Logo

3. Hukuk Dairesi2023/2198 E. 2024/423 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Noterde düzenlenen satış vaadi sözleşmesinin davalının baskı ve tehdidi altında imzalandığı iddiasıyla iptali ve bedelinin tahsili istemine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Satış vaadi sözleşmesinin yasal koşulları taşıdığı, davalının baskı ve tehdidi altında imzalandığı iddiasının ise davacı tarafından ispatlanamadığı gözetilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/2649 E., 2022/2631 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 13. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2014/86 E., 2022/485 K.

Taraflar arasındaki satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı ... mirasçıları vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı ... vekili; müvekkilinin inşaat işleri yaparken maddi güçlüğe düştüğünü ve borçlarını ödeyemez duruma geldiğini, bankalardan da kredi alamayınca davalıya başvurduğunu ve aylık %10 faiziyle birlikte geri ödemek koşuluyla 45.000,00 TL borç para aldığını, buna karşılık davalıya 72.000,00 TL bedelli bir senet verdiğini, vadesi geldiğinde senet bedelini ödeyemeyince davalının baskısı ve sıkıştırması sonucu......, İlçesi, ......, Mahallesinde kain 34 ada 3 parsel sayılı taşınmazdaki hak sahipliğini, noterde düzenlenen 14.01.2011 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile davalıya satmayı taahhüt ettiğini, söz konusu sözleşme ile taşınmazın davalıya satılmış gibi görünmekte ise de esasen sözleşmenin teminat olarak yapıldığını, müvekkilinin okuma yazmasının bulunmadığını ve kendisine uzatılan evrakı imzaladığını, davalının tefecilik faaliyetini meslek haline getirmiş olup müvekkilini ve ailesini tehdit ettiğini, bu nedenle hakkında tefecilik, tehdit ve hakaret suçlarından suç duyurusunda bulunduklarını, İstanbul 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/451 Esas sayılı dosyası ile davalı aleyhinde atılı suçlardan dava ikame edildiğini ileri sürerek, davaya konu satış vaadi sözleşmesinin iptalini talep ve dava etmiş; 09.12.2016 tarihli ıslah dilekçesiyle ise dava konusu taşınmazın, yargılama sırasında dava dışı üçüncü bir şahsa satıldığını belirterek, bilirkişi raporunda dava tarihi itibariyle belirlenen değeri 248.714,00 TL’nin davalıdan tahsilini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; davacının iddialarının doğru olmadığını, dava konusu taşınmazın öncesinde Hazineye ait iken satışı için İstanbul Büyükşehir Belediyesine devredilen ve Büyükşehir Belediyesince de hak sahiplerine satılması için..... Belediyesine yetki verilen yerlerden olduğunu, taraflar arasında noterde yapılan satış vaadi sözleşmesi ile de müvekkilinin, dava konusu taşınmazın hak sahipliğini 50.000,00 TL bedelle davacıdan satın aldığını, daha sonra taşınmazı satın almak için ... Belediyesine başvurduğunu ve tapusunu devraldığını, bunun üzerine davacının müvekkili aleyhinde şikayette bulunmaya ve dava açmaya başladığını, satış vaadi sözleşmesinin üzerinden üç yıldan fazla bir süre geçtikten sonra bu davanın açılmasının iyi niyetli olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; her ne kadar taraflar arasındaki satış vaadi sözleşmesinin gerçek bir satış vaadi iradesi içermeyip davalıdan alınan borca teminat olarak, yine davalının baskısı ve tehdidi sonucu yapıldığı iddiasıyla sözleşmenin iptali, daha sonra ıslah yoluyla uğranılan zararın tazmini talep edilmiş ise de 6100 sayılı HMK'nın 190 ıncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca ispat yükü kendi lehine hak çıkaran davacı üzerinde olduğundan, davacının genel hükümler dairesinde iddiasına konu eylemlerin varlığını ispat etmesi gerektiği; dosya arasına alınan İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 2020/325 E. sayılı dosyası ile İstanbul 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/451 E. sayılı dosyası ve dinlenen tanık beyanları hep birlikte değerlendirildiğinde, ... 4. Noterliğinin 14.01.2011 tarihli satış vaadi sözleşmesinde davacının okur yazar olduğunu beyan ettiği ve noter tarafından da sözleşme imzalanmadan önce taraflara sözleşmenin açıkça okunup anlatıldığı görülmekle, davacının okuma yazma bilmediği ve sözleşmenin içeriğinden habersiz olduğu yönündeki iddiasını yazılı delil niteliğinde olan satış vaadi sözleşmesi karşısında ispat edemediği; yine sözleşmeyi davalının baskısı ve tehdidi ile imzaladığını iddia etmiş ise de satış vaadinde bulunma iradesi olmadığı halde sözleşmenin baskı ve tehdit sonucu yapıldığı hususunda kesin ve somut bir delil ileri süremediği, satış vaadine konu taşınmazın davalı tarafından bedeli ödenerek İstanbul Büyükşehir Belediyesinden alındığı sabit olduğundan, davacının zarara uğradığı iddiasının da yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili; İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesince davalı hakkında, müvekkili Turan ile oğlu ...’e karşı tefecilik, tehdit ve hakaret suçunu işlediği gerekçesiyle mahkumiyet kararı verildiğini, ancak İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Ceza Dairesince davalının, müvekkili ile oğluna karşı atılı suçları işlediğine dair yeterli delil bulunmadığı gerekçesiyle hakkındaki mahkumiyet kararı kaldırılarak beraatine karar verildiğini, kararı kabul etmemekle birlikte hukuk hakiminin beraat kararıyla bağlı olmayıp davalının aynı ceza yargılaması içerisinde diğer katılan Hasan Bektaş’a karşı tefecilik suçunu işlediği de sabit olduğundan, davalının tefecilik yaptığının kesinleşmesi ve yine tanıkların beyanlarında, müvekkiline karşı baskı ve tehdit uyguladığını belirtmesi karşısında Mahkemece, baskı ve tehdit unsurunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu; davalının satış vaadi sözleşmesiyle devraldığı hak sahipliğine istinaden dava konusu taşınmazı Belediyeden 18.6.2014 tarihinde satın aldığını, tefecilik suçu neticesinde ele geçirdiği mülkiyet hakkının hukuken korunmayacağının farkında olduğundan, taşınmazı bir hafta sonra 25.6.2014 tarihinde kendi çalışanı...isimli şahsa devrettiğini, tanık beyanlarından da bu hususun açıkça anlaşıldığını, tüm bu deliller karşısında müvekkilinin zarara uğradığının sabit olduğunu ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının, davalıdan 45.000,00 TL borç para aldığı, bilahare borcuna ve faizine karşılık taşınmazını davalıya sattığı, satış vaadi sözleşmesinde satış bedeli olarak 50.000,00 TL gösterildiği, yerin davacı adına tapu tahsis belgeli olup Belediye Encümen kararında da 39.000,00 TL değer biçildiği, kararın gerekçesinde de belirtildiği gibi davacının noterde yapılan satış vaadi sözleşmenin tehdit ve baskı altında imzaladığını ispatlayamadığı; Mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmayıp davanın reddine dair verilen kararın yerinde olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ... mirasçıları vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı mirasçıları vekili; istinaf itirazlarını tekrar ederek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, taraflar arasında noterde düzenlenen satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

