"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/392 E., 2023/257 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, bozmaya uyan Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; davalının bazı hukuki ihtilafları olduğunu ancak parası olmadığından avukatlık ücretini şimdi veremeyeceğini, daha sonra ödeyeceğini belirtmesi üzerine taraflar arasında düzenlenen el yazılı ücret sözleşmesi gereğince noterde düzenlenen 15.10.2003 tarihli vekâletname ile müvekkili tarafından davalıya hukuki yardımda bulunulduğunu, hukuk ve ceza davaları ile icra takip ve davalarının müvekkilince takip edildiğini ve hepsinin davalı lehine sonuçlandığını, sadece Ankara 11. Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/961 E. sayılı dosyasıyla görülen ceza davası sonucunda davalının dolandırıcılık suçundan mahkum olduğunu ancak kararın müvekkilince temyiz edildiğini, tasarrufun iptali istemiyle Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/424 E. sayılı dosyasıyla açılan davada ise lehe karar verilmesine rağmen karşı tarafça kararın temyiz edildiğini, diğer bütün davaların ise sonuçlandığını ve kesinleştiğini, davalıya yapılan hukuki yardımlar yanında açılan bu davalarla ilgili tüm masraf ve harçların da müvekkilince karşılandığını, buna karşılık davalının müvekkiline hiçbir ödeme yapmadığını, borçlarını ödememek için dosyalarla ilgili bilgi ve belgeleri istediğini ve müvekkilinin davalardan çekilmesini talep ettiğini, bunu başaramayınca tehdit, hakaret ve fiili saldırıda bulunduğunu, daha sonra gerçek dışı ifade ve ithamlarla noterden çektiği 15.06.2012 tarihli ihtarname ile müvekkilini vekâlet görevinden azlettiğini ancak azlin haksız olduğunu ileri sürerek; ekli listede gösterilen dava ve takip dosyalarıyla ilgili masraf ve vekâlet ücreti alacaklarının sözleşmelerdeki oranlar ile dava ya da takibin açıldığı yıldaki Ankara Barosu Ücret Tarifesine göre, karşı tarafın ödemesi gereken vekâlet ücretlerinin ise tahakkuk ettikleri tarihten itibaren işleyecek kademeli faiziyle birlikte hesaplanarak, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 70.000,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; davacının iddia ettiğinin aksine davaları usulüne uygun şekilde takip etmediğini, açılmaması gereken davaları açtığını, açtığı davalar için müvekkilinin onayını almadığını, Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/289 E. sayılı dosyası ile faâl olmayan şirket için iflâs davası açtığını ancak davayı takip etmediğini ve alacağın tahsiline imkân bırakmadığını, müvekkilinin onayı olmadan ve bilgi vermeden iflâs yolunu seçerek genel haciz yolunu kapattığını, bu nedenle borçlulara ait gayrimenkullerin satılamadığını ve paraya çevrilemediğini; davacının tasarrufun iptali davası açtığını ve kazandığını ancak kararın infaz sürecinde hataya düştüğünü, karar kesinleştikten ve malların eski malikleri adına tescilinden sonra infaza başlanması gerekirken, karar kesinleşmeden ilâmı takibe koyduğunu ve borçluların itirazı üzerine takibin iptal edildiğini, kaldı ki kararın tebliğe çıkarılmasını da talep etmediğini, müvekkilinin bir yıl sonra tebliğe çıkarttığını ve sonrasında karşı tarafça kararın temyiz edildiğini, yine Ankara 10. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2008/220 E. sayılı dosyasında kira sözleşmesi aslını 21.04.2011 tarihinde aldığını ancak müvekkiline iade etmediği gibi bu hususta bilgi de vermediğini, Ankara 7. İcra Ceza Mahkemesinin 2007/1716 E. ve 11. Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/961 E. sayılı dosyalarından ise haklı gerekçe göstermeden çekildiğini, bu nedenle bu dosyalardan ücret talep edemeyeceğini, müvekkilinin davacıyı azilde haklı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 07.05.2014 tarihli kararıyla; davanın kabulü ile bilirkişi raporu ile belirlenen 70.000,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 31.05.2017 tarihli ve 2017/1626 E. 2017/6705 K. sayılı ilamıyla; hükmün onanmasına karar verilmiştir.
