Logo

3. Hukuk Dairesi2023/2995 E. 2024/3076 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin rekabet yasağı hükmünün ihlali nedeniyle öngörülen cezai şartın tahsili istemine ilişkin itirazın iptali davasıdır.

Gerekçe ve Sonuç: Davalının sözleşmedeki rekabet yasağı hükmüne aykırı davrandığının ve öngörülen cezai şart miktarının davalının ekonomik olarak mahvına sebebiyet vermeyeceğinin bilirkişi raporu ile tespit edilmesi gözetilerek yerel mahkemenin, davalının itirazının iptaline ve cezai şartın tahsiline karar veren direnme kararı onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

SAYISI : 2019/442 E., 2023/130 K.

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davalı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 15.10.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat ... ile davalı vekili Avukat ...'ın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 12.00'de Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; tarafların 2001 yılında ortaklık kurmak suretiyle çalışmaya başladıklarını, ...-... Gıda firması adı altında yiyecek - içecek gıda otomatları alarak, bu otomat makinelerini askeri birlikler ile çeşitli firma ve fabrikalarda kurarak işlettiklerini, ortaklığın resmiyette davalı adına olduğunu, 2014 yılı Nisan ayında davalı tarafın, şirket hesaplarının kendi üzerinde olmasından da faydalanarak, önce banka hesaplarını ve ... hesaplarını kapatarak davacının görmesini engellediğini, ayrıca otomat makinelerinden toplanan tüm paraları da uhdesine geçirdiğini, daha sonrasında davacıyı şirket merkez ofisine ve depolara sokmadığını, bilgi almasını engellediğini, davacının şirket hesaplarının, şirket kazancından alınan gayrimenkullerin ve arabaların davalı üzerinde bulunmasından dolayı daha fazla zarar etmemek için çeşitli anlaşma yolları denediğini, bunun neticesinde taraflar arasında 31.07.2014 tarihinde bir sözleşme imzalandığını, işbu sözleşmeye göre şirket gelirleri ile alınan ve ayrıntıları sözleşmede gösterilen davalı adına kayıtlı bir adet dubleks mesken ve daire ile bir adet Mercedes marka Jip ve mülkiyeti davacının annesi adına kayıtlı bir adet daire ile mülkiyeti davacının babası adına kayıtlı bir adet dairenin satılarak öncelik sözleşmenin 1. maddesindeki borçlar ödenerek, kalan meblağdan davalıya 1.000.000,00 TL verileceğinin kararlaştırıldığını, sözleşmeye konu malların satışından ve şirketin sair borçlarının ödenmesinden sonra geriye 1.000.000,00 kalmaması halinde, davacının davalıya başkaca bir borcu olmayacağının sözleşmenin 2. maddesinde açıkça belirtildiğini, söz konusu sözleşmeye göre; davalının ...Gıda firmasına ait otomat makinelerini ve şirket araçlarını ve iş ile ilgili tüm ekipmanları davacıya devredeceğinin, ayrıca 2 sene boyunca davacı ile rekabet yapmamak ve onun çalışmasını engellememek için ... Gıda-... firmasının çalışmakta olduğu ... firması dahil, diğer firmalarla ve askeri birliklerle dolaylı ya da doğrudan kendisi ya da bir başka firma adı altında çalışamayacağının