Logo

3. Hukuk Dairesi2022/7976 E. 2023/1017 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Krediye bağlı hayat sigortası yaptıran murisin, sigorta sözleşmesi yapılırken sağlık durumunu eksik beyan etmesi nedeniyle vefatı halinde mirasçılarının vefat tazminatı, borçlu olmadıklarının tespiti ve ipotek fekki taleplerinin reddedilmesine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Murisin sigorta sözleşmesi akdedilirken beyan yükümlülüğüne aykırı davranarak sağlık durumunu eksik bildirmesi ve gizlediği rahatsızlıkla ölümü arasında illiyet bağı bulunması sebebiyle, mirasçılarının vefat tazminatı, borçlu olmadıklarının tespiti ve ipotek fekki taleplerinin reddine dair yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/1384 E., 2022/2061 K.

DAVA TARİHİ : 27.11.2019

KARAR : Davanın reddi

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 6. Tüketici Mahkemesi

SAYISI : 2019/458 E., 2021/171 K.

Taraflar arasındaki borçlu olmadığının tespiti, vefat tazminatının tahsili ve ipoteğin fekki davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili ve davalı ...Ş. vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacılar vekilinin başvurusunun esastan reddine, davalı ...Ş. vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili; murisleri ...'un 22.03.2018 tarihinde Türk Ekonomi Bankası A.Ş.'den ipotek teminatlı 48 ay vadeli 80.000 TL bedelli kredi kullandığını, krediyi teminen müteveffanın maliki olduğu taşınmazlar üzerine ipotek tesis edildiğini, murisin okuma yazma bilmediğini, bankanın boşluk doldurma şeklinde sözleşme imzalattığını, murisin 19.11.2018 tarihinde vefatı üzerine davalılardan sigorta kapsamında vefat tazminatı talep edildiğini, bankaların sigorta yapmış olması koşuluyla tüketiciye kredi kullandırdığını ileri sürerek; krediye bağlı hayat sigortası sözleşmesi kapsamında borçlu olmadığının tespiti, vefat teminatının davalılardan tazmin edilmesini, taşınmazlar üzerinde ipoteğin fekkini ve dava neticeleninceye kadar kredi ödemelerinin durdurulmasını, tüm alacaklar için fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla sigortalının ölüm tarihi olan 19.11.2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte vefat tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı ... Cardif Emeklilik A.Ş. vekili; sigortalı müteveffanın 19.11.2018 tarihinde vefat ettiğini, sigortalı müteveffanın vefatının ardından düzenlenen ölüm belgesinde vefat sebepleri olarak "kardiyojenik şok, böbrek yetmezliği ve myokard enfarktüsü" gösterildiğini, sigortalının vefatını takiben mirasçıları, şirketten poliçeler kapsamında vefat teminatı bedellerinin kendilerine ödenmesini talep ettiklerini, şirket tarafından poliçeler kapsamında kaza sayılmayan vefat teminatı dahilinde yapılan hasar değerlendirmesinde müteveffanın sigorta sözleşmesinin kurulması sırasında beyan yükümlülüğüne aykırı davrandığının tespit edildiğini, zira müteveffanın kendisine sorulan sorular kapsamında vefatı ile doğrudan bağlantılı olan ve 2015 yılından beri tedavisini gördüğü koroner damar hastalığını beyan etmediğini, bu doğrultuda cayma hakkı kullanılarak mirasçıların taleplerinin reddedildiğini, huzurdaki davanın öncelikle dain-i mürtehin muvafakatinin bulunmaması ve poliçede düzenlenen vefat teminatının ödenmesine ilişkin arabuluculuk görüşmelerine konu edilmemesi sebebiyle öncelikle usulden reddine, açıklanan nedenlerle davanın esastan reddine ve mahkeme aksi kanaatte ise hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacıların haklı görülmesi durumunda, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 1439/2 inci maddesi uyarınca tespit edilecek tutar üzerinden kusur oranında indirim yapılmasına karar verilmesini istemiştir.

