"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/639 E., 2023/938 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Uşak 2. Asliye Hukuk (Tüketici) Mahkemesi
SAYISI : 2021/709 E., 2022/20 K.
Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili; davacıların bebeklerinin 36 haftalık iken Banaz Devlet Hastanesinde NST'sinin çekildiğini, doktorun NST'lerin sonucunda bebeğin hareketlerinin yavaşladığı kanaatine vardığını ve bebeğin hareketleri tamamen kesilirse gebeliği sonlandırmak zorunda kalacağını ancak Banaz Devlet Hastanesinde 36 haftalık bebek için küvez bulunmadığından Uşak Devlet Hastanesine sevk edilmesi gerektiğini söylediğini, aynı sebeple Uşak Devlet Hastanesinden Ege Üniversitesi Hastanesine sevk edildiklerini, buradan da aynı sebeple Isparta Devlet Hastanesine sevkedilmek istenmesi üzerine davalı ... ... Park Hastanesini aradıklarını, davalı hastanenin küvezlerinin ve hemen müdahale edecek doktorlarının hazır olduğunu söylediğini, gece saat 02.30 sıralarında davalı hastaneye gelmiş olduklarını, ancak doktorun gelmediğini, görevli hemşirelerin NST'lerden davalı doktora bilgi verdiklerini, acil bir şey olmadığını söylediklerini, aralıklarla sabaha kadar NST'ler çekildiğini, sabaha yakın saatlerde bebeğin kalp atışlarının düz çizgi halinde çıkmaya başladığını, davalı doktorun saat 08.45 civarında hastaneye geldiğini ve davacı ...'in saat 09.30'da ameliyata alınarak doğum yaptırıldığını, doğumdan sonra küçük ...'nun çocuk hastalıkları uzmanı tarafından düzenlenen epikriz raporunda genel durumunun kötü olduğunun belirlendiğini, tedavi süreçleri sonucunda küçük ...'nun engelli olduğu konusunda tanı konulduğunu, davacı ...'in hastaneye gelir gelmez acilen doğuma alınması gerekirken bunun yapılmadığını, hastaneye girişinden 6,5 saat sonra ameliyata alındığını, bunun sonucunda bebeğin beynine oksijen gitmediğini ve birtakım hastalıkların oluştuğunu ileri sürerek; davacı ... için 200.000,00 TL, davacı ... için 200.000,00 TL ve ... için 100.000,00 TL olmak üzere toplam 500.000,00 TL manevi tazminat ile toplam 15.000,00 TL maddi tazminatın hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ... vekili; davalının davacılardan ...'e uyguladığı tedavinin tıbbi ve deontolojik kaidelere uygun olduğunu, kusurlu ve hukuka aykırı bir fiilinin mevcut olmadığını, yapılan muayene, gözlem, teşhis, müdehale ve tedavi işlemlerin tıp biliminin gereklerine uygun olduğunu davaya konu edilen doğum süreci ile ilgili davalının kusurundan bahsedilemediğini, davaya konu edilen doğum süreci ile ortaya çıktığı iddia edilen zarar arasında tıbben nedensellik bağı mevcut olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
2. Davalı MLP Sağlık Hizmetleri A.Ş. vekili; davacı ...'in 15.09.2011 tarihinde 36 haftalık hamile iken erken doğum şüphesi ile ilk olarak Banaz Devlet Hastanesi olmak üzere 3 adet hastane gezdiğini, hastanelerde doğacak bebek için küvez olmadığı gerekçesiyle son olarak davalı hastaneye geldiklerini ve acil olarak tedavi altına alındıklarını, anne karnındaki bebeğin sağlık durumunun saptanması amacı ile hastane tarafından NST testi uygulandığını, erken doğum riski olduğu için de NST testlerinin tekrarlandığını, USG çekildikten sonra riskli bir doğum olmasına rağmen küçük ...'nun doğumunun hastane çalışanlarının titizlikle çalışmaları sonucunda gerçekleştirildiğini, hastanece yapılmış olan tüm tetkiklerin zorunluluk gereği olduğunu ve tüm işlemlerin, tıbbi gerekliliklere uygun olup, bebeğin serebral palsi hastalığı ile doğmasında doğum sürecinin değil annenin şeker hastası olmasının etkili olduğunu, hastanenin kusurundan bahsedilmesinin imkansız olduğunu, ayrıca hafif mental reterdasyon rahatsızlığı ile a-tipik otizm rahatsızlığı ve hipermetropin’in doğum süreci ile ilgisinin bulunmadığını, bebekte meydana gelen rahatsızlıklarda hastanenin kastı ve kusurunun söz konusu olmadığını, manevi tazminata ilişkin şartların gerçekleşmediğini, davacılar tarafından talep edilen destekten yoksun kalma tazminatının ise küçük Furkan’ın hayatta olduğu düşünüldüğünde talep edilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacıların müşterek çocuğunda oluşan cismani zarar sabit olmasına rağmen, 18.10.2017 tarihli ATK raporu, 27.09.2018 tarihli rapor ve 25.07.2019 tarihli ATK raporu doğrultusunda, bebekte oluşan bedensel zararın sebebinin tespit edilemeyeceği, davalı ...'