"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2019/698 E., 2021/143 K.
DAVA TARİHİ : 27.01.2014
KARAR : Davanın reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Batman 3. Asliye Hukuk (Ticaret) Mahkemesi
SAYISI : 2014/50 E., 2017/478 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düsünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; davacı şirketin davalı ile birlikte diğer iki ortak tarafından 2008 yılında kurulduğunu, davalının prim borçları nedeniyle payını şirket müdürüne devrederek resmi olarak ayrıldığını, ancak davacı şirketle fiilen adi ortaklık şeklinde çalışmaya devam ettiğini, resmi ortak olmamasına karşın şirket adına dava dışı Biçer Mermer şirketiyle 14.01.2009 tarihinde sözleşme imzaladığını, bu şirketten alınan makinenin ortaklığa konu işte çalıştırıldığını, 13.01.2009 tarihinde taş arama işi için yapılan sözleşmeyi de davalının imzaladığını, ortak yapılan işten zarar edildiğini, ardından Kayapınar beldesinde yeni bir iş için sözleşme imzalandığını, davacı şirketin maden arama ruhsatının olmaması nedeniyle davalı adına maden arama ruhsatı çıkarıldığını, 12.06.2010-05.07.2010 tarihli sözleşmelerle davacı şirket müdürü ve davalının işletme esaslarını düzenlediklerini, davacı şirket tarafından jenaratör ve taş kesme makinesi alındığını, ruhsatın kendi adına çıkarılmasından faydalanarak davalının bilgi vermemeye başladığını, hesap vermediğini, kendilerine düşen payın verilmediğini ileri sürerek; adi ortaklığın ve malvarlığının tespitine, ortaklığın tasfiyesine ve hisselerine düşen payın ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı; mermer ocağı açma ruhsatının bulunduğunu, Kayapınar beldesindeki işletmede hiçbir ortağının bulunmadığını, davacının belgelerinin söz konusu taş ocağı ile ilgisinin bulunmadığını, davacı şirket ortaklığından 28.08.2008 tarihinde ayrıldığını, şirket ortakları ile hesaplaşarak bağını kopardığını, ortaklığın ispatına elverişli aylık hesap tablosu ibraz edilmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; adi ortaklığın davacı tarafından ispat edilmesi gerektiği, tanık beyanlarının taraf beyanlarıyla uyumlu olmasına rağmen adi ortaklığın kurulduğuna yönelik kanaat oluşturmadığı, dava dilekçesinde yer alan davalının 2009 yılında davacı şirket adına yapılan bir kısım sözleşmeye imza atmasının adi ortaklığın yukarıda sayılan unsur çerçevesinde kurulduğunu ispata elverişli bulunmadığı, şirketin temsil sorunu niteliğinde olduğu, kaldı ki davacı şirketin maden ruhsatı bulunmamasından bahisle "davalının şahsında" yürütüldüğü beyanının adi ortaklığın ortak amaç ve işbu amaca ilişkin birlikte çalışma unsurlarının bulunmadığını gösterdiği, öte yandan davacı tarafın adi ortaklığa katılım payının neler olduğu, şayet emek katılımında bulunulmuş ise bunun nasıl ve hangi amaç etrafında ne surette gerçekleştiği hususlarında hiç bir beyanda bulunmadığı, adi ortaklığın usulünce kurulduğuna yönelik iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; davalının şirketten ayrılmasına karşın adi ortaklık şeklinde işlemlerin yürütüldüğünü, adi ortaklığa ilişkin yazılı sözleşme bulunmuyor ise de; davalının ortaklık adına sözleşme imzalamasının, Kayapınar'daki taş ocağına ilişkin davacı şirket müdürü ile tutanak düzenlemesinin, Af madencilik şirketi ile davacı şirket arasındaki sözleşme ve tutanakların ortaklık kurulduğunun göstergesi olduğunu, davalının Biçer mermer şirketi ile yapılan sözleşmede davacı şirket adına işlem yaptığını, bu şirketten alınan taş makinesinin Kayapınar'da kullanıldığını, davalı adına çıkarılan ruhsatın maliyetinin şirket müdürünün babası tarafından ödendiğini, davacı şirketin sermaye, davalının ise emek ortaya koyduğunu, davalı tanığı Latif'in ortaklığa ilişkin beyanda bulunduğunu, delillerle adi ortaklığın şartlarının gerçekleştiğini ileri sürerek, Mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; yazılı adi ortaklık sözleşmesi bulunmadığı, adi ortaklık ilişkisinin tanıkla ispatının mümkün olduğu, tanıklar taraflar arasında adi ortaklık ilişkisi bulunduğunu beyan etmiş ise de, davacı şirketin ortaklığa fiilen sermaye ya da emek sağladığının ispat edilemediği, bir kısım tanıklar işin sevk ve idaresinin davalıya ait olduğunu beyan ettiği, davacı tanıklarından muhasebe işlerini takip ettiği anlaşılan Munip'in çalıştığı dönem içinde kendisine taş ocağı ile ilgili bir belge sunulmadığının beyan ettiği, tanık beyanlarının tek başına adi ortaklık kurulduğunun kabulüne yeterli olmadığı gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; istinaf dilekçesinde bildirdigi sebepleri tekrar ederek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmistir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Temyize konu uyuşmazlık; taraflar arasında adi ortaklık kurulup kurulmadığı, buna göre tasfiyesinin yapılıp yapılmayacağına ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. Adi ortaklık sözleşmesi, iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri bir sözleşme olup, adi ortaklık ilişkisi mutlaka sözleşme temeline dayanır. Adi ortaklık sözleşmesi yazılı yapılabileceği gibi sözlü de yapılabilir.
