"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/2036 E., 2023/2702 K.
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Alaçam Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
SAYISI : 2021/377 E., 2022/147 K.
Taraflar arasındaki velâyet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde; davalılardan ... davacı müvekkillerinin babası, diğer davalı ... ise davacıların amcası olduğunu, davalı ... ... Tapu Sicil Müdürlüğünün 02.09.2008 tarih ve 802 yevmiye numaralı satış işlemi ile davacı çocuklarının hissesini velâyet hakkını kötüye kullanarak velâyeten muvazaalı olarak 2.500,00 TL bedelle diğer davalı kardeşi ...'e satmış bulunduğunu, davalı ... velâyet hakkını kötüye kullanarak gerçek işlem satış olmadığını ve hiçbir surette parasını almadığı halde kardeşi ile anlaşarak bedelsiz olarak söz konusu yeri satış gösterdiğini, müvekkillere para ödemesi de olmadığını, yargılamanın ilerleyen aşamalarında yapılacak keşif sonrasında söz konusu yerin gerçek değerinin tapuda gösterilen bedelden çok daha fazla olduğu da görüleceğini, ayrıca diğer davalı ... Almanya'da ikamet ettiğinden söz konusu bu yeri bu zamana kadar hiçbir surette tarımsal faaliyette konu etmediğini, arazi boş olarak durduğunu, bunun yanında 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 363 üncü maddesi gereği davalı baba ...'in çocuk mallarını geri verilmesinde vekil gibi sorumlu olduğunu bu husustan dolayı muvazaalı olarak satışın iptali taleplerini kabul edilmezse keşif sonucu belirlenecek olan taşınmazın değerinin müvekkillerinin hisseleri oranına karşılı gele miktarını davalı ...'den tazminat taleplerinin bulunduğunu, tüm bu nedenlerle haklı davanın kabulü ile açılan davanın konusuz kalmaması ve ilerde telafisi güç zararlarını doğmaması için iptale tabi gayrimenkulün başkalarına devrinin önlenmesi için tapu kaydına tensiple birlikte hükmü kesinleşinceye kadar ihtiyati tedbir konulmasına ve ... Tapu Sicil Müdürlüğüne müzekkere yazılmasına, samsun ili ... İlçesi Kozköy Mahallesi 584 ada 5 parselde kayıtlı taşınmazın diğer davalı ...'in velâyetinin davacılar adına kayıtlı olupta muvazaalı olarak davalı kardeşi ...'e sattığı hissesinin muvazaa nedeni ile iptali ile davacıların hisseleri oranında tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi, olmadığı takdirde davalı ...'in velâyeten satmış olduğu dava konusu yerin bedelinin hisselerine karşılık gelen miktarının müvekkillere verilmesini karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı ... vekili duruşmadaki beyanlarında; davacı tarafın beyanlarının aksine bu davada sadece iki kardeş arasında yapılan satışta bedelin 2.500,00 TL olarak gösterildiğini, bu hayatın doğal akışına uygun olduğunu zira aile satışlarda satış bedelleri olduğundan daha düşük gösterildiğini, buna ilişkin belgeleri de dosyaya sunduklarını dosya içerisinde senedin mevcut olduğunu, keşifte dinlenen tanık beyanlarından da taşınmazı aldıktan sonra taşınmazı kullandığnıı üzerine yapılar yaptığını diğer davalı ...'in taşınmazda hiçbir kullanımının olmadığını, bu durum da da aralarnıdaki satışın muvazaalı olmadığını davanın esasında davacılar davalıların muvazaalı şekilde işlem yaptığını ve çocuklardan mal kaçırdığını iddia ettiklerini ancak ...'in üzerine kayıtlı ...'te satış tarihi itibariyle bir de bağımsız bölüm olduğunu bu bağımsız bölümde de çocukları adına devrettiğini ancak satış sadece dava konusu tarlaya ilişkin olduğunu, bu husus da tarafların arasında mal kaçırma gibi bir amacının olmadığını ortaya koyduğunu, yapılan satışın gerçek satış olduğunu, alınan bilirkişi raporundan da taşınmazın müvekkilinin tarafından kullanıldığı, annesi ve kız kardeşi tarafından kullanıldığı açık olduğunu, kendileri açısından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
