"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1902 E., 2023/1489 K.
DAVA TARİHİ : 23.08.2017
KARAR : Başvurunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında karar verme
İLK DERECE MAHKEMESİ : Milas Aile Mahkemesi
SAYISI : 2020/266 E., 2021/514 K.
Taraflar arasındaki ziynet alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince her iki tarafın başvurusunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili ile davalının 17.09.2016 tarihinde evlendiklerini, evliliklerinde sorunlar olması nedeni ile tarafların boşanma davasının devam etmekte olduğunu, müvekkilinin ziynet eşyalarının, davalının adına kayıtlı olan Milas Vakıfbank Şubesindeki kasada bulunduğu, öncelikle iş bu kasaya teminatsız olarak ihtiyati tedbir şerhi konulmasına, daha sonrasında ise fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile ziynet eşyalarının müvekkiline iadesine, mümkün olmaması halinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 4.000,00 TL'lik bedelin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müvekkiline verilmesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
2.Davacı vekili 14.02.2019 tarihli dilekçesi ile; 4.000,00 TL olan dava değerinin 72.890,00 TL arttırılarak ıslah tarihinden itibaren işleyecek olan yasal faizi ile birlikte 76.890,00 TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili sunduğu cevap dilekçesinde; düğünde kadına takılan takıların, tarafların kısa süren evliliği boyunca, gerek takıların yönetiminin, gerekse varlığının daima davacı kadında bulunduğunu, takıların tasarrufunun hiçbir zaman müvekkilinde olmadığını, davacının, evi terk ettikten sonra, müvekkili Marmariste iken, aile konutuna gelerek kıyafetlerini ve ziynetlerini alarak evden gittiğini, müvekkilini, ailesinin aradığını ve davacının eve gelerek elinde çantalarla çıktığını söylediklerini açıklayarak Milas Vakıfbank Şubesi kasasında bulunan tedbirin yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmemesi nedeni ile kaldırılmasına, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1.İlk Derece Mahkemesinin 14.05.2019 tarihli kararı ile; Yerleşik Yargıtay kararlarına göre davalının altınları iade yükümlülüğünün bulunduğu; davacının ziynet eşyalarının önce aynen iadesine mümkün olmadığı takdirde ziynet eşyalarının bedelinin kendisine verilmesini talep ettiği, alınan kuyumcu bilirkişi raporuna göre dava konusu edilen ziynet eşyalarının değerinin 74.390,00TL olduğu; davaya konu ziynet eşyalarının davacının elinden alındığı, davalı adına kiralanan banka kasasında muhafaza edildiği, davacının işe gitmek suretiyle evden ayrıldığı, evden ayrıldığında ziynet eşyalarını yanında taşımasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, ziynet eşyalarının davalıda olduğu tanık beyanları ve dosya kapsamından anlaşıldığı, davalı tanıklarının beyanlarının çelişkili olduğu ve yanlı olduğu anlaşılmakla davalı tanıklarının beyanlarına itibar edilemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulü ile; 10 adet 22 ayar 24-25 gram adana burması bileziklerin; 10X(1 adedi 24.00grx182,00TL)= 43.680,00 TL, 7 adet 0.250'lik altın 7X(1 adedi x3.300,00TL)= 23.100,00 TL, 1 adet 22 ayar 30 gram adana burması bileziğin; 1 adedi 30.00grx182,00TL= 5.460,00 TL, 1 adet 14 ayar 30 gram söz bileziği :( 1 adedi 30.00gr x 155,00TL) =4.650,00TL, 2.500,00 TL paranın, ziynet eşyasının aynen iadesine olmadığı takdirde toplam değeri olan 76.890,00 TL nin 4.000,00 TL si için dava tarihinden, 72.890,00TL si için ıslah tarihi olan 14.02.2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, alınması gereken 5.252,36 TL harçtan, peşin alınan 68,31 TL nin mahsubu ile bakiye 5.184,05 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, davacı