Logo

3. Hukuk Dairesi2023/3682 E. 2024/1495 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı arsa sahibi ile davalı yüklenici arasında yapılan ortaklık sözleşmesi ve ek protokollerden kaynaklanan menfi tespit ve cezai şart alacağı istemleri.

Gerekçe ve Sonuç: Taraflar arasında adi ortaklık ilişkisi kurulduğu, davalının yaptığı harcamalar ve verdiği nakit paralar karşılığında davacının borç senedi verdiği, ancak daha sonra otel inşaatının yapılamaması üzerine davalının senetleri icraya koyması ve davacının da borçlu olmadığını ileri sürerek menfi tespit davası açması ve ayrıca cezai şart talep etmesi karşısında, mahkemenin adi ortaklığın tasfiye hükümlerine göre uyuşmazlığı çözümlemesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurması bozmayı gerektirmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi

Taraflar arasında birleştirilerek görülen menfi tespit ve cezai şart alacağı davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince; asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 30.04.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir

Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat ... ile davalı vekili Avukat ...'nın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Davacı vekili asıl davada; davacının turizm alanında bulunan taşınmazları üzerine otel ve/veya tatil köyü yapılması konusunda 14.10.2005 tarihinde "Ortaklık Sözleşmesi" düzenlediğini, davalının davacıya söz konusu yapının kurulmasına ilişkin olarak idari ve hukuki destek sağlayacağını ve her türlü yargılama giderini karşılamayı taahhüt ettiğini, uygun süre içerisinde tarafların eşit hisseye sahip oldukları anonim şirket kuracakları ve 549 ve 953 parsel sayılı taşınmazların mülkiyetinin davacıya geçmesi halinde bu taşınmazların kurulacak anonim şirkete ayni sermaye olarak aktarılacağını, davalının davacıya ait taşınmazla ilgili olarak 641.756,74 TL borcu nakdi sermaye taahhüdüne mahsuben alacaklıya ödeyerek davacının başka taşınmazları üzerine 10 yıllık süre ile anapara ipoteği tesis edildiğini, yine taraflar arasındaki ortaklık ilişkisini düzenlemek üzere 22.12.2005 tarihli protokol, 02.04.2007 tarihli ek protokol, 03.04.2007 tarihli ek protokol, 19.07.2013 tarihli ek protokol düzenlendiğini, 04.10.2013 tarihinde Antalya Ticaret Sicil Müdürlüğünde Kemer 6326 ticaret sicil numarası ile kayıtlı bulunan Üç Adalar Turizm İnş. San. ve Tic. A.Ş.nin kurulduğunu, taraflar arasında düzenlendikten sonra 17.11.2017 tarihli protokol ile iptal edilen 25.07.2017 tarihli "Üç Adalar A.Ş. Ortaklarının Ön Sözleşmesi" bulunduğunu, davalının sözleşmeden kaynaklanan nakdi sermaye koyma borcunu yerine getirmediğini, davalının 15.02.2018 tarihinde ihtiyati haciz kararı alarak borç yenilenmesine göre verilen 7.500.000,00 TL bedelli teminat senedini ve 7.500.000,00 TL senet ile bedelsiz kalan 163.302,00 USD tutarındaki senedi icra takibine koyarak davacıya ait bütün malvarlığına haksız haciz uyguladığını, bunun dışında 7.500.000,00 TL senet içerisinde bulunan ve borcun yenilenmesi ile ortadan kalkan ödemeleri de ilamsız icra