Logo

2. Hukuk Dairesi2023/9066 E. 2024/4557 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasında kusur, velayet, nafaka, tazminat ve kişisel ilişki tesisi hususlarında anlaşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Baba ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulmasına ilişkin hükümde yaz aylarında on günlük süreyle kişisel ilişki öngörülmesinin yetersiz olduğu, babalık duygularını tatmin edebilecek ve çocuğun baba sevgisi ve şefkatini hissetmesini sağlayacak daha uzun bir süre belirlenmesi gerektiği gözetilerek, mahkeme kararının bu hususta düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/1046 E., 2023/1270 K.

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 19. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2022/388 E., 2023/107 K.

Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve karşı davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın her iki taraf vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kısmen kaldırılarak bu yönlerden yeniden esas hakkında karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı-karşı davacı erkek vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmiş olup; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 11.06.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde temyiz eden davalı- karşı davacı ... ve vekili Avukat ... Misafir ile karşı taraf davacı-karşı davalı ... Kalaycı vekili Avukat ... geldiler. Gelenlerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen günde Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı-karşı davalı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin evlendiğinde babasının kanser tedavisi görmekte olduğunu ve bu nedenle müvekkilinin babası ile ilgilendiği hallerde erkekten destek görmediğini, aksine sürekli yalnız bıraktığını, hamile olduğunun öğrenilmesiyle hastaneye babasının yanına ziyarete gitmesini istemediğini, tarafların yaşanan bir takım olaylardan dolayı bir süre ayrı yaşamaya karar verdiklerini, bu dönemde erkeğin kadını hiç aramadığını, aynı dönemde müvekkilinin eve gelmesi durumunda erkeğin müvekkilini eve kabul etmeyeceğini, gerekirse evin kilidini değiştireceğini beyan ettiğini, erkeğin müvekkiline hiç sormadan, fikrini almadan ortak konutun kira sözleşmesini feshettiğini ve müvekkilinin isterse onunla taşınabileceğini isterse annesinde yaşayabileceğini beyan ettiğini, ortak banka kasasında bulunan altınların kalan kısmının erkek tarafından müvekkilinin rızası olmadan alındığını, erkeğin kadına sürekli psikolojik baskı yaptığını, aşağıladığını ve ailesinden koparmaya çalıştığını belirterek evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle tarafların boşanmalarına, kadın lehine aylık 2.000,00 TL tedbir nafakası ile yasal faiziyle birlikte 100.000,00 TL maddî ve 100.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiş, davacı- karşı davalı kadın vekili 19.02.2019 tarihli cevaba cevap ve karşı davaya cevap dilekçesi ile ortak çocuk için doğum tarihinden itibaren aylık 1.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, 08.04.2019 tarihli dilekçe ile de iştirak nafakasına ÜFE oranında artış uygulanmasına, 20.02.2023 tarihli dilekçesi ile de ortak çocuk için aylık 2.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına karar verilmesinin talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı-karşı davacı erkek vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; evlendikten sonra kadının müvekkiline ve ailesine karşı davranışlarının olumsuz yönde değiştiğini, boşanma fikrinin ilk olarak kadın tarafından dile getirildiğini, aralarında yaşanan sorunları çözmeye yönelik hiçbir karşılık alamadığını, erkeğe karşı küçük düşürücü sözler sarf ettiğini, kadının altınları kendi istediği ve iradesiyle bozdurduğunu, eşyalarını alarak annesinin evine taşındığını, ortak çocuğun doğumunu müvekkilinden gizlediğini, isim koyma konusunda da müvekkilinin fikrini almadığını belirterek asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin babaya verilmesine, erkek lehine yasal faiziyle birlikte 100.000,00 TL maddî ve 100.000,00 TL manevî tazminata, ortak çocuğa müvekkili tarafından bir isim daha verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

A. İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı

İlk Derece Mahkemesinin 22.10.2020 tarih ve 2018/349 Esas, 2020/1143 Karar sayılı kararı ile; erkeğin evlilik birliğinde kadına karşı sürekli sert bir tutum halinde olduğu, ona karşı anlayışsız olduğu, 'eve gelme kapı kilidini değiştireceğim' diyerek evlilik birliğini sarsan söylemlerde bulunduğu, tanık ...'ın "Davalı eşiyle ilgilenmezdi. Karşı taraf sosyal medya ve arkadaş ortamında çok zaman geçirirdi." ifadeleriyle evlilik birliğine aykırı davranış ve tutumlarda bulunduğu, bununla birlikte 'Evlilik sürecinde ufak tefek sorunlar olmaktaydı. maddî ve manevî ilgisizlikten dolayı ve evin geçimi ile ilgili problemler oluyordu.' ifadesi ile kadına karşı ilgisiz olduğu, asıl davanın 27.12.2018 tarihinde açıldığı, bu tarihten 10 gün sonra ise kadının doğum yaptığı ve ortak çocuğun dünyaya geldiği, kadının doğumu erkeğe haber vermediği, bu hususun tanık ...'nın ifadesinde geçen 'Doğumu acil ve hızlı oldu. Ben ... devamlı soruyordu, telefonunu kaydettim. Kendisine doğumun ertesi günü haber verdim.' ve 'Çocuğun doğacağı zaman babaya haber verilmesin diye söylendiğini düşünüyorum.' beyanları ile sabit olduğu, ortak çocuğun isminin doğumdan 1 gün sonra yani erkeğe haber verildiği gün konulduğu, çocuğun isminin konmasında babanın görüşünün alınmaması ve onun bilgisi olmadan çocuğa isim konulmasının kanunun açık hükmü karşısında kadına kusur olarak yüklenmesi gerektiği, bu hususla ilgili olarak erkek tarafından bir isim ekletilmesine dair karar verilmesine yönelik hakimin müdahalesi kapsamında talepte bulunulmuşsa da, dosya kapsamında 09.07.2019 tarihli 1 numaralı celse 8 numaralı ara kararı gereğince tarafın bu talebi için gerekli harcı yatırmaması nedeniyle bu hususun işlemden kaldırılarak ayrıca karar verilmesine gerek görülmediği, evlilik birliğinin her iki tarafın da eşit derecedeki kusurundan kaynaklanan sebeplerle temelinden sarsıldığı gerekçesiyle asıl ve karşı davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince boşanmalarına karar verilmiş, gerekçenin devamında ortak konutun tercihi noktasında erkeğin ailesinin konutunda kalınması noktasında ısrarlı olmaması gerektiği erkeğin kusurlu olduğu, babasının izin ve icazeti olmadan çocuğa isim vermeden ibaret olan kadının eyleminin sürdürülmesinde şiddetli geçimsizliğe yol açabileceği ve salt bu nedenle kadının kusurlu olduğunun kanaatine varıldığı, kadının evliliğe kendi ailesinin müdahale etmesine imkan tanıdığı, erkek tarafın sigara kullandığı ve bunu azalttığı tanık beyanlarından sabit olduğu, kadın tarafının gezme sırasında erkeği bu sigara nedeni ile yüksek ses ile arkadaşlarının yanında küçük düşürecek şekilde azarladığının tanık beyanları ile sabit olduğu, erkeğin eşi ile ilgilenme noktasında yetersiz kaldığı, kadının sözlerinin erkek için rencide edici niteliğinin olabileceği, ortak çocuğun isminin erkeğin izin veya icazeti alınmaksızın kadın tarafından verildiği belirtilerek asıl ve karşı davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, baba ile kişisel ilişki tesisine, ortak çocuk lehine hüküm tarihinden itibaren aylık 900,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, kadının tedbir nafakası ile maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine, erkeğin maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine, ortak çocuğa isim koyulması talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 10.04.2019 tarihli ara kararla da, ortak çocuk için 09.01.2019 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere aylık 300,00 TL tedbir nafakasına karar verilmiştir..