tarafından karşılanan 156,01 TL ilk gider, 569,13 TL tebligat, müzekkere, bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 725,14 TL nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT ne göre 8.807,90 TL nisbi vekâlet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş, verilen hükme karşı davalı tarafından istinaf yoluna başvurulmuş olup, istinaf dilekçesinde özetle; davacının akraba olan tanık beyanlarına değer verildiğini, davacının ziynetlerin bozdurulduğunu ve elinden zorla alındığını ispat edemediğini, davalı tanıklarına neden itibar edilmediğinin gerekçede açıklanmadığını, tanık beyanları ile kadının altınları evden aldığının ispat edildiğini, kadının evi terk ettiğini, delil olarak sunulan USB bellek videosunda kadının evi terk etmeden 10 gün önce üzerinde ziynetlerle düğüne katıldığının sabit olduğunu, tarafların evliliklerinin 6 aydan daha kısa sürdüğünü, bu kadar kısa sürede altınların erkek tarafından bozdurulması ya da kadının elinden alınmasının mümkün olmadığını, davanın reddinin gerektiğini belirterek, istinaf yoluna başvurmuş, Bölge Adliye Mahkemesinin 23.06.2020 tarihli kararı ile; davalının cevap dilekçesinde; ziynetlerin kısa süren evlilikleri boyunca tasarrufunun kadında olduğunu, kadının evi 29 Temmuz'da terk etmeden önce 15.07.2017 tarihinde düğünde tüm takıları ile birlikte gözüktüğü fotoğraflar ile düğün görüntülerinin olduğunu, katıldığı davete ilişkin Temmuz ayına ait videoyu USB bellek içinde dosyaya ibraz ettiğini bildirdiğini, söz konusu USB bellek 03.01.2018 tarihli kasa teslim tutanağı ile yazı işleri müdürü tarafından alındığını, yine, davalı üzerinde 15.07.2017 tarihi yazan 2 adet fotoğrafı da dosyaya sunduğu, bu açıklama karşısında, davalı tarafından dosyaya ibraz edilen USB bellek ve fotoğraflar incelenerek, gerekirse bu hususta taraflar isticvap edilerek savunmaya ilişkin beyanları alındıktan sonra tüm deliller ile birlikte değerlendirilip, gerçekleşecek sonucuna göre işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, ''davalının delilleri değerlendirilmeden'' eksik inceleme ile hüküm tesisinin doğru görülmediği, davalı tanığı ...; "... bende kapıyı açtım, Merve ben içeri girdik, Merve giysilerini ve yüklüğün altına koymuş olduğu altınları aldı, altınları kutulara koymuştu, kutuları açarak kontrol etti, bende teyzesinin nikahı var o yüzden alıyor zannederek birşey demedim..." şeklinde beyanda bulunduğu, davalı tanığı, davacı kadının müşterek eve girerek ziynet eşyalarını aldığını, bu esnada yanında olduğunu bildirmesi karşısında davalı tanığı usulünce yeniden çağrılarak, kutu içerisinde olup, davacı tarafından alındığını bildirdiği ziynet eşyalarının nitelik, cins ve sayılarını bizzat görüp görmediği sorularak, buna ilişkin görgüye dair ayrıntılı beyanı alındıktan sonra tüm deliller ile birlikte değerlendirilip gerçekleşecek sonucuna göre işin esası hakkında hüküm tesisi gerekirken eksik inceleme ile davanın kabulüne karar verilmesinin doğru görülmediği gerekçesiyle davalının sair yönleri incelenmeksizin istinaf talebinin kabulüne, İlk Derece Mahkemesince henüz deliller toplanıp değerlendirilmemiş bulunduğundan, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yukarıda açıklandığı şekilde işlem yapılmak üzere dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