takibine koyarak mükerrer tahsilat yapmak istemek suretiyle sözleşme hükümlerini ihlal ettiğini, bu davranışıyla sözleşmeleri ifa etmeyeceği iradesini gösterdiğini, davalının 953 parsel numaralı 2/B arazisinin alımı için ödemeyi taahhüt ettiği 10 adet taksitten son 3 taksiti ödemeyerek davacıyı alacaklı hazineye karşı temerrüt durumuna düşürüp zarara uğrattığını ileri sürerek; davacının 163.302,00 USD bedelsiz kalan senet ve 1.546.137,00 TL yapılmayan ödeme için borçlu olmadığının tespiti ile bedelsiz kalan senedi icra takibine koymakta haksız ve kötü niyetli olan davalının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davacı vekili birleşen davada; davanın 14.10.2005 tarihli ortaklık sözleşme hükümlerine bağlı kaldığını, davalı tarafından taşınmazı üzerine taahhüt edilen tatil köyünün bir an önce inşa edilmesinin beklendiğini, ancak davalının 19.07.2013 tarihli sözleşmenin 2 nci maddesinde düzenlenen yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle aynı sözleşmenin 5 inci maddesine göre davacı zararı olan 3.092.274,72 TL ve gecikme cezalarından sorumlu olduğunu ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalması kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL cezai şart alacağının avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı vekili asıl davada; takibe konu bonoların bütün nitelikleri haiz ve sebepten mücerret olduklarını, senedin temel borç ilişkisinden soyutlanarak ayrı bir varlık kazandığını, her iki senedin de davaya konu 19.07.2013 tarihli protokolden sonra 19.06.2015 ve 08.07.2016 tarihlerinde keşide edildiğini, dolayısıyla davacı vekilinin bu bonolar daha ortada yokken taraflar arasındaki 19.07.2013 tarihli protokol kapsamında değerlendirilmesinin olayların gelişimi ve kronolojik sırasına uymayan yanıltıcı nitelikte beyanlar olduğunu, dava dilekçesinde dayanılan sözleşmelerin geçersiz olduğunu, taraflar arasında 14.10.2005 tarihli ortaklık sözleşmesinin düzenlendiğini, davalıya ait taşınmazlar üzerinde otel yapılmasına ilişkin iradenin tarafların ortak iradeleri ile 17.11.2017 tarihinde feshedildiğini, böylece taraflar arasında 2005 yılında başlayan otel hayalinin 13 yılın sonunda sona erdiğini, 17.11.2017 tarihli fesih protokolünün taraflar arasındaki tüm ilişkiyi ortadan kaldırdığını, taraflar arasındaki son protokolün 25.07.2017 tarihli olduğunu, davacı vekilinin 25.07.2017 tarihli protokolün tarafların rızası ile sona erdirilmesine rağmen bundan önce yapılan protokollerin halen ayakta olduğu iddiasının yerinde olmadığını, davaya konu bonoların teminat bonosu olmadıklarını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiş, 01.06.2021 tarihli ıslah dilekçesinde; 2005 yılından dava tarihine kadar, davalı tarafından davacıya sağlanan maddi menfaatin 17.736.000,00 TL olduğunu, 7.500.000,00 TL bedelli kambiyo senedi ile 163.302,00 USD bedelli kambiyo senedinin teminat senedi olmadığını ve kayıtsız şartsız borç ikrarını içerdiğinin kabulü gerektiğini, birleşen dosyada, cezai şart talebi ile açılan davada cezai şartın koşullarının oluşmadığını ifade etmiştir.

