"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/2848 E., 2023/25 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Sivas 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/175 E., 2022/276 K.
Taraflar arasındaki inanç sözleşmesine dayanan alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanı reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; davacı ve davalının kardeş olduğunu, tarafların davalının arsasına iki katlı ev yapıp daireleri paylaşma hususunda anlaştıklarını, bu kapsamda davacının on adet cumhuriyet altınını davalıya vererek arsaya ortak olduğunu, binanın yapım masraflarının ise paylarına göre paylaşıldığını, iki katlı binanın tamamlandığını, üst katı davalının alt katı ise davacının aldığını, davacının evin yapımına ilişkin payına düşen masrafları ödediğini, ancak kardeş olmaları sebebiyle taşınmazın tapuya tescil ettirilmediğini ve davacının tapu işlemlerini yapma isteğinin davalı tarafından reddedildiğini, davacının tapu işlemlerinin yapılmasına yönelik ısrarları neticesinde davalının beraber yaptıkları evden çıkıp geçici olarak babalarından miras kalan evde kalmasını teklif ettiğini, karşılığında ona aynı mahallede başka bir ev almayı taahhüt ettiğini, bunun üzerine davacının, babalarından miras kalan eve taşındığını, sonrasında anlaştıkları üzere aynı mahallede satın almak üzere başka bir ev bulduğunu, ancak davalının evin parasını ödeyemeyeceğini, borçlarının olduğunu, borçlarına karşılık çekeceği kredi için davacının oturduğu evi ipotek ettirmek istediğini, ipotek kalkınca da ev karşılığı olan parayı davacıya ödeyeceğini söylediğini, buna inanan davacının babalarından miras kalan ev üzerine ipotek konulmasını kabul ettiğini, borcun ödenip ipoteğin kalkmasına rağmen davalının ev alma talebini reddettiğini iddia ederek davacıya alınacak yeni bir eve karşılık şimdilik 10.000,00 TL alacağın davalıdan alınarak davacıya ödenmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; alacak iddiasını kabul etmemekle birlikte, zamanaşımı ve hak düşürücü süre itirazında bulunduklarını, davacının 1996 yılında yapılan bir ödeme iddiasında bulunduğunu ve aradan 25 yıl geçtiğini, dolayısıyla davanın zamanaşımından reddi gerektiğini, davacı yanın inanç sözleşmesinden kaynaklı olarak açtığı davada tarafların akraba olmaları nedeniyle tanıkla ispatın sağlanacağı iddiasında bulunduklarını, ancak inanç sözleşmesinde yazılı ispat kuralı uygulandığını, bahsi geçen iddialara ilişkin yazılı delil sunulamadığını belirterek bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; "dava konusu evin 1996 ve 1997 yıllarında yapıldığı, davacı tarafın davaya konu altınları borç olarak verdiğini iddia etmesine karşın TBK da alacak davalarında zamanaşımının 5 yıl olduğu, davacı tarafın dava konusu altınları dava konusu evin yapımında verdiğini beyan ettiği, dava konusu evin 1996 ve 1997 yılları arasında yapıldığı hususunda ihtilaf olmadığı, kanunen 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu" gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; yemin delili hatırlatılmaksızın karar verildiğini, hukuki değerlendirmede hata yapılarak davanın zamanaşımı nedeniyle reddedildiğini, taraflar arasındaki uyuşmazlığın güven ilişkisine dayalı para alacağı olduğunu, taraflar arasındaki alacak ilişkisinin 2012 yılı itibariyle davacının evden taşınması ile başladığını, inanç sözleşmesinden kaynaklanan davada taraflar kardeş olduğu için yazılı delil başlangıcının yeterli olduğunu, taşınmazın su aboneliğinin davacının eşi üzerinde olduğunu, bunun delil başlangıcı sayılarak tanık beyanları ile hüküm kurulabileceğini belirterek kararın kaldırılarak işin esası hakkında yapılacak yargılama neticesinde davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; "dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin taktirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle de dava konusu uyuşmazlıkta davalının uyuşmazlığa konu alacağın zamanaşımına uğradığını yasal cevap süresi içerisinde ileri sürülmüş olmasına" gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebeplerle kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, inanç sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
2. İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
3. İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
4. İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
5. İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
6. Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202 nci maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
7. Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m.225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde hakimin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.12.2015 tarihli, 2014/14-516 E., 2015/2838 K. sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
8. Öte yandan, inanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 146. maddesi (818 s. BK md.125.) gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Türk Borçlar Kanununun 149 uncu maddesi (BK md.128) gereğince de zamanaşımı alacağın istenebilir hale geldiği, başka bir deyişle iddiada bulunanın ferağ umudunu yitirdiği tarihten itibaren işlemeye başlar.
3. Değerlendirme
1. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; davacının, davalı ile beraber yaptıkları evden 2012 yılında taşındığını ve davalı ile beraber yaptıkları evi davalıya bırakması karşılığında davalının kendisine başka bir ev almayı taahhüt ettiğini iddia ederek yeni bir ev alınmasına karşılık şimdilik 10.000,00 TL alacağın ödenmesini talep etmiştir.
2. HMK'nın 33 üncü maddesi gereğince bir davada olayları anlatmak taraflara hukuki nitelendirmeyi yapmak ise hakime ait bir görevdir. Açıklanan bu hali ile davanın hukuki niteliği inançlı işleme dayalı alacak davasıdır.
3. Mahkemece davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Burada önemli olan zamanaşımı süresinin ne zaman başlayacağının tespitidir. Türk Borçlar Kanununun 149 uncu maddesi gereğince de zamanaşımı alacağın istenebilir hale geldiği, başka bir deyişle iddiada bulunanın ferağ umudunu yitirdiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Davacı, ferağ umudunu davanın açıldığı tarihte yitirmiş sayılacağından bu davalar için öngörülen on yıllık zamanaşımı süresi henüz dolmamıştır.
4. Bu durumda mahkemece işin esasına girilerek bir hüküm kurulması gerekirken zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının aynı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca davacı yararına BOZULMASINA,
3. Bozma sebebine göre, davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
19.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.