2.İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6 ncı maddesi ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 190 ıncı maddeleri gereğince: kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her birinin, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğu, ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu, mevcut dosya da istinaf ilamı sonrasında 12.03.2021 tarihinde yeniden dinlenen Hamide'nin görgüye dayalı beyanlarında davacının tüm takıları bozdurarak toplam 17 tane adana burmasına bileziğe dönüştürdüğü ve dava konusu yapılan bu bilezikleri evden ayrılırken valizine koyarak evden ayrıldığı dosyada sübut bulduğu gerekçesiyle davanın reddine, yargılama giderleri ve erkek lehine maktu vekâlet ücretine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; tanık olarak dinlenen aynı zamanda davalının annesi olan ...'nın 07.11.2018 tarihli bilirkişi raporundan sonra 12.03.2021 tarihinde alınan beyanlarının rapora uygun olarak verildiğini, bu tanığın ilk yargılamada alınan beyanlarına soru sorma hakkı varken davalı tarafın itiraz etmeyerek o aşamadaki beyanlarının kabul edildiğini, takıların sürekli davalının tasarrufunda olduğu hususunun davalı tarafça inkar edilmediğini, banka kasasının ne amaçla açıldığının da belirtilmediği gibi ziynet eşyaları için açıldığını da inkar etmediğini, kasanın açılış tarihinin evlenme tarihinden kısa bir süre önce olduğunu, davalının bankacı olduğu ve kasa anahtarının yetkisinin kendisinde olduğu da gözetildiğinde davacı beyanlarının doğruluğunun ortaya çıktığını, davalı lehine değerlendirilmeyen bir delil söz konusu olmadığını, duyuma dayalı tanık beyanlarının hükme esas alınamayacağını, davalı beyanlarına göre altınların kutu içerisinde evde olduğu kabul edilecek olsa bile, davalının, davacıyı döverek işe bıraktığı, evin kapısının üst kilidini kilitleyerek davacının eve girmesine engel olduğu gözetildiğinde altınlara tasarruf yetkisinin yine davalıda olduğunun sabit olduğunu, davalının evden olağanüstü bir sebeple ve darp edilerek ayrıldığını, sadece iş kıyafetleriyle annesinin evine gittiğini, eve eşyalarını almak için gittiğinde içeriye de giremediğini, böylece altınların tasarruf yetkisinin davalıda olmasına rağmen Mahkemece davacının uğradığı darp olayı yok sayılarak davanın reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğunu ileri sürerek reddedilen davası yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın tümden reddine karar verilmesine, davacının ıslah dilekçesiyle harcını da yatırarak dava değerini artırmasına rağmen müvekkili yararına nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken maktu vekâlet ücreti takdir edilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğunu belirterek vekâlet ücreti yönünden istinaf buşvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda başlıkta belirtilen tarih ve esas ve karar sayılı kararıyla; "tarafların 17.09.2016 tarihinde evlendikleri, Milas Vakıfbank şubesinin 28.05.2018 havale tarihli yazı cevabına göre; davalı tarafından 05.10.2016 tarihinde kiralık kasa açıldığı, kasa üzerinde ortaklık veya vekâlet bulunmadığı, kasanın 12.10.2016 tarihinde sahibi tarafından ziyaret edildiği, dosyaya davalı tarafından ibraz edilen, üzerinde 15.07.2017 tarihi bulunan tarafların dans ettikleri davacı kadının kolunda bileziklerin bulunduğu 2 adet fotoğraf mevcut olduğu anlaşılmaktadır.
Davacı kadın dava konusu ziynetlerin davalı erkek tarafından kasaya konulduğunu, bu nedenle davalının tasarrufunda bulunduğunu iddia etmiş ve kasanın tarafların evlenmesinden çok kısa bir süre sonra açılmış olması nedeniyle kasaya konulmuş olmaları hayatın olağan akışına uygun kabul edilebilir ise de; kasanın ilk ve son kez 12.10.2016 tarihinde ziyaret edildiği, bu tarihten sonra başkaca ziyaret olmadığı, davalı tarafından sunulan ve itiraz edilmeyen fotoğraflara göre davacı kadının 15/07/2017 tarihinde kasanın açılmasından çok sonra bileziklerle bir düğüne katıldığı gözönüne alındığında davacının bu tarihten sonra bileziklerin davalı tarafından kasaya konulduğuna ilişkin iddiasına katılma olanağı bulunmamaktadır.