2. Her ne kadar adi ortaklık ilişkisi her hangi bir şekle bağlı değilse de, bu kural geçerlilik şekli bakımından söz konusu olup, ihtilaf çıktığında adi ortaklık sözleşmesinin varlığını ispat yükü, adi ortaklık ilişkisinin varlığını iddia edene düşer. Diğer bir anlatımla adi ortaklıkta yazılı sözleşme, geçerlilik koşulu değil bir ispat aracıdır.
3. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 200 maddesinin birinci fıkrası gereğince; bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri belirlenen miktarı geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Sözü geçen maddenin ikinci fıkrası gereğince, senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati halinde tanık dinlenebilir.
4. Bununla birlikte, senetle ispatı gereken bir hukuki işlem hakkında delil başlangıcı varsa o hukuki işlem tanık dinlenerek de ispatlanabilir (6100 sayılı Kanun m.202/1). Delil başlangıcının varlığı halinde hakim, hem delil başlangıcı hem de dinlenen tanık veya diğer takdiri delilleri serbestçe değerlendirerek bir karar verecektir.
5. Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir ( 6100 sayılı Kanun m. 202/2).
6. 6100 sayılı Kanun’un “Mahkemece belge aslının istenmesi ve geri verilmesi” başlıklı 216 ncı maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
"(1) Belgenin aslını elinde bulunduran taraf, üçüncü kişi veya resmî makamlar, istenmesi hâlinde bunu mahkemeye vermek zorundadır."
7. Aynı Kanun'un “Sahtelik incelemesi” başlıklı 211 inci maddesinde ise;
“(1) Bir belgenin sahteliğinin iddia edilmesi durumunda, bu hususta karşı tarafın açıklamaları da dikkate alınarak, aşağıdaki sıra ile inceleme yapılarak öncelikle karar verilir:
a) Hâkim, yazı veya imzayı inkâr eden tarafı isticvap ettikten sonra bir kanaat edinememişse, huzurda bu kişiye yazı yazdırıp imza attırmak suretiyle elde ettiği belge ve diğer delilleri değerlendirir. Hâkim, sahtelik konusunda başka bir incelemeye gerek duymadan karar verebilecek durumda ise gerekçesini açıkça belirtmek suretiyle, senedin sahteliği hakkında bir karar verir. İsticvap için mahkemeye davet edilen taraf, belirtilen günde hazır bulunmadığı takdirde, inkâr etmiş olduğu belgedeki yazı veya imzayı ikrar etmiş sayılır; bu husus kendisine çıkartılacak davetiyede ayrıca ihtar edilir.
b) (a) bendi hükmüne göre yaptığı incelemeye rağmen, hâkimde sahtelik konusunda kesin bir kanaat oluşmamışsa, bilirkişi incelemesine karar verir. Bilirkişi incelemesinden önce, mevcutsa, o tarafa ait olan karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar, ilgili yerlerden getirtilir. Bilirkişi, bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi, inceleme için gerekli görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir." hükmü getirilmiştir.
3. Değerlendirme
1.Davacı; davalının, davacı şirketin ortaklığından ayrıldıktan sonra adi ortaklık ilişkisi içerisinde birlikte çalışmaya devam ettiğini, bu kapsamda Kayapınar Beldesindeki taş ocağının işletilmeye başlanıldığını, ortaklar tarafından imzalanan belgelerin bulunduğunu, 12.06.2010 ve 05.07.2010 tarihli sözleşmeyle işletmenin esaslarını düzenlendiklerini iddia etmiştir. Dava dilekçesine ekli belgelerde davalının da imzasının yer aldığı görülmektedir.
2. Davalı ise, davacı şirket ile tüm bağlarını kopardığını, ruhsat sahibi olduğunu, dava dilekçesine ekli belgeleri hatırlamadığını, imzaların kendisine ait olmadığını, imzalar kendisine ait olsa da taş ocağı ile ilgisinin olmadığını savunmuştur.
3. Buna göre İlk Derece Mahkemesince; yukarıda yer verilen kanun hükümleri uyarınca, dava dilekçesine eklediği belgelerin aslını sunması için davacıya süre verilmesi, belgenin sunulması halinde davalı tarafa imzaların kendisine ait olup olmadığı yönünde açıklama yaptırılması, davalı tarafından imza inkarı halinde, imzanın davalıya ait olup olmadığının kesin olarak tespit edilebilmesi için imza örnekleri alınarak, toplanmış diğer imza örnekleriyle birlikte bilirkişi incelemesi yaptırılması, bu belgelerdeki imzanın davalıya olduğu anlaşıldığı takdirde yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilmesi ve dinlenen tanıkların ifadelerinin diğer delillerle birlikte değerlendirilmesi suretiyle hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendinme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi Kararının davacı yararına BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
12.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.