Logo

3. Hukuk Dairesi2023/3048 E. 2024/2721 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Avukatların, idari yargıda açtıkları tazminat davasında talep miktarını düşük tutmaları nedeniyle müvekkillerine verdikleri zarardan sorumlu olup olmadıkları ve avukatlık ücretine hükmedilip hükmedilmeyeceği.

Gerekçe ve Sonuç: Tazminat davasının kısmen reddine karar verilmesi sebebiyle, davalılar lehine hükmedilecek avukatlık ücretinin davacılar lehine hükmedilen ücreti geçemeyeceği gözetilerek, yerel mahkeme kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2016/82 E., 2023/159 K.

Taraflar arasındaki birleştirilerek görülen itirazın iptali ve tazminat davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak asıl davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı asıl davalılar-birleşen davacılar vekili tarafından duruşma istemli, asıl davacılar- birleşen davalılar vekili tarafından duruşma istemsiz temyiz edilmekle kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 01.10.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde gelen davacılar/birleşen davada davalılar vekili Avukat ...'nın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1.Davacılar ... ve ... vekili asıl davada, davalıların vekili olarak İzmir 2. İdare Mahkemesinin 2007/81 E. sayılı dosyası ile maddi ve manevi tazminat davası açtıklarını, davanın 24.03.2009 tarihinde kabul yönünde karara bağlandığını, ancak henüz gerekçeli karar yazılmamışken azledildiklerini ve başka avukatlara vekaletname verildiğini, davalılar aleyhine ilamda yer alan vekalet ücretinin tahsili için İzmir 21. İcra Müdürlüğünün 2009/11002 E. sayılı icra takip dosyası üzerinden takip başlattıklarını, ancak takibe haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına, %40 icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini istemiştir.

2.Birleşen davada davacılar vekili; cevap dilekçesindeki hususları tekrar ederek davalı avukatların müvekkillerini zarara uğrattığından bahisle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere toplam 357.124,32 TL tazminatın davalı avukatlardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

1. Davalılar vekili asıl davada; davacı avukatların İzmir 2. İdare Mahkemesinin 2007/81 E. sayılı dosyası ile açtıkları tazminat davasında fazlaya ilişkin hakları saklı tutarak destekten yoksun kalma tazminatı talep ettiklerini, oysaki tam yargı davalarında saklı tutulan haklar için dava açma süresi geçtikten sonra ikinci bir tam yargı davası açılamayacağını, söz konusu davada toplam 403.447,13 TL tazminat almaya hak kazandıkları tespit edildiği halde, talep nedeniyle 135.000,00 TL'nin hüküm altına alındığını, davalıların bir yıllık dava açma süresi içinde ek dava açmayarak kendilerini zarara uğrattıklarını, öte yandan murislerinin kaza yaptığı aracın çalışamadığı günlere ilişkin talep edilen maddi tazminat miktarı ile olay nedeniyle talep edilen manevi tazminat miktarlarının da düşük kaldığını, davacıların, dava sırasında alınan kusur raporuna da itiraz etmediklerini, hukuki sorumluluğu olmayan Urla Belediyesine de dava açtıklarını, 12.260,00 TL vekalet ücreti ödemek zorunda kaldıklarını, davalıların tüm bu nedenlerle de kendilerini zarara uğrattıklarını savunarak, haklı azil nedeniyle davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

