"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkili ile davalı arasında 24.07.2008 tarihli adi yazılı konut satım sözleşmesi imzalandığını, sözleşmede devir tarihinin 15.08.2008 olarak belirlendiğini, 8.000,00 TL ödendiği halde devir borcunun yerine getirilmediğini, ayrıca davalı tarafça kullanılan konut kredisi taksitlerinin de müvekkili tarafından ödeneceğinin kararlaştırılması sebebiyle 22.07.2008-10.06.2014 tarihleri arasındaki taksitlerin ödendiğini, dekont asıllarının müvekkilinde bulunduğunu, güven ilişkisine dayalı adi şekilde yapılan sözleşmenin geçersiz olduğunu, ödenen 109.000,00 TL 'nin sebepsiz zenginleşme uyarınca iadesinin gerektiğini ileri sürerek; taraflar arasındaki sözleşmenin geçersizliğin tespiti ile ödenen 108.800,00 TL'nin sözleşme tarihinden itibaren işleyecek en yüksek yasal faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; taşınmaz satışına ilişkin sözleşmenin resmi şekilde yapılması gerektiğini, müvekkiline herhangi bir ödeme yapılmadığını, ibraz edilen adi yazı sözleşmede kredi taksitlerinin davacı tarafından ödeneceğinin belirtilmediğini, sözleşmenin müvekkili tarafından imzalandığının ispat edilmesi gerektiğini, imza müvekkiline ait olsa da 2013 yılında "Tedaviyle işlevselliği düzelmeyen organik kişilik bozukluğu ve epilepsi" raporu bulunduğunu, sözleşmenin yok hükmünde olduğunu, konutun gerçek bedeli ile sözleşmedeki bedeli arasında fahiş fark bulunduğunu, müvekkilinin sözleşmeyi imzalamış olsa dahi bu durumun akli dengesinin yerinde olmadığını gösterdiğini, ödemelerin müvekkili ve zaman zaman da dava dışı Selahattin Karakaş tarafından gerçekleştirildiğini, işin aslının 09.09.2008 tarihinde taşınmazın satışı amacıyla dava dışı Selahattin adına vekaletname düzenlenmesinden sonra adı geçen tarafından yetkisi olmadığı halde taşınmazın davacının oğlu Fatih'e kiralanması, durumun öğrenilmesi üzerine 26.01.2012 tarihinde vekaletten azledilmesi, dava dışı Fatih aleyhine de müdahalenin önlenmesi davası açılmasından kaynaklandığını, davanın derdest olduğunu, bundan sonra bunu hazmedemeyen davacının eldeki davayı açtığını, konut kredisi taksitlerinin müvekkili tarafından ödendiğini, davacının ödeme yapmadığını, 2008 yılında edim yerine getirilmediği halde 2014 yılına kadar konut kredisi taksitlerinin ödendiği iddiasının da anlaşılamaz olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; resmi memur önünde yapılmayan harici satış senetlerine değer verilemeyeceği, taşınmazın tapuya kayıtlı olması nedeniyle 24.07.2018 tarihli adi yazılı sözleşmenin bu nedenle geçerli olmadığını, davacı ilgili daire için kullanılan kredi taksitlerinin kendisi tarafından ödendiğini beyan ettiği ve malik/davalı adına Halk Bankası A.Ş. Kavaklıdere Şubesinden 120 ay vadeli, aylık 1.657,72 TL eşit taksit ödemeli kullandırılan kredi bedelinin tahsilini istemiş ise de; söz konusu krediye ilişkin ödemelerin aslında davacı tarafça yapıldığı iddiası ve 24.07.2018 tarihli sözleşmede yer alan 8.000,00 TL peşinatın ödendiği iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile taraflar arasındaki 24.07.2018 tarihli daire satış sözleşmesinin geçerli olmadığının tespitine, 108.800,00 TL'nin iadesine ilişkin davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; dava dilekçesinde bildirilen hususlarda araştırma yapılmaksızın eksik inceleme ile karar verildiğini, dekontların müvekkili elinde olup Mahkemeye de ibraz edildiğini, taksitlerin 58 ay boyunca ödendiğini, sözleşmede belirtilen 8.000,00 TL'nin davalı tarafa tanıklar huzurunda elden ödendiğini, duruşmada dinlenen tanıkların beyanlarında bu hususu açıkça ifade ettiklerini, dekontların elinde olmasının ödemenin müvekkili tarafından yapıldığını ispatladığını, davalı tarafça ödemelerin yapıldığına ilişkin herhangi bir belge sunulmadığını ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; raporun hüküm kurmaya elverişli olduğu, dosya kapsamı, mevcut delil durumu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında, Mahkemece kurulan hükümde isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; istinaf sebeplerini tekrar ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, geçersiz taşınmaz satış sözleşmesi uyarınca satış bedeline mahsuben yapılan ödemelerin sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca tahsili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 706, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 237, 2644 sayılı Tapu Kanunu’nun 26 ve 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun 60 ve 89 uncu maddeleri,
2. Dairemizin 08.07.2019 tarihli ve 2017/10764 E., 2019/6321 K., 24.12.2019 tarihli ve 2018/3854 E., 2019/10458 K. sayılı ilamları.