1. 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 22 nci (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 29 uncu) maddesi,

3. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 187, 188 ve 190 ıncı maddeleri,

2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6 ncı maddesi.

3. Değerlendirme

1. Kaynağını 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 22 nci (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 29 uncu) maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri; 818 sayılı Kanun'un 213 üncü (6098 sayılı Kanun’un 237 nci) maddesi ile Türk Medeni Kanunu’nun 706 ncı ve Noterlik Kanunu’nun 89 uncu maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanunu’nun 716 ncı maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir.

2. Dava konusu edilen bir hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların (olguların) var olup olmadıkları hakkında Mahkemeye kanaat verilmesi işlemine ise ispat denir.

6100 sayılı Kanun’un 187 nci maddesinin birinci fıkrası; "İspatın konusunu, tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümüne etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir.” şeklinde düzenlenmiştir.

Diğer taraftan hâkim, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan vakıaların gerçekleşip gerçekleşmediğini, kural olarak kendiliğinden araştıramaz. Bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini taraflar ispat etmelidir. Bir davada ispat yükünün hangi tarafa ait olacağı hususu ise 6100 sayılı Kanun'un "İspat yükü” başlıklı 190 ıncı maddesinde yer almakta olup“(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. (2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde hüküm altına alınmıştır.

Bu hüküm, 4721 sayılı Kanun'un “İspat yükü” başlıklı 6 ncı maddesinde yer alan “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." ifadesine paralel olarak düzenlenmiştir.

3. Yukarıda yapılan genel açıklamalar ışığında somut olaya gelince; temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle taraflar arasında noterde düzenlenen satış vaadi sözleşmesinin yasal koşulları taşıdığına, sözleşmenin davalının baskısı ve tehdidi sonucu yapıldığı iddiasının ise somut delillerle ispatlanamadığının anlaşılmasına göre usul ve kanuna uygun bulunduğundan, davacı mirasçıları vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

25.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.