"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2014/290 E., 2021/204 K.
KARAR : Davanın kısmen kabulü
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı taraflarca duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 30.05.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde gelen davacı vekili Av. ... ile davalı vekili olduğunu beyan eden Av. ... ...'un sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra Av. ... ...’a vekaletnamesini ibraz etmesi için süre verilerek, işin daha derinlemesine incelenmesi ve bu konuda bir araştırma yapılması heyetçe zorunlu görüldüğünden, Yargıtay Kanunu'nun 24 üncü maddesinin birinci fıkrası ve Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 21 ... maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca görüşmenin başka bir güne bırakılmasına karar verildi.
Görüşmenin bırakıldığı 17.07.2023 tarihinde; davalı vekili olduğunu beyan eden Avukat ... ...'un verilen süre içerisinde vekaletnamesini ibraz etmediği ancak davalı şirketi temsilen yetkili tasfiye memuruna duruşma gününü bildirir davetiyenin usulüne uygun olarak tebliğ edildiği görülmekle, Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; dava konusu taşınmazın 04.07.2003 tarihinde yapılan ihalesi ile mesire yerinin işletmeciliğini H.Sofulu Ltd. Şti.nin kazandığını, 29.07.2003 tarihinde ihale sözleşmesi ve şartnamesinin imzalandığını, 21.10.2003 tarihinde bu şirketin bütün hisselerinin davalı şirket tarafından satın alınması nedeniyle 10.03.2004 tarihinde 2004 yılına ait ek sözleşme imzalandığını, 2004 yılına ait işletme bedelinin 1. taksitinin ilgili hesaba yatırıldığını ancak 2. ve 3. taksitlerin yatırılmaması nedeniyle sözleşme hükümlerine aykırı hareket edildiği hususunda idarece yazılan yazı ve ihbarların sonucu değiştirmemesi üzerine sözleşmenin feshedildiğini, akabinde açılan tahliye davasının kabul edilmesi üzerine tahliye kararının infazı için takip yapıldığını, sözleşme hükümleri doğrultusunda ÜFE oranları dikkate alınarak işletme bedellerinin güncellendiğini, davalının tahliye kararına rağmen kiralananı teslim etmemesi nedeniyle sözleşmede belirtilen cezai şartın ödenmesi gerektiğini ileri sürerek; 2006 yılı işletme bedeli 259.668,23 TL, 2007 yılı işletme bedeli 289.737,78 TL, 2008 yılı işletme bedeli 306.948,15 TL, 2009 yılı işletme bedeli 331.841,63 TL ve 2010 yılı 134 günlük işletme bedeli 129.050,04 TL olmak üzere toplam 1.317.245,83 TL’nin ve işletme bedeli tutarlarına vade tarihinden itibaren hesaplanacak gecikme zammının, ayrıca 25.05.2010 tarihinden itibaren sözleşme hükümlerine göre aylık kira bedelinin bir günlüğünün 50 ... olan 16.949.856,00 TL’nin cezai şart olarak davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, kira sözleşmesinin feshinde davacının kusurlu olduğunu, davacı idarenin kusuru nedeniyle sözleşmenin feshi ve tazminat istemlerine ilişkin Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinde açtıkları 2010/136 E. sayılı davanın halen derdest olduğunu, sözleşme gereği müvekkiline teslim edilmesi gereken alanın 12.465 m² lik kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını, bu alana yapılan müdahalenin menine karar verildiğini, sözleşmenin başlangıcından itibaren kira bedellerini sözleşmeye uygun olarak ödediğini ancak 2004 yılında taşınmazın eksik teslim edildiğinin belirlendiğini, davacı Bakanlığın ise sözleşme konusu arsadaki eksikliği hiç dikkate almadığını ve tam kira bedeli ödenmesini istediğini, davacı Bakanlığın sözleşmeden ... edimlerini yerine getirmeden sözleşmeyi ... taraflı olarak feshettiğini, Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2010/136 E. sayılı davanın açılması ile birlikte müvekkilinin taşınmazı tahliye ve teslim ettiğini, taşınmazı işletmediğini ve fiili tasarrufta bulunmadığını, dolayısıyla davacının taşınmazın tahliye edilmediği yönündeki iddiasının yerinde olmadığını, iki tarafın fesih iradesi karşılıklı olduğundan davacının kira bedeli ve tazminat istemlerinin yasal dayanağının bulanmadığını, hesaplamalar yapılırken kiralananın alanına isabet eden kira bedelinin tespit edilmesini, ayrıca istenilen tazminat miktarlarının da fahiş olup indirim yapılması gerektiğini, her ne kadar taşınmaz tahliye edilerek teslim edilmiş ise de davacının bu güne kadar tahliye ile ilgili işlemlerinde gecikmiş olmasında kusurlu olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARLARI
1. Davanın açıldığı ... Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 20.03.2012 tarihli ve 2011/383 E., 2012/152 K. sayılı yetkisizlik kararı, tarafların temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 6. Hukuk Dairesinin 31.10.2013 tarihli ve 2013/12364 E,. 2013/14591 K. sayılı kararıyla onanmıştır.
