"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
SAYISI : 2022/682 E., 2023/166 K.
DAVA TARİHİ : 20.04.2011-10.06.2011-02.08.2011
KARAR : Kabul, karar verilmesine yer olmadığına
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil mümkün olmaması halinde katılma alacağı ve ziynet alacağı davasından dolayı bozma sonrası yapılan yargılama sonunda, Mahkemece asıl davanın kabulüne, kadının açtığı birleşen davanın kabulüne, erkeğin açtığı birleşen dava yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı-davalı erkek vekili ile katılma yoluyla davalı-davacı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1.Davacı-davalı erkek vekili asıl dava dilekçesinde; davalı-davacı kadının çalışmadığını, müvekkilinin serbest ticaret yaparak kazançlarını ailenin ekonomik varlığına vakfettiği, müvekkilin çalışarak edindiği kazanç ile 34 SYA 01 plaka sayılı aracı satın aldığını, davalı-davacı kadının ısrarı ile davalı-davacı kadın adına tescil edildiğini, aracın edinilmiş mal olduğunu ve rayiç değerinin 120.000,00 TL üzerinde olup müvekkilin aracın bedeli üzerinde alacağı olduğunu ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte 10.000,00 TL alacağın tahsilini talep ve dava etmiştir.
2.Davacı-davalı erkek vekili asıl davaya cevaba cevap dilekçesinde; davalı-davacı kadın adına olan Volkswagen marka aracın 2001 yılında 4.000,00 TL’ye satıldığını, Golf marka aracın 8.900,00 TL alındığını, Opel marka aracın ise şirket adına kayıtlı olduğunu, Passat marka aracın da müvekkili adına kayıtlı olduğunu, aracın alınmasına ilişkin iddiaların doğru olmadığını, kira gelirlerinin kullanıldığı kabul edilse bile kira gelirlerinin edinilmiş mal olduğunu, davalı-davacı kadının çalışmadığını, aracın kredi ile alındığını, kredi ödemelerinin 01.02.2011 tarihinde erken ödeme ile kapatıldığını, araç için 102.674,00 TL ve 9.507,00 Euro verildiğini ileri sürmüştür.
3.Davacı-davalı erkek vekili davalı-davacı kadının açtığı birleşen davaya cevap dilekçesinde; davalı-davacı kadının ailesinin küçük görmeleri nedeniyle ablalarının yardımı ile taşınmazları aldığını, eniştesi Celalettin’in 70.000,00 TL, diğer eniştesi Ercümen’in de 65.000,00 TL elden borç alarak taşınmazların peşinatının ödendiğini, kalan miktar için kredi çekildiğini, boşanma sürecinde davalı-davacı kadın ve ailesinin baskıları ile müvekkilinin şirket iş yapamayınca bayisi olduğu firmaya mal karşılığı ödeme yapmak zorunda kaldığını, müvekkilinin şirketin borçları nedeniyle ve şirketten kazanç elde edemeyince kredi borçlarını ödemeyeceği için taşınmazları satarak satış parasının bir kısmı ile ipotek borcunu kapattığını, elinde kalan para ile de eniştelerinden aldığı borç parayı ödediğini, taşınmazın alınmasında kullanılan borç paraların kişisel mal olduğunu, tapu iptali ve tescili talebinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, harcın eksik yatırıldığı; ziynet eşyalarının müvekkilinde olmadığını, kasanın anahtarları ile davalı-davacı kadına ait ziynet eşyalarının evde bulunan ve anahtarı davalı-davacı kadın da olan bir kasa içinde olduğunu, davalı-davacı kadının ziynet eşyalarını kasadan alarak annesine teslim ettiğini ve banka kasasının anahtarını da halasının kızına verdiğini, halasının kızının banka kasası anahtarını müvekkiline verdiğini müvekkilin kasaya gitttiğinde kasanın boş olduğunu gördüğünü, kasa hesabının ortak hesap olduğunu, evdeki kasanın anahtarınında davalı-davacı kadın da olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