Her ne kadar davacı tanığı Berna bir gün bir düğünden tarafların kendi evlerine geçtiklerini, damadının bu sırada kızına "altınları ver çantaya bırakayım, geç oldu, sabah bununla uğraşmayalım, yarın bankaya kasaya bırakırım" dediğini, kızının da yanlarında bilezikleri çıkararak damadının çantasına koyduklarını, daha sonra eve gittiklerini, yaklaşık 1 ay sonra aralarında tartıştıklarını, bir sabah kızı ve damadının kavgalı olarak işe geldiklerini, damadının oradan gittiğini, kendisinin de kızını akşam yanında eve götürdüğünü söylemiş ise de, en son düğünde takıldığını gördüğü bileziklerin o günden sonra davalı tarafından kasaya konulduğuna ilişkin görgüsü bulunmamaktadır. Bu nedenle tanığın beyanlarıyla da ziynetlerin bankada ki kasaya konulduğu ispat edilememiştir. Dolayısıyla kasanın son ziyaret tarihi ve daha sonra ziynetlerin düğünde takıldığı hususu bir ara da değerlendirildiğinde, ziynetlerin düğünden sonra kasaya konulmayarak tarafların müşterek konutunda bulunduğunun kabulü gerekir. Bir kısım davalı tanıkları; tarafların işe gitmek üzere evden ayrıldıktan sonra akşam davacının müşterek konuta dönmediğini, ertesi gün evden eşya almak için gittiğinde kapının üst kilidinin kilitlenmesi nedeniyle içeri giremediklerini ifade etmiş iseler de; davalı tanıkları Hamide ve Alaattin'in davacı kadının evden ayrıldıktan sonra davalının da Marmaris'e gittiğini, her ikisinin aynı gün eve dönmediklerini, ertesi gün davacı, eniştesi ve teyzesinin eşya almak için eve geldiğini, ancak kapının üstü de kilitli olduğu için içeri giremediklerini, ertesi gün davalının teyzesinin Marmaris'ten anahtarı getirerek kendilerine verdiğini, o gün bu kez davacı ve eniştesinin birlikte geldiklerini, kapıyı açtıklarını, içeriye tanık olarak Hamide ve sadece davacı kadının girdiğini, davacının da giysileriyle yüklüğün altına koyduğu kutu içerisinde bulunan 17 bileziği alarak valize koyup evden ayrıldığını ifade etmiştir. Davalı tanığı Nergiz'de davalının teyzesi olduğunu ancak davacı kadın ile aynı işyerinde çalıştıklarını, davacının bir gün kendisine davalıyla tartıştıklarını, annesinin evine gideceğini söylediğini, bir kaç gün sonra yanına gelip müşterek konutun kapısını açamadığını söyleyince davalı olan yeğeninden anahtarı göndermesini istediğini, anahtarı diğer kız kardeşinin getirdiğini, davacının da müşterek konuta girerek eşyaları ve altınlarını aldığını bizzat davacı kadından duyduğunu, davacının düğünlerde altınları takarken gördüğünü, davacının iş yerinde "Turgay'ı daha da rezil edeceğim, her şeyini alacağım, ona dava açacağım" dediğini belirtmiştir.
Diğer taraftan, davacı kadın 12 adet bilezik dışında 2.500,00 TL para ve 7 adet 0,250'lik altının takıldığını bildirmiş, dosyaya sunulan düğün fotoğrafları ve kuyumcu bilirkişi raporuna göre 7 adet altın ve 11 adet bileziğin, bir miktar paranın varlığı ve düğünde takıldığı ispat edilmiştir. Ancak, davacı tanığı olan annesi Berna, düğünde kızına 11 adana burması ve 7 tane 0,250'lik altın takı seti takıldığını, 7 tane 0,250'lik altından 6'sının bozularak bilezik yapıldığını, toplam 21 tane adana burması bileziğinin olduğunu, bunların düğünden kendi evine (tanığın) geldikten sonra kasaya konulmak üzere davalıya teslim edildiğini söylemiştir. Davalı tanığı olarak dinlenen annesi Hamide'de 12/03/2021 tarihli ifadesinde kendisinin düğünde davacıya 11 tane bilezik taktığını, taraflardan duyduğu kadarıyla düğünde takılan takıların bozdurulmasıyla 6 bilezik daha alındığını, davacının toplam 17 bileziği olduğunu, 6 bileziğin yine kendisinin düğünde taktığı 7 tane cumhuriyet altını bozdurularak yapıldığını beyan etmiştir. Her iki tanığın beyanlarından davacı kadının talep ettiği 7 adet altının daha sonra bozdurulmak suretiyle bileziğe dönüştürüldüğü anlaşılmaktadır. Her ne kadar davacının annesi 7 altından 6 tanesi ile 10 bilezik alındığını, davalının annesi de 7 altın ile 6 bilezik alındığını belirttiklerinden bozdurulan altın ve yeni alınan bilezik sayıları farklılık arz etmekte ise de; kuyumcu bilirkişi raporuna göre 7 adet altın 10 adet çeyrek altına denk gelmektedir. 10 adet çeyrek altınla ise 10 adet adana burması bileziğin alınması hayatın olağan akışına uygun görülmediğinden mahkemece bu konuda davalı tanık beyanına itibar edilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Nitekim, davalı tarafından dosyaya sunulan 15.07.2017 tarihli fotoğraf incelendiğinde davalının kolunda 21 adet bilezik olmayıp 18 bilezik görünmektedir.