B. Bölge Adliye Mahkemesinin Gönderme Kararı

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde kadın vekili tarafından erkeğin boşanma davasının kabulü, kusur belirlemesi, ortak çocuk lehine hükmedilen nafakaların miktarı, reddedilen tedbir nafakası, maddî ve manevî tazminat talepleri ile iştirak nafakasına ÜFE oranında artırım kararı verilmemesi yönünden; erkek vekili tarafından kadının boşanma davasının kabulü, kusur belirlemesi, velâyet, kişisel ilişki süresi, maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddi, ortak çocuk lehine hükmedilen nafakalar yönünden istinaf başvurusunda bulunulması üzerine; Bölge Adliye Mahkemesinin 10.05.2022 tarih ve 2021/414 Esas, 2022/762 Karar sayılı kararı ile; "İlk Derece Mahkemesince, tarafların iddia ve savunmaları ile usulüne uygun olarak gösterdikleri deliller değerlendirerek, hangi vakıaların kusur olarak nitelendirildiğini ve taraflara kusur olarak yüklenildiğini ve kusur derecelerinin denetime elverişli olarak açıklanması zorunludur. Bu bakımdan ilk derece mahkemesince verilen karar, kusur belirlemesi yönünden yeterli açıklıkta olmadığından, kararın istinaf denetimini yapma olanağı bulunmamaktadır. Bu durumda, İlk Derece Mahkemesince yapılacak iş; usulüne uygun olarak dayanılan tüm deliller, iddia ve savunma birlikte değerlendirilerek, özellikle Anayasanın 141/3. maddesi ve 6100 sayılı HMK’nın 27 ve 297. maddeleri kapsamında vardığı yargıyı içerir ve denetlenebilir gerekçe ve hüküm oluşturmak olmalıdır." gerekçesiyle tarafların istinaf başvurularının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının tamamının kaldırılmasına ve dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, tarafların sair istinaf taleplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

