Logo

3. Hukuk Dairesi2023/5058 E. 2024/2948 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından davalıya gönderilen paranın ödünç mü yoksa hacizlerin kaldırılması için yapılan bir ödeme mi olduğu hususunda çıkan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davalının, havale dekontlarında yer alan "haciz kaldırma" açıklaması ile davacının iddiasını vasıflı ikrar yoluyla reddetmesi ve davacının da ödünç iddiasını senetle ispatlayamaması gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/164 E., 2023/1211 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Samsun 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/155 E., 2022/521 K.

Taraflar arasındaki ödünç sözleşmesinden kaynaklanan alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İlk Derece Mahkemesince, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; davalının Samsun ili, Canik ilçesi, ... Mahallede kain 12482 ada 3 parsel sayılı taşınmazı Canik Belediyesinden ihale yoluyla satın almak için müvekkilinden borç para istediğini, bunun üzerine müvekkilince banka havalesi yoluyla 19.03.2019 tarihinde 475.000,00 TL ve 20.03.2019 tarihinde 700.000,00 TL olmak üzere toplam 1.175.000,00 TL’nin davalıya borç olarak gönderildiğini, bu ödemelere ilişkin banka dekontlarının bulunduğunu; davalının arsayı satın aldıktan sonra müvekkiline, değişen belediye yönetimi ile sorun yaşamasından dolayı ödemenin geciktiğini ve ödeme yapamasa dahi arsa üzerinde borç olarak aldığı para oranında pay vereceğini söylediğini, ancak herhangi bir ödeme yapmadığı gibi taşınmazdan pay da vermediğini, bunun üzerine müvekkilinin davalıya 27.4.2020 tarihli noterlik ihtarnamesini göndererek borç verdiği parayı ödemesini istediğini, davalının ise 05.05.2020 tarihli cevabi ihtarnamesinde borcun sebebinin ve ihtarın içeriğinin anlaşılamadığını, herhangi bir borcunun bulunmadığını belirterek ödemeden kaçındığını, yine müvekkilince arabulucuya başvurulduğunu ancak olumlu sonuç alınamadığını ileri sürerek, müvekkilinin alacağı olan 1.175.000,00 TL’nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; müvekkili ile davacı arasında müvekkiline ödenen para ile ilgili olarak taşınmaz devrine ilişkin herhangi bir sözleşmenin bulunmadığını; davacının 12482 ada 5 no’lu parseli Canik Belediyesinden ihale yoluyla 26.10.2017 tarihinde 7.673.480,83 TL bedelle satın aldığını, ancak ödeme güçlüğü yaşaması sebebiyle ihale bedelini ödeyemediğinden taşınmazı dava dışı üçüncü bir kişiye satmak zorunda kaldığını, tapuda henüz devir işlemi gerçekleştirilmeden belediyenin borçları nedeniyle taşınmaz üzerine Samsun İcra Müdürlüğünün 2018/101601, 2018/102859, 2018/97238 ve 2018/7360 Esas sayılı dosyaları üzerinden haciz konulduğunu, haczin yapıldığı icra dosyalarındaki alacakların ise davalı müvekkili tarafından temlik alındığını, dava dışı üçüncü kişinin taşınmazın hacizli olarak devrini kabul etmemesi ve hacizlerin kaldırılması için davacıya ihtarname göndermesi nedeniyle davacının temlik alacaklısı müvekkiline banka havalesi yoluyla toplam 1.175.000,00 TL ödeme yapmak suretiyle taşınmaz üzerindeki hacizlerin kaldırmasını istediğini, müvekkilinin de bu ödemelere istinaden hacizleri kaldırmış olup, bu şekilde icra dosyalarında temlik aldığı alacaklarının bir kısmını da tahsil etmiş olduğunu, ayrıca davacı tarafından sunulan banka dekontlarında “12482 ada 5 parsel haciz kaldırma” açıklamasının yer almakta olup bu hususun özellikle dikkate alınması gerektiğini; müvekkilinin davacıya herhangi bir borcu bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalının defter kayıtlarında davacı ve davalı arasında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığı, 12482 ada 5 parsel sayılı taşınmazın tapu bilgilerindeki haciz kaldırma tarih ve tutarlarına bakıldığında; 20.03.2019 tarihinde Nuri Ayazgök için 782.095,61 TL, 27.03.2019 tarihinde Başocak Kollektif Şirketi Hüseyin ve Semiha Başgöl için 391.122,38 TL, 25.03.2019 tarihinde Erkut Çelebi için 884.514,90 TL ödendiği, bu üç haczin de alacaklısı davalı ... Çoktekin'in temlik aldığı dosyalarda mevcut bulunan icra yazılarıyla teyit edildiği, hacizlerin yukarıdaki tarihlerde davalı tarafından kaldırıldığı, bu tarihlerin de davacının davalı banka hesabına gönderdiği bedellerin tarihlerine yakın olduğu, davacının dayandığı dekont açıklamasında "12482 ada 5 parsel haciz kaldırma" şerhinin bulunduğu, genel olarak tanık beyanlarının davacı iddiasını desteklediği ve parsel numarasının yanlış girildiğinin davacı tanığı ...'nın beyanlarından anlaşıldığı, davalı tarafça işbu ödemenin geri iade edildiğine ya da dava konusu taşınmazdan pay tesciline ilişkin herhangi bir somut delil sunulamadığı, neticede davacı tarafça yeteri kadar delil ile davanın ispatlandığı gerekçesiyle; davanın kabulüne ve 1.175.000,00 TL'nin (temerrüt tarihi olan) 07.05.2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı vekili; davacı yanın banka dekontlarına sehven 12482 ada 5 parsel yazmadığını, amacın zaten 12482 ada 5 parsel üzerindeki hacizlerin kaldırılması olduğunu; kararın gerekçe kısmında, davalı tarafça işbu ödemenin iade edildiğine ya da dava konusu taşınmazdan pay tesciline ilişkin herhangi bir somut delil sunulamadığı denilmek suretiyle ispat yükü ters çevrilerek ve davacının oğlu olan tek tanığın beyanı esas alınarak 5 parselin sehven yazıldığının kabulünün hatalı olduğunu; davacı tarafın, belediyenin borçlu, müvekkilinin alacaklı olduğu icra dosyalarında müvekkiline ödeme yaptığı ve bilirkişi raporunda yer aldığı üzere davacı yan ile belediye arasında herhangi bir mahsuplaşma işlemi olmadığı dikkate alındığında, davacı yanın davasını yöneltmesi gereken kişinin davalı müvekkili değil belediye olduğunu, belediye ile müvekkili arasındaki mahsuplaşma işleminde de borç ilişkisinin şahsiliği gereği davacı yanın müvekkilinden talepte bulunamayacağını; öte yandan Mahkemece, taraflar arasındaki işin ticari iş olmadığı kabul edilmesine rağmen hüküm kısmında avans faizine hükmedilmesinin de hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; İlk Derece Mahkemesince, davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, sonuç olarak davacı tarafça yeteri kadar delil ile davanın ispatlandığı şeklindeki gerekçeyi içerir Mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili; istinaf sebeplerini tekrar ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık; ödünç sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 386 ncı maddesi ile 555 ve devamı maddeleri,