2.Davalı ... beyanında; "kardeşini Almanya'ya kendisinin getirdiğini, orada da ticari ilişkilerinin olduğunu, dava konusu taşınmazı da kardeşine kendisinin sattığını, çocukların hisselerini de kendisine ver, ileride sorun çıkar dediğini, birlikte tapuya gittiklerini, tapuda burası tarla olarak gözüktüğünü, bir bütün halinde satılmasını söylediklerini, kendisi de çocukların hisselerini de diğer davalı ...'e verdiğini, baskı uyguladığını, tehditkar konuştuğunu, kendisinin de korkusundan dolayı çocukların hisselerini de kardeşine devretmek zorunda kaldığını, sonucunda hiçbir ücret almadığını açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1.İlk Derece Mahkemesinin 28.10.2020 tarihli kararı ile; davacıların muvazaa nedeniyle tapu iptal ve tescil talebi yönünden açılan davanın reddine, davacıların terditli talebi olan tazminat davasının kabulüne karar verilmiş, kararın davacılar vekili ve davalı ... vekilince istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin 28.10.2021 tarihli kararı ile ".. davacıların iki ayrı taleplerinin olduğu, birincisinin 4721 sayılı Kanun'un 363 üncü maddesine göre açılmış babanın çocuk mallarından sorumluluğundan kaynaklı tazminat talebine ilişkin olduğu, ikincisinin ise; Türk Borçlar Kanunundan kaynaklı genel muvazaa nedeniyle tapu iptal ve tescil taleplerinin bulunduğu anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince her iki talep yönünden yatırılan tekbir harç esas alınarak yargılama yapılmıştır. Genel muvazaaya dayalı olarak tapu iptali ve tescili yönünden açılan davanın tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydı ile görev hususunun da değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Davacılar tarafından yatırılan harcın tapu iptali ve tescili yönünden yatırıldığı, ancak TMK 363 madde gereğince yapılan talep yönünden her hangi bir harcın yatırılmadığı anlaşılmaktadır. TMK 363 maddesine göre açılan tazminat talebi yönünden de harcın davacılara tamamlattırılarak, tapu iptalı ve tescili yönünden açılan davanın da bekletici mesele yapılmak sureti ile oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken bu hususlar gözardı edilerek hüküm kurulması isabetli olmamıştır." gerekçesiyle kararın tümüyle kaldırılmasına karar verilmiştir.
2.İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; "velâyet görevi kötüye kullanıldığı ve üçüncü kişi olan ...'in muvazalı olarak kötü niyetli olup olmadığı konusunda değerlendirme;
4721 sayılı Kanun'un 706 ncı maddesine göre taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin geçerli olması resmi şekilde düzenlenmiş olmalarına bağlıdır. Bir satış sözleşmesindeki gerçek satış bedelinin resmi senette daha düşük veya yüksek gösterilmiş olması durumunda muvazaa hükümlerinden faydalanılması gerekir. Bilindiği üzere, bir sözleşmenin taraflarının üçüncü kişileri aldatmak amacıyla gerçek durumu gizleyerek, gerçek iradelerine uymayan ve kendi aralarında geçerli olmayan bir hususta anlaşmalarına muvazaa; bu şekilde yapılan işlemlere de, muvazaalı işlem denir. Taraflar arasında bir gizli işlemin bulunup bulunmadığına göre bakılarak; muvazaanın iki türünden söz edilir. Tarafların; kendi aralarında geçerli herhangi bir hukuki işlem yapmadıkları halde salt üçüncü kişilere aralarında bir hukuki işlem varmış gibi görünmek için işlem yapmaları halinde mutlak (basit) muvazaa söz konusu olur. Buna karşılık nispi (mevsuf) muvazaada, tarafların arasında gerçek iradelerine uyun bir hukuki işlem bulunmakla birlikte, bu işlem kendi iradelerine uymayan dışa karşı yapılmış bir başka hukuki işlemle gizlenir. Bu muvazaa türü; bir sözleşmenin niteliğinde, tarafların şahsında, konusunda ve koşullarında söz konusu olabilir.
Tüm bu bilgiler kapsamında iddia ve savunmaları değerlendirdiğimizde, yapılan 02.09.2008 tarihli sözleşme 4721 sayılı Kanun'un 706 ncı maddesi kapsamında geçerli bir sözleşmedir. Türk Borçlar Kanunu'nun 26 ncı maddesinde ve Anayasanın 48 inci maddesinde sözleşme özgürlüğünden bahsedilmiş, buna göre taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler düzenlemesi bulunmaktadır. Bu kapsamda taraflar sözleşmenin içeriğini özgürce (iradeyi sakatlayan durumlar saklı kalmak kaydıyla) belirleyebilirler. Taraflar; sözleşme tarafını, edim ve karşı edimi sınırlar dâhilinde özgürce seçebilir.