2. Birleşen davada davalılar vekili; davacıların bir zararının bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 20.02.2014 tarihli ve 2009/352 E. 2014/100 K. sayılı kararıyla; davacıların vekalet görevini üstlenerek idari yargı yerinde açacağı davada talep edilecek tazminatın sonradan arttırılmasının mümkün olmadığını bilmesi ve bunu müvekkiline anlatarak talep edilecek tazminatın buna göre belirlenmesi gerektiği, dava açılmasından önce bu yönde bir bilgilendirme yaptığı ve miktar konusunda müvekkilinin açık onayını aldığı konusunda somut bir delil bulunmadığı, davacıların vekalet görevinin gerektirdiği mesleki araştırma, bilgilenme ve müvekkillerini bilgilendirmek suretiyle istenilecek maddi tazminat miktarı belirlemesi konusunda üzerlerine düşen dikkat ve özen yükümlülüğünü yeterince yerine getirmediklerinden asıl davadaki vekalet ücretine ilişkin isteği reddine karar verilmesi gerektiği, birleşen dav yönünden; davalıların sorumlu tutulabilecekleri zararın idare mahkemesince alınan bilirkişi raporunda belirlenen miktar olmayıp davacıların gerçek zararı ile sınırlı olduğu, 6459 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi ile yapılan ekleme ile idari yargı yerinde de tazminat miktarlarının dava içinde arttırılması imkanı sağlandığı, bu durum gözetilerek davalıların ortaya çıkan zararın tamamından sorumlu tutulmaları hakkaniyete uygun düşmeyeceğinden BK'nın 43 üncü ( TBK 51 inci) maddesi uyarınca %20 oranında indirim yapılması gerektiği, manevi tazminatın özelliği gereği zaten sonradan arttırılması mümkün bulunmadığından davacıların onayı olmadan belirlendiğinin söylenemeyeceği, böylece manevi tazminat miktarı başlangıçta davacıların da bilgi ve kabulü içerisinde belirlenerek ona göre istenildiği kabul edilerek bu yöndeki tazminat isteklerinin haklı bulunmadığı, Urla Belediye Başkanlığı aleyhine dava açılmış olmasında bir kusur bulunmayıp bu durumun hukuki bir değerlendirme ile ancak yargılama sonucu netleşecek nitelikte olduğu gerekçesiyle; asıl davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulüne, feragat eden davacılar yönünden ise bu nedenle reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı, taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.

2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 07.04.2015 tarihli ve 2014/18895 E., 2015/10930 K. sayılı kararıyla; tarafların asıl davaya yönelik tüm temyiz itirazlarının reddine karar verilerek, birleşen davaya yönünden; olayda, iş bu tazminat davasının koşulları gerçekleşmiş olup, Mahkemece davacıların (birleşen davanın davalılarının) davalı avukatların kusurları nedeniyle uğramış oldukları zarar miktarının tespiti amacıyla bilirkişi raporu alınarak, genel olarak benimsenen bilirkişi raporuna göre hüküm kurulmuşsa da, alınan rapora her iki tarafça da itiraz edildiği, ayrıca söz konusu rapor ile gerek idare mahkemesinde, gerekse ceza mahkemesinde alınan raporlar arasında, eldeki davaya konu tazminat miktarının belirlenmesi için öncelikle tespiti gereken destekten yoksun kalma tazminatının hesap şekli ve dikkate alınması gereken diğer hususlar yönünden bazı farklılıkların olduğu, Mahkemece, tarafların rapora karşı itirazları üzerinde durulup, İdare ve Ceza Mahkemesinde alınan bilirkişi raporları arasındaki farklılıklar da irdelenip değerlendirilmek suretiyle, konusunda uzman üç kişilik bilirkişi kurulundan taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp, sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle Mahkeme kararı bozulmuştur.