3. Davalı vekilinin karar düzeltme istemi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 06.05.2019 tarihli ve 2017/8552 E. 2019/5718 K. sayılı ilamıyla; Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi heyeti raporunda, davacının haksız olarak azledildiğinin belirtildiği ve davacı tarafça dosyaya sunulan 09.05.2006 tarihli ''beyanımdır'' başlıklı belge ile 21.02.2008 tarihli ''ücret sözleşmesidir'' başlıklı belge gereğince vekâlet ücreti kararlaştırılmış dosyalar için bu sözleşmelerdeki oranlar, vekâlet ücreti kararlaştırılmamış dosyalar için ise Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde belirlenmiş olan vekâlet ücretleri dikkate alınarak davacının hak kazandığı vekâlet ücreti miktarının belirlendiği; davalı tarafın ise 09.05.2006 tarihli ''beyanımdır'' başlıklı belgede belirlenmiş vekâlet ücreti oranının %1 iken, davacı tarafça bunun tahrif edilerek %10 haline getirildiğini, keza 21.02.2008 tarihli ''ücret sözleşmesidir'' başlıklı belgede Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/424 E. sayılı dosyası için belirlenen oranın %5 iken, davacı tarafça tahrif edilerek %15 haline getirildiğini ve kendisinin bilgisi olmaksızın Ankara 15. İcra Müdürlüğünün 2006/5324 E. sayılı dosyasında 09.02.2010 tarihinde adına sahte talep açtığını savunduğu, karar düzeltme talebinde de bu savunmalarına ilişkin olarak, davacı avukat hakkında tahrif etmiş olduğu belgeler sebebiyle Ankara 31. Ağır Ceza Mahkemesinin 2018/61 E. sayılı dosyası ile görevi kötüye kullanma suçundan dava açıldığını, yine Ankara 15. İcra Müdürlüğünün 2006/5324 E. sayılı dosyası üzerinden 09.02.2010 tarihinde ad, soyad ve imzası ile adına sahte talep açması sebebiyle Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 2018/133 E. sayılı dosyasıyla dava açıldığını beyan ederek buna ilişkin belgelerini eklediği; bu durumda Mahkemece, davacı avukat hakkında açılmış bulunan söz konusu ceza davalarının içerikleri ve bu davalarda verilecek kararlar azlin haklılığı konusunda etkili olacağından, bu dosyaların incelenerek verilecek kararların sonucuna göre azlin haklı olup olmadığının ve davacının talep edebileceği vekâlet ücretinin belirlenerek oluşacak sonuca göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle, karar düzeltme talebinin kabulü ile Dairenin 31.05.2017 tarihli ve 2017/1626 E. 2017/6705 K. sayılı onama ilamının kaldırılmasına, hükmün davalı yararına bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; bozma kararı doğrultusunda Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 2018/133 E. ve bu dosyayla birleştirilen Ankara 31. Ağır Ceza Mahkemesinin 2018/61 E. sayılı davaların sonuçlanmasının beklenildiği ancak davacının 07.10.2020 tarihinde vefat etmesi nedeniyle anılan davada düşme kararı verildiğinden kararın kesinleşmesi beklenmeksizin yargılamaya devam edilerek dosyanın bilirkişiye tevdi edildiği, yapılan inceleme sonucunda sunulan 15.11.2022 tarihli kök rapor ile 23.03.2023 tarihli ek raporda, gerekçesi de belirtilmek suretiyle davacının davalı tarafından haklı nedenle azledildiğini gösterir bulgu tespit edilemediği yönünde görüş bildirildiği, davalının sunmuş olduğu belgelerin bir kısmının 15.06.2012 azil tarihinden sonra gerçekleşen ve davacı ile aralarındaki kişisel husumet neticesinde ortaya çıkan uyuşmazlıklardan ibaret olduğu ve eldeki davanın esasına bir etkisinin bulunmadığının anlaşıldığı, anılan belgelere ilişkin davaların vekil-müvekkil ilişkisinden kaynaklanmaması sebebiyle bilirkişi tarafından yapılan hesaplamalarda da dikkate alınmadığı; Ankara 24. Noterliğinin 15.10.2003 tarihli vekâletnamesi ile kurulan ilişki süresince, 15.11.2022 tarihli kök bilirkişi raporunda da detaylıca izah edildiği üzere, davalı tarafından imzasını taşıyan 09.05.2005 tarihli "beyanımdır" başlıklı belge ile 21.02.2008 tarihli 3 ayrı "ücret sözleşmesidir" başlıklı taahhüdün verildiği ancak 21.02.2008 tarihli taahhütlerden Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/424 E. sayılı davaya ilişkin olarak verilende taahhüt oranının tahrifat yoluyla değiştirildiğinin belirlendiği, bununla birlikte davacının imzasını taşıyan 30.12.2009 tarihli "alındı belgesi" başlıklı yazı aslı dosyaya sunulmadığından yeterli inceleme yapılamadığı ve davalının iddiası olan ödeme beyanına itibar edilmediği, kaldı ki davalının ödeme yaptığı iddiasına yönelik olarak başkaca delil sunmadığından bu hususta davacının talebine