"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1365 E., 2023/1335 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Sakarya Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2023/202 E., 2023/397 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 18.02.2025 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat ... ile davalı vekili Avukat ...'nun sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; davalı tarafın davacı ile aralarında bulunan abonelik sözleşmesi gereği EPDK kararları doğrultusunda PSH bedelini nispi olarak tahsil ettiğini, ancak EPDK kararlarının Danıştay 13. Dairesinin 31.03.2015 tarihli kararıyla iptal edildiğini ve kararın 13.05.2019 tarihinde kesinleştiğini, dolayısıyla davalının yaptığı tahsilatın sebepsiz zenginleşme niteliğinde olduğunu ileri sürerek; davalının 2011 yılı Ocak döneminden 2012 yılı Aralık dönemi sonuna kadar tahsil ettiği nispi PSH bedellerinden alınması gereken maktu PSH bedellerinin mahsubu ile bakiye bedelin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; davanın zamanaşımına uğradığını, davalı şirket ile SEPAŞ arasında kısmi bölünme gerçekleştiğini ve perakende satış hizmetine ilişkin tüm varlıklar ve yükümlülükler SEPAŞ'a devredildiğinden husumet itirazında bulunduklarını, tahsilatlarının yapıldığı dönemde yürürlükte bulunan yasal düzenlemelere uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dava konusu ihtilafta uygulanacak zamanaşımı süresinin, taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunması nedeniyle 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 146. maddesi gereğince on yıl olduğu, davacının fazla ödenen perakende satış hizmeti bedeli olarak talep ettiği dönem 2011 yılı Ocak ayı ile 2012 yılı Aralık ayı arası olup eldeki davanın ise 08.04.2023 tarihinde açıldığı, dolayısıyla talep edilen dönem ile dava tarihi arasında on yıllık sürenin dolmuş olduğu, zamanaşımını kesen sebeplerin varlığının ileri sürülmediği gibi dosyada bu kapsamda bir delil de olmadığı gerekçesiyle; davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş; karara karşı, süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
IV. İSTİNAF
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve numarası belirtilen kararıyla; her ne kadar davacı tarafça sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanılmışsa da, taraflar arasında malvarlıklarının değişimi bir sözleşmeye dayanır ise sebepsiz zenginleşmeden sözedilemeyeceği, malvarlığındaki azalmanın başka asli nitelikteki davalarla önlenmesi mümkün ise, sebepsiz zenginleşme davasının gündeme gelemeyeceği, bunun bir sonucu olarak da sözleşmeden doğan bir hukuki ilişkinin bulunduğu hallerde tarafların sebepsiz zenginleşmeye dayanan bir talepte bulunmasının olanaklı olmayacağı, İlk Derece Mahkemesi kararının yerinde görüldüğü gerekçesiyle; istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; karara karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; İlk Derece Mahkemesi kararında davanın belirsiz alacak davası olduğuna ilişkin bir tespit veya gerekçe sunulmadığını, davanın sözleşme ilişkisi bağlamında ya da sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde değerlendirilmesi halinde 13.05.2019 tarihinde kesinleşen iptal kararı ve iptal kararının davacı şirketçe öğrenildiği tarih dikkate alındığında zamanaşımından söz edilmesinin mümkün olmadığını, Danıştay 13. Dairesinin iptal kararına istinaden ve yerleşik hale gelmiş Yargıtay 3. Hukuk Dairesi kararları göz önüne alındığında, davacı şirketten haksız olarak fazladan tahsil edilen PSH bedelinin iadesine karar verilmesi gerekirken davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, bilirkişi incelemesi yaptırılması ve neticesinde hesaplanan değer üzerinden davanın belirli hale getirilmesi sonucunda davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, Covid-19 salgını ve yaşanan deprem nedeniyle sürelerin durdurulmasına ilişkin kararlar ile arabulculuğa başvuru ile duran sürelerin dikkate alınmadığını ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, abonelik sözleşmesinden kaynaklı fazladan tahsil edilen PSH bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
1. 26 Mart 2020 tarihli ve 31080 (Mükerrer) sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7226 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un geçici 1. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
“(1)Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde görülmüş olması sebebiyle yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla;
“a) Dava açma, icra takibi başlatma, başvuru, şikâyet, itiraz, ihtar, bildirim, ibraz ve zamanaşımı süreleri, hak düşürücü süreler ve zorunlu idari başvuru süreleri de dâhil olmak üzere bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin tüm süreler; 06.01.1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu, 04.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve 12.01.2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile usul hükmü içeren diğer kanunlarda taraflar bakımından belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim tarafından tayin edilen süreler ile arabuluculuk ve uzlaştırma kurumlarındaki süreler 13.03.2020 (bu tarih dâhil) tarihinden, … itibaren 30.04.2020 (bu tarih dâhil) tarihine kadar durur. Bu süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden itibaren işlemeye başlar. Durma süresinin başladığı tarih itibarıyla, bitimine on beş gün ve daha az kalmış olan süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden başlamak üzere on beş gün uzamış sayılır. Salgının devam etmesi halinde Cumhurbaşkanı durma süresini altı ayı geçmemek üzere bir kez uzatabilir ve bu döneme ilişkin kapsamı daraltabilir. Bu kararlar Resmî Gazete’de yayımlanır.
