"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki muarazanın önlenmesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı eczacı, SGK ile arasında yapılan sözleşme gereği, 05.06.2014 tarih ve 2938476 sayılı yazı ile 18.316,68 TL cezai şart borç tahakkuk ettirildiğini ve yazılı uyarıda bulunulduğunu beyan ederek söz konusu işlemin iptali ile, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı kurum üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, davanın kabulüne karar verilmiş olup, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dosya kapsamının birlikte değerlendirilmesiyle yapılan inceleme sonucunda, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve yerinde olmayan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava; işlemin iptali talebine ilişkindir. Dava dışı hasta ..., 2011 mayıs ayında Samsun'da bulunduğu sırada raporlu ilaçlarını almak içim eczaneye gittiğinde, ilaçlarının Mersin'deki bir eczaneden alındığını öğrendiğini, kendisinin ilaç almadığını belirterek SGK'ya şikayette bulunması üzerine yapılan inceleme neticesinde, davacı 05/06/2014 tarihli yazı ile kendisine bildirilen 28/04/2014 tarih ve 7521 sayılı inceleme raporuna istinaden 4 adet reçetenin hastanın bilgisi dışında düzenlendiği, ilaçların hastaya teslim edilmediği, reçetenin şekil ve içerik açısından sahte olduğu, hastanın bilgisi dahilinde düzenlenen bir reçetede yer alan ilacın hasta veya yakınına teslim edilmediği iddiasıyla 2012 protokolünün 5.3.10. ve 5.3.5. ve 4.3.6. maddeleri gereğince uygulanan toplam 18.316,68 TL cezai işlem ve uyarı cezasının davacı yan tarafından haksız olduğu ileri sürülerek iptalini talep etmiştir. Mahkemece, davacı eczacının kendisine sunulan şeklen gerçek reçeteler ve beyan edilen kimlik bilgileri doğrultusunda davalı kuruma fatura edilen reçeteleri karşılamasında mevzuata
göre bir engel bulunmadığı, reçeteyi imzalayan kişilerin kimlik kontrolünü yapma gibi bir sorumluluğunun olmadığı, davacı eczacı hakkında ceza davasına beraat kararı verildiği ve kararın kesinleştiği, bu haliyle davacı hakkında davalı kurum tarafından aralarındaki sözleşmenin ihlal edildiği iddiasıyla tahakkuk ettirilen kurum zararının yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, davalı Kurum tarafından hüküm temyiz edilmiştir.
Mersin 5. Ağır Ceza Mahkemesinde, davacı eczacı ve çalışanı aleyhine açılan resmi belgede sahtecilik, kamu kurum ve kuruluşları aleyhine dolandırıcılık suçlarındandan yapılan yargılama neticesinde, suçların işlendiği kesin delillerle ispat edilemediğinden beraatlerine karar verilmiş olup, 16/09/2020 tarihinde hükmün kesinleştiği görülmüştür. 6098 sayılı Borçlar Kanununun 74. maddesi hükmüne göre “Hakim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hakimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hakimini bağlamaz.” Dolayısıyla ceza mahkemesince verilen beraat kararı; kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliliği, illiyet gibi esasları hukuk hakimini bağlamayacaktır. Ancak hemen belirtilmelidir ki gerek öğretide gerekse Yargıtay'ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hâkiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşıyacaktır. Bu doğrultuda maddi vakıanın tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlayıcı olup ceza mahkemesince bir maddi vakıanın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2017/11-92 E 2018/1362 K sayılı kararı) Ceza yargılaması ensasında, katılan ... ve oğlu tanık ...'nun alınan beyanlarında, insülin ve diğer kullanılan ilaçları yazdırmadıkları ve eczaneden teslim almadıklarını bildirdiklerinden, ayrıca reçete arkasındaki imzaların hasta ve yakınına ait olmadığı anlaşıldığından, eczacının sahtecilik eylemine katıldığı anlaşılmıştır. Buna göre 2016 yılı protokolünün 6.17. maddesinde “Bir fatura dönemi için uygulanacak cezai şartın hesaplanması reçete bazında yapılır. Bir reçetede birden fazla usulsüz fiilin tespit edilmesi durumunda cezai şartlardan en yüksek olanı esas alınır. Bir fatura döneminde cezai işlem gerektiren birden fazla reçete tespit edilmesi halinde belirlenen cezai şartlar her bir reçetedeki tespit için ayrı ayrı hesaplanıp bu bedeller toplanmak suretiyle tahsil edilir. Cezai şartlar reçete/ilaç bedelinden az olamaz. (Bu maddenin uygulanmasında Protokolün 5.3.4, 5.3.6 ve 5.3.14 numaralı madde hükmü hariçtir.) Kurumca uygulanacak cezai şart tutarının her fiil için 250 (ikiyüzelli) TL’den az olması halinde, alınacak cezai şart bedeli 250 (ikiyüzelli) TL olarak uygulanır. Belirtilen aynı fiilin/fiillerin son 1 (bir) yıl içinde tekrarlandığının tespit edilmesi halinde uygulanacak cezai şart bedeli her fiil için 500 (beşyüz) TL olarak uygulanır.” hükümleri düzenlenmiştir. Yine aynı protokollerin 6.10. maddesinde “Bu protokolün yürürlük tarihinden önceki dönemlerde geçerli olan protokol hükümlerine göre Kuruma fatura edilen ve kontrolleri Kurum tarafından bu Protokol yürürlük tarihinden sonra yapılan reçeteler için, ya da reçete kontrolleri yapılmış olmakla birlikte fesih uyarı ve cezai şarta ilişkin işlemlerin henüz tamamlanmadığı durumlarda tespit edilen fiil/fiiller için Kurumca bu Protokol hükümleri uygulanır. Ancak eczacı tarafından Kurumdan tebligat tarihinden itibaren bir defaya mahsus olmak üzere yazılı olarak talep edilmesi halinde, ilgili protokol hükümleri uygulanır.” denilmiştir. Hal böyle olunca, 2016 protokolüne göre davacı hakkında ne miktarda cezai işlem uygulanması gerektiği belirlenerek uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.