2. Davalı vekili birleşen davada; kısmi dava açılmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddinin gerektiğini, istemin zamanaşımına uğradığını, 19.07.2013 tarihli ek protokolün ayni ve nakdi sermaye taahhüdünü içerdiği gibi 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 128 inci maddesine uygun düzenlenmediğinden geçersiz olduğunu, 17.11.2017 tarihli fesih protokolünün taraflar arasındaki tüm ilişkiyi ortadan kaldırdığını, edimini yerine getirmeyen tarafın davacı taraf olduğunu, davalının icra takiplerinin senetlerden kaynaklandığını, davaya konu protokolle ilgisinin bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; asıl dava konusu 7.500.000,00 TL bedelli senedin taraflar arasında ortaklık ilişkisi çerçevesinde kurulacak şirket ile ilgili olarak ve ortaklık konusu faaliyet kapsamında düzenlenerek davacıya verildiği, davacı tarafın dava konusu 7.500.000,00 TL bedelli bonoyu davalının ortaklık ilişkisi çerçevesinde yapacağı harcamalara karşılık olarak düzenlediği dikkate alınarak 953 parsel sayılı taşınmaz yönünden davalının ödemediği sabit olan 3 taksit bedeline karşılık olan 1.546.137,36 TL yönünden senedin bedelsiz kaldığı, 240.546,77 TL takip tarihine kadar işlemiş faiz, 4.638,41 TL komisyon bedeli alacağı ve 120,55 TL ihtiyati haciz vekalet ücreti dahil olmak üzere toplam 1.791.443,09 TL alacak ile sınırlı olarak menfi tespit isteminin kısmen kabulü gerektiği, asıl dava konusu diğer 163.000,00 USD bedelli bono yönünden ise; söz konusu bonoya taraflar arasındaki ortaklık sözleşmesi ve eki protokollerde miktar ve diğer unsurları belirtilerek herhangi bir atıf yapılmadığı, söz konusu bononun değinilen ortaklık kapsamında düzenlenerek davalıya verildiği ve ödeme veya başkaca bir nedenle bedelsiz kaldığına yönelik olarak herhangi bir delil de dosyaya sunulmadığı gibi 163.000,00 USD bedelli senedin davalının ortaklık ilişkisi çerçevesinde yaptığı harcamaların sözleşmede belirlenen bedeli olan 7.500.000,00 TL bedelli senedin içerisinde yer aldığı ve bu senetten doğan alacak ile mükerrer şekilde ileri sürüldüğünün de kanıtlanamadığı, birleşen davada cezai şart alacağının 19.07.2013 tarihli ek protokolde düzenlendiği, ek protokolün sözleşmede 2 ve 3 maddelerinde belirtilen ve şirkete ayni sermaye olarak konulması kararlaştırılan 953 ve 549 parsel sayılı taşınmazların taraflar arasında kurulacak şirkete davacı tarafından ayni sermaye olarak konulmasının kararlaştırıldığı, davacının şirkete söz konusu taşınmazları ayni sermaye olarak koyduğunu ve taahhüt ettiği edimi ifa ettiğini kanıtlayamadığı, bu durumda karşı edim olarak birleşen davalıdan ediminin ifasını talep edemeyeceği gibi bahse konu ek protokol kapsamında cezai şart alacağının tahsilini de talep edemeyeceği gerekçesiyle; asıl davanın kısmen kabulüne, dava konusu Ankara 1. İcra Müdürlüğünün 2018/2111E. sayılı takip dosyasında takibe dayanak 08.07.2016 tanzim, 01.09.2016 vade tarihli ve 7.500.000,00 TL’lik bono yönünden bononun 1.546.137,36 TL’lik asıl alacak kısmı ile anılan kısım yönünden takip tarihine kadar işlemiş 240.546,77 TL’lik faiz, 4.638,41 TL komisyon bedeli alacağı ve 120,55 TL ihtiyati haciz vekalet ücreti dahil olmak üzere toplam 1.791.443,09 TL alacak ile sınırlı olmak üzere davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine, kötüniyet tazminatı istemlerinin reddine, dava konusu Ankara 1. İcra Müdürlüğünün 2018/2110 E. sayılı takip dosyasında takibe dayanak 163.302 USD bedelli bonoya ilişkin istemin reddine, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı vekili; davalının ortak sıfatıyla yaptığı ödemeler toplamının, 5.953.862,64 TL olduğunu, 7.500.000,00 TL senet kapsamında olan üç taksit ödemesi ifa edilmediğinden 1.546.137,36 TL için ve bedelsiz kalan 163.302,00 USD tutarındaki senetten dolayı davacının davalıya borcu bulunmadığını, kesin delil oluşturması açısından, bu sözleşmeler kapsamında davalının toplam ödeme miktarının, 7.500.000,00 TL-1.546.137,36 TL=5.953.862,64 TL olduğu hususunda değerlendirme yapılmasını talep ettiklerini, davacının sözleşme kapsamında, toplam ödeme miktarının 5.953.862,64 TL olduğu kabul edilerek gerekçenin düzeltilmesi ve Ankara 1. İcra Müdürlüğünün 2018/2111 E. sayılı dosyası, görevsizlik nedeniyle Kemer İcra Müdürlüğüne gönderilip 2020/996 numarası aldığından, infazda tereddüt oluşturmaması için Kemer İcra Müdürlüğünün 2020/996 E. numarasının da hükme eklenmesi gerektiğini ileri sürerek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

