"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/187 E., 2023/274 K.
Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı taraf vekillerince duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 17.12.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat ... ile davalı vekili Avukat ...'nın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; 24.08.2007 tarihinde, ... Köyü, ... Mahallesi mevkiinde başlayan orman yangınının 513 hektarlık bir alanda etkili olduğunu ve bu alanın yangında zarar gördüğünü, yangının bölgeden geçen enerji nakil hattındaki D12 direği ile bu direğin doğusunda bulunan ağaç direğin arasındaki elektrik tellerinin fincanlara sağlam olarak monte edilmemesi nedeniyle kopması ve yerde kurumuş halde bulunan çam ağacı ile kuru otları tutuşturması sonucu çıktığını, TEDAŞ ile Orman Genel Müdürlüğü arasında enerji nakil hatları kurulması için verilen izinlere ilişkin taahhüt senedinin (7.) maddesine göre, orman idaresi zararından davalı şirketin sorumlu olduğunu ileri sürerek; işletme müdürlüğünce düzenlenen tazminat raporuna göre idarenin bu haksız fiil sebebiyle uğradığı 2.344.795,29 TL (ıslahla 4.147.196,40 TL) zararın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; olay tarihinden itibaren 1 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini, olayın davacı orman idaresinin bakım ve gözetimindeki kuruyan ağacın rüzgarın etkisiyle devrilip tellerin üzerine düşmesi sonucu gerçekleştiğini, enerji nakil hattının yönetmeliklere uygun tesis edilmiş olması nedeniyle davalının herhangi bir kusurunun bulunmadığını, enerji nakil hattının mevzuat gereği güvenlik bandı dışında bulunan ve yangına sebebiyet verdiği hem orman idaresince, hem davalı personelince tesbit edilen bakım ve tesbit yükümlülüğü orman idaresine ait olan ağacın sebebiyet verdiği yangın nedeniyle davalının kusurlu ya da kusursuz sorumluluğunun bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece 31.01.2012 tarihli ve 2009/268 E., 2012/19 K. sayılı kararıyla; yangının her iki tarafın da müşterek kusurlu davranışı ile çıktığı, elektrik hattı üzerine düşen ağacın davalı şirketin sorumluluk alanı dışında kaldığı, doktrin ve Yargıtay İçtihatları ile benimsenen uygun illiyet ilkesi ve 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (818 sayılı Kanun) 44 üncü maddesi de nazara alınarak oluşan zararın adalet ve hakkaniyet ölçüsünde paylaştırılması, bu çerçevede davalı şirketin oluşan zararın takdiren %2'si kadar bir miktarından sorumlu tutulması gerektiğinden bahisle, davanın kısmen kabulüne, 82.943,92 TL tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 02.04.2013 tarihli ve 2013/5190 E., 2013/5549 K. sayılı ilamıyla; davalı tarafın tüm, davacı tarafın ise sair temyiz itirazları reddedildikten sonra; "(...) Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; yangının, davalı şirkete ait olup, enerji nakil hattındaki tellerin (ağaç düşmesi sonucu) kopması nedeniyle meydana geldiği; dolayısıyla davalı şirketin faaliyeti ile ortaya çıkan zarar arasında illiyet bağının bulunduğu, davalı şirketin zarardan sorumlu olduğu anlaşılmaktadır.
Ne var ki, zararın kapsamını tayinde davacı idarenin kusurunun olup olmadığının da araştırılıp, tartışılması gerekmektedir.
(...) O halde, Mahkemece; davacı kurumun yukarıda açıklanmaya çalışılan görev ve sorumlulukları dikkate alınarak, somut olayda, müterafik kusuru olduğu gözetilip; adalet ve hakkaniyet ilkelerine göre, bilirkişilerce hesaplanan zarar miktarından uygun bir miktar indirilerek, tazminata hükmedilmesi gerekmektedir.
