Logo

3. Hukuk Dairesi2023/4898 E. 2024/4290 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacının, icra müdürlüğü yetkililerinin usulsüz işlemleri nedeniyle taşınmazlarının haksız yere satılması sonucu oluşan zarardan Adalet Bakanlığı ve diğer davalıların sorumluluğunun olup olmadığına ilişkin tazminat davası.

Gerekçe ve Sonuç: İcra müdürlüğü yetkililerinin haksız eylemlere iştirak ettiklerine dair kusurlarının ispatlanamaması ve Adalet Bakanlığı'nın ıslah edilen kısma yönelik zamanaşımı itirazının yerinde görülmesi nedeniyle, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/602 E., 2023/1459 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2010/518 E., 2021/395 K.

Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın davalılardan ... yönünden reddine, davalılar ..., ... ve Adalet Bakanlığı yönünden kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili ve davalılardan Adalet Bakanlığı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince: davacı vekili ile davalılardan Adalet Bakanlığının istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden davanın davalılardan ... ve davalı Adalet Bakanlığı yönünden reddine, ... ve ... yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; müvekkilinin Aydın ili, Didim ilçesi, ... mevkiindeki 15 adet taşınmazın maliki iken aleyhine Ankara 10. İcra Müdürlüğünün iki ayrı dosyasında başlatılan icra takipleri sonucunda Didim İcra Müdürlüğünün talimat dosyasında taşınmazların tümünün dava dışı ...'ya ihale ile satılıp adı geçen üçüncü şahıslara taşınmazların devredildiğini, yapılan icra takiplerinin sebep ve şekil yönünden mevzuata aykırı olduğunu, Ankara 10 İcra Müdürü ve Müdür Yardımcısının da bu olaya dahil olan diğer davalılarla ile işbirliği içinde olduklarını, bu taşınmazların satışlarının müvekkiline tebliğ yapılmadan yapılmış gibi gösterilerek ve sahte belgeler düzenlenerek gerçekleştirildiğini, bu olayların sonradan müvekkilince öğrenildiğini, Didim İcra Hukuk Mahkemesinde açılan ihalenin feshi davası sonucunda taşınmazların satışına dayanak ihalenin feshedildiğini, ancak müvekkiline ait taşınmazlar üçüncü kişilere devredildiğinden kararın uygulanabilirliği ve taşınmazların müvekkiline dönüşünün mümkün olmadığının beyan edildiğini, bunun üzerine taşınmazların maliklerine yönelik tapu iptal tescil davası açıldığını, yapılan yargılama sonucunda davaya konu 378 ada 3, 4 ve 8 nolu parseller dışındaki taşınmazların tapularının iptali ile müvekkili adına tesciline karar verildiğini, reddedilen 378 ada 3, 4 ve 8 nolu parsellerin halihazırdaki kayıt maliklerinin iyiniyetli olmaları gerekçesiyle bu taşınmazlar yönünden ret kararı verildiğini, tapu iptal tescil davasında verilen kararın 30.07.2008 tarihinde kesinleştiğini, dava konusu 378 ada 3, 4 ve 8 nolu parsellerin haksız şekilde müvekkilinin elinden çıktığını, olaya ilişkin suç duyurusunda bulunduklarını, Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılamada davalılardan ..., ..., ... hakkında açılan davada verilen karara göre; davalı ...'in resmi evrakta sahtecilik ve kamu kurumunu aracı kılmak sureti ile dolandırıcılık suçunu, davalı ...'ın görevi kötüye kullanma suçunu işlediğinin sabit görüldüğü, davalı ...'ın ise ceza yargılamasında verdiği ifadesinde açıkça müvekkilinden olan alacağını tahsil ettikten sonra ... ve ... ile birlikte tahsil edilen alacak ödenmemiş gibi temlikname düzenleyerek icra takibinin devamını ve müvekkiline ait taşınmazların satışının sağlandığını kabul ettiği, Ankara 10. İcra Müdürü ... hakkında resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık, Müdür Yardımcısı ... hakkında ise görevi ihmal suçlarından açılan ceza davasının derdest olduğunu, müvekkilinin elinden haksız şekilde çıkan davaya konu 378 ada 3, 4 ve 8 nolu parsellerin yüz ölçümleri toplamının 1.021,76 m² ve Didim Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlanan tapu iptal tescil davasında alınan 11.04.2008 tarihli bilirkişi raporuna göre taşınmazların birim fiyatının 214,00 TL olup müvekkilinin asgari zararının 255.450,00 TL olduğunu ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere dava konusu taşınmazların satış tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 26.11.2020 tarihli ıslah dilekçesiyle dava değerini 557.000,00 TL'ye yükseltmiştir.