ın geç müdahele etmesinin tıbben hatalı olduğu ancak bebekte oluşan tablonun ne düzeyde bu 5 saatlik gecikmeye bağlı olduğunun tıbben bilinemeyeceği görüşünün
bildirildiği, davacıların uğradığı zarar ile davalıların eylemleri arasında illiyet bağının kurulamadığı, bebeğin doğumu öncesinde birden fazla olumsuz durumla karşılaştığı, oluşan zararın nedeninin belirlenememesi sebebiyle, yargılama neticesinde davanın sübut bulmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili; tıp uzmanlar heyeti tarafından hazırlanan ve dava dosyasına sunulan raporda davalıların kusurlu olduğu tespitine varılmasına karşın ATK Üst Kurulu raporu doğrultusunda eksik incelemeyle ve yeterli olmayan rapor doğrultusunda karar verildiğini, Adli Tıp Kurumuna dosyanın gönderiliş amacının davalıların kusurlarının tespit edilmesi olmayıp Ankara’daki bilirkişi heyeti tarafından tespit edilen kusurun, kusurlular arasında oranlaması olduğunu, küçük ...’nun serebral palsi hastası olmasının ...’in geç doğuma alınması nedeniyle oluştuğunu, davalıların kusurunun olayın hikayesinden bile açıkça anlaşıldığını, davalıların kusuru açıkça ortada iken ve bilirkişi raporları ile bu husus teyit edilmiş iken sebepsiz ve dayanaksız olarak verilen davanın reddi kararının kabul edilemez olduğunu, davacıların sezeryanı kabul etmemesi gibi bir durumun söz konusu olmadığını ileri sürerek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; tüm raporların tartışılarak çelişkilerin giderildiği ATK Üst Kurul raporuna göre hüküm tesis edilmesinde, alınan raporlarla küçükte meydana gelen zarar ile davalıların eylemleri arasında illiyet bağının tespit edilememesine, davalıların eylemi ile meydana gelen zarar arasında illiyet bağı bulunduğu tespit edilemediğinden oluşan zarardan da sorumlu olamayacaklarına, bu haliyle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili; istinaf sebeplerini tekrar ederek; kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davalı özel hastane ve doktorun vekalet sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırı davranışları nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Türk Boçlar Kanunu'nun 502 nci ve devamı maddeleri,
2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 266 ve 267 nci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı iş ve işlemlerin, davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Mesleki iş gören vekil özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur. O nedenle doktor ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları hafif de olsa sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Vekil, hastanın zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumunun gerektirdiği önlemleri eksiksiz bir şekilde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmaları yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmak ve en emin yolun seçilmesi gerekir. (Tandoğan, Borçlar Hukuk Özel Borç İlişkileri, Cilt, Ank. 1982, Sh.236 vd) Gerçekten de müvekkil (hasta) mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat beklemek hakkına sahiptir. Gereken özen görevini göstermeyen vekil, vekalet görevini gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Aynı hususlar doktorun görev yaptığı sağlık kuruluşu için de geçerlidir.
