Logo

3. Hukuk Dairesi2023/2488 E. 2024/420 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Araç satış sözleşmesinden kaynaklanan bedelden dolayı davacı tarafından davalı aleyhine başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali davasında, mahkemenin davayı kısmen kabulüne ilişkin kararının hüküm fıkrasında yer alan eksikliklerin düzeltilmesi uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin, davalının icra takibine yaptığı itirazın kısmen iptaline ve takibin belirlenen miktar üzerinden devamına karar vermesi gerekirken, hüküm fıkrasında bu hususları açıkça belirtmeyerek infazda tereddüt yaratacak şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı görülerek, 6100 sayılı HMK’ya eklenen Geçici 3. madde atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı HUMK’nın 438. maddesinin 7. fıkrası uyarınca, hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2014/218 E., 2022/391 K.

Taraflar arasında görülen icra takibine itirazın iptali davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesince, Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; müvekkilinin 27.05.2010 tarihinde ... plakalı aracı 11.250.00 TL ödeyerek davalıdan satın aldığını, aracın change olduğunun tespit edilmesi üzerine emniyete teslim ettiğini ve ödediği bedelin tahsili amacıyla davalı aleyhinde icra takibi başlattığını, ancak davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamını ve davalı aleyhine asıl alacağın %40’ından aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; müvekkilinin dava konusu aracı 2004 yılında... isimli şahıstan satın aldığını, 2006 yılında ise taksitle ... isimli şahsa sattığını, aracın devri için kardeşine vekalet vermesine rağmen ...’ın aracı devralmadığını, talebi üzerine de noterden davalıya satış yaptığını, davacıya aracı satan ve parayı alan kişinin ... olduğunu, araç bedelini müvekkilinin almadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 27.03.2013 tarihli ve 2011/89 E. 2013/112 K. sayılı kararıyla; davacının Küçükçekmece Asayiş Büro Amirliğince alınan 02.06.2010 tarihli ifadesinde "aracı 6.500,00 TL ödeyerek... ve ... isimli kişilerden aldığı" yönündeki beyanıyla ikrarda bulunduğu, buna göre aracı davalıdan almadığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 28.01.2014 tarihli ve 2013/26785 E. 2014/2249 K. sayılı ilamıyla özetle; “Dava konusu araçla ilgili olarak davalının ve tanık...'ın karakolda ifadelerinin alınmış olup, davacının şikayeti üzerine yapılan soruşturmaların Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2007/142119 Sor. no’lu dosyasında birleştirilerek soruşturmaya devam edildiği ve halen derdest olduğunun anlaşıldığı; bu durumda Mahkemece, anılan soruşturma dosyasında toplanan tüm delillerin ve tanık...'ın beyanlarının birlikte değerlendirilerek, davalı ile dava dışı ...'ın el ve işbirliği içerisinde hareket edip etmediklerinin araştırılması; gerekirse ceza soruşturması sonucunun bekletici mesele yapılarak, hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dosya kapsamında toplanan tüm belgeler bir bütün halinde değerlendirildiğinde, dava konusu aracın satışı için dava dışı...'ın davacının kardeşi Naif Gönül'e vekaletname verdiği, bu vekaletnameye istinaden aracın satışının 2004 yılında davalı ...'e yapıldığı, davalı tarafça aracın 2006 yılında dava dışı ...’a satıldığı iddia edilmekte ise de satışa rağmen noterde devir işleminin yapılmamasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, buna göre davalının aracın change olduğunu bildiği ve dava dışı ... ile iş ve eylem birliği içerisinde olduğunun anlaşıldığı, kaldı ki davalının 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 219 uncu maddesi uyarınca davacının zararından sorumlu olduğu, davacı her ne kadar aracı 11.250,00 TL’ye satın aldığını iddia etmiş ise de ceza dosyası kapsamındaki ifadesinde, araç için 500,00 TL kapora ve 6.000,00 TL satış bedeli ödediğini beyan ettiği, davacının bu ikrarı gereğince davalıdan 6.500,00 TL talep edebileceği, davalının aracı ne kadara sattığını bilebilecek durumda olup alacağın likit ve belirlenebilir olması nedeniyle icra inkar tazminatından da sorumlu olduğu gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile Küçükçekmece 4. İcra Müdürlüğünün 2010/11583 E. sayılı dosyasında talep edilen 6.500,00 TL asıl alacağın 291,71 TL işlemiş faiziyle birlikte ve asıl alacağa takip tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline; 6.791,00 TL’nin %40 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili; müvekkilinin davalıdan satın aldığı araca karşılık 11.250,00 TL ödediğini, davalının satış bedelinden 6.500,00 TL’yi satışa aracılık eden ...’a elden, kalan kısmın ise devir sırasında kendisine verilmesini istemesi üzerine müvekkilinin bu şekilde ödeme yaptığını, taraflar arasında noterde yapılan satış sözleşmesinde de satış bedelinin 11.250,00 TL olarak gösterildiğini, davalının sözleşmenin sahte olduğuna ilişkin bir itirazının bulunmadığını, kesin delil niteliğindeki sözleşme karşısında müvekkilinin kolluktaki ifadesinde belirttiği miktarın satış bedeli olarak kabul edilmesinin hatalı olduğunu, davanın tümüyle kabul edilmesi gerektiğini ileri sürerek kısmen reddine ilişkin kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı vekili; davacının şikayeti üzerine müvekkili ve dava dışı... ile ... aleyhinde dolandırıcılık ve suç delillerini yok etme suçlarından açılan ceza davasında yapılan yargılama sonucu müvekkilinin ve diğer sanıkların ayrı ayrı beraatine karar verildiğini, davacının ve Savcılığın istinaf başvurularının ise Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine karar verilerek hükmün kesinleştiğini; davacının soruşturma dosyasında açıkça “... isimli şahsa herhangi bir para ödemeden, arkadaşım olan... ve yanında bulunan ... ile birlikte aracın yanına gittik, aracı teslim aldıktan sonra 6.000,00 TL’yi... ve ... isimli şahıslara teslim ettim…” şeklinde ifade verdiğini, müvekkilinden bir alacağı bulunmadığı halde davanın 6.500,00 TL yönünden kabulü ile aleyhe icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğunu; müvekkilinin aracı ...’a sattığının ve bedelini banka aracılığıyla taksitle tahsil etmiş olduğunun sunulan banka kayıtlarıyla sabit olduğunu, davacının parayı ...’a vererek aracı ondan satın aldığını, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık; araç satış sözleşmesinden kaynaklanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26 ıncı maddesinin birinci fıkrası ile 297 inci maddesinin ikinci fıkrası,

2. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı kararı ile 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı kararı.

3. Değerlendirme

1. Bir Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu Mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir.

2. Bundan başka, Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan Mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş olan bu kısımları lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur.

3. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına, temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle Mahkemece bozma ilamı doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılarak karar verilmiş olmasına, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığının anlaşılmasına göre, davacı ve davalı vekillerinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiş; bu nedenle reddine karar verilmiştir.

4. Taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; 6100 sayılı Kanun’un 297 nci maddesinin ikinci fıkrasına göre hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.

5. Bunun yanı sıra, 6100 sayılı Kanun’un 26 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.

6. Yapılan bu genel açıklamalardan sonra somut olaya gelince; davacı tarafından 11.250,00 TL asıl alacak ile 897,53 TL işlemiş faizi olmak üzere toplam 12.147,53 TL’nin tahsili amacıyla aleyhinde başlatılan icra takibine davalının itiraz etmesi üzerine takibin durdurulduğu belirtilerek, itirazın iptali ile takibin devamına ve davalı aleyhine asıl alacağın %40’ından az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesi talep edilmiş; Mahkemece yapılan yargılama sonunda davacının talebinde kısmen haklı olduğu tespit edilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davanın kısmen kabulünde bir isabetsizlik bulunmamakta ise de Mahkemece, davalının icra takibine itirazının kısmen iptali ile takibin 6.500,00 TL asıl alacak ile 291,71 TL işlemiş faizi üzerinden devamına karar verilmesi ve alacağın likit olduğu anlaşıldığından taleple bağlı kalınarak davalı aleyhine asıl

alacağın %40’ı oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekirken, yukarıda belirtildiği üzere infazda tereddüt yaratacak şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bu husus hükmün bozulmasını gerektirir.

Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen Geçici 3 üncü maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 438 inci maddesinin yedinci fıkrası uyarınca temyiz olunan Mahkeme kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Yukarıda (1), (2) ve (3) no’lu paragraflarda açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE,

2. Yukarıda (4), (5) ve (6) no’lu paragraflarda açıklanan nedenlerle temyiz olunan Mahkeme kararının hüküm kısmının (1) no’lu maddesinin hükümden çıkarılarak yerine “Davanın kısmen kabulü ile davalının Küçükçekmece 4. İcra Müdürlüğünün 2010/11583 E. sayılı dosyasıyla aleyhinde başlatılan icra takibine itirazının kısmen iptali ile takibin 6.500,00 TL asıl alacak ve 291,71 TL işlemiş faizi üzerinden devamına; asıl alacağın %40’ı oranındaki 2.600,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine” rakam ve ifadelerinin yazılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine,

6100 sayılı Kanun'un Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi gereğince her iki taraf yönünden karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,

25.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.