Yanılgılı değerlendirme sonucu, davalı şirketin; olayda kusursuz sorumluluğu bulunduğu gözetilmeden, yangının her iki tarafın müşterek kusurlu davranışından çıktığı da belirtilmiş olmasına rağmen; hakkaniyet ve adalet duygusuyla bağdaşmayacak oranda zararın takdiren %2'si kadar sorumlu tutulmuş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir." gerekçesiyle, karar bozulmuştur.
B. İkinci Bozma Kararı
1. Bozmaya uyan Mahkemece verilen 05.11.2013 tarihli ve 2013/379 E., 2013/693 K. sayılı kararla; davacı tarafın meydana gelen zararda %45 oranında müterafik kusurunun bulunduğu kanaatine varıldığı gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne 2.280.958,02 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; karara karşı, taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 17.06.2014 tarihli ve 2014/4430 E., 2014/9752 K. sayılı ilamıyla; "(...) Uyuşmazlık ise çıkan yangının küçük - orta- büyük yangın olup olmadığı ve buna göre alınacak tedbirlerin zamanında, yerinde ve hızında alınıp alınmadığı denetlenmeli, davacı idarenin yangına müdahalesinde kullanacağı helikopterlerin yakıtının bulunmaması veya hemen bitmesi ve yangına geç müdahale edilmesi yönünde yaptığı savunma irdelenmeli ve kusur etkisi tartışılmalıdır.
Yukarıda bilgiler ışığında somut olayımızda müterafik kusur hesaplanırken, davaya konu yangının hangi ölçekte bir yangın olduğu (küçük, orta, büyük) büyüyen orman yangınlarında belirleyici birincil etmenin rüzgar hızı ve yönü sonra nisbi nem ve yüksek sıcaklık olduğu bilimsel çalışmalarda belirtildiğine göre, olay günü rüzgarın hızı, bağıl nem oranı, davacı idarenin yangına müdahalesindeki etkin gücü gibi faktörler dikkate alınarak inceleme yapılmaması eksik delil toplama ve HMK'nın 31 inci maddesi gereğince davayı aydınlatma görevini yapmadan karar verildiği anlaşılmaktadır.
(...)İlk bozmada tarafların müşterek kusurlarının varlığından söz edilmesi kusur oranının tayini için etken unsurlar değerlendirilerek hakkaniyet ölçüsünde bir inceleme yapılmasının istenilmesi eşit kusur ifadesi kullanılmadığı açıktır.
Belirtilen eksiklikler giderilmeden oluş ve kabule göre değerlendirme ve bilirkişi incelemesi yapılmadan kusurun oranının %55 davalı ve %45 davacı olarak belirlemek suretiyle tayin olunan tazminatın belirlenmesi uygun düşmemekle ilk kararda belirtilen oranın düşüklüğü, ikinci kararda ise belirtilen oranın çok yüksek olması karşısında tazminatın hakkaniyet ölçülerine göre adil ve kalıcı şekilde tayini ile önce bulunacak kusur sonra ayrıca hakkaniyet indirimi de yapılmakla makul bir tazminatın tayini gerektiğinden hüküm belirtilen eksiklikler sebebiyle bozulmalıdır." gerekçesiyle, karar bozulmuştur.