4.Davacı-davalı erkek vekili birleşen dava dilekçesinde; davalı-davacı kadının adına kayıtlı bulunan iki adet taşınmazın kira geliri bulunduğunu, kira gelirlerinin davalı-davacı kadın adına bankaya yatırıldığını ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte 1.000,00 TL alacağın tahsilini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı-davacı kadın vekili asıl davaya cevap dilekçesinde; tarafların % 50 oranında şirket ortağı olduğunu, müvekkilinin evlendiğinde sıfır Volkswagen marka aracı olduğunu, bu araç satılarak sırasıyla Golf, Opel Vectra ve Passat ve son olarak tasfiye konusu aracın satın alındığını, araç alınırken nakit 10.000,00 TL müvekkilinin kira geliri ile taksitlerin ödenmesinde kullanıldığını, davacı-davalının müvekkilinin babasına ait dükkanı kullanmaya devam ettiğini, müvekkilinin ailesine ait evde kira ödemeden oturduklarını, davcaı-davalı erkeğin kötüniyetli olarak iki adet daireyi boşanma dava tarihinden hemen sonra sattığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
2.Davalı-davacı kadın vekili birleşen dava dilekçesinde; tarafların şirket ortağı olduğunu, şirketin müvekkilinin kişisel malları ve imkanları kullanılarak kurulduğunu, müvekkilinin evlilik öncesi sahip olduğu taşınmaz ve babasına ait taşınmazın ipotek edilerek şirket bayiliğinin kurulduğu, müvekkilinin evlilik öncesi sahip olduğu iki adet taşınmazdan kira geliri olduğunu ve annesine ait evde kira ödemeden oturduklarını, şirket gelirleri, kira geliri ile Ümraniye’de 262 ada 11 parsel 2 ve 3 nolu bağımsız bölümlerin alındığını, taşınmazlar kiraya verilerek gelir elde edildiğini, davacı-davalı erkeğin taşınmazları muvazaalı olarak devrettiğini; müvekkiline düğünde ve özel günlerde kendi şahsına hediye edilen ve kişisel mal varlığı içersinde yer alan HSBC/Göztepe şubesi kasa hesabında ve evdeki kasada bulunan altın ve değerli taşlardan oluşan bizzat müvekkilin kullandığı takılarına davacı-davalı erkek tarafından el konulmak suretiyle alındığını ileri sürerek; kötü niyetli ve diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla devredilen taşınmazların % 50 hissesinin tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tescilini ya da taşınmazların % 50 hisse bedeli olan (fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla) şimdilik 10.000,00 TL bedelin tahsilini; ayrıca müvekkiline ait kişisel eşyalardan davalı elinde bulunan takılara ilişkin fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL'nin katılma alacağına eklenmesini talep ve dava etmiştir.
3.Davalı-davacı kadın vekili davalı-davacı kadının açtığı birleşen davada cevaba cevap dilekçesinde; taşınmazların edinilmesinde davacı-davalı erkeğin kişisel mallarının kullanılmadığını, edinilmiş mal olduğunu, eniştelerinden para alınmadığını, bu kadar yüklü miktarın elden alınmasının mümkün olmadığını, taşınmazların mal kaçırma kastı ile devredildiğini; takıların biri evde bulunan kasada ve diğeri de bankada bulunan kasada muhafaza edildiğini, müvekkilinin davacı-davalı erkeğin uyguladığı baskı ve şiddet nedeniyle duyduğu korku ile banka kasa anahtarlarını halasının kızına verdiğini, davacı-davalı erkeğin halasının kızına baskı uygulayarak kasanın anahtarlarını aldığını, kasanın içi boş olsa idi neden anahtarların güvenli bir yere bırakılmaya ihtiyaç duyulacağını, kasa içinde pırlanta setler ve muhtelif takılar olduğunu, kasayı davacı-davalı erkeğin bizzat boşalttığını, takıların müvekkilinin annesinde olduğu iddialarının gerçek olmadığını ileri sürmüştür.
4.Davalı-davacı kadın vekili davacı-davalı erkeğin açtığı birleşen davaya süresinde cevap dilekçesi sunmamıştır.
