl davanın ve birleşen davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, kadın yararına aylık 200,00 TL tedbir ve 500,00 TL yoksulluk nafakasına ve kadın yararına 10.000,00 TL manevî tazminata, erkeğin maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı-davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; kusur belirlemesi, kadının davasının kabulü, tedbir ve yoksulluk nafakası ile tazminat takdir ve miktarları yönlerinden istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. Davalı-davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; kusur belirlemesi, erkeğin davasının kabulü, yoksulluk nafakası ile manevi tazminat miktarı ve hüküm kurulmayan maddi tazminat talebi yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile her ne kadar İlk Derece Mahkemesince ceza mahkemesinin beraat kararına konu kasten yaralama olayı ile ilgili tanıklar ... ve ...'un görgüye dayalı beyanları bulunmakta ise de; aynı tanık beyanlarına göre olayın gerçekleştiği tarihten sonra taraflar arasında ki evlilik birliğinin bir müddet daha devam ettiği, bu nedenle davalı-davacı kadın tarafından bu eylemin affedildiği, ancak tanık ...'in başka bir şiddet olayına şahit olması göz önüne alındığında, davacı-davalı erkeğin, davalı-davacı kadına fiziksel şiddet uyguladığı gerekçesiyle kusur verilmiş ise de tanık ...'ün beyanında geçen fiziksel şiddet olayının tanıklar ... ve ...'un bahsettiği olaydan daha eski olduğu anlaşıldığı, ancak davalı-davacı kadın tüm aşamalarda ibraz ettiği dilekçelerinde gerek Türkiye'de gerekse Almanya'da davacı-davalı erkeğin hakaret ve fiziksel şiddet eylemleri yönünden sürekliliğe dayandığına, tanıklar ..., ... ve ... ile tanık Muharrem'in farklı tarihlerde farklı fiziksel şiddet ve hakaret eylemlerine tanık olduklarına, tanıklar ... ve ...'un bahsettiği olaydan sonra davalı-davacı kadının Türkiye'de ya da Almanya'da rapor almayarak eşiyle birlikte Almanya'ya dönmüş olmasının, o sırada hamile olması nedeniyle evliliğini kurtarmaya yönelik olduğunun kabulü gerektiğine, kaldı ki her iki tarafın dilekçelerinden de tarafların bu olaydan sonra Almanya'ya döndüklerinde geçimsizliklerinin devam edip, akabinde Türkiye'ye sorunlu olarak gelerek fiili ayrılığın da başlamış bulunmasına göre, bu eylemlerin affedildiği ya da hoşgörü ile karşılandığının kabule olanak bulunmadığına, yukarıda da açıklandığı üzere 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 74 üncü maddesi gereğince, ceza mahkemelerinin beraat kararlarının hukuk hakimini bağlamayacağına göre sonucu itibariyle mahkemece davacı-davalı erkeğe fiziksel şiddet ve hakaret vakıası nedeniyle kusur verilmesinde bir yanlışlık görülmediği, yapılan yargılama ve toplanan delillerden; mahkemece her iki tarafa yüklenen kusurlu davranışların ispat edildiği, bu davranışlar dışında davacı-davalı erkeğin başlangıçta kendi isteğiyle davalı-davacı kadının bebek sahibi olabilmesi için tüp bebek tedavisi yapılması konusunda gerekli çabayı gösterdiği sabit ise de davalı-davacı kadının bebeğinin düşmesinden sonra yeniden tüp bebek tedavisi olması konusunda bebek sahibi olmak istemeyerek gerekli çabayı göstermediği, davalı-davacı kadının da davacı-davalı erkeği 3. kişilere karşı kötüleyen beyanlarda bulunduğunun anlaşıldığı, her ne kadar taraflar Türkiye'ye döndükten sonra davalı-davacı kadın Antalya'da ailesinin yanında kalmış ise de; davacı-davalı erkeğin tanık beyanlarından evlilikte meydana gelen sorunları konuşmak üzere kadının Antalya'da yaşayan ailesinin evine konuşmak üzere gidildiğinde davalı-davacı kadının kardeşlerinin davranışları nedeniyle davacı-davalı erkeğin Didim'de kendi evine döndüğü, bir müddet sonra da boşanma davası açtığı anlaşılmakta olup, bu dönemde davacı-davalı erkeğin kendi iradesiyle davalı-davacı kadını ailesinin yanına bırakarak fiili ayrılığı başlattığına ilişkin iddianın dosya kapsamı ile ispat edilemediği, boşanma davasının açılmasından sonra hakkında uzaklaştırma kararı da alınan kadına ait eşyaların kargo yoluyla kendisine gönderilmesinin kusur olmadığı gibi, gönderilen eşyaların neye ilişkin olduğunun da kargo fişi dışında ispat edilemediği, yine tarafların dilekçelerin teatisi