C. Üçüncü Bozma Kararı
1. Mahkemenin 16.12.2015 tarihli ve 2015/146 E., 2015/678 K. sayılı kararıyla; bozma ilamıyla bağdaşmayacak şekilde bilirkişi raporunda davacı tarafın %65 oranında, davalı tarafın %35 oranında kusurlu olduğu belirtilmiş ise de, Mahkemenin bilirkişi raporundaki kusur oranları ile doğrudan bağlı olmadığı, davacı tarafın yeterli emniyet yolları açmaması hususunda %10 oranında mütefarik kusurlu olduğu yine yangın öncesinde gerekli emniyet tedbirlerini almaması sebebiyle %15 oranında mütefarik kusurlu olduğu, bilirkişi raporunda tespit edilen toplam 3.178.099,48 TL zarar bedelinden %25 oranında mütefarik kusur indirimi yapıldığı gerekçesiyle; davanın kabulü ile 2.344.795,29 TL maddi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
2. Dairemizin 23.05.2017 tarihli ve 2016/5735 E., 2017/7761 K. sayılı ilamıyla; taraf vekillerinin sair temyiz itirazları reddedildikten sonra; "(...) Dairemizin 02.04.2013 tarihli ve 2013/5190 E., 2013/5549 K. sayılı ilk bozma ilamında, davalı tarafın zararın %2'sinden sorumlu tutulması uygun görülmemiş, %2 oranın düşük olduğu belirtilmiş, 17.06.2014 tarihli ve 2014/4430 E., 2014/9752 K. sayılı ikinci ilamda ise davalı tarafa yüklenen %55 kusur oranı yüksek görülmesine karşın temyize konu işbu kararda davalı tarafın kusur oranı %75 olarak belirlenmiştir.
Mahkemece, Dairemizin bozma ilamı doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılarak, sonucu dairesinde bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
3) Mahkemece, hükmedilen tazminata olay tarihinden itibaren faiz işletilirken olay tarihinin 24.08.2007 yazılması gerekirken sehven 24.08.2015 tarihi yazılması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir." gerekçesiyle, karar bozulmuştur.
D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; yasal düzenlemeler ışığında düzenlenen heyet raporu ve dosyadaki mevcut tutanaklar incelendiğinde, davacının yangının başlamasından itibaren 25 dakika içerisinde müdahalede bulunduğu ve yangının kısa süre içerisinde kontrol altına aldığı, kullanılan ekipman ve diğer hususlar da nazara alındığında davacı Kurumun üzerine düşen görevi tam olarak yerine getirmediği ve bu sebeple sorumluluğunun söz konusu olduğu, davalının ise heyet raporundaki tespit ve değerlendirmeler kapsamında hem görevini hassasiyetle yerine getirmemesi hem de yaptığı işin tehlike sorumluluğu kapsamında olması dolayısıyla meydana gelen yangında kusursuz sorumluluğu da söz konusu olup, 13.10.2020 tarihli heyet raporunda belirtildiği üzere yangındaki rüzgarın rolünün %50 olduğu, bozma ilamında da belirtildiği üzere rüzgarın etkisi nedeniyle tarafların sorumluluğuna gidilemeyeceği, kalan %50'lik kusur dağılımının ise yine aynı rapordaki tespitler doğrultusunda %35'lik kısmının davalının %65'lik kısmının ise davacı idarenin sorumluluğunda olduğunun kabul edildiği, zarar bedelinin (2.708.078,748 TL) yukarıda belirtilen oranlara göre hesaplanması sonucu davalının 947.827,562 TL tazminattan sorumlu olduğu, her ne kadar helikopter ve uçakların uçuşu nedeniyle de zarara uğranıldığı ileri sürülmüş ise de uçuşların garanti uçuş süresini aşmadığı anlaşılmakla bu yöndeki itiraza itibar edilmediği gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile 947.827,56 TL tazminatın yangın tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı kuruma verilmesine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili; hesaplanan toplam zarar miktarını kabul etmediklerini, zarar konusunda bozma sebebi olmadığından ıslah edilen miktarın usuli kazanılmış hak oluşturduğunu, davacı orman idaresine yüklenen %65 kusur oranının maddi gerçeklikle bağdaşmadığını, yangının başlamasında davalının asli kusurlu