2. Yargılama sırasında dosyaya kazandırılan Adli Tıp 2. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 18.10.2017 tarihli raporda; her ne kadar çekilen NST'lerde bebeğin hipokside olduğunu gösteren bulgular yok ise de NST'de meydana gelen bozulmaların bebekte gelişmiş olan asfıksinin en geç döneminde ortaya çıkan bulgular olduğu, fakat daha erken dönemde bebekte mevcut asfıksiyi tespit edebilecek herhangi bir klinik, laboratuar veya teknolojik yöntemin mevcut olmadığı, serebral palsi hastalığının nedeni tam olarak bilinemediği cihetle, idareye ve ilgili hekimlere tıbben kusur izafe edilemeyeceği görüşü; uzman doktorlardan oluşan bilirkişi heyeti tarafından tanzim edilen 25.05.2018 havale tarihli bilirkişi raporunda; küçük ...'nun engelli olarak doğmuş olmasında dava dışı Uşak Devlet Hastanesi ve Ege Üniversitesi Hastanesi idare ve müdavi hekimlerinin muhtemel etkisi olduğunun düşünüldüğü, davacı ...'e zamanında uygun tıbbi müdahalede bulunmayan Uşak ... Hastanesi ve Dr. ...'ın idari ve tıbbi eksiklik ve hatası olduğu kanaati; aynı heyetin 16.10.2018 havale tarihli ek raporunda; bebekte ortaya çıkan kötü sonuca, Uşak Devlet Hastanesi ve Ege Üniversitesi idaresinin hizmet eksikleri ile müdavi hekimlerinin tıbbi uygulama eksiklerinin muhtemel etkisi olduğu düşünülmekle ve bu hastenelerin hizmet eksiklikleri açık olmakla beraber, kötü sonuca etkisi olup olmadığı veya ne kadar olduğunun belli olmadığı, davalı Dr. ...'ın kusur oranının yüzdesel olarak tespiti hususunda görüş bildirememekle beraber, kötü sonuçta Dr. ...'ın eksikliklerinin ciddi olarak etkili olduğu kanaati; Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği tarafından tanzim edilen 27.09.2018 tarihli raporda; bebekteki asfiksiyi daha önce saptayacak bir yöntem bulunmaması nedeniyle; bebekte oluşan patalojinin gebeliği takip eden ve ameliyatı yapan doktor ile hastaneler arasında bir illiyet bağının bulunmadığı görüşü; Adli Tıp 3. Üst Kurulu tarafından düzenlenen 25.07.2019 tarihli raporda ise; kişinin 14.09.2011 tarihinde 36 haftalıklık gebelik ile Banaz Devlet Hastanesine başvurusunda bebek için küvez olmaması nedeniyle Uşak Devlet Hastanesi'ne sevk edildiği, Uşak Devlet Hastanesinden de aynı sebeple Ege Üniversitesi Tıp Fakültesine sevk edildiği, hastanın Ege Üniversitesinde önerilen yatışı kabul etmeyerek kendi imkanları ile ... Uşak Hastanesi'ne 15.09.2011 tarihinde saat 02:30 sıralarında başvurduğu, yapılan muayenesinde SAT: 05.01.2011, 36 haftalık gebe olduğu, annenin Tip 2 Diyabetes Mellitus hastası olduğu, FKA pozitif, AFİ normal, plasental yetmezlik ve İUGR mevcut olduğunun tespit edildiği, çekilen NST’nin non-reaktif olması üzerine acil sezaryen kararı alındığı, alınan sezaryen kararının tıbben doğru olduğu, amniotik sıvı içerisinde mekonyum partiküleri izlendiği, 2360 gr tek canlı bebek baş geliş doğurtulduğu, bebeğin doğumunda spontan solunumu olmadığından aspire edilerek kurulandığı, solunum gelmemesi