"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/694 E., 2023/1146 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2021/136 E., 2023/23 K.
Taraflar arasındaki ortaklığın feshinin haksız olduğunun tespiti, olmadığı takdirde alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; Muş Kanalizasyon, Yağmur Suyu ve İçme Suyu İnşaatı Yapım İşini üstlenmek üzere taraflar arasında 08.02.2017 tarihli iş ortaklığı sözleşmesi ve iş ortaklığının kazandığı ihale sonucu taraflar arasında imzalanan sözleşmeye uygun şekilde ortaklık ile İller Bankası A.Ş. arasında yüklenici sözleşmesi imzalandığını, ortaklığı her konuda temsil ve ilzama yetkili olarak dava dışı ...'ın atandığını, işin yapımı yürütülürken davalı şirketin idare ile akdedilen yüklenici sözleşmesinde değişikliğe giderek işin yüklenicisinin sadece kendisinin olması hususunda muvafakat verilmesini talep ettiğini, davacı şirketin bu değişikliğe muvafakatlarının olmadığını bildirmesine karşın davalı şirketin temsil yetkisini kötüye kullanarak 24.05.2019 tarihinde iş ortaklığı sözleşmesini feshettiğini ve idare ile akdedilen yüklenici sözleşmesinde yüklenici sıfatını münhasıran kendisi olarak değiştirdiğini, bu değişikliğin davacı şirkete bildirilmediğini, işlem gerekçesi olarak davacının fiili olarak hiçbir gidere katılmadığının ve iş ortaklığının borçlandırıldığının, ortaklık edimlerinin yerine getirilmediğinin, üstlenilen işin yürütülmesinde bulunmadığının iddia edildiğini, ortaklık payı üzerinden hakedişlere haciz konulduğunu, şantiye sahasında haciz işleminin yapıldığını, bu sebepten dolayı işin durduğu bildirilerek sözleşmenin (12.2) maddesine göre iş ortaklığının feshedildiğini, davacının ortaklık hisselerinin devralındığının iddia edildiğini ancak söz konusu feshin haksız olduğunu, temsil yetkisinin kötüye kullanıldığını, ortaklık sözleşmesi kapsamında fesih şartlarının oluşmadığını, davacının hakedişlerine, ortaklık hissesine, idare nezdindeki alacaklarına yönelik herhangi bir takip başlatılmadığını, ödeme emri, haciz, ihtiyati haciz veya ihtiyati tedbir işlemine ilişkin tebligat yapılmadığını, sözleşmenin feshinin dürüstlük kuralına aykırı olduğunu ileri sürerek; söz konusu ortaklığın eski hale getirilerek devamına, ortaklığın devamı mümkün değilse fazlaya ilişkin her türlü hak ve alacakları saklı kalmak kaydıyla bilirkişi marifeti ile söz konusu zararın tespit edilerek belirsiz alacak davası şeklinde şimdilik 1.000,00 TL olmak üzere zararın tazminine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; davacı şirketin işin yapım ve yönetiminde fiili olarak bulunmadığı gibi yapılan giderlere de katılmadığını, üstüne bir de iş ortaklığını borçlandırdığını, kamu ihalelerinin temel şartı olan kesin teminatı dahi ödemediğini, davacı şirketin borçlusu olduğu kesinleşmiş icra takip dosyaları sebebiyle davalı şirketin birçok icra tehdidi ile karşılaştığını ve bunun sonucunda ortaklığın mallarının haciz tehdidi altına girdiğini, birçok icra dosyasından davacının ortaklık payının tasfiye halinde bahse konu dosya borçlarına ödenmesi hususunun ortaklığa ihtar edildiğini, hal böyle olunca davalı şirketin hiç bir ihbara gerek kalmadan derhal davacı yanın hisselerini devralması işlemlerinin tesis edildiğini, bu hususta ihale makamının da görüşünün alındığını, sonrasında devir sözleşmesinin ihale makamının da katılımının sağlanması suretiyle yerine getirildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; İller Bankası A.Ş. tarafından 29.09.2016 tarihinde
ihalesi gerçekleştirilen ve idare ile sözleşmesi yapılan