II. CEVAP

1.Davalı ... vekili; dava konusu taşınmazlara ait m² birim fiyatlarının gerçeği yansıtmadığını, zarar ile müvekkili arasında illiyet bağının bulunmadığını, sadece icra dosyalarının alacaklısı olan müvekkilinin de davalı ... tarafından kandırılıp mağdur edildiğini, ne müvekkili ne de diğer davalılar hakkında kesinleşmiş bir mahrumiyet kararı bulunduğunu, müvekkili tarafından önce davalı ... aleyhine icra takibi başlatıldığını ve borçlu ...'ın itirazı üzerine Asliye Hukuk Mahkemesinde itirazın iptali davası açtıklarını, davalı ...'ın davaya konu icra dosyalarından 2004/3865 E. sayılı dosya borçlularından tahsil edip müvekkiline ödemediği paranın dava edildiğini, davalı ...'ı bu eylemi nedeniyle Ankara Barosuna da şikayet etiklerini, disiplin soruşturması açıldığını ancak karar verilmediğini, İcra Müdürü ..., İcra Müdür Yardımcısı ... ve davalı avukat ... arasındaki ilişki, yaptıkları iş ve işlemlerden müvekkilinin bilgisi olmadığını, müvekkilinin bu ilişkinin dışında olduğunu, müvekkilinin vekilliğini üstlenen davalı avukat ...'ın hukuka uygun olarak vekilliğini icra etmediğini anlaması üzerine vekillikten azlettiğini, Ceza Mahkemesinde hatalı inceleme sonucunda müvekkili hakkında mahkumiyet kararı verildiğini, verilen kararı temyiz ettiklerini, ihalenin feshi davasına müvekkilinin taraf olmadığından savunmada bulunamadığını, bu nedenle de kurulan hükmün müvekkilini bağlamayacağını, olayda var ise şekli yanlışlık olduğunu ve bu konudaki davaların henüz kesinleşmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

2.Davalı Bakanlık vekili; zamanaşımı itirazında bulunduklarını, müvekkili İdare tarafından yapılan işlemlerin usul ve yasaya uygun olduğunu, müvekkili İdarenin kusuru bulunmadığını, davacı ve diğer davalılar arasında hukuki ve ticari ilişkiler bulunduğunu, diğer davalılar ve müvekkili İdare personeli hakkında Ağır Ceza Mahkemelerinde açılan davaların kesinleşmediğini, Didim Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan tapu iptali ve tescil davasının müvekkili İdareye ihbar edilmediğinden savunma haklarını kullanamadıklarını, talep edilen tazminat tutarının fahiş olduğunu, taşınmazın ihale tarihindeki değeri yerine daha sonra açılan tapu iptal tescil davasındaki değer üzerinden tazminat istenmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, İdareye yapılan bir ihtar olmadığından temerrüdün de oluşmadığını, davacının gerçek zararını ispat etmesi gerektiğini, taşınmazın satışı ile davacının elde ettiği aktif ve pasif kazançların açıklanmadığını, usulsüzlüğe konu edilen takip dosyasında davacının borçlu olup olmadığı, taşınmazların satışı ile bu borcundan ve faizinden kurtulup kurtulmadığının araştırılması gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

3.Davalı ... vekili; ceza davasında ceza alanların resmi evrakta sahtecilik suçunu işlediklerini, Kamu Kurumunu Aracı Kılmak Sureti ile Dolandırıcılık suçunu işlediği sabit olan kişinin ..., görevini kötüye kullandığı sabit olan kişinin ise avukat ... olduğunu, müvekkili hakkında Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda beraat kararı verildiğini, müvekkilinin alacağını davalı ...'e o dönemdeki avukatı davalı ...'