2. Yetkisizlik kararının kesinleşmesi ile dosyanın gönderildiği Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı Bakanlığa ait orman içi dinlenme yerinin işletilmesi için açılan ihaleyi kazanan dava dışı H.Sofulu İnşaat Şirketi ile davacı arasında kira sözleşmesi imzalandığı, daha sonra davalı şirketin sözleşmeyi imzalayan şirkete ait tüm hisseleri satın aldığı ve yapılan sözleşmeyi kabul ettiğini davacı idareye bildirdiği, davacı idare ile davalı arasında sözleşme tanzim edildiği, sözleşme uyarınca kira bedelleri ödenmediğinden davalı hakkında açılan tahliye davasının kabulüne dair verilen kararın Yargıtay tarafından onandığı, buna istinaden sözleşmenin feshedildiği ancak davacı tarafından taşınmazın tahliye edilerek teslim edilmediği, bu nedenle 2006 yılından 2010 yılına kadar olan işletme bedeli ile sözleşmeye göre hesaplanacak gecikme zammı ve cezai şartın tahsili talebiyle derdest davanın açıldığı, davalı süresinde zamanaşımı itirazında bulunduğundan bu hususun değerlendirilmesi gerektiği, dava tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanunu'nun 126 ncı maddesinin birinci bendine göre kira sözleşmesinden kaynaklanan alacaklar 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğundan dava tarihi olan 18.05.2011 tarihinden geriye doğru 5 yıl hesaplandığında 2006 yılının 1. ve 2. taksitlerine yönelik talebin zamanaşımına uğradığı, ayrıca dava konusu sözleşme kapsamında davalıya kiralanan ve teslim edilen taşınmaz 17.133 m² olduğu halde daha sonra Hazine tarafından açılan dava sonucunda kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan kısımdan davalının müdahalesinin menine karar verildiği, bu durumda bilirkişi raporunda belirtildiği üzere davalının sözleşme kapsamındaki alanın %34,28'ini kullanamadığı anlaşıldığından bu oranda indirim yapılması gerektiği, her ne kadar davacı sözleşmede düzenlenen cezai şartı talep etmiş ise de kesinleşen tahliye kararına rağmen icra takibi yaparak davalıyı tahliye etmeyen davacının zararın doğmasına ve artmasına sebep olduğu için sözleşmedeki cezai şartı Borçlar Kanunu'nun 52 nci maddesi uyarınca talep edemeyeceği gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile 809.469,41 TL işletme bedeli, 583.677,90 TL gecikme faizi olmak üzere toplam 1.393.147,31 TL'nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, işletme bedeli ve gecikme faizinin fazlaya ilişkin kısmı ile ceza şartı bedelinin tamamına yönelik talebin reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraflarca temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı vekili; taşınmazın %34,28’inin kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığından hareketle bu oranda kira bedelinden indirim yapılmasının hukuka aykırı olduğunu, dava konusu taşınmazın kiralanmasının hasılat kirası niteliğinde olup kiranın ... üzerinden değil var olan tesislerin işletilmesi yani hasılat üzerinden olduğunu, arazinin yüzölçümünün sözleşmenin asli unsuru olmadığını, kaldı