Muş (Merkez) Kanalizasyon, Yağmur Suyu ve İçme Suyu
İnşaatı Yapım İşini müştereken ikmal etmek için tarafların noter huzurunda 08.02.2017 tarihinde İş
Ortaklığı Sözleşmesinin düzenlendiği, bu sözleşmeye göre pilot ortağın davacı şirket, özel ortağın davalı şirket, ortaklığı her konuda temsil ve ilzama yetkilinin dava dışı ... olduğunun, idare ile yapılan sözleşmede
belirtilen bedel üzerinde davacı ortağın %51, davalı ortağın ise %49 hissesinin bulunduğunun kararlaştırıldığı, işin devamı sırasında ortaklığı
temsile yetkili ... tarafından dava dışı İdarenin oluru ile yapım işi sözleşmesinde
değişiklik yapıldığı ve işin yapımının davalı şirkete 24.05.2019 tarihinde devredildiği, bunun üzerine davacı şirket tarafından 04.11.2019 tarihinde davalıya yapım işi sözleşmesindeki yüklenici değişikliğine muvafakat etmedikleri ve yüklenicinin iş ortaklığı
olarak yeniden düzeltilmesi gerektiğinin ihtar edildiği, sonrasında davalı şirket tarafından davacı şirkete keşide edilen ihtarnameyle yüklenici değişikliğinin, davacı şirketin fiili olarak hiçbir gidere katılmaması, iş ortaklığını borçlandırması, ortaklı payına ve şantiyede
haciz işlemleri yapılması nedeniyle sözleşme kapsamında ve yetkiler dahilinde yapıldığının, sözleşmenin (12.2) maddesi uyarınca ortaklığın feshedildiğinin bildirildiği, daha sonra keşide edilen ihtarname ile ihtar tarihinden itibaren 7 gün içerisinde kesin teminat mektubunun sunulması, ortaklığa olan borçların ödenmesi ve
yapılan giderlerin ortaklık oranında karşılanması, icra dosyalarının kapatıldığına dair
yazıların sunulması ve 1 ay içinde ortaklık oranında katlanılması gereken makine ve ekipmanın sahaya getirilmesi halinde sözleşmenin devri işleminin iptal edileceğinin, aksi halde sözleşmenin haklı sebeplerle devrinin yapıldığının kesinleşeceğinin davalıya bildirildiği, her ne kadar taraflar arasında Ortaklık Sözleşmesi Özel Hükümleri dikkate alındığında; idare her türlü resmi, özel, kurum, kuruluş, gerçek ve tüzel kişilere karşı, ortaklıktan kaynaklı işin yürütülmesi için gerekli bu edimlerin davalı özel ortak tarafından yerine
getirileceği, bu durumda davacı şirketin ek sözleşmeye göre bir yükümlülüğü bulunmadığı ve
davalı şirketin davacıdan ek sözleşmeye göre makine, malzeme ve ekipmanın temin edilmesini, İdareye verilmesi gerekli tüm teminatların, finansman, vergi, resim ve
harçların ödenmesini talep edemeyeceği düzenlenmiş ise de, taraflar arasındaki her iki sözleşmenin (12.2) maddesi gereğince ortakların
borçlarından dolayı ortaklıktaki hisselerine haciz konması ve/veya ortaklığın idareye karşı
yapacağı hakkedişlerine ortaklık payı ve/veya tamamı üzerinden haciz konulması durumunda
borçlu ortağın haczi, tedbir veya blokeyi 30 gün içinde kaldırmaması halinde diğer ortağın derhal borçlu ortağı ortaklıktan çıkarabileceği ve payını devralabileceğinin öngörüldüğü, buna göre davalı tarafından bildirilen ve dosyaya kazandırılan davacının icra takiplerine konu borçlarından dolayı iş ortaklığının idareden olan alacaklarına ve
ortaklıktaki hisselerine 2019 yılı Şubat ayından itibaren haciz konulduğu ve bu hacizlerin 30 gün içinde kaldırılmadığı, buna göre davalının sözleşme gereğince
davacıyı bildirim yapmadan ve mehil vermeden derhal ortaklıktan çıkartabileceği, dolayısıyla taraflar arasındaki sözleşmenin davalı tarafından haklı nedenle feshedildiği, davacının sözleşmenin eski hale getirilmesi talebinin yerinde olmadığı, öte yandan İdareye sunulan İş Ortaklığı Sözleşmesinde ve taraflar arasında düzenlenen Özel