olduğunu, yangına mümkün olan en kısa zamanda müdahale edildiği halde bu konuda başarısızlık varmış gibi değerlendirme yapılmasının hatalı olduğunu, elektrik hattına devrilen kurumuş ağacın soyut iddiadan ibaret olduğunu, davalının kusursuz sorumluluğu yanında kusurunun da bulunmadığını, bu sebeple zararda indirim yapılmasının hukuka aykırı olduğunu, rüzgar faktörünün yangın zararını %50 oranında etkilediğine dair kanaatin bilimsel dayanağının bulunmadığını, yangın emniyet yol şeritlerinin yeterli olmadığı iddiasının yerinde olmadığını, garanti uçuş süresi aşılmadığı gerekçesiyle hava araçlarının söndürme masraflarının tazminattan düşülmesinin de yerleşik içtihatlara aykırı olduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı vekili; bozma ilamında belirtilen indirimler yapılmadan hüküm kurulduğunu, rüzgarın olaydaki %50 kusura karşılık gelen etkisi zarardan indirilmediği gibi hakkaniyet indiriminin de yapılmadığını, davacı idareye verilen kusurun bozma ilamına göre eksik ve hatalı belirlendiğini, davacının erken uyarı ve haberleşme yönünde ve gerekli sistemleri bulundurma ve isletmede ağır kusurlu bulunduğunu, orman ve emniyet yollarının yetersiz olmasının da davacının kusuru olduğunu, davalı şirkete atfedilen %35 kusur oranının fahiş olup dosya içeriğine de aykırı bulunduğunu, tazminat zarar kalemlerine yönelik itirazları dikkate alınmayarak fahiş tazminata hükmedildiğini, ayrıca davalı lehine hükmedilen vekalet ücretinin de eksik ve hatalı hesaplandığını, bakiye karar ve ilam harcının iadesi yerine mükerrer harç alınmasının da bozma sebebi olduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, enerji nakil hattından çıkan orman yangını nedeniyle tazminat istemine ilişkindir
2. İlgili Hukuk
1. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Kanun'un 41 vd. maddeleri,
2. 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı ile 04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararları,
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.04.2023 tarihli ve 2022/3-722 E., 2023/294 K. sayılı ilamı,
4. Dairemizin 21.12.2023 tarihli ve 2023/1790 E., 2023/3869 K. sayılı ilamı.
3. Değerlendirme
1. Temyizen incelenen kararın bozma ilamında belirtilen hukuki esaslar gereğince verildiği, davalı ... şirketinin meydana gelen olay nedeniyle tehlike sorumluluğuna dayalı kusursuz sorumluluğunun bulunduğu, yine enerji nakil hatlarını belirli sürelerde denetlemesi gerekirken, bakım ve kontrol yükümlülüğünü yerine getirmeyerek aynı zamanda munzam (ek) kusurlu olduğu, hükme esas alınan kusur raporunda davacının müterafik kusuru ile davalıya atfedilen kusur oranının somut olayın özelliklerine göre makul ve yerinde olduğu, bozma ilamına uyulmakla kesinleşen hususların tekrar incelenemeyeceği anlaşılmakla, taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2. Davacı Kurumun; ormanlık alanlarda veya bu alanlara sıçrama olasılığına karşı özel mülkiyete konu taşınmazlarda çıkan yangınların söndürülmesi nedeniyle yapmış olduğu; iaşe giderleri, yangında çalışan işçilere (toplu iş sözleşmesi vb. nedenlerle) ödediği tazminatlar, yangın yerine ulaşım için kullandığı araçlar ile yangını söndürmede kullandığı arazöz, dozer ve diğer hava araçları nedeniyle yaptığı giderlerin; gerek haksız fiilin meydana gelmesi, gerekse bu haksız fiilden kaynaklanan zararın daha da büyümemesi için yapılmış olduğu gözetildiğinde, davacı Kurumun yapmış olduğu iş bu giderlerin tamamını gerçek zarar ilkesi kapsamında haksız fiilin sorumlularından isteyebileceği, diğer bir anlatımla; bu giderlerin, genel idare giderleri olarak kabul edilemeyeceği hususu, yukarıda yer verilen Hukuk Genel Kurulu ve Dairemiz ilamları ile kabul edilmiştir.
