Logo

3. Hukuk Dairesi2023/3700 E. 2024/1759 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: İmzalanan bir protokol uyarınca ödenen bedelin tahsili için başlatılan takibe yapılan itirazın iptali talebi.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının sözleşmeyi imzalamadan önce yayınlanan ilandaki hususları araştırmakla yükümlü olduğu, kararın sözleşmeyle bağlılık ve ahde vefa ilkeleri çerçevesinde verildiği ve davalının davacının kötü niyetli olduğunu ispatlayamadığı gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; müvekkilinin Arge mühendisi olarak özel bir şirkette çalıştığını, 2015 yılında https://www.yenibiryatirim.com adlı internet sitesi üzerinden davalı ile tanıştığını, davalının bir fon kuracağını, sermaye yatırılırsa bu fon vasıtasıyla parasını üç-dört kat artıracağını mail aracılığıyla müvekkiline ilettiğini, bu beyanlara inanan müvekkili ile davalı arasında 11.09.2015 tarihinde bir protokol imzalandığını, protokol kapsamında davalıya 40.000,00 USD'nin banka aracılığı ile gönderildiğini ancak 2015 yılından bu yana protokolde belirtilen fonun kurulmadığını ve kurulmasına yönelik herhangi bir çaba da gösterilmediğini öğrendiğini, eş söyleyişle müvekkilinin fon kurulacağı ve yüksek kâr elde edileceği yalanı ile dolandırıldığını, ilgili internet sitesinde proje yayınlarken "1 yılda %70 getiri veya yurt dışında oturum izni, küçük sermayeyle büyük finans girişimi" vaat edildiğini ancak vaatlerin yerine getirilmediğini, davalının böyle bir fon kurma niyetinde olmadığının anlaşılması üzerinde ödenen para istenildiği halde iade edilmediğini, bunun "ponzi dolandırıcılığı" olarak da bilinen yüksek kâr vaadiyle kişiyi ikna etmek suretiyle dolandırıcılık olduğunu, davalı hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu, ödenen paranın iade edilmemesi üzerine başlatılan takibe davalının haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek; itirazın iptali ile takibin devamını, müvekkili lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; müvekkili hakkındaki suç duyurusu nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair verilen kararın kesinleştiğini, taraflar arasındaki protokolün bir fon - şirket kurulumuna ilişkin olduğunu, haksız fiile ilişkin zamanaşımı süresinin dolduğu, müvekkilinin kusuru bulunmadığını, haksız fiil koşullarının oluşmadığını, gerek tarafların eğitim seviyesi gerekse sürecin tarafların vekilleri ile birlikte yürütülmüş olması nedeniyle herhangi bir aldatmanın söz konusu olmadığını, davacı tarafından yatırılan paranın geri ödenemez olduğunun sözleşmede belirtildiğini, yine şirketin kurulamaması ve/veya sözleşme süresinin dolmasına müteakip tarafların birbirilerinden hiçbir talepte bulunamayacağının da kararlaştırıldığını, müvekkilinin hileli bir davranışı bulunmadığını, yatırımcı aramaya yönelik üstün bir çaba sarfedildiğini, hatta davacının katılımı ile de yatırımcı arandığını, tüm aşamalardan haberdar edildiğini, ispat külfetinin davacıda olduğunu, somut bir delil sunulmadığını, sözleşmenin geçerli olduğunu ve tarafları bağladığını, icra inkar tazminatı talebinin yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; taraflar arasında imzalanan 11.09.2015 tarihli protokolün fon-şirket kurulumuna ilişkin davalı projesine davacının finansör olmasına ve projenin başarıya ulaşması halinde davacıya ileride kurulacak fonda (şirkette) hisse verilmesine dair olduğu, protokolün konu ve amaç başlıklı maddesinde,“ İşbu Protokol’ün konusu Girişimci’nin Proje’yi hayata geçirebilmesi için gerekli görülen çekirdek