Hükümler Sözleşmesinin (9.) maddesinde temsilci dava dışı ...'a idareye karşı ortaklığı temsil yetkisi verilmiş olup, temsilcinin sözleşmeyi kısmen ve tamamen dilediğine devretmeye yetkili olduğunun kabul edildiği, buna göre temsilcinin iş ortaklığı adına
İdare ile yapılan yapım sözleşmesini davalıya devretmeye yetkisi bulunduğu, dava dışı idarenin de davacı şirketin borçlarından dolayı iş ortaklığının hakedişleri üzerine gelen hacizler
nedeniyle işin tamamlanabilmesi için sözleşmenin davalıya devrine olur
verdiği, davacının zarar talebine konu iş deneyim belgesinin Yapım İşleri
İhaleleri Uygulama Yönetmeliği'nin 44/6 maddesi gereğince iş ortaklığında ortaklardan birinin
sözleşmeyi devretmesi halinde sözleşme bedelinin en az %80 'ini gerçekleştiren ortağa verileceği, sözleşmesinin bedelinin 92.848.436,00 TL ve davalıya devirden önce iş
ortaklığı adına düzenlenen en son 05.12.2018 tarihli 14 nolu hak ediş dahil toplam hak ediş
tutarının 58.318.356,16 TL olduğu, buna göre devir tarihinde iş ortaklığı tarafından sözleşme
bedelinin yaklaşık %62'sinin tamamlandığı, işin geri kalan kısmının davalı şirket tarafından bitirildiği, bu nedenle İdare tarafından Yapım İşleri İhaleleri Uygulama Yönetmeliği'nin 44/6
maddesi gereğince işin %80’inde bulunan davalı şirkete iş bitirme belgesinin düzenleneceği, davacının iş bitirmeye hak kazanamaması nedeniyle davalıdan zarar talebinde bulunmayacağı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; söz konusu ortaklığın davalı tarafından haksız nedenle feshedildiğinin açık olduğunu, ortaklık işlemlerinin yürütülmesi için yetkilendirilen ...'ın ortaklık payının devrine ilişkin yetkisinin bulunmadığını, ilgili işlemin geçersiz olduğunu, temsilcinin adi ortaklığa ilişkin yetkilendirildiğini, ...'ın temsil yetkisinin çift temsil kapsamında olması nedeniyle temsil olunanın menfaatine uygun hareket etmekle yükümlü bulunduğunu, davacı şirket aleyhine gerçekleştirilen işlemler temsil yetkisinin kötüye kullanılması kapsamında olduğundan gerçekleştirilmemiş sayılacağını, 89/1 ihbarnamelerinin tebliğinin ortaklık malvarlığına haciz konulduğu anlamını taşımadığını, davacının ilgili icra dosyalarından haberi olmadığı gibi konulmuş bir haciz işleminin bulunmadığını, davalının davacının iş bitirme belgesi sayesinde katılım sağladığı ihaleden Yönetmelik maddelerinin değişmesi ile tek başına işe devam edebilecek hale gelmesinden dolayı davacıyı ortaklıktan çıkarma çabasına girerek kötü niyetli olarak hareket ettiğini, bilirkişi raporunun hükme esas alınabilecek yeterlilikte olmadığını, bilirkişi heyetinin şirketler ve sözleşmeler alanında uzman bilirkişilerden teşekkül etmesi gerektiğini, Mahkemenin bu husustaki itirazları dikkate almadığını, sözleşme metninin sözleşmeler ve Borçlar Hukuku alanında uzman bilirkişiler tarafından incelenmediğini, salt itiraza konu bilirkişi raporu baz alınarak hüküm verildiğini ileri sürerek; kararın kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; istinaf sebeplerini tekrar ederek, kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, adi ortaklığın haksız olduğunun tespiti, olmadığı takdirde adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 620 ve devamı maddeleri.
3.Değerlendirme
1. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillere göre, davacı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Adi ortaklık doktrinde, “emeklerini veya araçlarını herhangi bir müşterek amaç doğrultusunda birleştirerek, bu amaca ulaşma konusunda birlikte çaba göstermeyi sözleşmeyle birbirlerine karşı yükümlenen kişilerce oluşturulan, tüzel kişiliği bulunmayan bir kişi topluluğudur” şeklinde tanımlanmıştır.
