"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1646 E., 2023/1876 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 6. Tüketici Mahkemesi
SAYISI : 2021/127 E., 2022/74 K.
Taraflar arasındaki muarazanın men'i ve istirdat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; davalı banka tarafından emekli maaş hesabına bloke konulduğunu, davalı tarafından maaş hesabına konulan bloke nedeniyle maaşını 1/4 kesintili olarak aldığını, pandemi sürecinde emekli maaşı ile zor geçinirken bir de kesinti olması nedeniyle zor durumda olduğunu, maaş hesabına konulan blokenin yasaya ve usule uygun olmadığını, davalı tarafından maaşından kesinti yapılmasına herhangi bir muvafakatının bulunmadığını ileri sürerek; fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla; emekli maaşına konulan blokenin kaldırılmasını, haksız ve hukuka aykırı olarak şimdiye kadar yapılan 1.657,00 TL kesintinin tarafına iade edilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı; davaya cevap vermemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; kesintiye ilişkin sözleşmenin 13 üncü maddesi hükmünde yer alan takas ve mahsup yönünde verilen muvafakatin geçerli sayılamayacağı, davacının emekli maaşına konulan blokenin kaldırılması talebinin yerinde olduğu, bilirkişi raporu ile tespit edildiği üzere davalı banka tarafından davacının emekli maaşından dava tarihine kadar yapılan kesintiler toplamı olan 1.651,14 TL'nin iadesinin gerektiği gerekçesiyle; davanın kabulü ile davalı tarafından davacının emekli maaş hesabına konulan blokenin kaldırılmasına, davacıdan tahsil edilen 1.651,14 TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; iadesi istenen tüm tutarların davacının bilgisi dahilinde ve imzası alınarak tahsil edildiğine ilişkin dekontların değerlendirilmediğini, davacının kesintilere izin vermediği iddiasının doğru olmadığını, bankalarca yapılan kesintileri ihtirazi kayıtsız kabul eden kişilerin sonradan dava açmasının hakkın kötüye kullanılması olduğuna dair yargı kararları olduğunu, davada hüküm altına alınan miktarın 1.651,14 TL olmasına rağmen 2.550,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dosya kapsamına, toplanan delillere, Mahkeme gerekçesine, verilen kararın Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24.06.2021 tarihli 2017/(13)3-1980 E., 2021/829 K. sayılı içtihadına uygun olmasına, davacı yanın kesintilerin iadesi yanı sıra blokenin kaldırılmasını da talep ettiği dikkate alındığında vekalet ücreti takdirinde hata olmamasına göre, Mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle; davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; istinaf sebeplerini tekrar ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, taraflar arasındaki tüketici kredisi sözleşmesinden doğan borcun davacının maaş hesabından kesilmesi işlemine karşı blokenin kaldırılması ve kesilen bedelin iadesi istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 20-25, 26, 27 nci maddeleri,
2. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 82 ve 83 üncü maddeleri,
3. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 6 ncı maddesi,
4. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 5 inci maddesi,
5. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 93 üncü maddesi,
6.4721 sayılı Kanunun 2 nci maddesi,
7. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 31.01.2024 tarihli ve 2023/3-52 E., 2024/29 K. sayılı kararı,
8. Dairemizin 09.02.2022 tarihli ve 2021/9173 E., 2022/769 K., sayılı ve 06.06.2024 tarihli ve 2023/3823 E., 2024/1858 K. sayılı kararları.
3. Değerlendirme
1. 17.04.2008 tarihli ve 5754 sayılı Kanun'un 56 ncı maddesi ile değişik 5510 sayılı Kanun'un 93 üncü maddesinde “Bu kanun gereğince sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri, Sağlık hizmeti sunucularının Genel Sağlık Sigortası hükümlerinin uygulanması sonucu kurum nezdinde doğan alacakları, devir ve temlik edilemez. Gelir, aylık ve ödenekler 88 inci maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez.” hükmü bulunmaktadır.