3. Her ne kadar Mahkemece; helikopter ve uçakların uçuşu nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zarar yönünden, uçuşların garanti uçuş süresini aşmadığı, bu itibarla ilaveten bir zarara uğranılmadığı gerekçesiyle davacının bu talebi reddedilmiş ise de, davaya konu edilen yangının davalının kusurundan kaynaklandığı çekişmesiz olduğuna göre, davalının bu yangının söndürülmesi için yapılan masraflardan sorumlu olması gerekir.
4. Yukarıda yer verilen Hukuk Genel Kurulu ile Dairemiz ilamlarında da açıklandığı üzere; hava araçlarının her an hazır durumda olmaları ve yangına bir an önce müdahalede bulunmaları amacıyla başkalarına kiralanması veya kullandırılmasının önüne geçilmesi için ticari hayatın gereği olarak belirli bir süre kullanım garantisi verilerek sözleşmenin imzalandığı gözetildiğinde, davacının zararının sözleşme ile kararlaştırılan limitler dışında fazla uçuş süresi kadar olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Diğer bir anlatımla, limit dahilinde ödenen bedelin de kamu zararı olduğu açıktır.
5. Bu durumda, davacı Kurumun dava dışı şirket ile hava araçlarının kullanımına ilişkin yapmış olduğu kira sözleşmesi bu davanın taraflarını ilgilendirmediğinden, davalının sebep olduğu yangın nedeniyle yapılan masraftan sorumlu olduğunun kabulü gerekmektedir. Mahkemece; davaya konu edilen yangın nedeniyle davacı Kurumun yapmış olduğu bu giderlerin tümünü gerçek zarar ilkesi uyarınca davalıdan isteyebileceği nazara alınarak karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hatalı karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
6. Ayrıca Mahkemece; bozma ilamına uyulmasına karar verildiğine göre, bozma ilamında gösterildiği şekilde işlem yapılması gerektiği tartışmasızdır. Dairemizin 17.06.2014 tarihli bozma ilamında geçen "Rüzgarın hızının yarattığı durum için taraflara atfı kabil bir kusur yüklenemeyeceği gözetilmelidir." ifadesinin, rüzgara da taraflara verildiği gibi kusur oranı verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılması ve buna bağlı olarak, rüzgara da kusur atfı doğru görülmemiştir. Önceki bozma ilamlarında da belirtildiği üzere, bütün önlemlerin, doğal olaylar da dikkate alınarak davacı tarafından alınması gerektiğinden, rüzgarın şiddetli olmasının 818 sayılı Kanun'un 43 ve 44 üncü maddeleri uyarınca hakkaniyet indirimine sebep olacağı gözetilip hesaplanacak zarardan makul oranda hakkaniyet indirimi yapılarak sonuca ulaşılması gerekir. Nitekim ilgili bozma ilamında "...rüzgar etkisiyle yangının hızla yayıldığı gözetildiğinde BK. 43.madde gereğince somut olayın özelliği ve olayın gelişim biçimi itibariyle tazminattan takdir olunacak oranda uygun bir miktar indirim yapılması gerekecektir..." denilmek suretiyle bu yönde değerlendirme yapılması gerektiği de işaret edilmiştir.
Mahkemece; bozma ilamındaki ifadenin yanlış yorumlanması suretiyle rüzgarın etkisi nedeniyle tarafların sorumluluğuna gidilemeyeceği belirtilerek, ancak bununla da çelişkili olacak şekilde hesaplama yapılarak karar verilmesi, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
7. Bozma sebebine göre davalı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
1. Taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. Temyiz olunan Mahkeme kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi gereğince taraflar yararına BOZULMASINA,
3. Bozma nedenine göre, davalı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
28.000,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin karşılıklı alınıp birbirlerine verilmesine,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalıya iadesine,
1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
17.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.