ki kıyı kenar çizgisi içinde kalan alanın da hatalı şekilde %34,28 olarak kabul edildiğini, davalının kiralananı görüp inceleyerek ihaleye katıldığını, kiraladığı arazinin ... olduğunu en geç araziye inşa edilecek tesislerin projelendirilmesi aşamasında öğrenerek kira tespiti veya uyarlama davası açabilecek olan davalının bunu yapmayarak kira bedelini çekincesiz ödediğini, davalının kira sözleşmesini devam ettirip kira ödediği dikkate alındığında arazinin yüzölçümüne ilişkin bir itiraz hak ve talebi bulunmadığını, 2010 yılı için 134 günlük kira bedeli talep edildiği halde 127 ... için kira bedeli hesaplanmasının hatalı olduğu, karara dayanak yapılan raporda 25.03.2011 tarihine kadar gecikme zammı hesaplandığını, oysa 25.03.2011 tarihinden günümüze kadar olan gecikme zammı miktarının hesaplanması gerektiğini, cezai şart talebinin sözleşme hükmü yok sayılarak reddedildiğini, sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğinin Yargıtay tarafından onanan karar ile tartışma konusu olmaktan çıktığını, bunun üzerine davalının 06.02.2013 tarihinde tahliye edildiğni, kira sözleşmesinin 68 ... maddesinde cezai koşulun, borçtan ayrı bir edim olarak düzenlendiğini, Yargıtay kararının davalıya tebliğ edildiği 14.05.2010 tarihinden 10 ... sonrası yani 25.05.2010 tarihi itibariyle davalının cezai şart borcunun muaccel hale geldiğini, bu tarihten tahliyenin gerçekleştiği 06.02.2013 tarihine kadar geçen süre için ceza bedelinin hesaplanıp hüküm altına alınması gerekirken talebin reddedilmesinin doğru olmadığını, davalının kusurlu davranışı ile sözleşmenin feshine neden olduğunu ve tahliyeye ilişkin kararın onanması sonucu tahliye yükümlülüğünün kesinleştiğini, tacir olan davalının kesinleşmiş mahkeme kararının gereğini yerine getirmediğini ileri sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı vekili; davacının ihale gereği teslim etmesi gereken 17.133 m² yeri teslim edemeyerek temerrüde düştüğünü, bu hususun davacı kuruma ihtarname keşide edilmek suretiyle bildirilerek işletme bedelinin uyarlanmasının talep edildiğini, kira bedelinin mevcut duruma uyarlanmasının def’i olarak da ileri sürülmesine rağmen bu hususun bilirkişi raporlarında değerlendirilmediğini, dava dışı Maliye Hazinesi tarafından müvekkil şirket aleyhine 19.08.2004 tarihinde ikame edilen müdahalenin men'i ve kal talepli davada ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.03.2008 tarihli ve 2004/671 E., 2008/271 K. sayılı kararı ile kira sözleşmesine konu 17.133 m² alanın 12.465 m² kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı gerekçesiyle müvekkilin müdahalesinin menine, burada inşa edilen inşai ve zirai muhdesatların kal'ine karar verildiğini, bu kararın hesaplamada dikkate alınmadığını, müvekkil şirketin kendisine teslim edilen alanın ekonomik değerinin olmaması nedeniyle taşınmazı tahliye ederek davacı kuruma teslim ettiğini, davacının müvekkilden alacağı bulunmadığını, müvekkilinin ekonomik değeri kalmayan