Vakıfbank yazısı, dosyaya sunulan fotoğraflar, davacı iddia ve savunmaları gözetildiğinde davalı tanık beyanları, davacı tanık beyanlarından daha somut ve görgüye dayalı olup mahkemece davalı tanık beyanlarına itibar edilerek 17 bilezik yönünden davanın reddine karar verilmesinde bir yanlışlık görülmemiştir.
Ancak, davacı kadın düğünde söz bileziği ile birlikte toplam 12 adet bilezik takıldığını iddia etmiş, kuyumcu bilirkişi 11 bileziğin tespitini yapmış ve tanıklar düğünde 11 bilezik takıldığından bahsetmiş ise de, davalı cevap dilekçesinde bilezik sayısına karşı çıkmamış dosyaya ibraz edilen 15.07.2017 tarihli fotoğraflarda kadının kolunda 18 bilezik takılı olduğu görülmüş olmakla düğün ve sözde kadına toplam 12 adet bilezik takıldığı ispat edilmiştir. Fakat mahkemece tanık Hamide'nin beyanından hareketle 17 bileziğin davacı tarafından evden giderken götürüldüğü kabul edilerek davanın reddine karar verilmiş takıldığı ispat edilen 1 adet bilezik yönünden gerekçede değerlendirme yapılmamıştır. Bununla birlikte 1 adet bileziğin de diğer 17 bilezikle birlikte yukarıda açıklanan sebeplerle kasaya konulmadığı sabit olduğuna göre davacı bu bilezik yönünden de iddiasını ispat edememiştir.
Bunlardan ayrı, davacı, ziynetler dışında 2.500,00 TL paranın iadesini istemiş ve mahkemece bu konuda da her hangi bir değerlendirme yapılmamış ise de; paranın akıbeti konusunda tanıkların herhangi bir bilgisi bulunmayıp, davacı, paranın davalı tarafından alınarak kasaya konulduğunu ispat edememiş ya da başka amaçla harcandığını iddia etmemiştir. Hal böyle olunca mahkemece 17 bileziğin davacı kadın tarafından evden alındığı, 1 bilezik ve paranın ise davalı tarafından kasaya konulduğunun ve onun uhdesinde bulunduğunun ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile ret kararı verilmesi doğru görülmemiş ise de sonuç ret kararı doğrudur.
Yukarıda açıklanan tüm sebeplerle davacı, davasını ibraz ettiği delillerle ispat edememiştir. Davacı ön inceleme duruşmasından sonra verdiği delil listesinde yemin deliline dayanmış ise de, dilekçelerin teatisi aşamasında usulüne uygun olarak yemin deliline dayanmadığından süresinden sonra dayanılan yemin delili dikkate alınamaz.
Açıklanan sebeplerle, davacının para ve 1 adet bilezik yönünden istinaf başvurusunun gerekçeye ilişkin olarak kabulüne, mahkeme gerekçesinin yukarıda açıklanan şekilde düzeltilmesine, davacının sair istinaf itirazlarının esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı vekilinin istinaf başvurusu yönünden;
Konusu para olan veya para ile değerlendirilebilen bir şey olan davalarda vekâlet ücreti, nispi tarifeye göre hesaplanır. Davanın tamamen veya kısmen kazanılması ya da reddedilmesi halinde ise, nispi vekâlet ücreti kabul ya da reddedilen müddeabihin değeri üzerinden hesaplanır.
Somut olayda, Islah edilerek harcı yatırılan dava değeri 76.890,00 TL'dir. Mahkemece davanın tümden reddine karar verilmesine rağmen 6100 sayılı HMK'nun 326/2 ve devamı maddeleri uyarınca davalı lehine nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken davalı ehine 4.080,00 TL maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi doğru olmamıştır.