sermayenin Yatırımcı tarafından geri istenemez şekilde Girişimci’ye sağlaması ve Proje ile ilgili Taraflar’ın iş birliği konusunda Taraflar’ın karşılıklı beyan, kabul ve taahhütlerini içermektedir.” düzenlemesine göre, çekirdek sermayenin geri istenemeyeceğinin kararlaştırıldığı, davalı tarafça diplomanın sunulduğu, taraflar arasındaki maillerden, davacının dava konusu hakkında bilgi sahibi eğitimli bir iş insanı olduğu, dava dilekçesinde de belirttikleri gibi davacının davalıya 5 yıl boyunca girişim projeleri sunarak destek olduğu, sözleşmede şirketin kurulamaması ve/veya sözleşme süresinin dolmasına müteakip tarafların birbirlerinden hiçbir talepte bulunamayacağının açıkça belirtildiği, davacı tarafından yatırılan paranın şirket kurma ve şirket bünyesinde algoritmanın kodlanmasına yeterli olmaması nedeniyle büyük yatırımcıların talep ettiği algoritmaya dayanan performans kaydının oluşturulabilmesi için davalı yanın algoritma verileri üzerinde değişik borsalarda farklı kontratlar takip ederek çalıştığı, 3 sanal ve 3 reel fon kurduğu, internet sayfaları hazırlandığı, projeyi tanıtmak amacı ile Twitter, Facebook ve Linkedin hesaplarında yazılar ve yorumlar yayınladığı, gust ve angel.co sitesine ilan vererek yatırımcı aramaya devam ettiği, ayrıca yönettiği fonlara ilişkin davalının düzenli olarak raporlama yaparak davacıyı bilgilendirdiği, yazışmalardan da anlaşılacağı üzere davacının internet sitesinin düzenlenmesine yardım ettiği, kullanıcı ve admin olduğu, internet sitesinden ve diğer sitelerden ulaşılan yatırımcılarla, yatırımcı getirebilecek aracılarla ve yazılımcılarla görüşme ayarlandığı, buna göre davacının davalının sözleşmeden doğan yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirmediği, hiç bir çaba sarf etmediği, gerekli özeni göstermediği ve ihmali bulunduğunun ispatlanamadığı, projeye destek olmak için davacının projenin her aşamasında davalının yanında olduğu ve birlikte hareket ettikleri, davalının hukuka aykırı bir fiilinin ve kusurlu bir davranışının bulunmadığı, taraflar arasındaki sözleşmenin sözleşme serbestisi ilkesi çerçevesinde geçerli olduğu ve davacı yanın da sözleşmenin geçersiz olduğunu ileri sürmediği, davalı yanın davacıya bu iş fikrinin kesin olarak başarıya ulaşacağına dair garanti vermediği gibi, taraflar arasında sözleşme süresinin geçerliliğinin 3 yıl ile sınırlandığı, davacının dava konusu hakkında kandırılmaya müsait sıradan bir kişi olmadığı, basiretli bir iş insanı gibi hareket etmesi gerektiği, davalının sunduğu iş fikrini 40.000,00 USD gibi bir bedelle sonuçlanamamasının kendisi tarafından da öngörülebilir olduğu, davalı yanın dilekçe ekinde bu iş fikri için yaptığı harcamalara ilişkin fatura ve banka dekontları ve hesap özetlerini sunduğu ve bu belgelerden bu iş fikri için yoğun ve oldukça para harcadığı ve tüm bu sebeplerle sözleşmenin üzerinden 5 yıl geçmesinden sonra dava açıldığı, akde vefa ilkesi de gözetilerek davacının davasını ispat edemediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı vekili; davalı tarafın fon kurulmadığı gibi kurulmasına yönelik bir çaba da sarfedilmediğini, davalının sözleşmeye koyduğu cümle ile sorumluluktan kurtulduğunu, başlangıçta hukuka uygun bir sözleşme kurulmuş olsa da davalının en başından beri bir sözleşme ilişkisi kurmak niyetinde olmadığını, davalının süreçteki kullandığı dil ve davranışların doğru şekilde belirlenmesi gerektiğini, ilanda yer verilen hususların doğruluğunun araştırılmadığını, ifadelerin insanları kandırmaya yönelik olup olmadığı üzerinde durulmadığını, davacının