hükme bağlandığını, davacının sözleşme ile belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmesine karşın, davalının sözleşmeye aykırı davranarak aynı faaliyet alanında çalışmaya devam ettiğini, yeni sözleşmeler yaptığını, eski sözleşmelerine devam ettiğini, davacı ile rekabete giriştiğini, davalının 31.07.2014 tarihli sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle, sözleşmenin 8 inci maddesine istinaden 200.000,00 Euro cezai şart talep etme gereği doğduğunu, bu nedenle davalı aleyhine başlattıkları icra takibinin davalının itirazı üzerine durduğunu ileri sürerek; davalının itirazının iptaline ve davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; davaya konu sözleşmede kararlaştırılan rekabet yasağı hükmünün geçerli olmadığını, sözleşmenin 7. maddesinin her şeyden önce Anayasa'nın çalışma hürriyetini düzenleyen 48 inci maddesine aykırı olduğunu, hükmün davalıya mesleğini yasakladığı gibi ticari faaliyeti de yasakladığını, bu maddeye uyulması halinde tüm ekonomik geleceğinin yok olacağını, hukuka ve ahlaka aykırı sözleşme hükmünün ve buna bağlı cezai şartın geçersiz olduğunu, davalının sadece sözleşme öncesi mevcut olan işleri devam ettirdiğini, yeni bir sözleşme yapmadığını, işleri devam ettirmesinin zorunlu olduğunu, kararlaştırılan cezai şartın ticari mahvına neden olacağını, davalının sözleşme ile kararlaştırılan yükümlülüklerine uyduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 30.12.2015 tarihli ve 2015/642 E., 2015/1080 K. sayılı kararıyla; yasaklayıcı hüküm incelendiğinde davalının çalışma hürriyetini engelleyecek şekilde geniş kapsamlı olduğu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.05.2013 tarihli ve 2012/11-1601 E., 2013/752 K. sayılı ilamında da belirtildiği gibi düzenlemenin sözleşme hürriyetini kaldıran kelepçeleme düzenlemesi olduğu, bu nedenle hükmün haksız rekabeti önlemeye yönelik bir düzenleme olarak kabulünün mümkün olmadığı ve öngörülen cezai şartın da geçersiz olduğu, bu bakımdan da talebin yerinde olmadığı, kaldı ki taraflar arasındaki davaya konu 31.07.2014 tarihli sözleşme incelendiğinde bir iş yapılmasına dair sözleşme olmayıp adi ortaklığın tasfiyesine ilişkin olduğu, 7. maddedeki rekabet yasağıyla ilgili hükmünse tasfiyeye ilişkin düzenleme ile birlikte kaleme alınmasının yerinde olmadığının düşünüldüğü, keza taraflar arasında aynı tasfiye işlemlerinin devamı niteliğinde 08.12.2014 tarihli protokolün imzalandığı, geçersiz hükme dayanılarak cezai şart talep edilemeyeceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 06.02.2018 tarihli ve 2016/21358 E., 2018/805 K. sayılı ilamı ile; “...Bu durumda, Mahkemece; sözleşme yaparken eşit konumda olan taraflar arasında düzenlenen sözleşme hükümlerinin tarafları bağladığı gözetilerek, davalının sözleşmenin 7. maddesine aykırı davranıp davranmadığı incelenerek, taraf delilleri toplanıp sonucu dairesinde karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesiyle, karar bozulmuştur.