"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1450 E., 2022/1591 K.
DAVA TARİHİ : 24.06.2019
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/75 E., 2022/280 K.
Taraflar arasındaki araç mülkiyetinin adına tespiti ve tescili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; davalı ile ... 3.Aile Mahkemesinin 05.04.2019 tarihli ve 2019/128 E., 2019/112 K. sayılı ilamıyla boşandıklarını, kararın davalı tarafça istinaf edildiğini, evlilik birliği içerisinde edinilen mallarının olduğunu, dava konusu ... plakalı aracın ödemelerini kendisinin yaptığını, anlaşmalı boşanma protokolüne ilişkin boşanma gerçekleşeceği inancıyla bedel almadan aracı davalıya 09.04.2019 tarihinde devrettiğini, ancak davalının anlaşmalı boşanma kararını istinaf ederek çekişmeli boşanmaya dönüştürdüğünü, bu nedenle devir isteminin yanılma nedeniyle geçersiz olduğunu ileri sürerek, ... 3. Aile Mahkemesinin 2019/385 D.... dosyasında araç üzerine tedbirin konulduğu, öncelikle bu tedbirin devamına, akabinde tescilin iptali ile aracın kendi adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı; davaya bakmakta olan mahkemenin görevli olmadığını, açılan davanın görev yönünden reddine karar verilmesini, anlaşmalı boşanma protokolünde araca ilişkin hususun yer almadığını, boşanma tarihinden 4 gün sonra adına satışın yapıldığını, noterde yapılan satış işleminde bedelini elden ödeyerek aldığını, davanın ... 3. Aile Mahkemesinin 2019/128 E. sayılı dosyasının beklenilmesi gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1. ... 2.Aile Mahkemesinin 17.12.2020 tarihli ve 2019/481 E., 2020/673 K. sayılı ilamıyla; davanın taraflarca düzenlenen protokolde yer almayan ( anlaşmalı boşanmaları dahi gerçekleşmeyen ) bir talebin yerine getirilmesine ilişkin olduğu, davacının isteğinin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ikinci kitabından kaynaklanmadığı, genel hükümlere göre Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle dava şartı eksikliği nedeniyle davanın usulden reddine, görevli mahkemenin Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunun tespitine karar verilmiştir.
2. Dava dosyasının gönderildiği İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının davaya konu aracın devrini davalıya bedelsiz olarak ve bağış amacı ile verdiği, davacının buradaki sözleşmeyi yapma iradesinin boşanma protokolüne ve davalının anlaşmalı boşanacağına güven olduğu, davalının boşanma protokolünü ve boşanmayı kabulü ile karar verildikten sonra istinaf yoluna başvurmasının davacı bakımından irade bozukluğu hallerinden "yanılma" halini teşkil ettiği, yanılmanın da esaslı yanılma olduğu, boşanma protokolünde aracın devrine dair bir hüküm bulunmamasının sonucu değiştirmeyeceği, neticede davacının irade bozukluğu sebebiyle sözleşme ile bağlı olmayacağı kanaatine varıldığı, her ne kadar davadaki talep ... plakalı aracın davalı adına olan tescilinin iptali ile davacı adına tesciline yönelik olsa da, adli yargı yerinde idareyi işlem yapmaya zorlayıcı türden bir karar verilemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulü ile; ... plakalı aracın mülkiyetinin davacı ... Yetkin'e ait olduğunun tespitine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı; mahkemenin başından itibaren olayı hatalı değerlendirdiğini, anlaşmalı boşanma protokolüne yazılabilecekken taraflarca yazılmayan ve devri boşanmadan sonra gerçekleştirilen bir aracın devri bakımından "yanılma" hükümlerine dayanılmasının kabul edilemeyeceğini, mevcut olayda dürüstlük kurallarına aykırı şekilde davranan davacı tarafın yanılma halinden istifade edemeyeceğinin değerlendirmesi gerektiğini, dava konusu aracın devrinin anlaşmalı boşanma tarihinden 4 gün sonra gerçekleştirildiğini, aynı zamanda avukatlık mesleğini icra eden ve yapmış olduğu hukuki işlemin sebep ve sonuçlarını pekala bilmesi gereken davacının dava konusu araca ilişkin olarak anlaşma protokolünde düzenleme yapabilme ve kendisini güvenceye alma imkanı veya şarta bağlı bağış sözleşmesi yapma imkanı varken bunu yapmamasının aslında ortada bir yanılma halinin değil, bir kötüniyet halinin olduğunu gösterdiğini, rızası hilafına imzalatılan boşanma protokolüne itiraz etmesine çok kızan davacının bedeli mukabilinde devrettiği araç bakımından dava açtığını, davacının boşanma davası kesinleşmiş olmasına rağmen davaya devam ettiğini, aracın resmi bir kurum huzurunda devrinin yapıldığını, bu devir sırasında bedelin alındığının açıkça yazıldığını ve imza altına alındığını, noter huzurunda yapılmış satış işleminde araç devrinin bağış karşılığı değil, satış karşılığı yapıldığını, davacının satış karşılığı para aldığını resmi merci önünde ifade ettiğinin görüldüğünü, yine davacının beyanlarından araç satışının özgürce, kendi iradesiyle yaptığı bir işlem olduğunun da anlaşıldığını, mahkeme davacı tarafın avukat olduğunun görmezden geldiğini, mahkemece ... 