ın isteği doğrultusunda temlik etmesinin hukuka aykırı bir tasarruf olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; Ağır Ceza Mahkemesi dosyasında tespit edildiği üzere, ihbar olunan ...'in olay tarihinde Ankara 10 İcra Müdürü olarak görev yaptığı, aynı zamanda ihbar olunan ...'nın da Ankara 10 İcra Müdür Yardımcısı olarak çalıştığı, 2004/3865 E. sayılı icra dosyasının takibinden iş bölümüne göre İcra Müdür Yardımcısı olan ihbar olunan Necla sorumlu olmasına rağmen 08.04.2004 tarihinde İcra Müdürü ... tarafından sahte olarak tanzim edilen davacının beyanı ve imzalarıyla ilgili olarak Didim İcra Müdürlüğüne talimat yazılarak davacıya ait 15 ayrı taşınmazın haczinin istenildiği ve elden takiplidir ibaresine yer verildiği, yine adı geçen icra müdürü tarafından aynı tarihte davacıya ait Ankara ili, Çankaya ilçesi 1.2.3.4.5. Bölge Tapu Sicil Müdürlüklerine ve Didim Tapu Sicil Müdürlüğüne müzekkere yazılarak haciz yapılmasını isteyen dosyada alacaklı vekili olan diğer davalı ...'ın talebinin de İcra Müdürü ... tarafından kabul edildiği, 12.04.2004 günü alacaklı vekili olan davalı ...'ın muvafakatına binaen teminatın iadesini talep ettiği, bu talebin de İcra Müdürü ... tarafından kabul edildiği, 09.04.2004 tarihinde 2003/8077 E. sayılı icra dosyasında davacı borçlular gelmediği halde İcra Müdürlüğüne gelmiş gibi gösterilerek “Borçlular ... ve ... geldi söz alarak iş bu dosyanın borcunun tamamını kabul ediyoruz. Alacaklı vekilinin yatırmış olduğu teminatın kendisine iadesine muvafakat ediyoruz. Borca bir diyeceğimiz yoktur dedi. Beyanları okundu imzaları alındı kimlikleri dosyaya kondu 09.04.2004 ... ... “ yazılarak sahte olarak imzalarının atıldığı, aynı tarihte “Temlik alacaklısı ... geldi Antalya 2. Noterliğinin 09.04.2004 tarihli ve 07408 yevmiye nolu temliknameyi ibraz ediyorum. Temlikname doğrultusunda alacaklı olduğumun Didim Tapu Sicil Müdürlüğüne bildirilmesini talep ederim dedi. Temlik alacaklısı ...”e ait talebin de uygulamanın aksine İcra Müdürü ... tarafından aynı tarihte kabul edildiği ve Didim Tapu Sicil Müdürlüğüne müzekkere yazıldığı, davacının dosyada mevcut Emniyet Müdürlüğü Pasaport Şubesi Müdürlüğünün yazılarından olay tarihinde Türkiye‘de olmadıklarının belirlendiği, bunlar adına 08.04.2004 ve 09.04.2004 tarihli beyanları ve imzaları o tarihte anılan yer İcra Müdürü olan ... tarafından sahte olarak düzenleme eylemine iştirak edildiği, aynı tarihteki taleplerin de kendisi tarafından yürütüldüğünden sahte evrak tanzimi ve 44.000,00 Euro'luk sahte senedin icra müdürlüğünü aracı kullanmak suretiyle tahsilini sağladığı ve bu işlemler nedeniyle davacının Didim'de bulunan dava konusu taşınmazlarını kaybettiği, ihbar olunan ... ve ...'nın İcra Müdürlüğü personeli oldukları ve yaptıkları işlemlerin doğurduğu sonuçlardan personeli oldukları davalı Adalet Bakanlığı'nın sorumlu olduğu, bahse konu icra takip sürecini davalılar ... ve onun avukatı olan davalı ...'ın ihbar olunan icra personeli ile birlikte yürüterek davacının zarara uğramasına birlikte ve kasıtlı olarak sebebiyet verdikleri, meydana gelen 557.000,00 TL zarardan tapunun elden çıktığı 31.12.2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte bu davalıların müşterek ve müteselsilen sorumlu oldukları, davalı ...'