Logo

3. Hukuk Dairesi2023/108 E. 2023/1186 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı şirketin elektrik dağıtım panosundaki çalışmalarından kaynaklanan yangın nedeniyle davacının uğradığı maddi zararın tazmini talebi.

Gerekçe ve Sonuç: Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, zararın tespitinde kullanılan faturaların gerçek bir mal alışverişini yansıtıp yansıtmadığı ve davacının gerçek zarar miktarının tespiti hususunda yeterli araştırma yapılmadığı, bu nedenle raporun hüküm kurmaya elverişli olmadığı gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi

DAVA TARİHİ : 29.06.2018

KARAR : Davanın kabulüne

İLK DERECE MAHKEMESİ : Diyarbakır 5. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2018/379 E., 2020/530 K.

Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı; konfeksiyon ürünlerinin satışını yaptığı toptan satış mağazalarının maliki ve işleteni olduğunu, mağazaların bulunduğu iş hanındaki elektrik tesisatının yenilenmesine yönelik 24.11.2017 tarihinde davalı şirket tarafından başlatılan çalışma sonrası, 27.11.2017 tarihinde gece saat 02:00 sularında bahse konu iş hanında elektrik kontağından yangın çıktığını, yangına davalı şirketin sebebiyet verdiğini, mağazalarındaki tüm malların yanarak kullanılamaz hale geldiğini, maddi ve manevi zarara uğradığını ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 1.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; davacının yargılama sırasında vefatı üzerine davaya mirasçıları tarafından devam edilmiş; dahili davacılar 25.11.2019 tarihli ıslah dilekçeleri ile taleplerini 142.031,40 TL'ye yükseltmişlerdir.

II. CEVAP

Davalı; tarafına husumet yöneltilemeyeceğini, ilgili yönetmelik uyarınca davacının iç tesisatından kaynaklanan yangın nedeniyle sorumluluğuna gidilemeyeceğini, kaldı ki yangının elektrik tesisatından kaynaklandığına dair somut bir delil de bulunmadığını, itfaiye yangın raporunun aleyhine kesin delil teşkil etmeyeceğini, tarafına kusur atfedilemeyeceğini, davacının basiretli tacir gibi hareket etmeyip olayın meydana gelmesinde ağır kusurlu olduğunu, yokluğunda yapılan keşif sonrası hazırlanan bilirkişi raporunu kabul etmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; 12.04.2019 tarihli bilirkişi heyeti raporu hükme esas alınarak, davacıya ait dükkanların da bulunduğu iş hanındaki davalı şirkete ait dağıtım panosu yenilenirken, eski tesisat iptal edilmeden akım ucunun boşa bırakılması sebebiyle davaya konu yangın olayının meydana geldiği, dağıtım panosunda kaçak akım koruma devresinin de bulunmadığı, olayın meydana gelmesinde davalı şirketin % 70 oranında kusurlu olduğu, öte taraftan gerekli yangın tedbirlerini almayan ve binanın iç elektrik tesisatından sorumlu olan davacının ise % 30 oranında kusurlu olduğu, yangın nedeniyle davacının uğramış olduğu zarar miktarının 202.902,09 TL olarak belirlendiği, işbu bedelden kusuru oranında indirim yapıldığında, davacının davalıdan talep edebileceği tazminat miktarının 142.031,40 TL olduğu, davacının yargılama sırasında vefatı üzerine mirasçıları tarafından davaya devam edildiği, ıslah dilekçeleri ile tazminat taleplerini 142.031,00 TL'ye yükselttikleri gerekçesiyle; 142.031,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacılara miras payları oranında verilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı vekili; hükme esas alınan bilirkişi raporlarının eksik, hatalı ve hüküm kurmaya elverişli olmadığını, davacı tarafından dosyaya sunulan faturaların muvazaalı olarak düzenlendiğini, gerçeği yansıtmadığını, sahte olduğunu, olayın meydana geldiği Kasım ayında neredeyse yıl boyunca alınan ürün kadar ürün alınmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bu nedenle davacının ve faturalarda adı geçen firmaların ticari defterlerinin dosyaya celbinin gerektiğini, olayın meydana gelmesinde sorumluluğunun bulunmadığını, yangının binanın iç tesisatından kaynaklandığını, tarafına kusur atfedilemeyeceğini, davacının ağır kusurlu olduğunu, illiyet bağının kesildiğini, davacıya ait iş yerinin sigortalı olup olmadığının, sigortalı ise davacıya yapılan herhangi bir ödemenin bulunup bulunmadığının da araştırılması gerektiğini ileri sürerek; İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davaya konu yangın olayının davalı şirkete ait dağıtım panosundan kaynaklanan patlama sonucu meydana geldiği, davacıya ait konfeksiyon ürünlerinin yanarak zarar gördüğü, olayın meydana gelmesinde davalının hukuki sorumluluğunun bulunduğu, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarının gerekçeli ve denetime elverişli olduğu, tüm bu nedenlerle İlk Derece Mahkemesi kararında bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, haksız fiilden kaynaklı tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. Sorumluluk hukukunun konusu, zarar verenin, zarar görenin uğramış olduğu zararı gidermektir. Bu anlamda sorumluluk hukukuna tazminat hukuku demek de mümkündür. Sorumluluk hukukunun tarihsel gelişim süreci içerisinde, kusur sorumluluğundan kusursuz sorumluluğa uzayan bir yol izlenmiştir.