ve herhangi bir gelir elde edilmesi mümkün olmayan kiralanan taşınmazı 2005 yılı Temmuz ayı itibariyle tahliye ettiğini, bu tarihten sonra taşınmazda yalnızca davacının bekçi/güvenlik görevlisi sıfatı ile bulundurduğu çalışanlar olduğunu, davacı kurumun kendisine ait olmayan, hazinenin hüküm ve tasarrufunda bulunan, ... mülke konu olamayacak bir yeri kiralamasının açıkça hukuka aykırı olduğunu, hukuka aykırı sözleşmeye itibar edilerek hak talebinde bulunulamayacağını, işletme bedeli ile gecikme faizi hesaplanacaksa müvekkilin kullanamadığı ... nispetinde tenzilat yapılması gerektiğini, müvekkili için sözleşmenin kurulmasındaki esaslı unsurun taşınmazın yüz ölçümü ve konumu olduğunu ileri sürerek, adli yardım talebinin kabulü ile kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kira alacağı ve cezai şart istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. Kira sözleşmesi kiraya verenin bir şeyin kullanılmasını veya kullanılmasıyla birlikte ondan yararlanılmasını kiracıya bırakmayı, kiracının da buna karşılık kararlaştırılan kira bedelini ödemeyi üstlendiği sözleşmedir. Kira sözleşmesinde kiracının asli edim yükümü, kira bedelinin ödenmesi; kiraya verenin asli edim yükümü ise, kiralananı kira süresince kiracının kullanımına hazır bulundurmasıdır. Kira sözleşmesinin düzenlendiği tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (818 sayılı Kanun) 249 uncu maddesinin birinci fıkrasına göre [6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) m. 301]; “Kiralayan, kiralananı akitten maksut olan kullanmağa ... bir hâlde müstecire teslim etmek ve kira müddeti zarfında bu hâlde bulundurmak ile mükelleftir.”
2. Aynı Kanun'un 249 uncu maddesinin ikinci fıkrasında ise ayıplı durumdan neyin anlaşılması gerektiği ifade edilmiştir. Buna göre; “Kiralanan, akitten maksut olan kullanmak mümkün olamıyacak yahut intifa ehemmiyetli surette azalacak bir halde teslim olunursa kiracı akdi feshe yahut ücretten münasip bir miktarın tenzilini istemeğe salahiyettardır.”
3. 818 sayılı Kanun'un 250 nci maddesinde de; “Kiralanan, kira müddeti zarfında kiracının bir kusuru olmaksızın akitten maksut olan kullanılmak mümkün olamayacak veya ehemmiyetli surette azalacak bir hale düştüğü takdirde, kiracı, ücretten mütenasip bir miktarın tenzilini talep edebileceği gibi; ayıp münasip bir müddet zarfında bertaraf edilmezse, akdi dahi feshedebilir.
Kiralayan, kendisinin bir kusuru olmadığını ispat edemez ise tazminat ile mükellef olur.” şeklinde hüküm ile kiralananın, kira süresi içinde, kiracının bir kusuru olmaksızın, sözleşmeyle güdülen amacı sağlayacak yolda kullanılma olanağını yitirmesi veya önemli ölçüde azaltacak bir duruma düşmesi halinde kiracının, kira parasından uygun bir miktarın indirilmesini isteyebileceği gibi bu ayıp uygun bir süre içinde giderilmezse sözleşmeyi de bozabileceği, kiraya verenin, kendisinin bir kusuru olmadığını kanıtlayamaması halinde tazminat ile yükümlü olduğu düzenlenmiştir.