3. Değerlendirme
1. Temyizen incelenen kararda belirtilen gerekçeye, derece Mahkemelerince de tespit edildiği üzere vadeye bağlanan 8.000,00 TL'nin davalı tarafa ödendiğinin davacı tarafça ispatlanamadığının anlaşılmasına göre; davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2. Somut uyuşmazlıkta; davacı, davalı ile arasında konut alım satım ilişkisinin bulunduğunu, satış bedeli olarak 15.08.2008 tarihinde 8.000,00 TL ve söz konusu daire için davalı tarafça kullanılan konut kredisi taksitlerinin ödenmesi hususunda anlaşmaya varıldığını, bu kapsamda toplamda 108.800,00 TL'nin ödediğini iddia etmiş, davalı ise herhangi bir ödemenin bulunmadığını, kredi taksitlerinin kendisi tarafından ödendiğini savunmuştur.
3. 24.07.2008 tarihli adi yazılı satış sözleşmesinde; dava konusu konut için Halkbankası Tunalı Şubesi 13006893 müşteri nolu 0F695452 konut kredisi kullanıldığı, aylık 1.675,00 TL taksit ödenildiği, konutun 8.000,00 TL almak kaydıyla 15.08.2008 tarihinde ...'e devredileceği kararlaştırılmıştır.
4. Adi yazılı sözleşmede; davalı tarafından satışa konu edilen konut için kullanılan kredinin aylık taksitler halinde ödenmeye devam edileceği yönündeki ifade ile satış bedelinin 8.000,00 TL olduğu yönündeki kararlaştırılma birlikte değerlendirildiğinde, taraflarca konutun 8.000,00 TL nakit ödeme ile satış tarihi sonrasına ilişkin konut kredisi taksitlerinin davacı tarafından ödenmesi hususunda anlaşıldığı, diğer bir anlatımla konutun gerçek satış bedelinin 8.000,00 TL ile satış tarihinden sonraki konut kredisi taksitlerinin tamamından ibaret olduğu ortadadır. Taşınmazın satış bedelinin taraflarca 8.000,00 TL olarak kararlaştırıldığının kabulü, iktisadi bir kıymetin değerleme günündeki alım satım (piyasa) değeri olan rayiç değerden aşağı bir bedelle satılması anlamına gelecek olup, bu durum hayatın olağan akışına aykırıdır.
5. Dairemiz yerleşik içtihatlarına göre; makbuz ve dekont aslını elinde bulunduran kişi, bu belgedeki bedeli ödeyen kişidir. Eş söyleyişle, ödeme makbuzu aslının elinde bulundurulması, ödemenin yapıldığına fiili karine teşkil etmektedir. Bu noktada, davalı vekili tarafından yargılama sırasında ileri sürülen, ödeme makbuzlarının davalının boşanma aşamasında olduğu eşi tarafından evden izinsiz alındığı beyanına, savunmanın genişletilmesi niteliğinde olduğundan itibar edilmemiştir.
6. Tüm bu açıklamalar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; hükme esas alınan 30.09.2019 tarihli bilirkişi raporunda, "karşılaştırması yapılan 58 adet dekontun 29 adetinin hem aslı hem de fotokopisinin bulunduğu, diğer 29 adet dekontun ise sadece fotokopilerinin bulunduğu" belirtilmiştir. Şu durumda İlk Derece Mahkemesince; davacının ödediğini ispatladığı taksitler oranında davalının sebepsiz zenginleştiğinin kabul edilerek, davacı tarafça sunulan taksit makbuzlarının incelenmesi, bilirkişi tarafından fotokopileri bulunduğu tespit edilen 29 adet dekont yönünden de gerekli araştırma yapılarak varsa dekont asıllarının dosyaya kazandırılması, bundan sonra ifanın imkansız hale geldiği tarih belirlenerek her bir makbuz tarihindeki ödemenin ifanın imkansız hale geldiği tarihteki alım gücünün denkleştirici adalet ilkesine uygun olarak belirlenmesi için konusunda uzman (mali müşavir vb.) bilirkişiden taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor aldırılması, ayrıca dava konusu konutun kimin zilyetliğinde bulunduğu tespit edilerek uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile istemin tümden reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacı tarafın sair temyiz itirazının reddine,
2. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı İstinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA,
3. İlk Derece Mahkemesi kararının aynı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca davacı yararına BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,08.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.