3. Adi ortaklıkta müşterek amaç, iktisadî bir amaçtır veya daha dar anlamda kazanç paylaştırma amacıdır. Ancak adi ortaklığın varlığından söz edebilmek için ortakların müşterek bir amaç etrafında toplanmış bulunmaları yetmez. Ortakların ayrıca, ortaklığın amacının gerçekleşmesine yönelik faaliyetlere katılmayı, bu yolda diğer ortaklarla işbirliği yaparak, onlarla birlikte çaba sarf etmeyi de üstlenmiş olmaları gereklidir. Amaç, ortak araç veya güçlerle izlenmeli, taraflar amacın izlenmesinde birlikte etkin olmalıdırlar. Her bir ortak şu veya bu şekilde amacın gerçekleşmesine katkıda bulunmak zorundadırlar. Birlikte çaba yükümlülüğü bir yan edim yükümü olmayıp asli edim yükümü durumundadır ve adi ortaklığın sürekli borç ilişkisi karakterine uygun olarak süreklilik arz etmelidir.
4. Ortaklığın varlık sebebi olan amaç birlikteliğinin bir sonucu olarak, ortaklar arası ilişki karşılıklı güven ve iyi niyet temeline dayanmaktadır. Hukuk Genel Kurulunun 10.04.1991 tarihli ve 1991/13-76 E., 1991/199 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere; ortaklar öteki sözleşmelerden tamamen farklı şekilde, emeklerini ve sermayelerini ortak bir amaç için birleştirdiklerinden, aralarında sıkı bir işbirliği kurulur ve güvene dayanan bu işbirliği ilişkisi nedeniyle ortaklar birbirlerinin vekili gibi, ortaklık işlerinden dolayı özenle hareket etmek, ortakları zarara uğratmamak durumdadırlar.
5. Buna bağlı olarak, adi ortaklığa esas doğruluk ve güven ilkesi, kanunda açıkça belirtilmemiş olmasına rağmen, ortakların sadakat ve eşit işlem borcunu da beraberinde getirir. Sadakat borcu gereği ortaklar müşterek amacı engelleyen her türlü davranıştan kaçınmalı, sadece kendi menfaatlerini değil ortaklığın amacını koruyabilmek için diğer ortakların menfaatlerini de gözetmelidir. Eşit işlem borcu da, ortaklara ortaklıkla ilişkilerinde iradi olarak eşit olmayan bir şekilde davranılmaması anlamına gelir ve tıpkı sadakat borcu gibi doğruluk ve güven ilkesinin adi ortaklığa özgü tezahür şeklidir.
6. Adi ortaklığın sona ermesinin en önemli sonuçlarından biri ortaklığın tasfiye aşamasına girmesidir. Zira, sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesiyle birlikte, adi ortaklık hemen ortadan kalkmaz; sadece sona erme sebeplerinin varlığı ortaklık bünyesinde bir takım değişiklikler meydana getirerek, ortaklığın tasfiye aşamasına girmesine neden olur. Ortaklar arasındaki hukuki bağ, tasfiyenin tamamlanması ile ortadan kalkar.
7. Bu bağlamda tasfiye; ortaklar arasındaki ilişkinin tamamen sona erdirilmesine yönelik kanuni bir usuldür. Tasfiye ile artık ortaklık malvarlığı para haline dönüştürülür, borçlar ödenir, sermaye değerleri ortaklara iade edilir ve geri kalan meblağ ortaklar arasında kar ve zararın paylaşılması esasına göre dağıtılır.
8. Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davacı şirket, davalı şirket ile İller Bankasından ihale ile alınacak Muş Kanalizasyon, Yağmur Suyu ve İçme Suyu İnşaatı Yapım İşi için İş Ortaklığı Sözleşmesi düzenlendiğini, ancak davalı şirketin muvafakati olmadan temsil yetkisini kötüye kullanarak 24.05.2019 tarihinde bu sözleşmeyi haksız şekilde feshettiğini, akabinde İdare ile akdedilen sözleşme yüklenici sıfatının değiştirildiğini ileri sürerek, yapılan iş ortaklığının eski hale getirilerek devamını, ortaklığın devamı mümkün değilse ortaklığın tasfiyesini istemiş, İlk Derece Mahkemesince de alınan bilirkişi ek raporu uyarınca davalıca ortaklık ilişkisinin haklı nedenle feshedildiği ve davacının iş bitirmeye hak kazanamaması nedeniyle zarar talebinde de bulunamayacağı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
9. Dosyadaki bilgi ve belgelerden; taraflar arasında 08.02.2017 tarihinde yürürlüğe giren İş Ortaklığı-Özel Hükümler Sözleşmesinin düzenlendiği, bu sözleşme ve bu sözleşme öncesinde düzenlenen 08.02.2017 tarihli İş Ortaklığı Sözleşmesi'nin (12.2.) maddesi uyarınca inceleme yapıldığında, davacı ortağın kesinleşen icra takiplerine konu borçlarından dolayı iş ortaklığının İdareden olan alacaklarına ve ortaklıktaki hisselerine 2019 yılı Şubat ayından itibaren haciz konulduğu ve bu hacizlerin 30 gün içinde kaldırılmadığı, bu nedenle yapım işi sözleşmesinin İdare tarafından 24.05.2019 tarihinde davalıya devredilmesine olur verildiği, davacı tarafından bu durumun öğrenilmesi üzerine 04.11.2019 tarihinde gönderilen ihtarname ile yapım işi sözleşmesinin eski hale getirilmesinin istenildiği, davalının 15.11.2019 tarihli cevabi ihtarnamesi ile ortaklığı feshettiğini bildirdiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, davalının 15.11.2019 tarihli ihtarnamesi ile ortaklık sözleşmesinde öngörülen amacın gerçekleşmesinin imkansız hale geldiği, diğer bir anlatımla davaya konu ortaklığın 6098 sayılı Kanun'un 639 uncu maddesinin birinci fıkrası uyarınca sona erdiği sabit olduğundan, İlk Derece Mahkemesince; ortaklık ilişkisinin tasfiyesi aşamasına girdiği gözetilerek, ortaklar arasındaki ilişkinin tamamen sona erdirilmesine yönelik işlemlerin yapılması bir kanuni zorunluluktur.
10. Bu itibarla İlk Derece Mahkemesince 6098 sayılı Kanun'un 642. vd. maddelerindeki tasfiye hükümlerinin somut olaya uygulanması gerektiğinden, öncelikle taraflar arasında akdedilen ortaklık sözleşmesinde tasfiyeye ilişkin bir hüküm bulunup bulunmadığının tespit edilmesi, hüküm bulunduğu takdirde tasfiyenin sözleşmedeki hükümlere göre yapılması, böyle bir hüküm bulunmaması halinde ise ortakların anlaşarak tasfiye memuru belirlemelerinin istenmesi, bu konuda anlaşamamaları halinde tasfiye işlemini gerçekleştirecek (ortaklığın faaliyet alanına göre konusunda uzman bir veya üç kişinin) tasfiye memuru olarak resen atanması ve bundan sonra tasfiye işlemlerinin; uyuşmazlığın mahiyetine göre öngörülecek dönemlerde tasfiye memuru tarafından 3 aşamada gerçekleştirilmesi,
Birinci aşamada; (taraflarca veya anlaşamamaları hâlinde mahkemece atanacak) tasfiye memuru tarafından sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın aktif ve pasifi ile birlikte tüm mal varlığı belirlenerek hazırlanan mal varlığı bilançosunun taraflara tebliğ edilmesi, bu husustaki itirazlar toplanacak delillere göre hakim tarafından değerlendirilmesi,
İkinci aşamada; tasfiye memuru tarafından ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakde çevirme işleminin gerçekleştirilmesi, şayet bu mallar mevcut değilse değerlerinin tasfiye memuru marifetiyle saptanması,
Üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, tasfiye memuru tarafından öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan her birinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payının geri verilmesi, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilançonun düzenlenmesi,
Bu aşamalardan sonra ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre, tarafların hak ve yükümlülükleri belirlenip, tasfiye işleminin sonuçlandırması ve bu doğrultuda hüküm oluşturulması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacının sair temyiz itirazlarının reddine,
2. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA,
3. İlk Derece Mahkemesi kararının aynı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca davacı yararına BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
26.09.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.