ın ise dava konusu bu hukuksuz işlemlerde herhangi bir dahlinin ya da kastının bulunmadığı gerekçesiyle; davanın kabulü ile 557.000,00 TL'nin satış tarihi olan 31.12.2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi birlikte davalılardan Adalet Bakanlığı, ... ve ...'tan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davalı ... aleyhine açılan davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ile davalılardan Adalet Bakanlığı vekili istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacı vekili; davalılardan ...'ın müvekkilinin 40.000,00 Euro tutarında poliçe verdiği dava dışı şirketin temsilcisi ve müdürü olduğunu, alacaklı şirketin icra takibinin başlatıldığı tarihte alacak miktarı 16.000,00 Euro iken poliçe bedelinin tamamı olan 40.000,00 Euro üzerinden 2013/8077 E. sayılı icra dosyası ile icra takibi başlattığını, davalının 28.11.2007 tarihinde talimat yolu ile Ceza Mahkemesinde alınan ifadesinde poliçe karşılığı alacağının 26.000,00 Euro olduğunu ve bu paranın ödendiğini açıkça itiraf ettiğini, dosya takip miktarının tamamını muvazaalı şekilde diğer davalı ...’e temlik ettiğini, 40.000,00 Euro tutarlı poliçe karşılığında 26.000,00 Euro alacağı bulunan davalının icra takibinden önce 10.000,00 Euro alacağını tahsil ettiğini, yine alacağın temlik tarihi olan 09.04.2004 tarihinden sonra 29.04.2004 tarihinde 16.000,00 Euro’nun da davalı ... tarafından tahsil edildiğini, bu durumun muvazaanın kanıtı olduğunu, bu şekilde alacağını tahsil eden dava dışı şirketin icra dosyasına alacağın tahsil edildiği yönünde beyanda bulunmaması ve muvazaalı şekilde diğer davalı ...’e temlikname vererek müvekkilinin taşınmazlarının haciz yoluyla satılmasına neden olmasının uğranılan zararda davalı ...'ın da kusurlu olduğunu ve muvazaalı işlem ile uğranılan zarar arasında nedensellik bağı bulunduğunu gösterdiğini, Ceza Mahkemesince yapılan yargılamada davalı ...'ın beraatine karar verilmesinin uğranılan zararın tazmini için açılan hukuk davasındaki sorumluluğunu ortadan kaldırmadığını, kabule göre de ret gerekçesinin, davanın alacaklı şirkete yöneltilmesi gerekirken ...'a yöneltilmesi dikkate alınarak husumet nedenine dayandırılması gerektiğini, bu durumda da davalı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin de hatalı olduğunu ileri sürerek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

2.Davalı Bakanlık vekili; davaya konusu alacağın ve ıslah talebinin zamanaşımına uğradığını, bilirkişi raporunda davaya konu taşınmazlar için belirlenen bedellerin fahiş olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte tazminatın taşınmazın ihale edildiği tarihteki değeri yerine daha sonra açılan tapu iptal tescil davasında tespit edilen değeri üzerinden istenmesinin doğru olmadığını, müvekkili İdareye bu hususta yapılmış bir ödeme ihtarı olmadığından temerrütten bahsedilemeyeceğini, ayrıca davacının gerçek zararını ispat etmesi gerektiğini, taşınmazların satışı ile davacının elde ettiği aktif ve pasif kazançların açıklanmadığını, Mahkemece dava konusu alacağa dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte davacının ıslah talebi kabul edilse dahi ıslah edilen kısım için faiz başlangıcının taşınmazların satış tarihinden değil ıslah tarihinden olması gerektiğini, davacı lehine takdir edilen vekalet ücretinin de hatalı olduğunu ileri sürerek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; her ne kadar davacı