2. Sorumluluk için mutlaka kusurun aranması bazı hâllerde modern tekniğin ve makineleşmenin icaplarına yabancı düşmektedir. Bu sebeple hukukun esas prensibi olan kusur sorumluluğu yer yer zayıflamış hatta bazı hâllerde tamamen ortadan kalkarak yerini kusursuz sorumluluğa terk etmiştir. Teknik ilerlemeler ve ona bağlı olan tehlikelerin artması karşısında, kusura dayanan sübjektif sorumluluk artık, yalnız başına, zarar görenlere etkili bir koruma sağlamaya elverişsiz ve dolayısıyla adaleti gerçekleştirmek bakımından yetersiz kalmıştır. Kusur yoksa sorumluluk da ortaya çıkmaz görüşü artık geçerliliğini kaybetmiştir. Kusura dayanmayan sorumlulukta; sorumluluğu doğuran olay, zarar ve zararla söz konusu olay arasında bir illiyet bağı bulunması sorumluluğu doğurmak için yeterlidir.

3. Kusursuz sorumluluk, hakkaniyet sorumluluğu, özen sorumluluğu ve tehlike sorumluluğu olmak üzere üçe ayrılmaktadır.

4. Tehlike sorumluluğuna dayalı kusursuz sorumluluğun düzenlendiği 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 71 inci maddesinde;

" Önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin faaliyetinden zarar doğduğu takdirde, bu zarardan işletme sahibi ve varsa işleten müteselsilen sorumludur.

Bir işletmenin, mahiyeti veya faaliyette kullanılan malzeme, araçlar ya da güçler göz önünde tutulduğunda, bu işlerde uzman bir kişiden beklenen tüm özenin gösterilmesi durumunda bile sıkça veya ağır zararlar doğurmaya elverişli olduğu kabul edilir. Özellikle, herhangi bir kanunda benzeri tehlikeler arzeden işletmeler için özel bir tehlike sorumluluğu öngörülmüşse, bu işletme de önemli ölçüde tehlike arzeden işletme sayılır." şeklinde düzenleme yapılmıştır.

5. Burada işletme sahibi veya işletene kurtuluş kanıtı sunma olanağı tanınmamıştır. İşletme sahibi veya işleten, ancak illiyet bağını kesen sebeplerin (mücbir sebep, zarar görenin ağır kusuru, üçüncü kişinin ağır kusuru gibi) varlığı durumunda sorumluluktan kurtulabilir.

