Logo

2. Hukuk Dairesi2023/9098 E. 2024/8970 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Ölümle sona eren evlilikte, sağ kalan eşin 4721 sayılı Kanun'un 166/son maddesine dayalı boşanma davası açması nedeniyle kusurlu sayılıp sayılmayacağı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: 4721 sayılı Kanun'un 166/son maddesine dayalı boşanma davalarında, davayı açan eşin kusurlu sayılmasına dair içtihat hükmünün, ölümle sona eren ve 181/2. maddeye göre kusur tespiti davasına dönüşen davalarda uygulanmasının mümkün olmadığı, bu tür davalarda sağ kalan eşin evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olacak somut bir kusurunun ispatlanması gerektiği gözetilerek, davalı kadının kusurlu olduğuna dair Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/963 E., 2023/1180 K.

KARAR : Başvurunun kısmen kabulü, yeniden esas hakkında hüküm kurma

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 15. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2018/228 E., 2022/268 K.

Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince dava konusuz kaldığından boşanma davası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Kararın davacı mirasçıları tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin ilgili hükümlerinin kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle;kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı erkek vekili dava dilekçesinde özetle; taraflarca daha önce evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle açılan davanın red ile sonuçlandığını, bu kararın kesinleşmesinin üzerinden 3 yıllık yasal sürenin geçtiğini, bu tarihten sonra tarafların bir araya gelmediklerini beyan ederek tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin son fıkrası gereğince boşanmalarına karar verilmesini, mümkün olmaması halinde ise dava dilekçesinde belirtiği hususlar nazara alınarak evlilik birliğinin teleminden sarsılması nedenine dayalı olarak tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı kadın vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın konusuz kaldığından boşanma davası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davalı kadının kusurlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı mirasçıları istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı mirasçıları; davacının vefatından sonra davaya mirasçıları devam edildiğini, davanın konusuz kaldığı ve davalının kusursuz olduğu yönündeki tespitin haksız ve hukuka aykırı olduğunu bildirerek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Ankara 4. Aile Mahkemesinin 2012/658 Esas sayılı dava dosyasının incelenmesinde; davacı ... Maraş'ın 22.05.2012 tarihinde, davalı ... aleyhine evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak boşanma davası açtığı, davalı tarafından da karşı boşanma davası açıldığı, yapılan yargılama sonunda asıl davanın ve karşı davanın ispatlanamadığı gerekçesi ile reddine karar verildiği, kararın Yargıtay denetiminden geçerek 03.09.2014 tarihinde kesinleştiği, Ankara 8. Aile Mahkemesinin 2015/793 Esas sayılı dava dosyasının incelenmesinde, davacı ... tarafından terk hukuki sebebine dayalı olarak davalı ... aleyhine boşanma davası açıldığı, yapılan yargılama sonunda davacının tek taraflı karar ile seçtiği konutun, tarafların ortak konutu olarak kabul edilemeyeceği, 4721 sayılı Kanun'un 164 üncü maddesinin koşullarının oluşmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verildiği, kararın Yargıtay denetiminden geçerek 09.04.2019 tarihinde kesinleştiği, iş bu eldeki davanın 20.09.2017 tarihinde açıldığı, dava devam ederken davacı erkeğin 25.04.2020 tarihinde öldüğü, bu halde evliliğin ölümle sona erdiği ve davacı mirasçılarının kusur tespiti yönünden davaya devam ettiklerinin anlaşıldığı, fiili ayrılık nedenine dayalı bu boşanma davasında boşanma kararı verilebilmesi için kusur araştırılması gerekmez ise de, boşanmanın eki olan nafaka ve tazminat taleplerinin değerlendirilmesinde kusurun bir unsur olarak araştırılması gerektiği, her ne kadar davacı, dava devam ederken ölmüş ve boşanma davası konusuz kalmış ve evlilik boşanma ile sonuçlanmadığından boşanmanın fer'îsi niteliğindeki talepler konusunda karar verilmesi söz konusu değil ise de; sağ kalan eşin yasal mirasçılık sıfatı bakımından kusur tespiti yapılması gerektiği, yanların retle sonuçlanan önceki boşanma davalarında taraflara yüklenebilecek bir kusurlu davranış belirlenmediği, fiili ayrılık dönemi içinde de tarafların kusurlu bir davranışı kanıtlanamadığı, davanın dayanağı olan önceki boşanma davasında her iki tarafın davası da mevcut olup, her ikisi de reddedildiği, ancak davacı, sadece davalı tarafından açılan ve redle sonuçlanan davaya dayandığı gibi önceki davada, her iki tarafın davasının olduğu bu nedenle, boşanma sebebi yaratma bakımından da taraflardan sadece birine kusur yüklenemeyeceği ve bu nedenle eldeki davada tarafların eşit kusurlu kabul edilse bile davalının ayrıca terk hukuk nedenine dayalı olarak açtığı boşanma davasında, davacı erkeğe eve dön ihtarı göndererek, davacı erkeğin ortak konuta dönmesini istediği bu durum, eşin ihtar talep tarihinden önceki kusurlu davranışlarının affedilip, en azından hoşgörüyle karşılandığına ve bu nedenle yeniden birlikte yaşama isteğine ilişkin bir irade açıklaması niteliğinde olduğu, bu sebeple eldeki davada, davalı kadının davacı eşe gönderdiği eve dön ihtarından önce gerçekleşen davranışlar erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceği, bu halde evlilik birliğinin sarsılmasına yol açan olaylarda, 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin son fıkrasına dayanak teşkil eden ve retle sonuçlanan ilk davayı açan, böylelikle fiili ayrılığa sebep olan ve bu dava sonrasında da birlikte yaşamaktan kaçınarak boşanma sebebi yaratan davalı kadının tamamen kusurlu olduğu, hal böyle iken davalının kusurunun bulunmadığı yönündeki tespit usul ve yasaya aykırı olduğu, dava devam ederken davacının ölmesi nedeni ile davanın konusuz kaldığına ilişkin karar de isabetsizlik bulunmadığı gerekçesı ile davacı mirasçılarının istinaf isteminin kısmen kabulü ile ilgili bentlerin kaldırılmasına, sağ kalan eşin evlilik birliğinin sarsılmasına yol açan olaylarda kusurun bulunduğunun tespitine, davacı mirasçılarının sair yönlere ilişkin istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı kadın vekili; kusur belirlemesinin usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davacı erkek tarafından 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin son fıkrası hukuki sebebine dayalı olarak açılan boşanma istemine ilişkin davada, sağ kalan eşin kusurlu olduğu tespitinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi, 6 ncı maddesi, 166 ncı maddesinin son fıkrası. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddesi.