5.Davalı-davacı kadın vekili 20.04.2017 tarihli dilekçesinde; taşınmazlar için 10.000,00 TL ve ziynet eşyaları için 1.000,00 TL olmak üzere 11.000,00 TL üzerinden açılan belirsiz alacak davasının, fazlaya ilişkin tüm dava ve talep hakları saklı kalmak kaydı ile, şimdilik bedel arttırım talebini son rapor üzerinden yapmak zarureti bulunduğunu, toplanan deliller ve 31.03.2021 tarihli son bilirkişi raporu ile müvekkilinin 111.494,505 TL + 111.494,505 TL = 222.989,00 TL taşınmazlara ilişkin katılma alacağı, 24.728,26 TL ziynet eşyalarına ilişkin alacak olmak üzere toplam dava değerini 247.717,26 TL 'ye çıkarttıklarını belirterek fazlaya ilişkin dava, talep ve ıslah hakları saklı kalmak kaydıyla toplam 247.717,26 TL'nin işlemiş ve işleyecek faizi ile tahsilin talep etmiştir.
III. MAHKEME KARARI
1. Mahkemenin 05.04.2012 tarih ve 2011/343 Esas ve 2012/352 Karar sayılı kararı ile, davacı-davalı erkeğin açtığı asıl dava yönünden; asıl davada tasfiye konusu 34 SYA 01 plaka sayılı aracın 15.09.2009 tarihinde edinildiği, yargılama aşamasında aracın kaydına 05.12.2011 tarihinde tarafların % 50 hisseli ortak oldukları şirketin borcundan dolayı haciz konulduğu, taraflarının şirket borçları nedeniyle araca haciz konulup satılacağından bu otomobil üzerinde davacı-davalı erkeğin herhangi bir alacak iddiasının dinlenemeyeceği; bizzat davacı-davalı erkeğin de borcundan ötürü araç satılacağından davacı-davalı erkeğin katılma alacağının kalmadığı gerekçesiyle; davacı-davalı erkeğin 34 SYA 01 plakalı araç yönünden aracın tarafların her ikisinin ortak olduğu şirketin borcu nedeniyle yapılan icra takibi sonucu hacizli olduğu ve satış aşamasında olduğu anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiştir.
2. Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, davalı-davacı kadının açtığı birleşen dava yönünden; davalı-davacı kadın tarafından açılan muvazaaya dayalı tapu iptali ve tesciline ilişkin davaya gelince; davanın hukuki sebebinin açıkça muvazaa nedenine dayalı olduğu, davaya bakmaya görevli mahkemenin Aile Mahkemeleri olmayıp Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu, muvazaaya dayalı tapu iptal ve tescil davasının işbu davadan tefrik edilerek görevsizlik kararı verilmesine karar verildiği, her ne kadar davalı-davacı kadın ayrıca katılma alacağı da talep etmiş ise de, taraflar arasında boşanma davası henüz derdest olup sonuçlanmadığı, evlilik birliği devam ettiğinden boşanmanın kesinleşmesinden sonra bu talep hakkında dava açılmasının mümkün olduğu; davacı-davalı kadının ziynet eşyaları ve kişisel eşyalar yönünden delilleri değerlendirildiğinden ispat edilemediği gerekçesiyle; davalı-davacı kadının iki adet taşınmazın muvazaaya dayalı tapu iptal ve tescil ilişkin davada Mahkemenin görevsizliğine, dava dilekçesinin görevsizlik nedeniyle reddine; davalı-davacı kadının ziynet eşyaları yönünden açılan davanın ispat edilemediğinden reddine karar verilmiştir.
3. Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, davacı-davalı erkeğin açtığı birleşen dava yönünden; davacı-davalı erkeğin davalı-davacı kadın adına kayıtlı iki adet taşınmazın kira gelirinden kaynaklanan alacak talebine ilişkin davaya gelince; taraflar arasında boşanma davası henüz sonuçlanmadığı, boşanmaya karar verilmediği gibi kira geliri de ispatlanamadığı gerekçesiyle; davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1.Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı-davalı erkek vekili ve davalı-davacı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 08.04.2014 tarih ve 2013/15066 Esasi 2014/6372 Karar sayılı kararı ile, tasfiyeye konu 262 ada 11 parsel 2 ve 3 nolu bağımsız bölümlerim evlilik birliği devam ederken 14.12.2007 tarihinde satış yoluyla davacı-davalı erkek adına tapuda kayıtlı iken 11.04.2011 tarihinde satış yolutla davada taraf durumunda bulunmayan kişiler adına kayıtlı olduğu, kural olarak, tapu iptali ve tescil davalarının kayıt malikine, kayıt maliki ölmüş ise mirasçılarına karşı yöneltileceği; dosya içeriğine ve iddianın ileri sürülüş şekline göre taşınmazlara yönelik açılan davada kayıt malikleri veya mirasçıları davada yer almadığı gibi, muvazaalı olarak taşınmazların üçüncü şahıslara satıldığı belirtilmekle birlikte davanın mal rejiminin tasfiyesi ile katılma payı alacağı istemine ilişkin olduğu, görevli mahkemenin Aile Mahkemesi olduğu, Mahkemece, iddia ve savunma doğrultusunda taraf delilleri toplanıp, davaya Aile Mahkemesi olarak bakılması gerekirken, uyuşmazlık yanlış nitelendirilerek Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görüleceği gerekçesiyle görevsizlik kararının verilmesi usul ve kanuna aykırı olduğu; ayrıca; dava-davacı kadın tarafından, davacı-davalı erkek aleyhine şiddetli geçimsizlik gerekçesiyle 01.03.2011 tarihinde açılan boşanma davasının kabul edilerek tarafların boşanmalarına karar verildiği ve boşanma kararının temyiz edilmeden 09.02.2012 tarihinde kesinleştiği, karar verildiği tarihte taraflar arasında görülen boşanma davası kabul edilerek kesinleştiğine göre, davacı-davalı erkeğin açtığı kira gelirinden kaynaklanan alacak davası ile davalı-davacı kadının açtığı kişisel eşya ve ziynet eşyası karşılığı alacak davasına ilişkin ret kararının yerinde bulunmadığı, taraflar hakkındaki boşanma kararı kesinleştiğinden, her iki dava ile ilgili taraf delilleri toplanarak, dosyadaki diğer tüm deliller birlikte değerlendirilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği; davacı-davalı erkeğin açtığı asıl dava yönünden; tasfiye konusu aracın edinilmiş mallara katılma rejimi döneminde edinilmiş olup aracın satın alma tarihi ve davacı-davalı erkeğin iddiaları dikkate alındığında bu araca ilişkin davanın katılma alacağı istemine ilişkin olduğu, aracın tarafların ve ortak oldukları şirketin üçüncü kişiye borcu nedeniyle takip dosyasında 08.12.2011 tarihinde yapılan kambiyo senetlerine mahsus takip sonrasında araç üzerine 04.01.2012 tarihinde haciz konulduğu ve daha sonra aracın ortak borç nedeniyle 16.06.2011 tarihinde 96.600,00 TL bedelle satıldığı, söz konusu borç ödendikten sonra 25.300,42 TL para kaldığı ve bu paranın da eldeki bu dava nedeniyle tedbiren taraflara verilmediği; araç yönünden davacı-davalı erkeğin talebinin değer artış payı ve katılma alacağı istemine ilişkin olduğu, bu tür davalarda, eklenecek değerlerden ve denkleştirmeden elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere edinilmiş malın toplam değerinden mala ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan artık değerin yarısı üzerinden tarafların kazanılmış hakları da dikkate alınarak katılma alacağının hesaplanması ve eşlerden biri, diğerine ait malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuş ise, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında değer artış payı alacağının belirlenmesi gerekirken, dosya kapsamına uymayan, usul ve Yasaya aykırı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı belirtilerek davacı-davalı erkek vekili ile davalı-davacı kadın vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
B. İkinci Bozma Kararı
1. Bozmaya uyan Mahkemenin 27.05.2021 tarih ve 2015/890 Esas, 2021/483 Karar sayılı kararı ile, davacı-davalı erkeğin davasına konu 34 SYA plakalı araç yönünden; hem makine mühendisi bilirkişiden aracın değerine ilişkin, hem de hesap bilirkişisinden rapor aldırıldığı, davacı-davalı erkeğin 955,00 TL katılma alacağı bulunduğunun tespit edildiği; davacı-avalı erkeğin kira gelirine ilişkin olarak; kira gelirine ilişkin olarak bilirkişi raporu aldırıldığı, davacı-davalı erkeğin dava tarihinden itibaren 450,00 TL katılma alacağı bulunduğunun tespit edildiği; davalı-davacı kadının ziynet eşyası alacağına ilişkin olarak; hem kuyumcu bilirkişiden hem de hesap bilirkişisinden rapor aldırıldığı, bilirkişi raporuna göre davalı-davacı kadının 24.728,26 TL alacağının bulunduğunun tespit edildiği; davalı-davacı kadın tarafın açılan taşınmazlara ilişkin olarak; davalı-davacı kadının 222.989,00 TL katılma alacağı bulunduğunu tespit edildiği gerekçesiyle; davacı-davalı erkeğin davasının kabulü ile, kira gelirlerine ilişkin 450,00 TL katılma alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi birlikte tahsiline, 34 SYA 01 plakalı araca ilişkin 9.550,00 TL katılma alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi birlikte tahsiline; davalı-davacı kadının davasının kabulü ile, ziynet eşyası alacağına ilişkin 24.728,26 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline, katılma alacağına ilişkin taşınmazlar yönünde 222.989,00 TL katılma alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline yönelik tarihli karara karşı, davalı-davacı kadın vekili davacı-davalı erkek vekili ve katılma yoluyla davalı-davacı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Mahkemenin 08.09.2021 tarihli ek kararı ile, davalı-davacı kadın vekilinin kararı süresinde temyiz etmediği gerekçesiyle davalı-davacı kadının vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiş, işbu ek karar karşı, süresinde davalı-davacı kadın vekili temyiz istememinde bulunmuştur.