aşamasında ileri sürdükleri diğer iddialar bakımından karşılıklı olarak kusurları ispat edemedikleri anlaşıldığı, gerçekleşen bu duruma göre, boşanmaya sebep olan olaylarda davacı-davalı erkeğin yine de ağır kusurlu olduğunun kabulü gerektiği, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda her iki taraf da kusurlu olduğuna ve böylece ayrı ayrı boşanma davalarını açmakta haklı bulunduklarına göre mahkemece asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediği, İlk Derece Mahkemesinin kadının maddi tazminat talebi hakkında olumlu-olumsuz hüküm kurulmadığı gibi manevi tazminata da yasal faiz uygulanmasına yönelik talebi hakkında bir karar verilmediği,tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları dikkate alındığında davalı-davacı kadın yararına hükmedilen manevi tazminat miktarı düşük olduğu, mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak davalı-davacı kadın yararına uygun miktarda maddi tazminat takdiri gerekirken, bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmediği, davacı-davalı erkeğin, davalı-davacı kadın lehine manevi tazminat takdir ve miktarına ilişkin istinaf başvurusunun reddine, davalı-davacı kadının tazminatlar ve faiz talebine ilişkin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile, tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında 50.000,00 TL maddî, 50.000,00 TL manevî tazminata, boşanma kararıyla birlikte hüküm altına alınan boşanmanın fer'isi niteliğindeki maddi ve manevi tazminat, ancak boşanma hükmünün kesinleşmesiyle muaccel hale geleceğinden ve muaccel hale gelmeden de tazminatlara faiz yürütülemeyeceğinden tazminatlara hükmün boşanma yönünden kesinleştiği tarihten itibaren yasal faiz uygulanmasına, hüküm ve gerekçenin bu şekilde düzeltilmesine karar verilmesi gerektiği, davalı-davacı kadın yararına tedbir nafakasına hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırılık olmadığı gibi takdir edilen nafaka miktarı da hakkaniyet ilkesi gözetildiğinde yüksek olmadığı, davacı-davalı erkeğin bu yöne ilişkin istinaf itirazları yerinde görülmediği, davacı-davalı erkeğin yoksulluk nafakası takdir ve miktarı yönünden istinaf itirazının reddine, davalı-davacı kadının yoksulluk nafakası miktarına yönelik istinaf itirazının kısmen kabulü ile davalı-davacı kadın yararına aylık 1.000,00 TL yoksulluk nafakasına karar vermek gerektiği, davacı-davalı erkeğin, kusura esas alınan vakıa, davalı-davacı kadının da, kusura esas alınan vakıa, manevi tazminat ile yoksulluk nafakası miktarları, maddi tazminat ve tazminatlara faiz talebi yönünden istinaf itirazlarının ayrı ayrı kabul ile Mahkeme kararının kusura esas alınan vakıalar yönünden gerekçesinin yukarıda belirtilen şekilde düzeltimesine, davalı-davacı kadın lehine hükmedilen manevi tazminat ile yoksulluk nafakasına ilişkin hükümlerin kaldırılarak, kaldırılan hükümler ve maddi tazminat talebi hakkında esas hakkında karar verilmesine, tarafların sair istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı-davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; kusur belirlemesi, kadının davasının kabulü, kadın lehine hükmedilen tedbir ve yoksulluk nafakası ile tazminatların takdir ve miktarları yönlerinden kararın bozulmasını talep etmiştir.

2.Davalı-davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; kusur belirlemesi, erkeğin davasının kabulü, yoksulluk nafakası, maddi ve manevi tazminat miktarı yönünden temyiz etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, karşılıklı açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, erkeğin ve kadının boşanma davasının kabulünün dosya kapsamına uygun olup olmadığı, kadın yararına nafaka ve tazminat takdirinin ve miktarlarının isabetli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı 194 üncü, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun’un, 4 üncü, 6 ncı, 166 ncı, 169 uncu, 174 üncü, 175 inci ve 176 ncı maddeleri. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddesi.

3. Değerlendirme

1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup taraf vekillerince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

24.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.