2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6 ncı maddesi,

3. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 188, 190 ve 200 üncü maddeleri.

3. Değerlendirme

1. 6098 sayılı Kanun'un 386 ncı maddesine göre; "Tüketim ödüncü sözleşmesi, ödünç verenin, bir miktar parayı ya da tüketilebilen bir şeyi ödünç alana devretmeyi, ödünç alanın da aynı nitelik ve miktarda şeyi geri vermeyi üstlendiği sözleşmedir."

2. Kural olarak belli bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini tarafların ispat etmesi gerekir. 4721 sayılı Kanun’un "İspat yükü" başlıklı 6 ncı maddesi uyarınca; "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." Aynı yöndeki düzenleme 6100 sayılı Kanun'un 190 ıncı maddesinin birinci fıkrasında, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir." şeklinde ifade edilmiştir. Buna göre ispat yükü, ispatı gereken vakıalara dayanan tarafa ait olup, herkes iddiasını ispatla mükelleftir.

3. Öte yandan; 6098 sayılı Kanun'un 555 ve devamı maddelerinde düzenlenen "havale" bir ödeme vasıtasıdır. Havalenin mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı yolunda yasal bir karine mevcuttur. Bu yasal karinenin tersinin (havalenin borcun ödenmesinden başka bir amaçla yapıldığını) ileri süren havaleci (muhil) bu iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.03.2003 tarihli ve 2003/3-118 E., 2003/158 K. sayılı ilamı).

4. Çekişmeli vakıaların ispatı için ise delillere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu noktada kesin deliller arasında sayılan “ikrar” kavramı hakkında açıklama yapılmasında yarar vardır.

6100 sayılı Kanun'un 188 inci maddesinde, taraflar veya vekillerinin mahkeme önünde ikrar ettikleri vakıaların çekişmeli olmaktan çıkacağı ve ispatının gerekmediği belirtilmiş, ancak ikrarın tanımı yapılmamıştır. İkrar, davanın temelini oluşturan bir somut vakıa iddiasının doğru olduğunun, o vakıayı ispat yükünü taşımayan (karşı) tarafça kabul edilmesi olarak tanımlanabilir.