2. Davalı vekili; dava konusu 7.500.000,00 TL bedelli kambiyo senedinin, 19.07.2013 tarihli sözleşme kapsamında 2/B arazisinin toplam bedeline ilişkin "borcun yenilenmesi" olarak kabul edilebilmesinin mümkün olmadığını, zira 2/B arazisine ilişkin peşinat ödemesi 23.07.2013 tarihinde, ilk taksit ödemesi ise 22.01.2014 tarihinde yapıldığından 19.07.2013 tarihi itibari ile henüz doğmamış bir borç için borcun yenilenmesinin de mümkün olmadığını, 2/B arazisine ilişkin peşinat ve taksit ödemeleri 19.07.2013 tarihi itibari ile henüz başlamamış olduğundan dava konusu kambiyo senedinin "borcun yenilenmesi" hukuki nedenine dayandığının kabulünün de mümkün olmadığını, dava konusu 7.500.000,00 TL bedelli kambiyo senedinin hem borcun yenilenmesi iradesi ile hem de teminat senedi olarak keşide edildiğine ilişkin davacı iddiaları arasında var olan çelişki dikkate alındığında dava konusu kambiyo senedinin müstakil bir borç ikrarını içerdiğini, borcun yenilenmesi iradesi ile veya teminat senedi olarak düzenlenmediğinin sabit olduğunu, icra takiplerinin toplamına bakıldığında davalının, davacı tarafından da kabul edilmiş olan, ancak herhangi bir şekilde kendisine ödenmeyen toplam 17.736.000,00 TL tutarındaki alacağını haklı olarak tahsil etmeye çalıştığını, hükme esas alınan 14.09.2021 tarihli ikinci ek rapora itirazlarının karşılanmadığını, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli yeni bir rapor alınmasına karar verilmesi gerektiğini, davalı tarafından sunulan cevap dilekçesinin 01.06.2021 tarihinde ıslah edildiğini, Mahkemenin gerekçeli kararında 01.06.2021 tarihli cevap dilekçesini dikkate almadığını, ileri sürülen esaslı hususların gerekçeli kararda tartışılmadığını, 2005 yılından dava tarihine kadar davalı tarafından davacıya sağlanan maddi menfaatin 17.736.000,00 TL olduğunu, 08.07.2016 keşide, 01.09.2016 vade tarihli, 7.500.000,00 TL bedelli kambiyo senedinin teminat senedi olmadığını ve kayıtsız şartsız borç ikrarını içerdiğini, davalı aleyhine açılan menfi tespit talepli davada Ankara 1. İcra Müdürlüğünün 2018/2110 E. sayılı dosyası yönünden davanın reddine karar verilmesine rağmen reddedilen bedelin %20'sinden aşağı olmamak üzere tazminata karar verilmemesinin de hatalı olduğunu ileri sürerek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dava konusu olayda davalının kötü niyetli olduğunun ispat edilemediği, icra takip numarasının yanlış yazılmasının maddi hata niteliğinde olup mahallinde her zaman düzeltilebileceği, istinaf olunan İlk Derece Mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre, reddedilen