tarafından davalı ... yönünden, yetkilisi olduğu şirketin alacağından fazla tutarda icra takibi başlatarak, alacağı muvazaalı şekilde temlik ettiği ve temlikten sonra alacağın bakiyesini de tahsil etmesine karşın bunu icra dosyasına bildirmeyerek zararın doğmasında kusuru bulunduğu ileri sürülmüş ise de; davaya konu zararın davacıya ait taşınmazların usulsüz tebligat ve işlemlerle cebri icra yolu ile satılması sonucu gerçekleştiği, dava konusu zarar ile davalının iddia edilen eylemleri arasında uygun illiyet bağı bulunmadığından ve adı geçen davalının diğer davalılar tarafından taşınmazların satışı için gerçekleştirdikleri belirtilen haksız eylemlere iştirak ettiği ispatlanamadığından davanın davalı ... yönünden reddine karar verilmesinde isabetsizlik olmadığı, ayrıca anılan davalı haksız fiil faili olarak davalı gösterilmiş olup kendisine husumet yöneltilmesinde de hata bulunmadığından kabule göre davanın bu davalı yönünden esastan değil, husumetten reddine karar verilmesi gerektiğine ilişkin istinaf nedeninin de reddi gerektiği, davacının davalı ... yararına hüküm altına alınan vekâlet ücretine ilişkin istinaf talebi yönünden ise, İlk Derece Mahkemesince karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/4 maddesi uyarınca davalı ... yararına maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken nispi vekalet ücretine hükmedilmesi hatalı olduğundan bu yöne ilişkin istinaf sebebinin yerinde görüldüğü, davalı Adalet Bakanlığının istinaf başvurusu yönünden yapılan incelemede ise, davalı Bakanlık tarafından, davaya ve ıslaha karşı zamanaşımı defi ileri sürüldüğü ve bu hususun açıkça istinaf nedeni de yapıldığı, somut uyuşmazlıkta davalı Bakanlığın sorumluluğunun 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun (2004 sayılı Kanun) 5 nci maddesine, diğer bir deyişle icra dairesi görevlilerinin eylemine dayandığı, icra dairesi görevlilerinin Ağır Ceza Mahkemesi dosyasında memurun resmi evrakta sahteciliği (765 sayılı TCK’nın 339/1), nitelikli dolandırıcılık (765 sayılı TCK’nın 504/7) ve görevi ihmal (765 sayılı TCK’nın 230) suçlarından yargılandıkları, ceza dosyasında suç tarihinin sahtecilik yapıldığı iddia edilen 08.04.2004-09.04.2004 tarihli belge tarihi olarak kabul edildiği, davaya konu taşınmazların devrine neden olan ihale tarihinin ise 03.12.2004, ihale alıcısı ...'dan üçüncü kişilere taşınmazların devredildiği tarihin 31.12.2004, davacı tarafından tapu maliklerine açılan tapu iptal tescil davasının kesinleşme tarihinin 12.04.2010, eldeki dava tarihinin ise 02.12.2010 olup ıslah tarihinin ise 26.11.2020 olduğu, icra görevlilerine atılı suçlardan en uzun zamanaşımı süresine tabi olan “memurun resmi evrakta sahteciliği” suçu yönünden suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK’nın 339/1 ve 102/3 uyarınca ceza zamanaşımı süresi on yıl olup 2014 yılında bu sürenin dolduğu, öte yandan 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (818 sayılı Kanun) 60/1 maddesi uyarınca haksız fiilde bir yıllık kısa zamanaşımı süresinin "zarara ve faile" ıttıla tarihinden başlayacak olup zarara ıttıla tarihinin taşınmaz tapularının davacıya geri dönmeyeceğinin kesinleştiği 12.04.2010 tarihi olup kısa zamanaşımı süresinin 12.04.2011 tarihinde dolduğu, bu tarihin zararı müstelzim fiilin vukuundan