Açıklanan sebeplerle; davalının istinaf itirazının kabulü ile istinaf karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca reddedilen 76.890,00 TL üzerinden hesap edilen 12.302,40 TL nispi vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine" karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; reddedilen davası yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davanın reddinin doğru olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun)190 ve 194 üncü maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun’un 1 inci, 2 nci ve 3 üncü maddeleri, 6 ncı maddesi, 220 nci maddesi, 222 nci maddesi, 226 ncı maddesi.
3.Değerlendirme
1.Davacı düğünde kendisine takılan ayrı ayrı saydığı ziynet eşyalarının davalı adına açılan davalının çalıştığı bankaya ait banka kasasında konulduğunu, ziynetlerin kasada saklandığını ileri sürerek, dilekçesinde nitelik ve değerlerini belirttiği ziynet eşyalarının aynen iadesini, olmadığı taktirde bedelinin ödenmesini talep etmiş, davalı, düğünde kadına takılan takıların, tarafların kısa süren evliliği boyunca, gerek takıların yönetiminin, gerekse varlığının daima davacı kadında bulunduğunu, takıların tasarrufunun hiçbir zaman müvekkilinde olmadığını, davacının, evi terk ettikten sonra, müvekkili Marmariste iken, aile konutuna gelerek kıyafetlerini ve ziynetlerini alarak evden gittiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
2.Mahkemece; davaya konu ziynet eşyalarının davacının elinden alındığı, davalı adına kiralanan banka kasasında muhafaza edildiği, davacının işe gitmek suretiyle evden ayrıldığı, evden ayrıldığında ziynet eşyalarını yanında taşımasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, ziynet eşyalarının davalıda olduğu tanık beyanları ve dosya kapsamından anlaşıldığı, davalı tanıklarının beyanlarının çelişkili olduğu ve yanlı olduğu anlaşılmakla davalı tanıklarının beyanlarına itibar edilemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, karar davalı tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin 23.06.2020 tarihli kararı ile; davalının delilleri değerlendirilmeden eksik inceleme ile hüküm tesisinin doğru görülmediği, davalı tanığı Hamide K.'nın görgüye dair ayrıntılı beyanı alındıktan sonra tüm deliller ile birlikte değerlendirilmesi gerektiğinden bahisle hükmün kaldırılmasına karar verilmiştir.
3.Mahkemece kaldırma sonrası yapılan yargılama sonucunda bu sefer yeniden dinlenen tanık Hamide'nin görgüye dayalı beyanlarında davacının tüm takıları bozdurarak toplam 17 tane adana burması bileziğe dönüştürdüğü ve dava konusu yapılan bu bilezikleri evden ayrılırken valizine koyarak evden ayrıldığı dosyada sübut bulduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacının istinaf talebinin gerekçeye yönelik kabulü ile gerekçenin düzeltilmesine, davacının sair istinaf istemlerinin esastan reddine, davalının istinaf isteminin ise kabulü ile vekalet ücreti yönünden esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiş, hüküm davacı kadın vekilince reddedilen davası yönünden temyiz edilmiştir.
4.Dosyanın yapılan incelenmesinde; davacı kadının dava dilekçesi ve cevaba cevap dilekçesi ile düğünde takılan ziynet eşyalarının davalının çalıştığı bankada davalı adına açılan kasada saklandığınının ısrarla iddia edildiği, kasa yönünden ihtiyati tedbir talebinde bulunulduğu, bahsi geçen kasaya 08.09.2017 tarihinde tedbir konulduğu, kadının deliller listesinde kasa deliline de dayandığı, İlk Derece Mahkemesince ziynetlerin saklandığı belirtilen banka kasası üzerinde inceleme yapılmadan karar verildiği anlaşılmaktadır.
5.Bu durum karşısında İlk Derece Mahkemesince; dava konusu talep edilen ziynetler yönünden bahse konu kasa üzerinde inceleme yapılarak, talep edilen ziynetlerin kasada bulunup bulunmadığı yönünden bilirkişi raporu alınarak, diğer delillerle birlikte değerlendirilerek hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının yukarıda belirtildiği üzere BOZULMASINA,
İstek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.