3. Aile Mahkemesinin 2021/575 E. sayılı dosyasının Yargıtay'dan dönüşünü beklenmeden karar verilmesinin hatalı olduğunu, davacının görgüye ve bilgiye dayalı olmayan tanıklarının çelişkili ifadelerine dayalı olarak karar verilmesinin ve kendi tanıklarının ifadelerine neden itibar edilmediğinin gerekçeli kararda tartışılmamasının hukuka aykırı olduğunu, tanıklarının noterde devir sırasında tarafların yanında olup itibar edilebilir görgüye sahip olduklarını, davacı tarafın ... 2. Aile Mahkemesine sunduğu 09.09.2019 tarihli cevap dilekçesinde işlemin bağışlama düşüncesiyle yapılmadığını açıkça beyan ettiğini, davacı tarafça dava konusu ... plakalı aracın tescilinin iptali ile kendisi adına tescili talebiyle açılmış olmasına rağmen sayın mahkeme tarafından davacının taleplerinden tamamen farklı olacak şekilde, "idareyi zorlayıcı türden karar verilemeyeceği" gibi tamamen hukuk dışı bir gerekçeyle mülkiyetin davacı adına tespitine dair hüküm kurmasının hatalı olduğunu, görevsizlik kararı ile dosyanın geldiği mahkemece davacı aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmemesinin hukuka aykırı olduğunu, tespit davasında davacı lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin de hatalı olduğunu ileri sürerek; İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; hukuki nitelemenin hakime ait olduğu, yerel mahkemece adli yargı yerinde idareyi zorlayıcı karar verilemeyeceği gerekçesiyle dava konusu aracın davalı adına olan tescilinin iptali ile aracın davacı adına tesciline yönelik talebinin çoğun içinde az da vardır ilkesine uygun olduğu, dava konusu aracın mülkiyetinin davacıya ait olduğunun tespitine yönelik karar verilmiş olmasında herhangi bir isabetsizliğin bulunmadığı gerekçesiyle başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı; istinaf dilekçesinde bildirdiği sebepleri tekrarlayarak kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, irade sakatlığı nedeniyle devri yapılan aracın mülkiyetinin adına tespiti ve tescili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun Araçların satış, devir ve tescili ile bu işlemlerle ilgili yetki ve sorumluluk başlıklı 20/d maddesinde; "Tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirleri, satış ve devri yapılacak araçtan dolayı motorlu taşıtlar vergisi, gecikme faizi, gecikme zammı, vergi cezası ve trafik idari para cezası borcu bulunmadığının tespit edilmesi ve taşıt üzerinde satış ve/veya devri kısıtlayıcı herhangi bir tedbir veya kayıt bulunmaması halinde, araç sahibi adına düzenlenmiş tescil belgesi veya trafik tescil kayıtları esas alınarak noterler tarafından yapılır. Noterler tarafından yapılmayan her çeşit satış ve devirler geçersizdir." şeklinde düzenleme yer almaktadır.
2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda iradeyi bozan sebepler adı altında (TBK 30 vd.) yanılma, aldatma ve korkutma olarak düzenlenmiştir.
Hile, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevketmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır (HGK 09.02.2005 tarihli ve 2005/1-19 E.- 2005/42 K. sayılı ilamı, HGK 23.06.2004 tarihli ve 2004/1-379 E. 2004/382 K. sayılı ilamı). Hilede tarafların irade ve beyanları arasında bir uygunsuzluk mevcut değildir, iradenin oluşması sırasında bir sakatlıktır. Karşı tarafın etkisi ile meydana gelmiş bir "saikte hata" halidir. Karşı tarafın hilesiyle sözleşme yapan kimse, sözleşme ile bağlı değildir, sözleşmeyi feshedebilir. BK'nun 28/1 inci maddesine (TBK 36/1 inci madde) göre taraflardan biri, diğer tarafın aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa, yanılması esaslı olmasa bile, sözleşme ile bağlı değildir. Hilenin ilk şartı, aldatma fiilidir. Aldatma fiili, olumlu bir davranış, bir yapma fiili olabileceği gibi, olumsuz bir davranış, bir yapmama fiili, bir kaçınma, bir susma da olabilir. Olumlu davranışla yapılan aldatmada aldatan, aktif bir hareketle ya gerçekte mevcut olmayan bir şeyi, bir olay ve durumu mevcutmuş gibi gösterir, onun var olduğunu iddia eder ya da gerçekte mevcut olan bir şeyin olay veya durumun varlığını gizler, onu inkar eder.
