"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; dava dışı ... Tekstil San. Tic. ve Paz. A.Ş. nin vergi borçları nedeniyle hakkında 6183 sayılı Kanun’a göre takibe geçildiğini, belirtilen şirket ile ticari ilişkisi bulunan davalı şirkete de anılan Kanun’un 79 uncu maddesi kapsamında gönderilen haciz ihbarnamesine yasal süresinde itiraz edildiğini, dava dışı vergi borçlusu şirketin haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihinden sonra 2013 yılı Temmuz ayında davalı şirkete 346.338,00 TL tutarında mal ve hizmet satışı yaptığının tespit edildiğini, davalı şirketin haciz ihbarnamesi tebliğinden sonra düzenlenen fatura nedeniyle vergi dairesine ödeme yapmadığını ileri sürerek; haciz ihbarnamesinde belirtilen 196.604,50 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; dava dışı şirketle aralarında kira sözleşmesi bulunduğunu, kira borcuna karşılık kira sözleşmesinin yapıldığı 13.01.2007 tarihinde 120 adet bononun (15.000,00 USD x 120) dava dışı vergi borçlusu şirkete verildiğini, söz konusu 346.338,00 TL tutarındaki faturanın 2013 yılı kira bedeline ilişkin olarak dava dışı şirket tarafından davalı şirket adına düzenlendiğini ancak bu fatura nedeniyle dava dışı şirkete yeni bir ödeme yapılmadığını, kira borcu daha önceki tarihte ödendiğinden dava dışı şirketin davalı şirketten bir alacağı kalmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece verilen 24.12.2015 tarihli ve 2014/195 E., 2015/1008 K. sayılı kararla; toplanan delillere göre dosyaya kazandırılan bilirkişi raporu ve tüm dosya içeriğinden davalı ile dava dışı kurum borçlusu şirket arasında 2013 yılı içinde hiçbir mal ve hizmet alışverişinin olmadığı, herhangi bir ödeme yapılmadığı, davalının kamu borçlusu şirketin kiracısı olup kiralananı kira sözleşmesindeki yetkiye dayanarak alt kiracıya kiralayarak kiracısı olan şirketten aldığı senetleri cirolayarak kurum borçlusu şirkete verdiğinin belirlendiği, dayanak faturanın ise çok önceden kira bedeli için düzenlenmiş olduğu, ciro edilerek şirket kayıtlarına geçirilmiş senetlere karşılık bir ödeme yapılmadığı, sadece borçlu şirketin davalı şirkete olan borcundan mahsup edildiğinin bildirildiği, davalının kurum borçlusuna borçlu olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 21.01.2021 tarihli ve 2020/1514 E., 2021/161 K. sayılı kararıyla; "...Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu yetersiz kaldığından konusunda uzman bilirkişi marifetiyle, davalı şirket ile birlikte dava dışı vergi borçlusu ... şirketinin ticari defter ve kayıtlarının, kira sözleşmesinin akdedildiği tarih olan 13.01.2007 tarihinden başlayarak 2013 yılını da kapsayacak şekilde, her iki şirketin kayıtları karşılaştırılmak suretiyle incelenmesi, davalı şirketin ödediğini iddia ettiği kira bedellerinin ne zaman ve ne miktarda vergi borçlusu şirkete ödediğinin tespiti ile davacının davalıya gönderdiği haciz ihbarnamesinin tebliği tarihinden sonra davalı şirket tarafından, dava dışı vergi borçlusu şirkete herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığı hususunun belirlenmesi, daha sonra dosyadaki tüm bilgi, belge ve deliller birlikte değerlendirilerek ayrıntılı, tarafların, Mahkemenin ve Yargıtayın denetimine elverişli bir rapor alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna uygun bulunmamıştır." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; somut olayda ispat yükü davacıda olmasına rağmen davalının yapmış olduğu savunma ile ispat yükünü üzerine aldığı, ticari defterlerin imha edilmesi sebebiyle bozma ilamında belirtilen hususlarda defter incelemesi yapılamadığı, davalının kira ilişkisine dair savunmada bulunduğu, buna göre defter kayıtlarının istenmesinin her zaman mümkün olduğu ve bu ihtimale binaen saklanması gerektiği, devam eden dava olmasına rağmen defterlerin imha edilmiş olması, ispat yükünü yer değiştirmeyeceğinden savunmaya konu hususların defter kayıtları ile ispat edilebileceğini bilen davalının belgeyi sunamamasının kendi ihmalinden kaynaklandığı, bozma öncesi safahatta alınan raporların hüküm kurmaya yeterli olmadığının bozma ilamı kapsamında açıkça belirtildiği, bu durumda davalının ispat yükünü üzerine almasına rağmen ispat şartını gerçekleştirmediği gerekçesiyle; davanın kabulüne, 196.604,50 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; kararın bozmaya uygun olmadığını, ispat yükünün üzerinde olan davacının davasını ispatlayamadığını, aksi gerekçenin kabul edilemeyeceğini, müvekkili olan davalı şirketin 2007-2012 dahil olan döneme ait ticari defterleri saklama zorunluluğu olan 10 yıllık süre sona erdiği için imha edildiğini, 2013 yılına ait ticari defterlerin ise şirketin gayri faal durumda olması sebebi ile nerede olduğunun bilinemediğini ve bu durumun Mahkemeye de bildirildiğini, defterlerin ibrazına karar verildiği tarihte zaten 10 yıllık sürenin dolduğunu, kaldı ki 2012 ve 2013 yılı ticari defterlerinin bozma ilamı öncesinde de incelendiğini, kira sözleşmesine istinaden ileri vadeli senet verildiği, verilen senetleri elinde bulunduran yetkili hamile ödendiği hususu sabit olması sebebi ile Yargıtay bozma ilamında müvekkil şirket defterlerinde incelenmesi istenen hususlarda ilk bilirkişi raporunun nazara alınarak davanın reddine karar verilmesi yerine kabulüne karar verilmesinin yerinde olmadığını, davaya konu faturadan önce söz konusu faturaya dayalı haciz ihbarnamesi gönderilmediğinden zorunlu dava şartının bulunmadığını, davanın kira bedelinden kaynaklanmadığını, diğer mal ve hizmetlerden kaynaklandığını, kira bedeline ilişkin davacı kuruma itiraz edildiğini, vergi borcu bulunan dava dışı kurum borçlusunun BS formundan mal ve hizmet satışı yaptığının tespiti üzerine eldeki davanın açıldığını, söz konusu fatura bedelinin ilk alınan raporda ödendiğinin belirlendiğini, kira bedellerinin senet ile ödendiğini, dava dışı kamu borçlusu şirketin defter kayıtlarının incelenememesinin kusurunun davalı müvekkiline yüklenemeyeceğini, davacı lehine nispi vekalet ücreti ve nispi karar ilam harcına hükmedilmesinin de doğru olmadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun'un (6183 sayılı Kanun) 79 uncu maddesine dayalı alacak istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6183 sayılı Kanun'un 79 uncu maddesi
3. Değerlendirme
1. Temyizen incelenen Mahkeme kararında ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, karar ilam harcına nisbi olarak hükmedilmesi gerektiği ve doğru şekilde hesaplandığı ve bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 168 inci maddesinde değişiklik yapan 5904 sayılı Kanun’un 35 inci maddesi “6183 sayılı Kanun'un uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarı maktu olarak belirlenir.” hükmü gereğince davacı idare yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, dava değeri üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirir.
Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 438 inci maddesinin yedinci fıkrası hükmü uyarınca Mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine,
2. Davalı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazının kabulü ile hüküm fıkrasının beşinci bendinde yer alan “19.660,45 TL” rakamının çıkartılarak yerine “5.100,00 TL” rakamının yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
6100 sayılı Kanun'un Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
13.12.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.