3. Dairenin 27.06.2022 tarih ve 2022/5671 Esas, 2021/6265 Karar sayılı kararı ile, davacı-davalı kadın vekilinin ek karar yönelik temyiz itirazlarının incelemesinde; davalı-davacı kadın vekiline gerekçeli kararın 05.08.2021 tarihinde tebliğ edildiği, davalı-davacı kadın vekilinin 08.09.2021 tarihinde temyiz dilekçesini sunduğu, temyiz süresinin son günü adli tatil içerisinde dolduğu, temyiz süresinin adli tatilin bittiği günden itibaren bir hafta uzamış sayılacağı, böylece 08.09.2021 tarihinde temyiz süresi bittiği, temyiz başvurusunun süresinde olduğu gerekçesi ile Mahkemenin 08.09.2021 ek kararının kaldırılmasına, davalı-davacı kadın vekilinin asıl temyizinde davacı-davalı erkeğin açtığı kira gelirlerine yönelik birleşen dava yönünden temyiz dilekçesinin incelemesinde; somut olayda, davalı-davacı kadın aleyhine hükmedilen alacak miktarının (450,00 TL) karar tarihindeki temyiz inceleme kesinlik sınırını aşmadığından, davalı-davacı erkeğin açtığı birleşen dava yönünden kararın kesin nitelik olduğu belirtilerek davalı-davacı kadın vekilinin asıl temyizindeki erkeğin açtığı birleşen dava yönünden temyiz dilekçesinin reddine, davalı-davacı kadın vekilinin asıl temyizinde diğer temyiz itirazlarının, davacı-davalı erkek vekilinin temyiz itirazlarının ve davalı-davacı kadın vekilinin katılma yoluyla temyiz itirazlarının incelemesine gelince; somut olayda, Mahkemece delillerin ve alınan bilirkişi raporlarının yazılarak hükmün gerekçe bölümünün oluşturulmasının gerekçe olarak kabul edilemeyeceği, Mahkemece gerekçede yazılı delillerin hangisine neden üstünlük tanındığı anlaşılamadığı, yani delillerin tartışılmadığı ve değerlendirilmediği, Mahkemece taraflarca sunulan tüm delilleri birlikte her bir talebi ayrı ayrı değerlendirilerek sonucuna göre kabul sebebini içeren, tarafları doyurucu, hukuki denetimi mümkün ve özellikle Anayasanın 141 inci maddesinin üçüncü fıkrası ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 27 nci maddesi ve 27 nci maddesi de gözetilerek gerekçelerin açıkça kaleme alındığı, anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte bir hüküm kurulması gerektiği belirtilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Son Karar
Mahkemenin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, davacı-davalı erkeğin kira gelirleri üzerinde katılma alacağına ilişkin Mahkemenin 27.05.2021 tarih ve 2015/890 Esas, 2021/483 Karar sayılı kararı ile verilen hüküm kesinlik sınırında olup Yargıtay kararı ile de kesinleştiği; davalı-davacı kadının kuyumcu raporu ile tespit edilen ziynet eşyalarını davacı-davalı erkeğe verdiği ve bir daha geri verilmediği; 34 SYA 01 plakalı aracın icra yoluyla satılığı, borçları ödendikten sonra kalan 25.320,42 TL bedelin icra dosyasından kimseye ödenmemesi için tedbir konulduğu, davacı-davalı erkeğin bu araç yönünden talep edebileceği katılma alacağının borçların mahsubundan sonra kalan bedelin yarısı olduğu, 27.06.2018 tarihli rapor ve 16.08.2019 tarihli ek raporda belirtilen miktarın diğer raporlara göre üstün tutularak bu miktar üzerinden davacı-davalının katılma alacağı olduğuna; davacı-davalı erkek adına kayıtlı taşınmazlar yönünden yapılan değer tespitine göre davalı-davacının toplam 222.989,00 TL katılma alacağı olduğuna ilişkin 31.03.2021 tarihli raporun diğerlerine göre üstün olduğu gerekçesiyle; asıl davanın kabulü ile, kira alacağı yönünden hüküm kesinleşmekle bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 34 SYA 01 plakalı araç yönünden 12.650,21 TL katılma alacağının dava tarihi olan 21.04.