2. 2004 sayılı Kanun'un 83/a maddesindeki "82 ve 83 üncü maddelerinde yazılan mal ve hakların haczolunabileceğine dair önceden yapılan anlaşmalar muteber değildir." hükmüne karşın, 28.02.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5838 sayılı Kanun'un 32 nci maddesi ile değişik 5510 Sayılı Kanun'nun 93 üncü inci maddesinin birinci fıkrasında, "... bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin talepleri, borçlunun muvafakati bulunmaması halinde, icra müdürü tarafından reddedilir." düzenlemesine yer verilmiştir.
3. Bu hükmün 2004 sayılı Kanun'un 83/a maddesine göre daha özel düzenleme içerdiği ve takip hukukuna göre icra takibinin kesinleşmiş olması şartıyla haciz sırasında veya hacizden sonra 5510 sayılı Kanun'un 93 üncü maddesi kapsamındaki gelir, aylık ve ödeneklerin haczine ilişkin verilen muvafakatin geçerli olacağı, bu durumda borçlunun haciz sırasında veya haciz işleminin gerçekleşmesinden sonraki dönemde haczedilmesi mümkün olmayan mal ve haklarla ilgili olarak bu hakkından vazgeçebileceği, sözleşme hukukuna göre bu yasağın kesin olmadığı, yasanın tarafların iradesine ağırlık vererek muvafakat yoluyla emekli aylıklarına bloke konulmasına, borcun başka teminatlara başvurulmadan ödenmesine imkan sağladığı, böylece tarafların sözleşme ile belirledikleri hükmü ortadan kaldırmadığı anlaşılmaktadır.
4. Somut olaya gelince; davacı 23.11.2010 tarihli bireysel kredisi sözleşmesinin 13 üncü maddesinde emekli maaşı dahil, tüm hak ve alacakları üzerinde bankanın rehin ve mahsup hakkı olduğunu, bankanın tahsile yetkili olduğunu kabul etmiştir.
5. Davacı, yukarıda zikredilen yasal düzenlemeler yürürlükte iken kredi sözleşmesini imzalamıştır. Taraflarca imzalanan sözleşmenin 13 üncü maddesi ile davacının, borcun ödenmemesi halinde banka nezdinde bulunan tüm alacakları, mevduat ve hesapları üzerinde bloke, hapis, mahsup ve takas etme yetkisini davalı bankaya verdiği, kredi geri ödemelerinin maaş hesabından yapılmasına muvafakat ettiği açıktır. Davacının bankadan aldığı kredi borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödememesi halinde, sözleşme gereğince kullandırılan kredinin teminatı olarak maaşından kesinti yapılmasını kabul etmesi ve diğer teminat öngören hükümlerinin sözleşmeye konulmasına rıza göstermesinin haksız şart olarak kabulü mümkün değildir. Zira davacı sözleşmenin her sayfasını ayrı ayrı imzalamış olup, serbest iradesi ile sözleşme şartlarına uygun olarak kredi borcu taksitlerinin bankadan aldığı maaşından kesilmesi için talimat verdiğine göre artık sözleşmenin söz konusu hükmünün müzakere edilmediği söylenemez. Bankanın sözleşme hükümlerine göre yaptığı işlemin sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerin dürüstlük kuralına aykırı düşecek şekilde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olduğu kabul edilemez. Davacının bankadan aldığı kredi borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödemesi gerekir. Kaldı ki davacı, taksitlerin bir kısmını da maaşından ödemiştir. Bu taksitlerin ödenmesine ihtirazî kayıt koymaksızın kesintiye muvafakat edip, borç ödendikten sonra ödenen kredi bedellerinin iadesini doğuracak şekilde bir hakkın kullanılması iyiniyet kurallarıyla bağdaşmaz. Tüketici haklı bir sebep olmadan sözleşmeyi tek taraflı feshedemez, ifası yapılmış bedellerin iadesini isteyemez, bu şekilde edimin tek taraflı geri istenmesi de hukuken himaye göremez. Aksi halde; kredi isteyen kişinin mali durumu ve maaş gelirine göre borcunun ödenebileceği güvencesiyle kredi veren bankanın alacağının imkansızlaşması, kötü niyetli bir kredi borçlusunun borcunu hiç ödememesi gibi bir sonuç doğacaktır.
6. Hal böyle olunca, İlk Derece Mahkemesince; davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA,
İlk Derece Mahkemesi kararının aynı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca davalı yararına BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararının bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
22.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.