kısım sebebiyle davacının kötü niyetinin de sabit görülmediği gerekçesiyle, istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek, 25.07.2017 tarihli sözleşmenin IV. maddesinde, 100.000,00 USD bedelli senet olarak adı geçen senedin boş olarak davalıya verildiğini, sonradan üzerine faiz, masraf eklenerek 19.06.2015 tarihinde 163.302,00 USD olarak anlaşmaya aykırı doldurulup icra takibine konulduğunu, nakdi sermaye borcuna mahsuben taahhüt edilen ödemeler tamamlanmadan, daha önce yapılan ve taahhüt edilen yapılacak ödemelerin belgeye bağlanması amacıyla 08.07.2016 düzenleme tarihi yazılan, 7.500.000,00 TL'lik senedin ödemelerinin teminatı/belgesi amacıyla verildiğini ve yabancı para cinsinden yapılan ödemelerin de o tarihli döviz kuru üzerinden hesap yapılarak bu miktara dahil edildiğini, taraflar arasında bu sözleşme ilişkisinden başka bir ticari ilişki bulunmadığını, davalının bedelsiz kalan senedi icra takibine koymakla haksız ve kötüniyetli olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin olmazsa olmaz unsurunun, 2/B parselinin Hazine'den davacı adına alınması ve tüm borcun ödenerek tapudaki rehin sınırlamasının kaldırılması olduğunu, davalının sermaye artışı yapmadığı gibi 2/B taksitlerini de ödemediğini, öncelikli edimin, davalının 953 parsel numaralı taşınmazın Hazineden alımı ile ilgili tüm borcun ödenmesi ve tapudaki rehin kaydının kaldırılarak, davacı adına tesis edilmesi olup davalıdan davacı tarafa bu yönde bir devir gerçekleştirmesi talebi de gelmediğinden cezai şart alacağına ilişkin birleşen davanın kabulü gerektiğini ileri sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdükleri sebepleri tekrar ederek, 7.500.000,00 TL bedelli kambiyo senedinin borcun yenilenmesi ya da teminat senedi niteliğinde olmayıp müstakil bir borç ikrarını içerdiğini, davalının davacıya sağladığı toplam maddi menfaatin 17.736.000,00 TL olduğunu, Mahkemece 19.07.2013 tarihli ek protokolün 3 üncü maddesinin yanlış yorumlandığını, taşınmaz için 2/B kapsamında ödenecek paranın 7.500.000,00 TL içinde kabulünün doğru olmadığını, bilirkişi raporuna karşı itirazlarının değerlendirilmediğini, ayrıca duruşma talepleri olmasına rağmen duruşma yapılmadan verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesiz olduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık; asıl davada, davacı arsa sahibi ile davalı yüklenici arasındaki ortaklık ilişkisinden kaynaklanan menfi tespit, birleşen davada ise aynı ilişki nedeniyle cezai şart alacağı istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 620, 639, 642 vd. maddeleri.