..."
Bilahare 30.04.2020 tarihli ve 31114 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile de yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla getirilen bu sürelerin 01.05.2020 (bu tarih dâhil) tarihinden 15.06.2020 (bu tarih dâhil) tarihine kadar uzatılmasına karar verilmiştir.
2. 120 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Yargı Alanında Alınan Tedbirlere İlişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin “Yargı alanında alınan tedbirler” başlıklı 2. maddesinin birinci fıkrasında “08.02.2023 tarihli ve 6785 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla olağanüstü hal ilan edilen illerde, yargı alanında hak kayıplarının önlenmesi amacıyla;
a) Dava açma, icra takibi başlatma, başvuru, şikâyet, itiraz, ihtar, bildirim, ibraz ve zamanaşımı süreleri, hak düşürücü süreler ve zorunlu idari başvuru süreleri de dâhil olmak üzere bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin tüm süreler; 06.01.1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu, 04.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve 12.01.2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile usul hükmü içeren diğer kanunlarda taraflar veya ilgililer bakımından belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim tarafından tayin edilen süreler ile arabuluculuk ve uzlaştırma kurumlarındaki süreler,
b) 09.06.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile takip hukukuna ilişkin diğer kanunlarda belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim veya icra ve iflas daireleri tarafından tayin edilen süreler,
c) Nafaka alacaklarına ilişkin icra takipleri hariç olmak üzere tüm icra ve iflas takipleri, taraf ve takip işlemleri, yeni icra ve iflas takip taleplerinin alınması, ihtiyati haciz kararlarının icra ve infazına ilişkin işlemler, 06.02.2023 (bu tarih dâhil) tarihinden itibaren 06.04.2023 (bu tarih dâhil) tarihine kadar durur. Bu süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden itibaren işlemeye başlar.” düzenlemesine, yedinci fıkrasında da; “Yerleşim yeri olağanüstü hal ilan edilmeyen iller olan kişilerin; olağanüstü hal ilan edilen illerde kan veya kayın hısımlarının bulunması veya olağanüstü hal ilan edilen illerde felakete uğrayanların kurtarılması, meydana gelen hasar ve zararın telafi edilmesi ya da ihtiyaçların karşılanması amacıyla bu illere gitmeleri halinde bu madde hükmü, söz konusu kişiler bakımından 06.03.2023 (bu tarih dâhil) tarihine kadar ülke genelinde uygulanır. ” düzenlemesine yer verilmiştir.
3. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun "Arabuluculuk sürecinin başlaması ve sürelere etkisi" kenar başlıklı 16. maddesi ise şu şekildedir:
"(1) Arabuluculuk süreci, dava açılmadan önce arabulucuya başvuru hâlinde, tarafların ilk toplantıya davet edilmeleri ve taraflarla arabulucu arasında sürecin devam ettirilmesi konusunda anlaşmaya varılıp bu durumun bir tutanakla belgelendirildiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Dava açılmasından sonra arabulucuya başvuru hâlinde ise bu süreç, mahkemenin tarafları arabuluculuğa davetinin taraflarca kabul edilmesi veya tarafların arabulucuya başvurma konusunda anlaşmaya vardıklarını duruşma dışında mahkemeye yazılı olarak beyan ettikleri ya da duruşmada bu beyanlarının tutanağa geçirildiği tarihten itibaren işlemeye başlar.
(2) Arabuluculuk sürecinin başlamasından sona ermesine kadar geçirilen süre, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmaz."
4. İlk Derece Mahkemesince taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi nedeniyle talep edilen dönemden itibaren on yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle; davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş ise de; dava konusu alacağın zamanaşımına uğrayıp uğramadığının açıklığa kavuşturulması hususunda yukarıda yer verilen mevzuat uyarınca davacı tarafından ileri sürülen zamanaşımını durduran sebepler yönünden inceleme yapılması gerekmektedir. Zamanaşımının durması demek, o ana kadar işlemiş olan zamanaşımı süresinin işlediği noktada durması, buna yol açan sebebin ortadan kalktığı andan itibaren kaldığı yerden işlemeye devam etmesi demektir. Bu durumda İlk Derece Mahkemesince; davacının ileri sürdüğü sebepler yönünden araştırma yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/1 maddesi uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının aynı Kanun'un 371. maddesi uyarınca davacı yararına BOZULMASINA,
28.000,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,18.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.