4. Aynı Kanun’un cezai şartı düzenleyen 158 ... maddesinin birinci fıkrasında; "Akdin icra edilmemesi veya natamam olarak icrası halinde tediye edilmek üzere cezai şart kabul edilmiş ise, hilafına mukavele olmadıkça, alacaklı ancak ya akdin icrasını veya cezanın tediyesini isteyebilir." düzenlemesi yer almaktadır. Bunun yanında, Kanun'un 161 ... maddesinin birinci fıkrasında; "Akitler, cezanın miktarını tayinde serbesttirler." denilmekte ise de bu serbestlik sınırsız değildir. Aynı maddenin son fıkrasında yer ...; "Hakim, fahiş gördüğü cezaları tenkis ile mükelleftir." hükmü gereğince, hakim taraflarca kararlaştırılan cezai şart miktarının fahiş olup olmadığını resen incelemek, fahiş ise ceza miktarını tenkis etmekle (indirmekle) görevlidir. Ticari olmayan işlemlerde bu kuraldan dolayı borçlu ileri sürmese bile, hakim cezai şarttan indirim yapılıp yapılmayacağını kendiliğinden saptamalıdır. Buna karşılık, tacir sıfatını haiz borçlu cezai şarttan indirim isteyemez. Ancak yerleşmiş Yargıtay uygulamasına göre; belirlenen cezai şart miktarının, tacir olan borçlunun mahvına ve ekonomik yıkımına sebep olacağının bilirkişi raporuyla tespit edilmesi halinde cezai şart miktarında indirim yapılabileceği kabul edilmektedir.
5. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 26 ncı maddesinin birinci fıkrası;“Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” şeklindedir.
3.Değerlendirme
1. Davalı vekili kararı adli yardım talepli olarak temyiz etmiş ise de; davalı tarafından temyiz harçlarının yatırıldığı anlaşıldığından, davalının adli yardım talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
2. Davaya konu 20.07.2003 ve 20.03.2004 tarihli kira sözleşmeleri hususunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Şartnamede; kiralanan “konaklama üniteleri, restoran, büfe, toplantı salonu, disko ve plaj işletmeciliği (toplam alanı 17.133 m²), aynı alanda mevzuat kapsamında yapılabilecek ek tesislerin işletmeciliği ” olarak gösterilmiştir. Davacı kiraya veren, kiralananı kullanıma elverişli bulundurmakla yükümlüdür. Aksi halde kiracının, kira parasından uygun bir miktarın indirilmesini isteyebileceği gibi bu ayıp uygun bir süre içinde giderilmezse sözleşmeyi de feshedebileceği açıktır. Davacı kiracı kendisine tanınan seçimlik haklarından hiçbirisini kullanmamış, sözleşmeyi feshetmemiş, kira indirimi davası açmamış, kiralanan taşınmazı tahliye ettiğine ilişkin yazılı belge de sunmamıştır. Her ne kadar davalı kiracı tarafından 30.09.2005 tarihinde açılan davada, sair talepleri ile birlikte kira bedelinin belirlenmesi talep edilmiş ise de söz konusu davada kira bedelinin yeniden belirlenmesi veya indirilmesi yönünde bir hüküm verilmemiştir. Bu durumda kira paralarından kiracı sorumludur. Ancak ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/671 E., 2008/271 K. sayılı dosyasında, dava dışı Hazine tarafından davalı kiracı aleyhine el atmanın önlenmesi hakkında dava açıldığı, 25.03.2008 tarihinde davanın kabulüne dair verilen kararın, 05.01.2009 tarihinde kesinleştiği görülmektedir. Bu halde, bahsi geçen kararın kesinleşmesi ile davacı kiraya verenin, kiralananı kullanıma elverişli şekilde bulundurmaya yükümlüğününün ihlali söz konusu olabilir. Bu nedenle Mahkemece; kiracı hakkında verilen el atmanın önlenmesi kararının kesinleşmesinden itibaren kira bedelinden indirim yapılabileceği gözetilerek bir bu kapsamda bir değerlendirme yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde 2006 yılından itibaren kira bedellerinde indirim yapılarak kira alacağının tahsiline karar verilmesi doğru değildir.