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı ile davalının 2001 yılında “...-... Gıda Firması” adı ile ortaklık kurdukları, aldıkları yiyecek - içecek gibi gıda otomatlarını askeri birlikler ile değişik firma ve fabrikalarda kurup işletmek suretiyle çalışmaya başladıkları, ortaklığın resmiyette davalı adına olduğu, bu şekilde ortaklığın 2014 yılı Nisan ayına kadar sürdüğü, tarafların 31.07.2014 tarihinde sözleşme imzaladıkları, bu sözleşmenin 7. maddesinde; “..., 2 yıl süreyle ... Gıda-... firmasının şu anda çalışmakta olduğu ... şirketi dahil diğer firmalarla ve askeri birliklerle doğrudan ya da dolaylı yollarla çalışamaz. ... firmasının alacağı ihalelere 2 yıl boyunca giremez, kendisi ya da başka biri üzerine kuracağı firma, şirket ve her ne ad altında olursa olsun ortaklık yaparak çalışamaz” düzenlemesine, 8. maddesinde de; “Yukarıdaki sözleşmenin şartlarına uymayan, sözleşme şartlarını ihlal eden taraf, karşı tarafa 200 bin Euro cezai şart ödemeyi taahhüt ettiği gibi, sözleşmenin bozulmasından dolayı uğranılacak her türlü zarardan da sorumlu olacaktır” düzenlemesine yer verildiği; tarafların 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 623 üncü maddesi kapsamında aksi kanıtlanmadığı için ortaklık paylarının eşit olduğu; yine 6098 sayılı Kanun'un 26 ncı maddesinde sözleşme serbestisi ilkesinin kabul edildiği, aynı Kanun'un 27 nci maddesi uyarınca; tarafların, kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı olmamak şartıyla aralarında her konuda serbestçe sözleşme yapabilecekleri, bu yasal düzenlemeler ışığında tarafların imzaladıkları sözleşmenin 7 ve 8. madde hükümlerinin sözleşme serbestisi ilkesi uyarınca geçerli olduğu ve tarafları bağlayacağı; davalının, davacı ile ortaklık ilişkisi devam ederken Kırkağaç/Manisa Jandarma Komando Er Eğitim Alayından ihale alarak 04.02.2015 tarihinde satış sözleşmesi imzaladığı, ayrıca başkaca 4 askeri birlik ve ... Servis Dağıtım Ltd. Şti. yle ticari ilişkilerini de devam ettirdiği, davalının bu eylemi ile taraflar arasında imzalanan 31.07.2014 tarihli sözleşmenin 7. maddesine aykırı davrandığı, davacı tarafça bu maddeye dayalı cezai şart isteyebilme koşulunun oluştuğu, diğer yandan maddede belirtilen cezai şart tutarının davalının ekonomik olarak mahvına sebebiyet vermeyeceği, cezai şart miktarından tenkis koşullarının bulunmadığı kanaatine ulaşıldığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile takip dosyasında davalının 200.000,00 Euro borca itirazının iptaline, takibin bu miktar üzerinden takip talebinde belirtilen koşullarda devamına, hükmolunan 200.000,00 Euro’nun takip tarihindeki efektif satış kuru olan 2.8678 üzerinden karşılığı olan 573.560,00 TL’nin %20’si oranında (114.712,00 TL) icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili; taraflar arasındaki 31.07.2014 tarihli sözleşme incelendiğinde, tarafların eşit olmadıkları ve davalının davacıya kıyasla zayıf ve güçsüz konumda olduğunun açıkça anlaşıldığını, cezai şarta ilişkin bir değerlendirme yapılabilmesi için