3. Değerlendirme

1. Maddi vakıayı bildirmek taraflara, hukuki nitelendirme yaparak olayı çözümlemek hakime ait olup tüm dosya kapsamından; davacı taşınmaz sahibi ile davalı yüklenici ve müteahhit arasında, davacının taşınmazına otel inşaatı yapılması konusunda anlaşma yapılarak ortaklık kurulduğu, süreç içerisinde davalının harcamalar yaptığı ve davacıya nakit para verdiği, davacının da buna karşılık sözleşme ile borç senedi verdiği, daha sonra otel inşaatının yapılamaması üzerine, davalının, ödediği paraya ve yaptığı masraflara karşılık verilen senetleri icraya koyduğu; davacının, icraya konulan senetler nedeniyle borçlu olmadığını ileri sürerek menfi tespit talebinde bulunduğu ve ayrıca sözleşmedeki taahhüdün yerine getirilmemesi nedeniyle cezai şarta ilişkin alacak istediği; davacının bu talepleri gözetildiğinde, taraflar arasında 6098 sayılı Kanun'un 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık ilişkisinin bulunduğu anlaşılmaktadır.

2. Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir ( 6098 sayılı Kanun md. 620). Diğer bir anlatımla, adi ortaklık; birbirini tanıyan, birbirlerinin kabiliyet ve şahsiyetlerine güvenen, eşit ve aynı durumda olan gerçek veya tüzelkişilerin, müşterek amacın gerçekleştirilmesini sağlayacak vasıtaları (sermaye paylarını) ortaklığa getirme konusunda karşılıklı ve uygun irade beyanlarının birbirine ulaşmasıyla teşkil eden bir kişi topluluğudur.

3. Adi ortaklık ilişkisi, 6098 sayılı Kanun'un 639 uncu maddesinde sayılan sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ile sona erer. Bu şekilde ortaklığın sona ermesinin başlıca iki sonucu ortaya çıkar. Bunlardan ilki, yöneticilerin görevlerinin sona ermesi, diğeri de ortaklığın tasfiyesidir.

4. Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Diğer bir anlatımla tasfiye memuru tarafından yapılacak bir arıtma işlemi olup; hesap ve işlemlerin incelenip, bir bilanço düzenlenerek, ortaklığın aktif ve pasifi arasındaki farkı ortaya koymaktır.

5. Adi ortaklığın tasfiyesindeki aşamalar şu şekilde gerçekleşecektir:

Birinci aşamada; (taraflarca veya anlaşamamaları hâlinde mahkemece atanacak) tasfiye memuru tarafından sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın aktif ve pasifi ile birlikte tüm mal varlığı belirlenerek hazırlanan mal varlığı bilançosu taraflara tebliğ edilmeli, bu husustaki itirazlar toplanacak delillere göre hakim tarafından değerlendirilmeli,

İkinci aşamada; tasfiye memuru tarafından ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakde çevirme işlemi gerçekleştirilmeli, şayet bu mallar mevcut değilse değerleri tasfiye memuru marifetiyle saptanmalı,

Üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, tasfiye memuru tarafından öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan her birinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço düzenlenmelidir.

Bu aşamalardan sonra ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hâkim, tarafların hak ve yükümlülüklerini belirleyip, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır.

6. Adi ortaklığın tasfiyesinde yukarıda belirtilen bu aşamaların tamamen uygulanması mümkün olmayabilir. Mesela, adi ortaklığın borcu yoksa, üçüncü aşamada ortakların yaptığı giderler ile katılım payı (sermaye) geri verilmeli, artan kazanç veya zarar ortaklar arasında paylaştırılmalıdır. Yine ortaklık malvarlığı satılmış ise, ikinci aşamada sadece satılan malvarlığının değeri tasfiye memuru tarafından belirlenmelidir. Bu nedenle, tasfiye aşamalarının ortaklığın niteliğine uygun olarak hakim tarafından belirlenmesi ve bu doğrultuda tasfiyenin gerçekleştirilmesi gerekir.

7. Hal böyle olunca, İlk Derece Mahkemesince; taraflar arasında düzenlenen 14.10.2005 tarihli "Ortaklık Sözleşmesi", 22.12.2005 tarihli protokol, 02.04.2007 tarihli ek protokol, 03.04.2007 tarihli ek protokol, 19.07.2013 tarihli ek protokol, 25.07.2017 tarihli "Üç Adalar A.Ş. Ortaklarının Ön Sözleşmesi" ve 17.11.2017 tarihli protokol birlikte değerlendirilerek, uyuşmazlığın yukarıda açıklanan sıra ve yöntem izlenerek çözümlenmesi gerekirken, bu şekilde bir inceleme ve değerlendirme yapılmadan, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

8. Bozma nedenine göre, taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının aynı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca taraflar yararına BOZULMASINA,

3. Bozma nedenine göre, taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,Peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine,17.100,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin karşılıklı verilmesine,Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,30.04.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.