C. İlk Derece Mahkemesinin Son Kararı

İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; "...boşanmaya yol açan sürece büyük ölçüde erkeğin tutum ve davranışları neden olmuştur. Boşanmaya yol açan süreç büyük ölçüde kadının babasının vefatından hemen sonraki süreçte başlamış olup kadının ağabeyi ... ile erkek arasında yaşanan yukarıda etraflıca açıklanan diyalog süreci fiilen başlatmıştır. Erkek kısa süre önce babasını yitiren, hamileliği gün be gün ilerleyen, yakında çocuğunu doğuracak olan eşine destek olmamış tam aksine uzlaşmaz, hırçın tavırlar sergilemiş, ... ve annesi, karşı davacı erkekten özür dileseler de erkek bu diyaloğu hayat meselesi haline getirmiş, eşini baba evine göndermiş, ''bana yapılan saygısızlığı kabul edemiyorum'' demiş, eve gelmek isteyen eşine ''gelme kilidi değişirim demiş'', daha sonra doğuma artık haftalar kala hiç de acelesi olmayan başka konuta taşınma meselesini tekrar gündeme getirmiş, eşine ''ailen ile görüşmezsen tekrar birleşiriz'' demiş, ona ''eşyalarını gel al yoksa kargoyla yollarım'' demiştir. Kadın, eşine güvenmiş, ziynet eşyasını koyduğu banka kasasının anahtarını, vermek zorunda olmamasına rağmen eşine de vermiş, bu hususta ona güvenmiş, erkek ise eşinin mülkiyetinde olan ziynet eşyasını eşine bilgi dahi vermeden kiralık banka kasasından almış, eşinin güvenini bu şekilde sarmıştır. Erkek belirtilen tüm bu hususlarda kusurludur. Kadın ise birlik sırasında erkeği, gelirini, onun mesleğini küçümsemiş, bu şekilde onu rencide etmiş, ortak çocuğun doğumunu eşine bildirmemiş, çocuğa ismi de erkeğin fikrini dahi almadan kendisi koymuştur. Kadın da belirtilen bu hususlarda kusurludur. Sonuç olarak her iki yan da kusurlu olmakla birlikte erkeğin kusuru kadına göre ziyadesiyle fazladır. Başka bir anlatımla yasa tekniği açısından boşanmaya yol açan olaylarda erkek ağır, kadın az kusurludur..." şeklindeki gerekçe ile kadın tarafından açılan asıl boşanma davasının 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası, erkek tarafından açılan karşı boşanma davasının ise 166 ncı maddenin ikinci fıkrası uyarınca kabulü ile tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin çocuğun üstün yararı gereğince anneye verilmesine, baba ile kişisel ilişki tesisine, çocuk hakkında 5395 sayılı yasa gereği danışmanlık tedbiri uygulanmasına, çocuk yararına yargılama sırasında takdir edilen geçici tedbir nafakasının karar tarihi itibariyle aylık 1.500,00 TL'ye artırılmasına, nafakanın hüküm kesinleştiğinde aynı miktar üzerinden iştirak nafakası olarak devamına, nafakanın ÜFE oranında artırılması isteği hakkında karar verilmesine yer olmadığına, kadın yararına ilk dava tarihi olan 27.12.2018 tarihinden itibaren geçerli aylık 350,00 TL tedbir nafakasına, kadın yararına yasal faiziyle birlikte 50.000,00 TL maddî ve 35.000,00 TL manevî tazminata, erkeğin maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine, erkeğin çocuğa isim konulması talebi hakkında usulüne uygun bir dava açılmış olmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde her iki taraf vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacı-karşı davalı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; erkeğin boşanma davasının kabulü, kusur belirlemesi, ortak çocuk lehine hükmedilen nafakaların miktarı, lehine hükmedilen tedbir nafakasının ve tazminatların miktarı yönünden istinaf yoluna başvurmuştur.

2.Davalı-karşı davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; kusur belirlemesi, velâyet, kişisel ilişki süresi, iştirak nafakası, kadın lehine hükmedilen tazminatlar ve geçici tedbir nafakası, reddedilen maddî ve manevî tazminat talepleri yönünden istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle tarafların istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-karşı davacı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı-karşı davacı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle;kusur belirlemesi, velâyet, kişisel ilişki süresi, iştirak nafakası, kadın lehine hükmedilen tazminatlar ve geçici tedbir nafakası, reddedilen maddî ve manevî tazminat talepleri yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, kusur, nafakalar , tazminatlar, velâyet ve kişisel ilişki noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 4721 sayılı Kanun'un 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 323, 327, 336 ncı maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı-karşı davacı erkek vekilinin aşağıdaki paragraf kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2.Velâyeti, davacı-karşı davalı anneye bırakılan ortak çocuk ile baba arasında yazın, Temmuz ayında kurulan on günlük kişisel ilişki yetersizdir. Yaz tatilinde babalık duygularını tatmine elverişli, çocuğun da baba sevgisi ve şefkatini tatmasına yeterli ve daha uygun süreli kişisel ilişki tesisi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır. Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun`un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesinin esastan ret kararının kaldırılması, İlk Derece Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Davalı-karşı davacı erkek vekilinin diğer temyiz itirazlarının REDDİNE,

2.Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, davalı-karşı davacı erkek vekilinin kişisel ilişkiye yönelik temyiz itirazının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının 3. bendindeki "her yıl temmuz ayının ilk günü saat 10.00 ile 10'ncu günü saat 16.00 arasında" kelimelerinin çıkartılarak yerine '' her yıl 1 Temmuz saat 10.00' dan 31 Temmuz saat 18.00’a kadar'' kelimelerinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Duruşma için takdir olunan 17.100,00 TL vekâlet ücretinin ...'den alınarak ...'e verilmesine,

Peşin alınan harcın istek halinde yatırana geri verilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,11.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.