üzerine yaklaşık iki kez 30 sn ambulandığı, hipotonik ve interkostal, subkostal çekilmeleri olduğundan yeni doğan yoğun bakım ünitesine solunum sıkıntısı ve diyabetik anne bebeği ön tanıları ile yatırıldığı anlaşılmakla; Ege Üniversitesi Tıp Fakültesine başvurusunda çekilen NST’nin reaktif olmadığı, dolayısıyla bebeğin hipokside olduğuna dair bulguların mevcut olduğu, aileye acil sezaryen önerildiği, ancak ailenin bunu kabul etmeyerek ... Uşak Hastanesine gittiği, burada aktif nöbetçi olan kadın doğum uzmanın bulunmadığı, ... Uşak Hastanesinde saat 04.00’de çekilen NST’de de Ege Üniversitesindekine benzer bulgular görüldüğü, ancak doğum için saat 09.00’a kadar beklenildiği dikkate alındığında; kadın doğum uzmanı doktor ...'ın 5 saat kadar yapılan takip sonrası geç müdahele etmesi açısından tıbben hatalı olduğu, ancak bebekte oluşan tablonun ne düzeyde bu 5 saatlik gecikmeye bağlı olduğunun tıbben bilinemeyeceği görüşü belirtilmiştir.
3. Dosyadaki tüm raporları tartışarak çelişkileri giderdiği kabul edilen ve hükme esas alınan ATK Üst Kurul raporu kendi içinde çelişkili olup, davalıların sorumluluklarına ilişkin kanaat edinmeye yeter nitelikte değildir. Şöyle ki; davacı ...'in davalı hastaneye başvurusundan önce Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde çekilen NST’nin reaktif olmadığı, dolayısıyla bebeğin hipokside olduğuna dair bulguların mevcut olduğu belirtilmiş, yine davalı hastanede saat 04.00’de çekilen NST’de de Ege Üniversitesi’ndekine benzer bulguların görüldüğü tespit edilmiş ve davalı doktorun doğum için geç müdahalesi tıbbi hata olarak kabul edilmişken, bebekte tespit edilen ve dosyadaki raporlardan fetal hipoksi (ceninde düşük oksijen hali) nedeniyle de gelişebildiği anlaşılan serebral palsinin, bu 5 saatlik gecikmeyle ne düzeyde bağlantılı olduğunun tıbben bilinemeyeceği şeklinde belirtilen görüş, hüküm kurmaya elverişli değildir.
4. Hal böyle olunca, Mahkemece tam teşeküllü üniversite hastanelerinde görev yapan alanında uzman doktorlardan oluşturulacak yeni bilirkişi heyetinden somut olaya uygun şekilde, davalıların özen yükümlülüklerine aykırılık niteliğinde ihmal ve kusurlarının bulunup bulunmadığı, davalı hastane işletmesinin hastaya geç müdahale sebebiyle hizmet ilişkisi çerçevesinde organizasyon kusurunun bulunup bulunmadığı ve davalı doktorun tıbbi hata olarak kabul edilen 5 saat kadar geç müdahalesinin bebekte oluşan tablo (özellikle serebral palsi hali) ile bağlantısı ve bu gecikme olmasaydı hastalığın seyrinde olumlu sonuçlar elde edilme ihtimali hususlarında davacı tarafın tüm itirazlarını karşılar nitelikte, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine açık rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, İlk Derece Mahkemesinin kararının bu sebeple bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı gerekçeyle BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
08.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.