3. Değerlendirme

1.Davacı erkek vekili tarafından 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin son fıkrası gereğince tarafların boşanmalarına karar verilmesi talebiyle açılan davada, davacı erkek eşin vefatı üzerine, davacı erkek eşin mirasçıları 4721 sayılı Kanunu'nun 181 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince davaya kusur yönünden devam etmiş, İlk Derece Mahkemesince, davalının kusurunun bulunmadığı gerekçesi ile dava konusuz kaldığından boşanma davası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davalı kadının kusurlu olmadığının tespitine karar verilmiştir. Davacı erkek mirasçıları istinaf yoluna başvurmuş, Bölge Adliye Mahkemesince evlilik birliğinin sarsılmasına yol açan olaylarda, 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin son fıkrasına dayanak teşkil eden ve retle sonuçlanan ilk davayı açan, böylelikle fiili ayrılığa sebep olan ve bu dava sonrasında da birlikte yaşamaktan kaçınarak boşanma sebebi yaratan davalı kadının tamamen kusurlu olduğu, hal böyle iken davalının kusurunun bulunmadığı yönündeki tespit usul ve yasaya aykırı olduğu, dava devam ederken davacının ölmesi nedeni ile davanın konusuz kaldığına ilişkin karar da isabetsizlik bulunmadığı gerekçesi ile davacı mirasçılarının istinaf isteminin kısmen kabulü ile ilgili bentlerin kaldırılmasına, sağ kalan davalı eşin evlilik birliğinin sarsılmasına yol açan olaylarda kusurunun bulunduğunun tespitine, davacı mirasçılarının sair yönlere ilişkin istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmiştir.

2.Bölge Adliye Mahkemesince her ne kadar davalı kadının 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin son fıkrasına dayanak teşkil eden ve retle sonuçlanan davayı açması, böylelikle fiili ayrılığa neden olması sebebiyle kusurlu olduğunun tespitine karar verilmiş ise de; 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin son fıkrasına dayanarak açılan davalarda boşanmanın fer'î taleplerine özgü olarak Yargıtay içtihatları gereği dayanak davayı açarak boşanma sonucunu elde eden eş yönünden kabul edilen kusurlu olma durumunun somut olaya ve 4721 sayılı Kanun'un 181 inci maddesinin ikinci fıkrasına dayanan davalara uygulama imkanı bulunmamaktadır.

3.Somut olayda "evlilik", 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin son fıkrasına dayanarak açılan davada verilen boşanma kararı ile değil, davacı erkek eşin ölümü nedeniyle sona ermiştir. Ölümle sona eren evlilikte, ölen eş mirasçılarının 4721 sayılı Kanunu'nun 181 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince davaya "kusur tespiti" davası olarak devam etme hakları mevcut ise de, iş bu davada, davalı eşin "evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına" yetecek derecede kusurlu olduğunun ispatlanması gerekir. Retle sonuçlanan önceki davada davacı sıfatındaki kadının iddialarının ispat edilememesi nedeniyle ret kararı verilmiş ve kadına da herhangi bir kusur yüklenmemiştir. Dairemizin yargısal içtihadı gereği reddolunan ilk davayı açarak 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin son fıkrası sürecini başlatan o davanın davacısının kusurlu sayılmasına dair değerlendirme 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin son fıkrasına dayalı davalara ve bu davadan sonuç alınmasına bağlanmıştır. Diğer bir deyişle bu kusur belirlemesi yalnızca bu dava türüne ve bu davadan sonuç almaya özgüdür. Somut olayda ise evlilik ölümle sona ermiş ve dava 4721 sayılı Kanunu'nun 181 inci maddesinin ikinci fıkrasına dayalı "kusur tespiti" davasına dönüşmüştür. Bu itibarla ilk (dayanak) davada kusurlu bir davranışı ispatlanamayan ve ayrılık sürecine yönelik olarakta kusuru ortaya konamayan davalı sağ kalan eşe (reddolunan dayanak boşanma davasının davacısı) iş bu "kusur tespiti" davasında ayrıca bir kusur yüklenemez.

4.Mahkemece toplanan delillerle, davalı eşin evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olacak derecede somut bir kusurlu davranışının ispatlanamaması nedeniyle, ölen davacı erkek eş mirasçılarının, 4721 sayılı Kanunu'nun 181 inci maddesinin ikinci fıkrasına dayalı kusur tespiti davasının reddine karar verilmesi gerekirken, davalı kadının kusurlu olduğunun tespitine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz edilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının kusur belirlemesi yönünden BOZULMASINA,

Temyiz peşin harcının istek halinde yatırana iadesine,

Dosyanın ilgili Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

21.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.