bağlı kalındığı, toplanan delillerin birlikte değerlendirilmesi sonucu davacıların murisi olan avukatın davalı tarafından azlinin haksız olduğu anlaşıldığından davacıların alacak talebinin yerinde görüldüğü, bilirkişi raporunda davalının sorumlu olduğu miktarların belirlenmiş olup alınan raporun gerekçeli ve hüküm kurmaya yeterli görüldüğü gerekçesiyle; davanın kabulü ile 70.000,00 TL vekâlet ücreti alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine, davacıların fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; cevap dilekçesinde bildirdiği sebeplere ek olarak, davacıların murisi olan avukatın müvekkilince haklı nedenle azledildiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunun ise azlin haksız olduğu varsayımıyla ve yüzeysel şekilde düzenlenmiş olduğunu, müvekkilinin şikayeti üzerine davacıların murisi avukat aleyhinde görevi kötüye kullanma ve sahtecilik suçlarından dolayı açılan ceza davaları avukatın ölümü nedeniyle düşmüş ise de birleştirilerek görülen bu davalarda gelinen aşamada avukatın üzerine atılı suçları işlediğinin belirlenmiş olduğunu, ceza davasına da konu olan 09.05.2006 tarihli ''beyanımdır'' başlıklı belgede belirlenmiş vekâlet ücreti oranının %1 iken, davacı tarafça bunun tahrif edilerek %10 haline getirildiğini, keza 21.02.2008 tarihli ''ücret sözleşmesidir'' başlıklı belgede Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/424 E. sayılı dosyası için belirlenen oranın %5 iken, davacı tarafça tahrif edilerek %15 haline getirildiğini, davacıların murisi avukatın vekâlet görevini layığıyla yerine getirmeyerek müvekkilinin mağduriyetine sebebiyet verdiğini ileri sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; avukatlık ücret sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 164 üncü maddesi ile 174 üncü maddesinin ikinci fıkrası.
3. Değerlendirme
1. 1136 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin ikinci fıkrasında; "Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü düzenlenmiş olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekâlet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekâlet ücreti talep edilebilir. Zira vekâlet ilişkisi bir bütün olup azil, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet edeceğinden, azlin haklı olduğunun kabul edilmesi halinde, davacının azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşmeyen işlerden dolayı vekâlet ücreti talep edebilmesi mümkün değildir.
2. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; her ne kadar davacıların murisi olan avukat hakkında özel belgede sahtecilik ve görevi kötüye kullanma suçlarından dolayı açılan ve birleştirilerek görülen ceza davaları sanık avukatın yargılama sırasında vefatı nedeniyle düşmüş ise de; eldeki davada bozma ilamından önce grafoloji ve sahtecilik uzmanı bilirkişiden aldırılan 15.04.2014 tarihli raporda, davalının imzasını taşıyan 21.02.2008 tarihli ve "ücret sözleşmesidir'' başlıklı belgede vekâlet ücreti oranının %5 olarak yazılmış iken, "5" rakamının önüne "1" rakamı getirilmek suretiyle %15 haline dönüştürüldüğü belirtilerek özel belgede sahtecilik yapıldığı tespit edilmiş, Mahkemece de bu tespite itibar edilerek gerekçede "Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/424 E. sayılı dosyasındaki davaya ilişkin olarak verilende taahhüt oranının tahrifat yoluyla değiştirildiğinin belirlendiği" şeklinde belirtilmiş ancak davacı tarafça bu husus temyize konu edilmemiştir. Bu haliyle, özellikle davacı avukatın belge üzerinde tahrifat yapmak suretiyle davalı müvekkilin güvenini zedelemiş olması sebebiyle davalı tarafından vekâlet görevinden azledilmesinin haklı olduğu anlaşılmaktadır.
3. Bu durumda Mahkemece, davacıların murisi olan avukatın davalı tarafından haklı nedenle azledildiği göz önüne alınarak 1136 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşen işlerden dolayı hak kazandığı vekâlet ücretinin belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, azlin haksız olduğuna yönelik yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olduğundan kararın bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Mahkeme kararının 1086 sayılı Kanun'un 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun’a eklenen Geçici madde 3 atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanun’un 440 ıncı maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
12.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.