Hile, hukuki veya fiili nitelikteki bir olay ve duruma dayanmalıdır. Hilede aldatan, sözleşmenin yapılması ve özellikle görüşmeler sırasında, belirli konu ve hususlarda doğru olmayan bilgiler vermekte veya bazı hususları dürüstlük kuralına göre açıklaması gerekirken kasden gizlemektedir. Bu gibi hallerde aldatan gerçek ve doğru olmayan açıklama ya da beyanlarla karşı tarafta yanlış bir kanaat yaratmaktadır. Dürüstlük kurallarına göre bilgi verilmesi gereken bir hususta susma da bir aldatma fiilidir. Hukukta genel bir aydınlatma yükümlülüğü mevcut değildir. Özellikle hiç kimsenin, bir başkasını, onun gerekli dikkat ve özeni göstermesi halinde öğrenip, fark edebileceği hususlarda aydınlatma yükümlülüğü yoktur.
3. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) Saikte yanılma başlıklı 32 nci maddesi; "Saikte yanılma, esaslı yanılma sayılmaz. Yanılanın, yanıldığı saiki sözleşmenin temeli sayması ve bunun da ... ilişkilerinde geçerli dürüstlük kurallarına uygun olması hâlinde yanılma esaslı sayılır. Ancak bu durumun karşı tarafça da bilinebilir olması gerekir." şeklinde düzenlemiştir.
4. 6098 sayılı Kanun'un Bağışlama sözü verme başlıklı 288 inci maddesi şöyledir:
"Bağışlama sözü vermenin geçerliliği, bu sözleşmenin yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır.
Bir taşınmazın veya taşınmaz üzerindeki ayni bir hakkın bağışlanması sözü vermenin geçerliliği, ancak resmî şekilde yapılmış olmasına bağlıdır.
Şekle uyulmaması sebebiyle geçersiz olan bağışlama sözü verme, bağışlayan tarafından yerine getirildiğinde, elden bağışlama hükmündedir. Ancak, geçerliliği resmî şekle bağlanmış olan bağışlamalarda bu hüküm uygulanmaz."
5. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) Senetle ispat zorunluluğunun istisnaları başlıklı 203 üncü maddesi "Aşağıdaki hâllerde tanık dinlenebilir:
a) Altsoy ve üstsoy, kardeşler, eşler, kayınbaba, kaynana ile gelin ve damat arasındaki işlemler.
b) İşin niteliğine ve tarafların durumlarına göre, senede bağlanmaması teamül olarak yerleşmiş bulunan hukuki işlemler.
c) Yangın, deniz kazası, deprem gibi senet alınmasında imkânsızlık veya olağanüstü güçlük bulunan hâllerde yapılan işlemler.
ç) Hukuki işlemlerde irade bozukluğu ile aşırı yararlanma iddiaları.
d) Hukuki işlemlere ve senetlere karşı üçüncü kişilerin muvazaa iddiaları.
e) Bir senedin sahibi elinde beklenmeyen bir olay veya zorlayıcı bir nedenle yahut usulüne göre teslim edilen bir memur elinde veya noterlikte herhangi bir şekilde kaybolduğu kanısını kuvvetlendirecek delil veya emarelerin bulunması hâli." şeklindedir.
3. Değerlendirme
Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle dava dosyasının incelenmesinde; davacının davalıya 09.04.2019 tarihinde noter satışı ile dava konusu aracı devrettiği, devretme iradesinin ise anlaşmalı boşanmaya dayandığı, ancak davalının davacının iradesini fesada uğratarak 30.05.2019 tarihinde anlaşmalı boşanma davasını çekişmeli boşanma davasına dönüştürdüğü, davacının irade sakatlığı sebebiyle hak düşürücü süre içinde dava açtığı, iradesinin sakatlandığının tanık anlatımları ile sabit olduğu, öte yandan davalının araç satım bedelini elden ödediğini görgüye dayalı tanık anlatımları olmaması nedeniyle ispat edemediği; kaldı ki, taraflar arasındaki hukuki ilişki bağış olarak nitelendirilse dahi davacının aracı bağış yapmaktaki iradesinin de sakatlığı, bağış işleminin yasal düzenleme gereği şekle uygun olarak yapılmadığı anlaşılmakla; davalının tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalının yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
09.10.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.