3. Kira sözleşmesinin 68 ... maddesinde; “İşletme süresi sonunda ya da sözleşme şartlarına uyulmaması nedeni ile tesisin boşaltılması istenildiğinde işletmeci tesisi 10 ... içinde idareye teslim etmek zorundadır. İşletmeci bu sürenin sonnuda boşaltmadığı takdirde İdarece boşaltırılır. 10 günlük idareye teslim süresinden boşaltma tarihine kadar geçen her ... için işletmeci işletme bedelinin güne tekabül eden miktarının 50 katını ceza olarak öder. ” şeklindedir. Kira sözleşmesinin belirtilen 68 ... maddesi hükmü, cezai şart niteliğindedir. Davalı kiracı hakkında ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2008/390 E., 2009/159 K., sayılı kararı ile kiralananın tahliyesine karar verilmiştir. Kiracının temerrüt nedeniyle tahliyesine karar verilmiş olmakla davalının kira bedelini ödemeyerek sözleşme şartlarına uymadığı mahkeme kararı ile belirlenmiştir. Bu halde davalı kiracı sözleşmede kararlaştırılan cezai şart bedelinden sorumludur. Davacı kiraya verenin, tahliye ilamını infaz ettirmemesi sonucu değiştirmeyeceği gibi davacının ilama dayalı tahliye istemli olarak 16.07.2009 tarihinde takip başlattığı, davalının takip dosyasında tahliye edildiği anlaşılmıştır. Buna karşılık, tacir sıfatını haiz borçlu cezai şarttan indirim isteyemez ise de yerleşmiş Yargıtay uygulamasına göre, belirlenen cezai şart miktarının, tacir olan borçlunun mahvına ve ekonomik yıkımına sebep olacağının tespit edilmesi halinde cezai şart miktarında indirim yapılabileceğinin Mahkemece gözetilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, davalının cezai şart bedelinden sorumlu olduğu kabul edilerek, davalının cezai şartın fahiş olduğu ve indirim yapılması gerektiği yönündeki savunması üzerinde durularak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, tahliye kararına rağmen icra takibi yaparak davalıyı tahliye etmeyen davacının zararın doğmasına ve artmasına sebep olduğu yönündeki yanılgılı gerekçe ile istemin tümden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
4. Davacı, dava konusu edilen kira bedellerinin vade tarihlerinden itibaren hesaplanacak gecikme zammı ile tahsilini talep etmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, kira alacağının vade tarihlerinden dava tarihine kadar olan işlemiş faiz miktarı hesaplanmış ve işlemiş faiz alacağı hüküm altına alınmış ise de, dava tarihinden itibaren işleyecek faize ilişkin hüküm kurulmaması doğru görülmemiştir. Ayrıca dava dilekçesinde 2010 yılı için 134 günlük kira bedeli talep edildiği halde 127 günlük kira bedeline hükmedilmesinin gerekçesine kararda yer verilmemiş olması da usul ve yasaya aykırıdır.
5. Kabule göre de; davacı, 2006 yılı işletme bedeli 259.668,23 TL, 2007 yılı işletme bedeli 289.737,78 TL, 2008 yılı işletme bedeli 306.948,15 TL, 2009 yılı işletme bedeli 331.841,63 TL ve 2010 yılı 134 günlük işletme bedeli 129.050,04 TL olmak üzere toplam 1.317.245,83 TL kira alacağının tahsilini talep etmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise TEFE oranında artış yapılmak suretiyle kira bedelleri; 2006 yılı için 268.271,67 TL, 2007 yılı için 294.240,38 TL, 2008 yılı için 319.574,48 TL, 2009 yılı için 353.257,64 TL, 2010 yılı için 127 günlük 130.485,83 TL olarak hesaplanmış, bu rakamlar esas alınarak kira bedellerinden indirim yapılarak kira alacağına hükmedilmiş olup, davacının talebini aşar şekilde belirlenen kira bedellerinin esas alınması doğru değildir.
6. Bozma nedenine göre, davalının temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
V. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
1. Davalının adli yardım istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 ... maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA,
3. Bozma nedenine göre davalının temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
8.400 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalıya iadesine,
6100 sayılı Kanun'un Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
17.07.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.