Olayımızda ise görünüşteki hukuki işlem gerçek iradelerine uygundur. Ancak görünüşteki işlemin bazı şartları farklı düzenlenmiştir. Bu muvazaa da tarafların görünüşteki sözleşmenin bazı koşullarını değiştirirken sözleşmenin tamamı yani, niteliği değil bazı koşulları gizli sözleşmeye uymaz. Davacı Olayımızda davacılar ve diğer davalı ait toplam ½ hisseyi satış bedelini 10.000 EURO olarak anlaştığını belirtmiş, taşınmazın tapudaki satış değeri 2.500,00 TL gösterilmiştir. Bu durumda bile olsa olsa bedelde muvazaa gündeme gelmektedir. Sözleşmenin bir kısmında (örneğin bedelde) gelen muvazaa tek başına işlemin geçersiz olmasına sebep olmayabilecektir. Ayrıca davacı vekilinin soyut iddiaları karşısında davalının söz konusu taşınmazı aldığına bedelini ödediğine ilişkin karine oluşturacak şekilde belgeler (taşınmaz alımında kullanılan kredi belgeleri, senet, hesap hareketleri vb.) dikkate alındığında davacıların iddiaları yerinde olmayıp üçüncü kişi olan ...'in kötü niyetli olduğu ispatlayamamıştır.
Davacıların babaları diğer davalı ... yargılamanın son duruşmasında irade sakatlığından bahsetse de irade bozuklukları 6100 sayılı Kanun'un 30 uncu ve 39 uncu maddeleri arasında düzenlenmiştir. İrade bozukluğunun giderilmesi 39 uncu madde de düzenlenmiştir. Bu iddia başka yargılamanın konusudur kaldı ki sözleşme tarihinde yaklaşık 10 yıl geçmiştir.
Dosya kapsamında dinlenen mahalli bilirkişiler ve tanıklar özetle; “dava konusu taşınmazı davalı ... tarafından diğer davalı ... sattığını, ...’ in dava konusu taşınmazda annesi ve babası için ev yaptığını, taşınmazla ilgilenenin ... olduğunu, fiilen kullandığını beyan etmişlerdir. ”Tanık beyanları birbirini doğrular niteliktedir.Kaldı ki davacılar ve davacıların babası davalı ... arasında husumet olduğuna dair soyut tanık beyanından (davalının eşi olması, neden husumetli olduğuna ilişkin ayrıntılı bilgi vermemesi, soyut beyanda bulunması nedeniyle dikkate alınmamıştır.) Tanık beyanlarından anlaşılacağı üzerine davacı tarafından iddia edilen muvazaalı bir işlemin varlığı ispatlanamamış olup davalı ...'in kötü niyetli olduğunun ispat edilemediği, davanın diğer tarafları ile herhangi bir çıkar ilişkisi de olmadığı, taşınmazın o tarihte bedelini ödeyerek devredildiği anlaşılmakla, davacılar tarafından başka bir delilde sunulmamıştır. davalı ...'in kötü niyetli olduğunun ispat edilemediği ve mal kaçırma kastı ile temlik edildiğine ilişkin iddiada ispatlanamamıştır. Ayrıca davacılar 2011-2012 tarihinde ergin olmuşlar dava 2017 yılında açılmıştır. Aradan uzun yıllar geçmiştir." gerekçesiyle tapu iptal ve tescil talebinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; reddedilen dava yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Dava dosyası içeriğine, dosyadaki yazılara göre İlk Derece Mahkemesi kararında usule ve esasa ilişkin herhangi bir aykırılığın bulunmadığı, davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek tüm delillerin dava dosyası içinde bulunduğu, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, bu nedenle inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacıların istinaf istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde; iş bu davanın bekletici mesele yapılmadığını, Bölge Adliye Mahkemesi kararına aykırı karar verildiğini, satış işleminin dava tarihinden hemen önce öğrenildiğini, muvazaa iddialarının ispatlandığını ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, açılan davanın davanın kabulünün gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun'un 703 üncü ve devamı maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacılar vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
23.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.