itibaren on yıllık (2014) uzun zamanaşımı süresinin de içinde bulunduğu, bu durumda dava tarihi olan 02.12.2010 tarihi itibariyle dava dilekçesinde talep edilen alacak (255.450,00 TL) yönünden hem bir yıllık kısa zamanaşımı, hem de ceza zamanaşımı süresinin dolmadığı, davalı İdarenin davaya karşı zamanaşımı definin ve bu yöne ilişkin istinaf nedeninin reddi gerektiği, ancak ıslah tarihi olan 26.11.2020 tarihi itibariyle davacı lehine olan tüm (kısa, uzun ve ceza) zamanaşımı sürelerinin dolduğu, süresinde ıslaha karşı zamanaşımı defi ileri sürüldüğünden ıslahla arttırılan kısım yönünden davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerekirken davalı İdarenin bu kısımdan sorumluluğuna karar verilmesinin yerinde olmadığı, zamanaşımına uğramayan dava dilekçesindeki istem yönünden ileri sürülen esasa ilişkin istinaf nedenlerine gelince ise, eldeki davada davalı Adalet Bakanlığının 2004 sayılı Kanun'un 5 nci maddesi uyarınca zarardan sorumlu olduğu iddia edilerek davalı gösterildiği, her ne kadar İlk Derece Mahkemesince ihbar olunan icra görevlilerinin yargılandığı Ağır Ceza Mahkemesi dosyasındaki gerekçeye atıf yapılarak sahte evrak tanzimi ve 44.000,00 Euro’luk sahte senedin icra müdürlüğü aracı kılınmak suretiyle tahsilinin sağlandığı ve bu işlemler nedeniyle davacının davaya konu taşınmazlarını kaybettiği, ihbar olunan icra personelinin yaptığı işlemlerin doğurduğu sonuçlardan personeli olarak çalıştıkları davalı Adalet Bakanlığının sorumlu olduğu gerekçesiyle davalı Bakanlık aleyhine hüküm kurulmuş ise de; dosya kapsamı ile Ağır Ceza Mahkemesi dosyalarının incelenmesinde, icra görevlilerinin, davalı ... ve vekili ...’ın aynı zamanda suç teşkil ettiği belirtilen haksız eylemlerine iştirak ettikleri, onlarla birlikte hareket edip davacıyı zararlandırdıkları ispatlanamadığı gibi, icra dosyalarında yapılan tebligatların alacaklı vekili tarafından bildirilen adrese ve onun talebi üzerine gerçekleştirildiği, İcra Hukuk Mahkemelerinde yapılan yargılamalar sonucu toplanan delillerle sonradan usulsüz oldukları anlaşılsa da “birlikte sakin yakınları imzasına” ve isim benzerliği nedeniyle sehven “bizzat ... imzasına” şeklinde tebliğ edilerek, yapıldıkları anda şeklen usulüne uygun göründükleri, icra dosyasında müteakip işlemlerin bu doğrultuda yürütülmesi ve icra dosyasında bulunan ve borcu kabul ettiklerine dair beyanları içeren 08-09.04.2004 tarihli belgelerin altındaki imzaların davacı ile dava dışı eşi İhsan’a ait olduğunun tespit edilmesi birlikte gözetildiğinde, ihbar olunan icra dairesi görevlilerinin, davacıya ait davaya konu taşınmazların usulsüz tebligatlar ve işlemlerle icra kanalıyla satılması sonucu uğranılan zarardan sorumluluklarını gerektirir kusurlarının bulunduğunun ispat edilemediği, bu durumda davalı Adalet Bakanlığı aleyhine açılan davanın ıslahla arttırılan miktar yönünden zamanaşımı nedeniyle, dava dilekçesinde talep edilen miktar yönünden anılan Kanun'un 5 nci maddesinin koşulları oluşmadığından esastan reddine karar verilmesi gerekirken, zamanaşımı def'i değerlendirilmeden esasa ilişkin ise yanılgılı değerlendirme yapılarak yazılı şekilde davalı İdarenin tazminatla sorumlu tutulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle; davacı ve davalı Adalet Bakanlığı vekilinin istinaf