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, asıl davanın reddine karar verildiği, birleşen dava yönünden; ATK tarafından ''Müteveffa sürücü Ali ODABAŞI’nın %25(yüzde yirmibeş) oranında kusurlu olduğu, Kazaya sebebiyet veren rögar kapağının yapım ve bakımından sorumlu olan Kurum yada Kuruluş’ un %75 ( yüzde yetmişbeş ) oranında kusurlu olduğu,'' yönünde kanaat bildirilen raporda dosya arasında bulunan tüm raporların irdelendiği anlaşılmakla hükme esas alınarak, kusur oranları doğrultusunda İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce 2019/13 Talimat numarası ile alınan destekten yoksun kalma ve araç mahrumiyet zararına ilişkin rapor denetime elverişli olduğundan hükme esas alındığı, birleşen dosya davalıları tarafından İzmir 2. İdare Mahkemesi kararında aleyhine karar verilen belediye çalışanları aleyhine açılan ceza dosyasının Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiği, sorumluların değiştiğinden bahisle davanın konusuz kaldığından bahsedilmişse de taraf sıfatını göstermenin davacı vekilin sorumluluğunda olduğu, kaldı ki davanın hem İBB hem Urla Belediyesine yöneltildiği, ancak idare mahkemesince verilen kararın sonucunun birleşen dosya davacıların talebini etkilemeyeceği, bu hususun taraflar arasındaki rücu ilişkisini ilgilendirdiği, alınan rapor doğrultusunda davacılardan ... ve ...'nın İzmir 2. İdare Mahkemesi tarafından verilen kararla zararının karşılandığı, diğer davacı ... için ise dava açılırken 117.991,30 TL talep edilmiş ve 29.03.2022 tarihinde ıslah edilmiş ise de idare mahkemesi kararının 12.10.2011 tarihinde kesinleşmesi ile davacıların zararı öğrendiğinin kabulü gerektiği, davanın da vekalet alacağına ilişkin olup 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğu gözetildiğinde ıslah edilen miktar yönünden davanın kabulüne karar verilmediği, hakkaniyet indirimi uygulanarak talep edilen miktar üzerinden %20 indirim yapıldığı, manevi tazminatın özelliği gereği zaten sonradan arttırılması mümkün bulunmadığından davacıların onayı olmadan belirlendiğinin söylenemeyeceği, böylece manevi tazminat miktarı başlangıçta davacıların da bilgi ve kabulü içerisinde belirlenerek ona göre istenildiği kabul edilerek bu yöndeki tazminat isteklerinin haklı bulunmadığı, Urla Belediye Başkanlığı aleyhine dava açılmış olmasında bir kusur bulunmayıp bu durumun hukuki bir değerlendirme ile ancak yargılama sonucu netleşecek nitelikte olduğu gerekçesiyle; asıl davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulüne, davacı ...'nın maddi tazminat isteği yönünden 94.393,30 TL'nin olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalılardan alınarak tahsilatta tekerrür oluşturmama adına davacıya ödenmesine, davacılar ... ve ...'nın maddi tazminat isteklerinin reddine, davacıların manevi tazminat isteklerinin reddine, 1.563,75 TL araç mahrumiyet zararının olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalılardan alınarak davacılar ..., ... ve ...'na ödenmesine, davacılar ... ve ...'nın açtıkları davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.