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline; davalı- davacı kadının davasının kabulü ile, 262 ada 11 parsel 2 ve 3 nolu bağımsız bölümlerden doğan toplam 222.989,00 TL katılma alacağının dava tarihi olan 10.06.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline, 24.728,26 TL ziynet alacağının dava tarihi olan 10.06.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı-davalı erkek vekili ve katılma yoluyla davalı-davacı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı-davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde; davalı-davacı kadının açtığı birleşen davada taşınmazlar açısında tapu iptal ve tescil talebinin reddine karar verilerek müvekkili lehine yargılama ve vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, davalı-davacı kadının açtığı birleşen davanın belirsiz alacak davası niteliğinde olmadığı, kısmi dava niteliğinde olduğunu, dava dilekçesinde açıkça belirsiz alacak davası olduğunun belirtilmediğini, kısmi dava olarak açılan bu davada belirsiz alacak davasına ait bir hak olan talep arttırma hakkının kullanılamayacağını; kaldı ki, kabul tahkikat aşamasının Mahkemece 06.04.2021 tarihli celsede sona erdirildiğinden davalı-davacı kadının vekilinin 19.04.2021 tarihli dilekçe ile yaptığı talep artırımının hukuka aykırı ve geçersiz olduğunu, davalı-davacı kadın vekilinin yaptığı talep artırımının geçerli olduğu Mahkemece değerlendirildiği takdirde talep artırımdan sonra tekrar ıslah yapılmayacağını; bilirkişi raporları arasında çelişki olan dosyada bedel arttırımı yapılmasının da hayatın olağan akışına ve hukuka açıkça ters düştüğünü, alınan raporları amaçlarının, konularının ve değerlerinin farklı olduğunu, raporlar arasında çelişki bulunmasına rağmen bedel artırımı yapıldığını, kesin ve net olarak anlaşılamayan bedel artırım talebinin esas itibariyle de reddi gerektiğini, talep artırım dilekçesinin sonuç kısmında yer alan talep ve ıslah hakkını saklı tutmanın ise fazlaya ilişkin hakları saklı tutmakla aynı anlama gelmediğini; hiç çalışmayan davalı-davacı kadının müvekkilinden herhangi bir alacağı olmadığını; müvekkilinin açtığı birleşen davada da bilirkişinin yanlış ve hatalı hesaplama yaptığını, bilirkişinin dava dilekçesinde davalı-davacı kadının 900,00 TL kira geliri kazancı olduğu ve bu para üzerinden talep olduğu zannı ile rapor düzenlediğini, oysa ki davanın kısmi alacak davası olup kira gelirinin tamamından müvekkilinin payına düşen miktarın dava konusu olduğunu, bilirkişi raporunun yetersiz olduğunu; davalı-davacı kadının alacaklarına ilişkin hesaplamaların gerçeği yansıtmadığını, bankada bulunan kasanın anahtarı ile davalı-davacı kadına ait ziynet eşyalarının evde bulunan ve anahtarı davalı-davacı kadın da olan bir kasa içerisinde bulunmakta iken, davalı-davacı kadının evde bulunan kasayı açarak içerisinde bulunan tüm ziynet eşyalarını kendi annesine teslim ettiğini ve bankada bulunan kasanın anahtarını da halasının kızına saklaması için verdiğini, müvekkilinin bu durumu öğrendiğinde davalı-davacı kadına duyduğu güvenin sarsıldığını, bunun üzerine bankada bulunan kasanın anahtarının bulunduğu davacı-davalı kadının halasının kızına giderek anahtarı kendisine vermesini istediğini, anahtarı müvekkiline verdiğini, müvekkilinin evdeki kasanın boşaltıldığını bildiğinden büyük bir panik içinde bankada bulunan kasaya bakmak üzere bankaya gittiğini, ancak kasanın boş olduğunu görünce büyük bir şok yaşadığını, davalı-davacı kadının hiç bir zaman ziynetleri bankadaki kasaya koymadığını, bütün ziynetlerin aslında evdeki kasasında ya da ailesinde