6. Zarar verenin kusursuz sorumlu tutulduğu hallerde, zarar görenin kusurlu bulunması durumunda 6098 sayılı Kanun'un 52 nci maddesi uyarınca tazminattan indirim yapılacağı kabul edilmektedir. (Oğuzman, Kemal/ Öz,Turgut: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 2009, s. 581).

7. Ortak kusur indiriminde, her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır.

8. Tazminat hukukunun bir ilkesi olarak, sorumluluk şartları gerçekleştiği takdirde; zarar veren, zarar görenin malvarlığında oluşan eksilmeyi gidermek durumundadır. Burada sorumluluk belirlenirken, tazminat hukukuna ilişkin genel ilkeler çerçevesinde gerçek zarar hesabı yapılmalıdır.

3. Değerlendirme

1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, temyiz olunan kararda belirtilen gerekçeye, dosya kapsamında alınan birbiriyle uyumlu bilirkişi raporlarıyla yangının çıkış noktasının davalı şirkete ait elektrik dağıtım panosu olarak tespit edilmiş olmasına, dağıtım panosunda kaçak akım koruma devresinin bulunmamasına, tesisatta yapılan tadilat ve değişim sonrası oluşan ark ve kıvılcım sonucu yangının meydana gelmiş olmasına, olayın meydana gelmesinde davalının kusursuz sorumluluğu bulunduğu gibi aynı zamanda kusurlu olmasına, zarar gören davacının ise müterafik kusurlu sayılmasına, davacının müterafik kusurunun illiyet bağını ortadan kaldıracak şekilde ağır kusur olarak kabul edilemeyecek olmasına, taraflara atfedilen kusur oranının somut olayın özelliklerine göre makul ve yerinde olmasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dısında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Somut olayda; yangın nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan eldeki davada, maddi zararın hesaplanmasına yönelik derece mahkemelerince hükme esas alınan bilirkişi raporunda; mal alımına dair dosyaya sunulan irsaliyeli faturaların hesaplamaya esas alındığı, mal satışına dair dosyaya bilgi ve belge ya da fatura sunulamadığından, satılan ürün miktarının tespiti açısından varsayıma dayalı hesaplama yapıldığı, öte taraftan davaya dayanak yapılan söz konusu faturalara davalı tarafça gerçek bir mal alış verişini yansıtmadığından bahisle itiraz edildiği, bu noktada faturaların sıhhatinin araştırılmadığı, davalının itirazlarının karşılanmadığı anlaşılmıştır. Rapor, bu haliyle hüküm kurmaya ve denetime elverişli değildir.

3. Hal böyle olunca, İlk Derece Mahkemesince; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde, davacının uğradığı zararı ispatla yükümlü olduğu dikkate alınarak, öncelikle dosyaya sunulan mal alımına dair faturaların gerçek bir mal alış verişini yansıtıp yansıtmadığı, sahte olup olmadığı, dava dışı satıcı firmaların ticari defter ve kayıtlarına işlenip işlenmediği araştırılıp, gerektiğinde vergi dairesinden davacının vermiş olduğu beyannameler istenilerek, olay tarihine kadar yapılan satış miktarının da zarar gören işletme ile aynı çevrede ve şehirde benzer faaliyette bulunan, benzer ticari büyüklükteki işletmelerin satış rakamları nazara alınarak, davacının ticari hacmine uygun olarak yapabileceği makul ve hayatın olağan akışına uygun mal satışları ve satış rakamları tespit edilip, olay tarihindeki gerçek mal mevcudunun saptanması ve bu itibarla gerçek zarar miktarının hesaplanması noktasında, davalının itirazlarını karşılar biçimde, önceki bilirkişiler dışında seçilecek konusunda uzman üç kişilik bilirkişi heyetinden Yargıtay ve taraf denetimine elverişli yeniden rapor alınması ve hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ve araştırma ile yetersiz bilirkişi raporu benimsenerek yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

4. İlk Derece Mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca, işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE,

2. 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının davalı yararına BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde davalıya iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

02.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.