bilirkişilerin sözleşme ile davalının elde etttiği gelirin somut olarak denetime elverişli bir biçimde tespit etmesi gerektiğini, taraflar arasındaki cezai şartın geçerli olduğuna kanaat getirmek için bu sözleşme kapsamında ne alıp verdiğinin ortaya konması gerektiğini, sözleşmenin 1. maddesinde davalıya sanki 1.000.000,00 TL verileceği ifade edilirken hemen 2. maddede ise satılacak mallardan kalan miktar üzerinden ödeme yapılacağı ifade edilerek, davacının davalıya bir borcu bulunmadığının kabul edilmiş olmasının bilirkişilerin dikkatinden kaçtığını, davalının cezai şartı ödemesinin kabulünün ekonomik mahvına sebep olacağının açık olduğunu, her anlamda zararına olan sözleşmenin davalı etrafına kurulmuş ve düşmesi beklenen bir tuzak olması nedeniyle dürüstlük ve iyiniyet kuralına aykırı olduğunun kabulü gerektiğini, ortada var olmayan 1.000.000,00 TL'yi davalıya ödenmiş olarak kabul eden bilirkişilerin sözleşme ve protokol tutarını da 3.000.000,00 TL gibi hesaplayarak hataya düştüklerini, satışı yapılan taşınmazlar ve aracın değerlerinin toplamda 2.068.900,00 TL olduğunu, bu miktarın davalının cebine girmediğini, taraflara ait olan ...-... firmasının borcunun ödenmesinde kullanıldığını, 3.000.000,00 TL'nin içinde davalıya ait olan araç ve evin de olduğunu, bilirkişilerin yaptığı hesaplamada sanki davalı taraflar arasındaki sözleşme gereği 3.000.000,00 TL gelir elde etmiş ve bunun da %19.04' ünün cezai şart olarak kabulü mümkündür gibi tamamen hatalı bir hesaplama yoluna gittiklerini, davalının ... firmasına olan cari borcu ve bunu kapatmak için karşılığında alacağı promosyon ürünlerin varlığı ve ancak sözleşmeye devam etmek suretiyle bu promosyon ürünleri almaya hak kazanacağından 2014 yılından sonra ... firmasıyla çalıştığını ve sonrasında da bir daha işlem yapmadığını, davalının sözleşmeyi ihlal etme gayesi olsa bugün de hem askeri birlikler hem de ... firmasıyla çalışmaya devam edeceğini, sözleşmeden sonra davalının daha önce çalışılan hiç bir askeri ihale veya devir edilen otomat satış noktalarına bir teklif vermediğini ve ihaleye katılmadığını, söz konusu askeri birliklerde ... firması ile cari borç ve promosyon ürünleri teslim almak amacıyla çalışmaya devam etmek zorunda kaldığını, bu nedenle davalının bilerek ve isteyerek sözleşmeye aykırı davrandığını kabul etmenin haksızlık olacağını; Mahkemenin aksine kanaatte olması halinde tenkis koşullarının varlığının kabul edilmesi gerektiğini, bilirkişilerin bu konuda yaptığı araştırmanın yetersiz olduğunu, davalının bugünkü ekonomik durumunun ele alınıp değerlendirilmesi gerekirken sadece 2014-2017 yılları arasındaki gelir beyannamelerinin ele alındığını, sadece bugünkü gelir vergisi beyannameleri değil kamu kurum ve özel kişilere olan borcunun veya alacaklarının da tespiti gerektiğini, davalının vergi ve sosyal güvenlik kurumu kayıtları ile bu kurumlardan gelen yazılar ve kolluk tarafından hazırlanan ekonomik ve sosyal durum inceleme raporuna yansıtılmadan ekonomik durumunun tespit edilemeyeceğini, Mahkeme kararına rağmen bilirkişi raporunda davacının uğradığı zararın tespit edilmediğini, tarafların sözleşme ile yüklendikleri edimlerin denetime elverişli bir şekilde ortaya konması gerektiğini, sözleşme ile davalı 750.000,00 TL borç ve elinde hiçbir şey olmadan ticari hayatını bitirme pahasına özel hayatını düzene koymak için sözleşmeyi imzaladığını, davalının kendisine kalan borcu ödemesi, öngörmesi mümkün olmadığından imzaladığı sözleşme nedeni ile tek bildiği işi yapmaya devam etmek zorunda kaldığını, ayrıca İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/156 E., 2022/1242 K. sayılı dosyada ... firmasının açtığı davada 944.706,12 TL aleyhine karar verilmişken davalının ödemek durumunda kaldığı bedellere bakıldığında ağır bir mağduriyet yaşadığının kabulü gerektiğini, sözleşmedeki rekabet yasağı hükmünün geçersizliğinin, cezai şartın fahiş olup olmadığının ve kaldırılması gerektiği hususlarının Mahkemece yeterli araştırılmadığını, bilirkişi raporlarının uyuşmazlığı aydınlatacak düzeyde açıklık içermediğini, aynı heyetten alınan bilirkişi raporları ile davanın kabulüne karar verilemeyeceğini, ayrıca söz konusu takibin Mahkemece 573.560,00 TL olarak kabul edilmiş olması nedeniyle reddedilen miktar üzerinden davalı lehine vekalet ücreti hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin ihlali nedeniyle öngörülen cezai şartın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

09.05.1960 tarihli ve 21/9 ile 04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararları.

3. Değerlendirme

Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozma ilamında belirtilen hukuki esaslar gereğince verildiği, özellikle davalının sözleşmedeki cezai şart hükmüne aykırı davrandığının ve bu miktar cezai şartın davalının ekonomik mahvına sebebiyet vermeyeceğinin denetime elverişli bilirkişi raporuyla belirlendiği, ayrıca dava, icra takibindeki asıl alacak üzerinden açıldığından, reddedilen kısım ve davalı lehine hükmedilecek vekalet ücreti bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile hükmün onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle,

Temyiz olunan Mahkeme kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 439 uncu maddesi uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,

28.000,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,

1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

15.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.