B. Temyiz Sebepleri

Asıl davalı-birleşen davacılar vekili; ATK tarafından evvelce Urla Asliye Ceza Mahkemesi dosyasına verdiği ve müteveffa Ali Odabaşı'nın kazada kusursuz olduğu raporu ile çelişen bir rapor düzenlendiğini, İdare Mahkemesi dosyasında davalı avukatlarca belirlenen/talep edilen manevi zarar miktarlarının çok düşük olduğunu, bu yönü ile de müvekkillerinin büyük maddi zarara uğradıklarını, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 13 üncü maddesinin üçüncü fıkrasına aykırı olacak şekilde davalılar lehine 15.353,13-TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken 39.563,42 TL vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

Asıl davacı-birleşen davalılar vekili; asıl dava yönünden Avukatlık Asgari Ücret Tarifeleri çerçevesinde avukatlık ücretinin hesaplanıp hüküm altına alınması gerektiğini, birleşen dava yönünden; İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 16 ncı maddesinde yapılan değişiklikle yasaya ıslah kavramının kazandırıldığını, İzmir 2. İdare Mahkemesine açılan davanın tarihinin 14.10.2009 olduğu nazara alındığında bu imkanın bulunmadığını, tazminattan % 20 hakkaniyet indirimi yapılmışsa da, bu oranın en az % 50 olması gerektiğini, Urla Asliye Ceza Mahkemesinin iki kez Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleşen nihai kararlarına göre ise; diğer kurum çalışanları beraat ederken Urla Belediyesi çalışanları hakkında verilen tecziye kararının kesinleştiğini, olayda karşı davacıların bakiye tazminat taleplerini kesinleşen ceza mahkemesi kararına bağlı olarak sorumluluğu olduğu kesinleşen Urla Belediyesi ve Belediye çalışanlarına yöneltebilecekleri subuta erdiğinden, müvekkilleri hakkındaki davanın esastan reddi gerekirtiğini, Urla Asliye Ceza Mahkemesi yapmış olduğu yargılamada, Adli Tıp Kurumunun raporunu değil 23.06.2009 günlü İTÜ Karayolları ve Trafik Kürsüsü tarafından düzenlenen raporu dikkate alarak hüküm kurduğunu, bu raporda müteveffa sürücünün asli kusurlu olup diğer sanıkların tali kusurlu olduğunun tespit edildiğini, bu davanın sebebinin; “avukatın mesleki özen sorumluluğuna dayalı doğan zararın tazmini” olduğunu, tazminat hesaplanmasında esas alınması gereken tarihin bir an için zarar oluştuğu düşünülse dahi, avukatın mesleki özen sorumluluğuna uymadığının ortaya çıktığı tarih itibariyle yapılması gerektiğini, karara esas alınan raporda davacı eşin olay tarihindeki yaşı esas alınarak sadece AYİM tablosu üzerindeki rakamlar dikkate alınıp hesaplanarak evlenme ihtimali olmadığının belirtildiğini, İdare Mahkemesi kararına esas alınan bilirkişi raporunda davacı eş için % 20 evlenme şansı olduğu tespitinin yapıldığını, müteveffanın geliri tespit edilirken, vergilendirilmiş gelirinin dikkate alınması gerektiğini, destekten yoksun kalma tazminat hesaplamasında davacı tarafa ödenen bedellerinin yasal faiz eklenerek tazminat miktarından düşülmesi gerektiğini, tazminat hesabında önce kusur indirimi yapılmalı ve sonra peşin sermaye değerinin tamamının düşülmesi gerektiğini, müteveffanın anne ve babasına destek olacağı hususunun göz ardı edildiğini, birleşen davanın Urla Belediyesine ihbar taleplerinin reddedilmesinin usule aykırı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, avukat olan davalıların (asıl davanın davacılarının), özen ve sadakat borcuna aykırı davranmak suretiyle müvekkilleri olan davacıları (asıl davanın davalıları) zarara uğrattıkları iddiasıyla açılan tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun386 ve devamı maddeleri (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 502 vd. maddeleri]

2.1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 34 üncü maddesi.

3.Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09/05/1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK.)

4. AAÜT'nin 13 üncü maddesinin üçüncü fıkrası.

3. Değerlendirme

1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hakim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere ve uyulan bozma ilamı doğrultusunda kararın verilmiş olmasına göre; asıl davalı-birleşen davacılar vekilinin sair, asıl davacı- birleşen davalılar vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2. Karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 13 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında; “Maddi tazminat istemli davanın kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına bu Tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücret, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemez.” düzenlemesi yer almaktadır. Buna göre birleşen davacılar tarafından açılan tazminat davasının kısmen reddine karar verildiğinden birleşen davalılar lehine hükmedilecek vekalet ücretinin birleşen davacılar lehine belirlenen ücreti geçemeyeceğinden Mahkemece yanılgılı değerlendirme ile nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı (6100 sayılı Kanunun) eklenen Geçici 3 üncü maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 438 inci maddesinin yedinci fıkrası uyarınca temyiz olunan Mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Asıl davalı-birleşen davacılar vekilinin sair, asıl davacı- birleşen davalılar vekilinin tüm temyiz itirazlarının REDDİNE,

2.Asıl davalı-birleşen davacılar vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazının kabulü ile temyiz olunan Mahkeme kararının hüküm fıkrasının (Birleşen dava yönünden) başlıklı kısmının 10. paragrafında yer alan “Yine aynı gerekçeyle reddilen miktar üzerinden takdir edilen 39.563,42 -TL nispi vekalet ücretinin davacılardan tahsili ile davalılara ödenmesine,” ibaresinin çıkartılarak yerine “Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT'nin 13/3 üncü maddesi uyarınca 15.353,13 TL vekalet ücretinin davacılardan tahsili ile davalılara ödenmesine” ibaresinin yazılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davacılar/birleşen davada davalılara yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalılar/birleşen davada davacılara iadesine,

6100 sayılı Kanun'a eklenen Geçici 3 üncü madde atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

01.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.