2. Davalı ...Ş. vekili; davacıların tazminat talebinin ferdi kaza sigortası poliçesi genel şartlarına göre teminat haricinde olduğunu, sigorta poliçesinin ferdi kaza poliçesi olduğunu, dava konusu olayda vefatın kaza sonucunda gerçekleşmediğini, dava konusu edilen olayın şirket tarafından düzenlenen sigorta poliçesi teminatı kapsamında olmadığının açık olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

3. Davalı ...Ş. vekili; bankanın yalnızca sigortanın yapılmasına aracılık ettğini, acente sıfatı taşıdığını, davacıların Mehmet Tunç'un mirasçıları olduğunu gösterir veraset ilamının dosyada bulunmadığını, bankaya husumet düşmediğini, bankanın dain-i mürtehin sıfatına sahip olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; müteveffa ...un vefat ettiği 19.11.2018 tarihi itibariyle kredinin en son 26.10.2018 vadeli 7 nci taksit ödemesinin yapıldığı, kalan anapara borç bakiyesinin 72.143,80 TL olduğu, müteveffanın vefatından sonra 28.02.2019 tarihinden itibaren dava konusu krediye ödeme yapılmaya devam edildiği, en son ödemenin 26.07.2019 vadeli 16 ncı taksit ödemesi için yapıldığı, kalan anapara borç bakiyesinin 60.488,52 TL olduğu tespitiyle kredi riskinin kapanmadığı tespitiyle kredinin teminatı olarak taşınmaz üzerine ipotek tesis edildiği, söz konusu ipoteğin teminat altına aldığı kredinin kapanmadığı, riskin devam ettiği, 04.02.2021 tarihli bilirkişi heyeti tarafından yapılan teknik değerlendirmeler sonucunda Mehmet Tunç’un ölümü ile sigorta poliçesi düzenlenmeden önce mevcut bulunan hastalıklar arasında illiyet bağı bulunduğu, bu halde meydana gelen riziko nedeniyle davalı ... şirketinin poliçe gereği tazmin yükümlülüğü olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacılar vekili ve davalı ...Ş. vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacılar vekili; okuma yazma bilmeyen murise usulüne uygun bilgilendirme yapılmadığını, murise boşluk doldurma şeklinde sözleşme imzalatıldığını, teferruatlı bir aydınlatma yapılmadan başvuru formunun matbu olarak düzenlendiğini, bu konudaki delillerinin değerlendirilmediğini ve tanıklarının dinlenmediğini, murise kredi kullanma aşamasında krediye teminat olması açısından kredinin yaklaşık 2-3 katı değerinde gayrimenkulün ipotek ettirildiğini, murisin ilaç kullanım raporundaki hastalığı kredi tarihinden çok öncesine dayandığından gizlenmesinin mümkün olmadığını, murisin hastalığı konusunda alanında uzman bilirkişilerden oluşan bir kuruldan veya Adli Tıp Kurumundan rapor alınması gerektiğini ileri sürerek; mahkeme kararının kaldırılması ile davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