saklandığını müvekkilin yıllardır bankadaki kasada altın var diyerek yanıltıldığını, boşanma davasında tanık olarak dinlenen tanığın kasada altın olmadığına dair tanık ifadesinin bulunduğunu; ispat yükünün davalı-davacı kadın da olduğunu; taşınmazlara ilişkin yapılan hesaplamalarda taşınmazların sürüm değerlerinin fahiş olarak belirlendiğini, müvekkilinin eniştelerinden aldığı borç paranı kişisel mal olarak hesaplamada dikkate alınması gerektiğini; aracın aynına ilişkin olmayan borçların malın değerinde mahsup edilerek alacağın hesaplanmasının hatalı olduğunu, davalı-davacı kadın ve babasının kötü niyetli tutum ve davranışları ile şirketin borçlandırıldığını ve bu borcun aracın kaydına haciz konularak satılması ile ödetildiğini, müvekkilinin araçtaki edinilmiş mala katılma alacağını azaltmak amaçlı olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2.Davalı-davacı kadın vekili katılma yoluyla temyiz dilekçesinde; araca ilişkin bedelin icra dairesinde depo edilmiş olduğunu, müvekkilinin uhdesinde olmadığını, hatta Mahkemece bu bedel üzerine yargılama boyunca tedbir konmasına karar verildiğini, bu sebeple araca ilişkin katılma alacağı ve faizinin müvekkilden talep edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, kurulan hükmün hakkaniyete ve kanuna aykırı olduğunu, dava tarihinden itibaren faiz işletilmesinin de mümkün olmadığını belirterek kararın düzeltilerek onanmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, talep ve hükmün kapsamı, davanın niteliği, denkleştirme ve ispatı, artık değer hesabı, alacağın miktarı, talep artırma ve/veya ıslah müessesi, ziynet eşyaları yönünden iddianın ispatı ve ispat yükü, taşınmazların değerinin fahiş belirlenip belirlenmediği, tasfiyeye hesabına dahil edilecek mallar ve faiz noktasında toplanmaktadır. Dava, tapu iptali ve tescil mümkün olmaması halinde katılma alacağı ve ziynet alacağı istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Kanun'un 26 ıncı maddesi, 33 üncü maddesi, 107 nci maddesi, 111 inci maddesi, 176 ve devamı maddeleri, 190 ıncı maddesi, 297 nci maddesi, 323 ünü maddesi, 326 ncı maddesi, geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 4 üncü maddesi, 428 inci maddesi, 438 inci maddesinin yedi, sekiz ve dokuzuncu fıkraları ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 164 üncü maddesi, 168 inci maddesi, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 13 üncü maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'un 1 inci maddesinin ikinci fıkrası, 4 üncü maddesi, 6 ncı maddesi, 179 uncu maddesi, 202 nci maddesi, 219 uncu maddesi, 222 nci maddesi, 225 inci maddesinin ikinci fıkrası, 227 nci maddesi, 229 uncu maddesi, 230 uncu maddesi, 231 inci maddesi, 235 inci maddesinin birinci fıkrası, 236 ıncı maddesinin birinci fıkrası; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 285 inci ve devamı maddeleri; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 09.05.1960 tarihli ve 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı kararı.
3. Değerlendirme
1.Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen Mahkeme kararında ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, Mahkemece bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olduğu, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ve bozma kapsamı dışında kalarak kesinleşen yönlerin yeniden incelenmesinin hukuken mümkün bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Taraf vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
07.03.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.