İkrar, vakıa iddiasının doğru olduğunun karşı tarafça tamamen kabul edilmesi şeklinde olursa basit ikrar; sadece maddi vakıanın kabul edilip, bu vakıanın hukuki sebebinin farklı olduğuna ilişkin ise vasıflı ikrar (veya gerekçeli inkar); vakıa iddiasının tam olarak kabul edilmesine rağmen, bu vakıadan iddiada bulunan taraf lehine hukuki sonuç doğmasını engelleyecek nitelikte ... bir vakıa iddiasında bulunulması (eklenmesi) şeklinde olursa bileşik ikrar olarak adlandırılır (Pekcanıtez, Özekes, Akkan, Korkmaz, Medeni Usul Hukuku, On İki Levha Yayıncılık: İstanbul, 2017, s. 1640 - 1641).

Bileşik ikrar; ikrara konu olan vakıa ile ona eklenen vakıa arasında bir bağlantı bulunup bulunmamasına göre, bağlantılı bileşik ikrar ve bağlantısız bileşik ikrar olarak ikiye ayrılır. Bağlantılı bileşik ikrarda; ikrar edenin ikrarına eklediği vakıa ile ikrar edilen vakıa arasında doğal bir bağlantı vardır; ikrara eklenen vakıa, ikrar olunan vakıanın doğal bir sonucudur. Ağırlıklı olarak, bağlantısız bileşik ikrar dışındaki ikrar türlerinin bölünemeyeceği, dolayısıyla böyle durumlarda, ikrar edenin ispat yükü altında olmadığı kabul edilmekte, iddiasını ispatlama yükümlülüğünün, karşı tarafa ait olduğu benimsenmektedir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.09.2021 tarihli ve 2017/(13) 3 -3146 E., 2021/1051 K. sayılı ilamı)

5. 6100 sayılı Kanun'un 200 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği; bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. İkinci fıkrasına göre de senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.

Yazılı delille (senetle) ispatı gereken hususlar, istisnalar dışında takdiri delillerle ve bu kapsamdaki tanık delili ile ispatlanamaz ise de bu hususların senet dışındaki yemin, ikrar ve ticari defterler gibi diğer kesin delillerle kanıtlanması mümkündür.

6. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; davacı tarafından 12482 ada 3 parsel sayılı taşınmazı satın alabilmesi için davalıya ödünç olarak gönderildiği iddia edilen ödemelere ilişkin banka dekontlarının incelenmesinde; 19.03.2019 tarihinde 475.000,00 TL ve 20.03.2019 tarihinde 700.000,00 TL olmak üzere toplam 1.175.000,00 TL’nin “12482 ada 5 parsel haciz kaldırma” açıklaması ile davalının banka hesabına gönderilmiş olduğu, davalının ise havale dekontlarının açıklama kısmında yazılı olduğu üzere davacı tarafından bu paraların, kendisinin temlik alacaklısı olduğu icra dosyaları nedeniyle 12482 ada 5 no’lu parsel üzerine konulan hacizlerin kaldırılması için gönderilmiş olup, 12482 ada 3 parsel sayılı taşınmazla bir ilgisinin bulunmadığını savunduğu anlaşılmıştır. Bu halde davalı, davacının ileri sürdüğü maddi vakıanın varlığını (banka havalesi yoluyla para gönderildiğini) kabul etmekle birlikte onun hukuki niteliğinin (vasfının) ileri sürülenden başka olduğunu bildirmek suretiyle gerekçeli inkarda (vasıflı ikrar) bulunmuştur. Buna göre, öğreti ve uygulamada da kabul edildiği üzere vasıflı ikrar (gerekçeli inkar), bölünemeyen ikrarlardan olduğundan ispat yükü davacı üzerinde bulunmaktadır.

Dosyada mevcut her iki banka havale dekontunda da “12482 ada 5 parsel haciz kaldırma” açıklamasının bulunduğu nazara alındığında; davacının, davaya konu paraları davalıya 12482 ada 3 parsel sayılı taşınmazı satın alması için ödünç olarak gönderdiği yolundaki iddiasını kesin delillerle kanıtlaması gerekmektedir. Gönderilen paraların miktarı gözetildiğinde ise iddianın senetle ispatı zorunlu olup, davacının iddiasını ispatlayacak nitelikte yazılı bir delil (senet) sunamadığı anlaşılmaktadır. Davalının açık muvafakati bulunmadığından dinlenen davacı tanıklarının beyanlarına itibar edilmesi de mümkün değildir. Ancak davacı vekilinin dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayandığı görülmüştür.

Bu durumda Mahkemece; ispat yükünün davacı üzerinde olup, davacının iddiasını yazılı bir delille kanıtlayamadığı, dinlenen tanıklarının beyanlarına ise davalı tarafın açık muvafakatı bulunmadığından itibar edilemeyeceği, ancak dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanmış olduğu gözetilerek, davacıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılmak suretiyle oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş; bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

10.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.