2. Davalı ...Ş. vekili; mahkemece tesis edilen nihai kararda ihtiyati tedbir konusunda bir hüküm tesis edilmemiş olmakla birlikte kısa kararın verildiği 16.03.2021 tarihli celsede ihtiyati tedbirin kaldırılması taleplerinin reddine karar verildiğini, esas hakkında davanın reddine karar verilmesine rağmen ihtiyati tedbirin devamına karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davada, ipoteğin fekki talep edildiğini, ipotek belgesinde ipoteğin değerinin 160.000 TL olduğunu, davanın harca esas değeri ipotek bedeli kadar olması gerektiğini, bu değer üzerinden vekalet ücretine karar verilmesi gerektiğini, davacıların her bir davalı yönünden talepleri farklı olduğunu ve ret sebeplerinin de farklı olduğunu, her bir davalı vekili lehine her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek; ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacılar murisi tarafından doğru beyan yükümlülüğüne aykırı olarak sigorta poliçesi yapılırken gizlenen hastalık ile sigortalının ölüm nedeni arasında illiyet bağı bulunduğu, murisin ölümünün gizlenen hastalığından meydana geldiğinden sigorta (vefat) teminatı, menfi tespit ve ipoteğin kaldırılması talepleri yönünden davanın tümden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediği, davacılar davada murisin davalı bankadan kullandığı kredinin teminatını oluşturmak amacıyla murise ait depolu dükkan niteliğindeki taşınmaz üzerine davalı banka lehine konulan 23.03.2018 tarihli ve 11932 sayılı, 160.000 TL bedelli ipoteğin kaldırılmasını da talep ettiği ve bu talep yönünden de davanın reddine karar verildiği, ipoteğin kaldırılması talebi yönünden ipoteğin kaldırılmasına ilişkin davalarda dava değerinin ipotek akit tablosundaki ipotek bedeli olduğu, davalı banka lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ipotek bedeli üzerinden nispi vekalet ücretine karar verilmesi gerektiği, ihtiyati tedbir kararının aksi belirtilmediği takdirde nihai kararın kesinleşmesine kadar devam edeceği, davalı bankanın ihtiyati tedbirin kaldırılmasına ilişkin talebinin ilk derece mahkemesince değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle davacıların istinaf taleplerinin esastan reddine, davalı ...Ş.'nin istinaf talebinin kabulüne, Ankara 6. Tüketici Mahkemesinin 16.03.2021 tarih ve 2019/458 E. - 2021/171 K. sayılı ilamının kaldırılmasına, davanın reddine, davalı Türkiye Ekonomi Bankası A.Ş. vekille temsil edildiğinden ipoteğin fekki talebi yönünden istinaf karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 25.000 TL nispi vekalet ücretinin davacılardan alınarak ilgili davalıya verilmesine, karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili; okuma yazma bilmeyen murise usulüne uygun bilgilendirme yapılmadığını, murise boşluk doldurma şeklinde sözleşme imzalatıldığını, teferruatlı bir aydınlatma yapılmadan başvuru formunun matbu olarak düzenlendiğini, bu konudaki delillerinin değerlendirilmediğini ve tanıklarının dinlenmediğini, murise kredi kullanma aşamasında krediye teminat olması açısından kredinin yaklaşık 2-3 katı değerinde gayrimenkulün ipotek ettirildiğini, murisin ilaç kullanım raporundaki hastalığı kredi tarihinden çok öncesine dayandığından gizlenmesinin mümkün olmadığını, Yargıtay Kararları doğrultusunda da rizikonun gerçekleşmesinden sonra ihmal ile beyan yükümlülüğü ihlal edildiği takdirde bu ihlal tazminatın veya bedelin miktarına yahut rizikonun gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte ise, ihmalin derecesine göre tazminattan indirim yapılabileceğine ilişkin bir değerlendirme olmaksızın davanın reddine yönelik kurulan hükmün yasaya ve hakkaniyete aykırılık teşkil ettiğini, dava konusu taleplerin birbirinden bağımsız ve her bir talebin ayrı olması gibi bir durum söz konusu olmadığını, taleplerin birbirine bağlı ve birbirinin fer'isi niteliğinde olması sebebiyle davanın reddine karar verildiğinde davalılar lehine tek bir vekalet ücretine hükmedilmesinde usule ve hukuka aykırılık bulunmadığını, kararın usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, kredi teminatı kapsamında yapılan hayat ve ferdi sigorta nedeniyle murisin kredi borcundan dolayı mirasçılarının borçlu olmadığının tespiti, vefat tazminatının tahsili ve taşınmaz üzerindeki ipoteğin fekki istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun (6102 sayılı Kanun) 1487/1 inci maddesi şöyledir:

"Hayat sigortası ile sigortacı, belli bir prim karşılığında, sigorta ettirene veya onun belirlediği kişiye, sigortalının ölümü veya hayatta kalması hâlinde, sigorta bedelini ödemeyi üstlenir."