yatırım yapmak üzere kimlerle temas kurduğu, banka hesaplarında başkalarından da para alıp almadığının incelenmediğini, protokolün 3 yıl süreli olduğu ve bu süre zarfında proje şirketinin kurulamaması halinde kendiliğinden sona ereceği ve bu durumda tarafların birbirlerine karşı herhangi bir tazminat yükümlülüklerinin bulunmadığını belirten hüküm ve paranın "geri istenemez" şekilde verildiği yönündeki hükümlerin, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 115 inci maddesinde düzenlenen sorumsuzluk anlaşması mahiyetinde hükümler olup, geçerli olmadığını, sözleşme sona erdiğinde tarafların aldığı edimi geri vermesinin tazminat kapsamında olmadığını, davalının şirketi kurma yönünde gösterdiği gayretin de araştırılmadığını ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

2. Davalı vekili; kötüniyetli olan davacı aleyhine tazminata hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı her ne kadar "ponzi dolandırıcılığı" olarak bilinen bir suçun, yani haksız fiilin bulunduğu iddiasıyla savcılığa şikayette bulunmuş ise de soruşturma sonucunda "uyuşmazlık konusunun hukuki ihtilaf olduğu ve dolandırıcılık suçunun unsurlarının oluşmadığı" gerekçesi ile verilen kovuşturmaya yer olmadığı kararının kesinleştiği, dosya içeriğinde dava konusu olayın haksız fiil oluşturduğuna dair somut bilgi ve belge bulunmadığına göre, uyuşmazlığın taraflar arasında imzalanan sözleşme hükümlerine göre ele alınması gerektiği, davacı iş adamı olup dava konusu 40.000,00 USD tutarındaki paranın taraflarca imzalanan protokolün konusu olan projenin hayata geçirebilmesi için gerekli görülen çekirdek sermaye olarak davalının banka hesabına yatırıldığı, protokolün hata, hile, ikrah vs irade fesadı hallerinden biri halinde imzalandığına dair delil bulunmadığı, protokolün hükümsüzlüğü sonucunu doğuran bir halin varlığının da ispatlanamadığı, 6098 sayılı Kanun'un 115 inci maddesinin somut olaya uygulanamayacağı, buna göre davacının davalının banka hesabına yatırdığı dava konusu 40.000,00 USD paranın iadesini isteyemeyeceğine dair verilen davanın reddi kararının usul ve kanuna uygun bulunduğu, davacı tarafın maddi hukuk kurallarına göre alacaklı olduğuna inanarak takibe giriştiğinden takipte kötü niyetli olduğuna dair bilgi ve belge bulunmadığından tazminat şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle, başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili; istinaf sebeplerini tekrar etmiş, ayrıca mail göndermenin edimin ifa edildiği anlamına gelmeyeceğini, sorumsuzluk anlaşmasının geçersizliğinin eldeki dosyada neden uygulanmayacağına dair bir gerekçe yer almadığını, yüksek miktarda kar elde edilmesinin de mümkün olmadığını ileri sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı vekili; istinaf sebeplerini tekrar ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, imzalanan protokol uyarınca ödenen bedelin tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) ispat yükü başlıklı 190 ıncı maddesi,

3. Değerlendirme

Temyiz olunan kararda belirtilen gerekçeye ve özellikle davacının sözleşmeyi imzalamadan önce yayınlanan ilandaki hususları araştırmakla yükümlü bulunmasına, kararın sözleşmeyle bağlılık, ahde vefa ilkesi ve tarafları bağlayan sözleşme hükümleri çerçevesinde verilmiş olmasına, davalının davacının kötü niyetli olduğunu ispatlayamadığının anlaşılmasına göre, taraf vekillerinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harçlarının temyiz edenlere yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,03.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.