başvurularının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden davalı ... aleyhine açılan davanın reddine, davalı Adalet Bakanlığı aleyhine açılan davanın ıslahla arttırılan miktar yönünden zamanaşımı nedeniyle, dava dilekçesinde talep edilen miktar yönünden esastan reddine, davalılar ... ve ... aleyhine açılan davanın kabulü ile 557.000,00 TL'nin 31.12.2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi birlikte bu davalılardan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; davalı ... yönünden istinaf sebeplerini tekrar etmiş, ayrıca davalı Bakanlık yönünden verilen kararın hatalı olduğunu, Bölge Adliye Mahkemesinin sahtecilik yönünden yaptığı tespitin doğru olmakla birlikte eksik olduğunu, zira, Ağır Ceza Mahkemesince verilen ve sahtecilik suçuna iştirak etmesi nedeniyle verilen ceza hükmü ile birlikte davalı Bakanlık personeli ...'in nitelikli dolandırıcılık suçunu da işlediği kabul edilmekle birlikte, bu suç yönünden zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verilip sadece sahtecilik suçundan ceza verildiğini, Yargıtay 11. Ceza Dairesinin verilen hükmü sadece sahtecilik suçuna iştirak yönünden bozduğunu, dolandırıcılık yönünden bir değerlendirmede bulunmadığını, bu suç yönünden de beraat gerektiği yönünde bir değerlendirme yapmadığını, dolayısıyla İcra Müdürü olan ...'in dolandırıcılık suçunu işlediği, ancak yargılama sırasında ceza zamanaşımının dolması nedeniyle davanın düştüğünün açık olduğunu, 2004 sayılı Kanun'un 5 nci maddesindeki koşulların davalı Bakanlık yönünden oluştuğunu, ayrıca ıslah talebi yönünden de hatalı değerlendirme yapıldığını, 02.12.2010 tarihinde açılan davanın zarar miktarı belli olmadığından belirsiz alacak davası niteliğinde olduğunu, bu nedenle ıslah edilen kısım yönünden zamanaşımından ret kararının da hatalı olduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davalı Adalet Bakanlığı yönünden 2004 sayılı Kanun'un 5 nci maddesine, diğer davalılar yönünden haksız fiile dayalı maddi tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

2004 sayılı Kanun’un 5 ve 7 nci maddeleri.

3.Değerlendirme

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında; hukuki ilişkinin ve bu ilişki nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlığa yukarıda yer verilen hukuk kurallarının doğru şekilde uygulamasına, dava konusu zarar ile davalılardan ...'ın eylemleri arasında illiyet bağı bulunmadığından ve özellikle bu davalının diğer davalılar tarafından taşınmazların satışı için gerçekleştirdikleri belirtilen haksız eylemlere iştirak ettiği dosya kapsamındaki deliller ile Ceza Mahkemesi dosyaları da incelendiğinde ispatlanamadığından davalı ... yönünden verilen ret kararında isabetsizlik bulunmamasına, davalı Adalet Bakanlığı personeli olan ihbar olunan ... ve ...'nın davacıya ait taşınmazların usulsüz tebligat ve işlemlerle cebri icra yolu ile satılması eylemine iştirak ettiklerine dair sorumluluklarını gerektirir kusurlarının bulunduğunun ispat edilmesine, davalı Adalet Bakanlığının ıslah edilen kısma yönelik zamanaşımı itirazı yerinde olduğundan ıslah edilen kısmın zamanaşımından reddine karar verilmesinin de yerinde olduğunun anlaşılmasına göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

12.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.