2. 6102 sayılı Kanun'un Bağlantı başlıklı 1437 nci maddesi şöyledir:

“Tazminat ve bedel ödemelerinde, bildirilmeyen veya yanlış bildirilen bir husus ile rizikonun gerçekleşmesi arasındaki bağlantı, 1439 uncu maddede öngörülen kurallar uyarınca dikkate alınır.”

3. 6100 sayılı Kanun'un Yaptırım başlıklı 1439 uncu maddesi şöyledir:

“Sigortacı için önemli olan bir husus bildirilmemiş veya yanlış bildirilmiş olduğu takdirde, sigortacı 1440 ıncı maddede belirtilen süre içinde sözleşmeden cayabilir veya prim farkı isteyebilir. İstenilen prim farkının on gün içinde kabul edilmemesi halinde, sözleşmeden cayılmış kabul olunur. Önemli olan bir hususun sigorta ettirenin kusuru sonucu öğrenilememiş olması veya sigorta ettiren tarafından önemli sayılmaması durumu değiştirmez.

Rizikonun gerçekleşmesinden sonra, sigorta ettirenin ihmali ile beyan yükümlülüğü ihlal edildiği takdirde, bu ihlal tazminatın veya bedelin miktarına yahut rizikonun gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte ise, ihmalin derecesine göre tazminattan indirim yapılır. Sigorta ettirenin kusuru kast derecesinde ise beyan yükümlülüğünün ihlali ile gerçekleşen riziko arasında bağlantı varsa, sigortacının tazminat veya bedel ödeme borcu ortadan kalkar; bağlantı yoksa, sigortacı ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı dikkate alarak sigorta tazminatını veya bedelini öder.”

4. Hayat Sigortaları Genel Şartlarının C-2.2 nci maddesi şöyledir:

"Gerek sigorta ettiren gerekse sigortalı ve temsilci, sigorta sözleşmesinin yapılması sırasında kendisince bilinen ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri bildirmekle yükümlüdür. Bu yükümlülüğün ihlali halinde, sigortacı durumu öğrendiği tarihten itibaren bir ay içinde sözleşmeden cayabilir veya sözleşmeyi yürürlükte tutarak sekiz gün içinde prim farkını talep edebilir. Ancak, sigortacının bildirilmemiş, eksik veya yanlış bildirilmiş olan hususları bilmesi veya ihbar etmemenin ya da yanlış ihbar etmenin kusura dayanmaması halinde cayma caiz değildir. Bu durumda rizikonun kabul edildiğinden daha yüksek olması nedeniyle daha fazla bir prim alınması gerekiyorsa sigortacı durumu öğrendiği tarihten itibaren sekiz gün içinde prim farkını talep edebilir.

Sigorta ettiren, talep edilen prim farkını kabul ettiğini sekiz gün içinde bildirmediği takdirde sözleşmeden cayılmış olur. Ancak, prim farkının kabul edilmemesi nedeniyle sözleşmeden cayılması sigortacının gerçeğe aykırı veya eksik beyanı öğrendiği tarihten itibaren bir aylık süre içinde söz konusudur. Beyan yükümlülüğünün kasıtlı ihlalinde sigortacı riziko gerçekleşmiş olsa bile sözleşmeden cayabilir ve prime hak kazanır.

Kastın söz konusu olmadığı durumlarda riziko; sigortacı durumu öğrenmeden önce veya sigortacının cayabileceği veya caymanın hüküm ifade etmesi için geçecek süre içinde gerçekleşirse, sigortacı tazminatı o tazminata ilişkin olarak tahakkuk ettirilen prim ile tahakkuk ettirilmesi gereken prim arasındaki orana göre öder.”

5. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 24.06.2019 tarihli ve 2016/9589 E., 2019/7614 K. sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:

"...tüm hukuki yollar davalı banka tarafından tüketilmeden mirasçılardan kredi borcunun tahsil edilmesi dürüstlük kuralına uygun düşmemektedir. Bu nedenle davacıların eldeki istirdat ve kredi borcunun sigorta poliçesinden karşılanması talepli davayı açmakta hukuki yararları bulunmaktadır. Söz konusu davada hayat sigortası poliçesinin sigorta şirketi tarafından haklı nedenle feshedilip feshedilmediği konusunda bir değerlendirme yapılamaz. Mahkemece bu husus gözetilerek bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir..."

6. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 11.02.2014 tarihli ve 2013/6188 E., 2014/3454 K. sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:

"...dosya içerisinde mübrez sağlık raporları ve muayene evrakının tetkikinde, müteveffa Nesimi Tatar’ın ölüm nedeninin akciğer ve bronş kanseri olup, kredi sözleşmesi ve 31.07.2009 tarihli hayat sigortası sağlık beyan formunun tanziminden kısa bir süre öncesinde, 09.04.2009 tarihli müracaatı üzerine müteveffaya 14.04.2009 tarihinde akciğer kanseri tanısı konularak 3 ay iş göremezlik raporu verildiği ve kanser tedavisi gördüğü anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, davacılar murisinin TTK 1290 ve Hayat Sigortaları Genel Şartları C.2-2 madde uyarınca doğru beyan yükümlülüğünü yerine getirmediği dosya kapsamına göre sabit olmakla mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir..."

7.Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 28.09.2020 tarihli ve 2019/5290 E., 2020/3619 K. sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:

"...Dairemiz bozma ilamına uyularak tüm dosya kapsamına göre, Halk Hayat ve Emeklilik A.Ş ile davacıların murisi Mehmet Cemil Dinçer arasında düzenlenen Kredi Hayat Sigortası Soru Formu ile sağlık bildiriminde bulunduğu, hastalığının bulunmadığı ve sıhhatli olduğu şeklinde cevaplar verildiği, Hayat Sigortaları Bilgilendirme Formu'nun Genel Bilgiler başlıklı 8. maddesi gereğince sözleşme kurulmadan önce teklifnamede yer alan sorulara doğru cevap verilmesi gerekli olduğu, bu yükümlülüğün ihlali halinde sigortacının sözleşmeden cayma veya ek prim almak suretiyle sözleşmeye devam etme hakları olduğu, poliçenin başlangıç tarihinin 18.12.2012 bitiş tarihinin 18.12.2014 olduğu, SGK reçete listesinde 2009 yılından itibaren Diyabetus Mellitus hastalığı olduğu, bu tanı gereğince tedavi gördüğü ve reçete düzenlendiği, 18.12.2009 tarihli reçete ile DM, kalp yetmezliği tanısı ile ilaç yazıldığı, 13.11.2012 tarihinde DM, Koroner Arter hastalığı teşhisi ile reçete düzenlendiği, 28.11.2013 tarihinde Memorial Diyarbakır Hastanesi Koroner Yoğun Bakım Ünitesine yatırıldığı ve Akut Miyokardiyal Enfarktüs teşhisinin konulduğu, böylece sigortalı müteveffanın hayat sigortasının düzenlendiği tarihten öncesine ait kalp ve şeker hastalığının bulunduğunun sabit olduğu, Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulu'nun 27.11.2017 tarihli raporu ile "murise ait ölümün kalp damar hastalığı sonucu meydana geldiği, kişinin sigorta sözleşmesi imza tarihi öncesi tanı aldığı Kalp yetmezliği ve koroner arter hastalığı ile ölümü arasında illiyet bağı bulunduğu" mütalaa edildiği, murisin Dicle Üniversitesi Kardiyo Vasküler Cerrahi (KVC) servisinde 13.12.2013 tarihinde Kalp yetmezliği teşhisi ile vefat ettiği, hayat sigortası sözleşmesinin düzenlendiği tarihte sigortalı (davacıların murisi) tarafından hastalığın sigortacıya bildirilmediği, sigortalının TTK 1290 maddesine göre bildirim yükümlülüğünü yerine getirmediği, bu nedenle sigorta şirketinin cayma hakkının bulunduğu ve ölümden müracaat dilekçesi ile haberdar olduğu ve 29.01.2014 tarihli yazı ile talebin reddedildiği ve sözleşmeden caydığı, bu caymanın sigortalı tarafından beyan yükümlülüğü yerine getirilmemesi nedeniyle kanuna uygun olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı davacılar vekili temyiz etmiştir.

Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacılar vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir..."

8.Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 03.10.2019 tarihli ve 2019/3655 E., 2019/6177 K. sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:

"...Mahkemece, davaya tüketici mahkemesi sıfatıyla bakılması kararında bozmaya direnilerek yapılan yargılama sonunda, iddia, savunma, bilirkişi raporları, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; Sigorta poliçesindeki vefat ve sakatlık klozunda ani ve beklenmedik kaza sonucu vefatın teminat altına alınmış olması, ATK raporunda ise vefatın kazadan değil kalp damar hastalığı sonucu meydana geldiğinin bildirilmiş olması dikkate alındığında tazminat şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.

HGK’nın 14.02.2019 tarih, 2017/11-409E.-2019/159K. sayılı; dosyadaki dava konusu olayın tüketici işlemi olması nedeniyle tüketici mahkemesinde görüleceği yönündeki kararı üzerine dosya Dairemize temyiz itirazları incelenmek üzere gönderilmiştir.

Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacılar vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir..."

9. Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesinin 17.01.2017 tarihli ve 2014/7695 E., 2017/162 K. sayılı onama ilamı.

10. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 17.09.2020 tarihli ve 2020/3848 E., 2020/4356 K. sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:

"...İlk Derece Mahkemesince " ... davacılar murisi ile davalı banka 27.10.2015 tarihli konut kredi sözleşmesi bulunup, bu krediden doğan borçlar murisin vefat anına kadar süresinde yerine getirilmiştir. Anılan konut kredi sözleşmesinin teminatını oluşturmak amacıyla ihbar olunan sigorta şirketi ile davacılar murisi arasında 27.10.2015 günü başlayıp 27.10.2025 tarihinde son bulan hayat sigortası düzenlenmiştir. Sözleşmenin kurulması anında davacılar murisinin imzasını taşıyan “Hayat Sigorta Başvuru Formu” içeriğinden murisin bir rahatsızlığının olmadığını bildirdiği görülmektedir. Adli Tıp Kurumu’nun 23.11.2016 günlü ve 5252 karar numaralı raporunda, 14.02.2016 tarihinde vefat eden murisin ölümünün kronik hastalıklarına bağlı olarak gelişen komplikasyonlar sonucu olduğu belirtilmiştir. Görülüyor ki, sigorta yapılması sırasında hastalığına ilişkin gerekli bilgileri sigortacıya aktarmayan muris 6102 sayılı TTK’nın 1435. maddesine aykırı davranışta bulunmuştur." gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; davacılar vekilinin istinaf talebi Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesince, ilk derece mahkemesi kararında bir isabetsizlik bulunmadığından bahisle reddedilmiş; son olarak davacılar vekili temyiz talebinde bulunmuştur.

Dosya kapsamının birlikte değerlendirilmesiyle yapılan inceleme sonucunda, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, Bölge Adliye Mahkemesi kararında bir isabetsizlik bulunmadığından davacılar vekilinin bu karara yönelik temyiz itirazlarının reddiyle kararın onanması gerekir..."

3.Değerlendirme

Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle bildirim yükümlülüğünün ihlali ile riziko arasında illiyet bağının olduğunun, 03.12.2018 tarihli yazı ile ...nin bu hususu bildirdiğinin, kararın yerleşmiş içtihatlara uygun olduğunun anlaşılmasına göre usul ve kanuna uygun olup davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın onanması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacılar vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

10.04.2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.